İmroz Adası esintileri eşliğinde seçim çalışması

DEM Parti’nin tek bir bölgede varlık gösterdiğini söyleyenlere, batının en uç noktasındaki DEM Parti teşkilatını ziyaret etmelerini öneririm.

’Elbet geçecek bu günler. Yine dost kahveleri içilecek. Sevgililer sahilde yürüyecek. Yaşlılar sokakta, çocuklar parkta korkusuz oynayacak.

Özlemler büyük, gönüller yorgun.

Elbet bu da bitecek. Uzak kalıp gidemediğimiz sarılamadığımız kim varsa "Elbet Bir Gün Buluşacağız" Bir gün uyandığında güzel bir gün göreceksin. Güneş̧ olacak ve her şey yeni, değişmiş̧ ve parlak olacak.!’’

Dostoyevski

İmroz adasında seçim çalışması başlığını okuyunca İmroz neredeymiş diye düşünüyorsanız, birilerinin amacına ulaştığını ve tarihsel hafızayı unutturduklarını düşünebilirsiniz.

Aklınıza Gökçeada’nın Rumca adı İmroz gibi bir cevap da gelebilir hemen. Aslında bakıldığında bu da yanlış. çünkü İmroz, adanın Rumlardan önceki adı aslında. Antik dönem yazarlarından Plinius’un, Imbrus veya Imbros olarak bahsettiği Gökçeada'nın ismi Osmanlı döneminde İmbros'tan İmroz'a dönüştürülür. Adanın adı Piri Reis'in Kitab-ı Bahriye'sinde İmroz olarak kullanılmış. İmroz ise ışık ve güneş anlamına geliyor.

İmroz, mitolojide denizlerin tanrısı Poseidon’un adası olarak anılır. Ülkemizde de güneşin en son battığı yer olarak bilinir.

Ne yazık ki bu güzel antik adı taşıyan adanın ismi 29 Temmuz 1970 tarihinde değiştirilmiş. Ada nüfusunun Türkleştirilmesiyle böyle bir ad değişikliğine gidildiği yaygın bir görüş. Rumca olmaması, Rumlar yaşarken kullanılmış olması önemsenmemiş.

ADANIN YAPISI

İmroz adası, bir ilçe merkezi ile on köyden oluşuyor. Bu köyler; 1. Kaleköy (Kastro) 2. Yenibademli Köyü 3. Bademli Köyü (Giliki) 4. Zeytinli Köyü (Ayatodori) 5.Tepeköy (Agridia) 6. Dereköy (İskinit) 7. Şahinkaya 8. Uğurlu Köyü 9. Şirinköy 10. Eşelek Köyü isimleri ile anılır. Köylerin isimlerinden de anlaşılacağı üzere beşi eski Rum köyü, beşi ise yeni kurulan köyler. Ada dünyada en fazla içilebilir suyun çıktığı adaların başında geliyor.

Şu anda Giliki, Ayatodori, Agridia, Dereköy ve merkezde adanın yerel halkı olan 450 civarı Rum yaşıyor. Tekrar açılan bir ilköğretim okulları var ve aldığım bilgilere göre 40 civarı öğrenci eğitim görüyor.

ADANIN DEMOGRAFİK YAPISININ DEĞİŞİMİ

Adanın demografik yapısında 1950‘lerde küçük değişiklikler olmuş. Özellikle Varlık Vergisi ve ‘’Vatandaş Türkçe Konuş’’ kampanyası yerel halkı ciddi bir şekilde etkilemiş. Fakat adaya en büyük göç, Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Şahinkaya köyünden 61 ailenin zorla iskân ettirilmesiyle gerçekleşmiş.

Bu tarihten sonra yerli halkın sorunları artarak devam etmiş. Sayıları zaten azalan Rumlar ciddi anlamda adayı terk etmeye başlamışlar. Göçle gelenler ve sonrasında adaya açık hapishane yapılmasından adada yaşayan Rumların hayatını zorlaştırmaya başlamış. O günleri yaşayan Rumlar yaşananları anlatmaktan dahi çekiniyor.

Ada aslında sadece Karadeniz bölgesinden değil, doğudan da göç almış. İlk göçler özellikle Iğdır, Van ve Muş’tan olmuş. Adanın inşası için özellikle Kürt emekçiler gelmiş. Şu an adanın nüfusu 6 bin civarında.

İMROZ ADASINA İLK ZİYARETİM

İmroz’a ilk kez 2003 yılında gitmiştim. Adada yakını olan bir Rum akrabam, Meryem Ana ismine kutladığımız üzüm bayramımızda (Ağustos’un 2. haftası) Kastro (Kaleköy) diye bilinen köyde otelden yer ayırtmıştı.

