Avrupa tabii ki kıskanacak

Erdoğan’ın yıllardır tekrarladığı “Bizi kıskandılar, bizi kıskanıyorlar” sözünü anlayabilmek için, insanların sabah güneş doğmadan gıda kuyruğuna girdikleri Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında karşılaştırma yapmak gerek.

"Bizi kıskandılar, bizi kıskanıyorlar. Türkiye büyüdü, büyümeye devam ediyor"

CB Erdoğan’ın yıllardır tekrarladığı bu sözü anlayabilmek için, insanların sabah güneş doğmadan gıda kuyruğuna girdikleri Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında karşılaştırma yapmak gerek.

Demokrasi konusuna hiç girmeyelim, moralimizi bozmayalım, Avrupa çok daha erken başladı deyip geçelim. Bir ülkenin devlet olabilmesi için en önemli olan husustan, yani yargı bağımsızlığından başlayalım.

***

Bizdeki durum, en yetkili ağız olan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç tarafından şöyle ilan edildi: “Yargımız her zamankinden daha tarafsız ve bağımsızdır.

Tabii, Yargı’nın Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarından bile bağımsız olduğu, yani hükümetin yanı sıra mahkemelerin de AYM kararlarını uygulamadığı bir ülkedeyiz.

Ekonomiye geçelim.

***

Emeklilerin ve muhalefetin durmadan sıkıştırmalarına karşılık, bütçeyi (yani vergi mükelleflerinin parasını) çarçur etmek istemeyen ve devletin sürekliliğini korumayı amaçlayan bir cumhurbaşkanımız var. Şöyle diyor.

"Birileri çıkıyor emekli maaşlarına 10.000 lira, 7.000 lira seyyanen ekleyelim diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. 10.000 lira emekli maaşı elbette yeterli değil. Ama yeterli bütçe yok. 2024 boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak, tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor.”

Ardından devam ediyor ve görevde olan devlet memurlarına duyuruyor:

Askeriyle, polisiyle, eğitimcisiyle, sağlıkçısıyla velhasıl tüm işçisi ve memuruyla devletin çalışanlarının yarısından fazlasına maaşlarını vermesek o zaman belki bu ilave gideri karşılayabiliriz. Milletimizden sabır ve metanet istiyoruz."

Bu sabır ve metanetin ne zamana kadar süreceğini de, son kabine toplantısının ardından şöyle ifade ediyor:

Enflasyonu yenerek, büyümeyi sürdürerek, milli gelirimizi artırarak, devletimizi güçlendirerek her meselemizi çözdüğümüz gibi çalışanlarımızın ve emeklilerimizin gelirlerini de artıracağız. Ekonomimiz %4,5 ile dünyada eşine az rastlanır bir oranla büyümeyi sürdürdü. Daha önce ülkemizi enflasyondan nasıl kurtardıysak yine başaracağız"

***

Bu huzur verici sözlerin en kısa ve net yorumu, her yazdığı uzmanlar ve medya tarafından büyük dikkatle izlenen eski hazine müsteşarı Dr. Mahfi Eğilmez’den:

Büyüme mucizesi: Yüksek enflasyon cari fiyatlarla GSYH’yi şişirir. Baskılanmış kur dolar cinsi GSYH’yi yüksek gösterir. Sığınmacıların GSYH’ye katkısı sayılır ama kendileri nüfusta sayılmaz. Böylece kişi başına gelir bir yılda %23 artmış olur

Diğer yandan, emeklisine verecek para bulamayan bir ülkede paraların nerelere harcandığına bakmak da iyi olur. Cumhurbaşkanının biri Ankara’da, biri Marmaris’te, biri de Bitlis Ahlat’ta olmak üzere 3 tane köşkü var.

Bunlardan “Ak Saray” olarak anılan Ankara’daki, sit alanı olan Atatürk Orman Çiftliği’nin 50 dönümü üzerine 1.150 odalı olarak 350 milyon dolar maliyetle (ve durdurulmasına ilişkin çeşitli mahkeme kararlarına rağmen) inşa edildi

Günlük masrafı Sayıştay raporuna göre 15 milyon TL’yi aşmakta.

Adları “devlet konukevi” diye geçtiği halde iki köşk daha var. Bugüne kadar sadece CB Erdoğan ve ailesinin (pardon, bir keresinde de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İ. Aliyev’in) kaldığı, 92 dönümlük arazide yapılan 300 odalı Marmaris Okluk Koyu köşküne 2018-2021 yılları arasında 640,5 milyon TL harcandı. Bu inşaat için 50.000’e yakın ağaç kesildiği haberlerine de erişim engeli getirilerek.

Devlet Bahçeli’nin önerdiği, (AYM’nin iptal kararına rağmen) açılışını CB Erdoğan’ın Ağustos 2020’de yaptığı bilindiği kadarıyla hiç kullanmadığı, Van Gölü kıyısındaki Ahlat Köşkü için 2021’e kadar o zamanın parasıyla 125 milyon TL harcandı. Ocak 2021 tarihli habere göre 99 milyon TL daha harcanacak.

***

Tabii, bütün bunların mantıklı bir resmî izahı var. Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan Ekim 2017 tarihli resmî bildirim şöyle izah ediyor:

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en yüksek temsil makamı, dolayısıyla ülkemizin vitrini olan Cumhurbaşkanlığı nezdindeki faaliyetlerin ‘itibardan tasarruf olmaz’ anlayışı ile ülkemizin vakarına yaraşır şekilde yürütülme mecburiyeti vardır"

Bunların yanı sıra iktidar, bu çok önemli “anlayış”ın dış politikaya yansıması icabı Türkiye Cumhuriyeti, örneğin Somali’nin denizlerini 10 yıl boyunca korumayı da üstlenmiş bulunuyor

***

Artık, en baştaki konumuza dönerek bitirelim. Avrupa’nın bizi niye kıskandığını açıklayan iki haberi özetleyerek:

Birinci haber:

İskoçya Sağlık Bakanı Michael Matheson, resmî kullanım için verilen tabletine gelen yaklaşık 11.000 sterlinlik mobil internet faturasına ilişkin soruşturma sonucunun duyurulmasından üç saat önce istifa etti. Matheson, Fas'ta geçirdikleri Noel tatili sırasında futbol maçlarını izlemek için oğullarının iPad'ini kullandıklarını eşinden öğrendiğini itiraf etmesi üzerine İskoç Parlamentosu soruşturma başlatmıştı

Tatil için turist olarak Fas’a gitmek zorunda kalan İskoçya sağlık bakanı tabii ki kıskanacak.

İkinci haber:

“İsveç'te Başbakan Ulf Kristersson'un eşi Birgitta Kristersson'un ABD ve Finlandiya gezilerinde hükümet uçağına binmesi ve eşi ile aynı odada kalması ‘yolsuzluk’ sayıldı. İsveç devlet televizyonu SVT'nin ortaya çıkardığı olay sonrasında, 16.000 kronluk (yaklaşık 47.600 TL) uçak ve otel masrafları Başbakan Kristersson'un maaşından kesildi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın ifadesine göre Cumhurbaşkanlığı envanterine kayıtlı 8 adet uçak olduğunu ve bunlara her seyahatte cumhurbaşkanının eşinin, oğlunun, yandaş gazetecilerin ve iş adamlarının alındığını duyduysa, İsveç başbakanı tabii ki kıskanacak.


Baskın Oran: 1945 İzmir doğumlu. Uluslararası ilişkiler emekli profesörü. Özellikle azınlıklar üzerine çalışıyor. 1968’de bitirdiği SBF’de (Mülkiye) asistanken 1971 ve 1980 cuntaları tarafından toplam 9 yıl üniversiteden atıldı, her seferinde Danıştay’da kazanarak döndü. 1999-2009 arasında Avrupa Konseyi ECRI nezdinde ulusal irtibat görevlisi idi. Ekim 2004’te Başbakanlık İHDK’nın Azınlık ve Kültürel Haklar Raporu’nu yazınca mahkemeye verildi ve beraat etti. 2006’da erken emekliliğini isteyerek Oxford (2006) ve Harvard’da (2009) dizi konferanslar verdi. Aralık 2008’de Ermenilerden Özür Kampanyası’nı başlatan 4 kişi arasında yer aldı. Nisan 2013’te Kürt Barışı çerçevesinde Akil İnsanlar Ege heyetinde bulundu. Ocak 2016’da 1.128 akademisyenin Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisini imzalayanlardan biriydi. Mülkiye’deki lisansüstü dersleri Temmuz 2016’daki OHAL’den sonra kaldırıldı. 1985’te başlayan haftalık yazıları günümüzde Agos ve Artı Gerçek’de çıkıyor. 90’ı aşkın bilimsel makalesi ve 3’ü yurt dışında da olmak üzere 26 kitabı yayınlandı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Baskın Oran Arşivi