Ağırlıklı olarak Avusturalya’ya ve İngiltere’ye göç etmek zorunda kalmış Rumlar, her sene o tarihlerde adayı ziyaret ederler. Yerleşim yeri olarak kalan 3-4 köyde kimseye haber vermeden her akşam birlikte yemek yer ve sohbet ederler. Ben de Kastro’da (Kaleköy) bir yemeklerine denk gelmiştim. Masada ziyarete gelen Rumlar dışında eski İmrozlu ve Rumcaya hâkim insanlar da vardı.

Hayatımda en eğlendiğim gecelerden biriydi. Adanın yerel dokusuyla harmanlanmış kültürünü, yemeklerinde ve tabii Rum halkının zeybeklerinde yaşamıştım.

Otelde tanıştığım yaşlı bir amca ve kızı kısaca adanın tarihini anlatmış, koyları ve tarihi yerleri gezdirmişti. Yaşlı amcanın kaybettiği eşi adanın yerli halkındandı. Kaldığımız köyde eşinden kalma yerlerinin olduğunu yıllarca el konulan mülkleri için verdiği yasal mücadeleyi de anlatmıştı. Ne acıdır ki adanın yerlisi olan bu aile de benim gibi otele para ödemek zorundaydı.

Yine o günlerde Rumların yaşadıkları köylerde hiçbir evin satılmadığını anlatmışlardı. Bu köylere gittiğinizde başta zeytin ağaçlarını ve şirin evleri görmek insana huzur veriyordu. Fakat Rumlardan boşalan köylerde ne yazık ki evlerin ve bahçelerin hali çok şey anlatıyordu. Yerinden sökülen zeytin ağaçları vaziyetin özeti gibiydi.

SEÇİM ÇALIŞMASI GÖREVLENDİRMESİ

Bildiğiniz gibi belediye seçim çalışmaları tüm partilerde hızlandı. Benden de İmroz’a gitmem istendi. Açıkçası bu görevlendirme gelince şaşırdım. DEM PARTİ olarak ülkenin en batısında ve çok konuşulan bu adada örgütümüzün güçlü bir varlığı olması şaşırttı. Gitmeden önce bölge örgütlemesinden sorumlu arkadaşımıza adadaki yapımız hakkında sorular sorduğumda genç ve dinamik partili arkadaşlardan oluşan bir yapının olduğunu öğrendim. Ben de heyecanla İstanbul’dan yola çıktım. İstanbul’dan pandemi zamanında adaya göç etmiş arkadaşla yol boyunca ada hakkında sohbet ettik.

Kendisi ve eşinin işlerinin çoğu zaman online olduğunu ve ayın 4 veya 5 günü yurt dışına gittiğini anlattı. Ağır bir hastalıktan sonra İstanbul’un çilesinden kurtulup adaya yerleşmişler.

Seçim üzerine sohbet ederken, adanın tarihine uygun bir Rum adayın olmasının çok iyi olacağını söyledi. Fakat adaya geldiğimde yaptığım sohbetlerde zaten az kalan ve çoğu yaşlı olan Rumların korkularının olduğunu öğrendim. Daha önce HDK’de görev yapan bir Rum kadın arkadaşa da parti olarak teklifte bulunmuşuz. Anlaması malum sebeplerden çekinmiş. Evine ziyaretimde sanki yıllar sonra bir yakını görmüşçesine samimiyeti ayrıca çok anlamlıydı.

Yaş almış Rumların adada yaşayan çocukları olmadığı için ve bazı baskılar nedeniyle köylerdeki evlerini ucuz fiyatlara satıp adayı terk ettiklerini öğrenince de üzüldüm.

SEÇİM ÇALIŞMALARINDA ZİYARETLER

Adaya akşam saatlerinde ulaşmıştık, hemen seçim büromuza gittik. Büroda, İstanbul’dan adaya yeni göç etmiş bir dostum ve geçmişte vekil adaylığım döneminde birlikte çalıştığım bir başka dostun da aralarında olduğu yaklaşık 40 kişilik partili bir grup tarafından karşılandık.

Göçlerin etkilediği adanın demografik yapısındaki değişiklik dini konulara da yansımış. Ada esnafı ziyaretlerinin yanı sıra parti yöneticilerin aldığı randevuyla adanın yeni yapılan ilk cemevini ziyaret ettik. Cemevi yönetiminde yine Haydarpaşa Dayanışması’nda çaba gösteren iki canla karşılaştım. İki eğitimci arkadaşım adaya memur olarak atanmış. Haydarpaşa Garı hakkında kısa bir sohbet ettik.

Cemevi başkanı, inşaat bittikten sonra dini amaçlar dışında eğitim için de kullanılması için planlama yaptıklarını söyledi. Yine aynı gün adada DEM partili Kürt halkından bir aile beni iftara davet etti. Oruçlarını açtıktan sonra İmroz’a göçleri ve yaşantıları hakkında konuştuk. Tabii partimizin daha gelişmesi için fikir alışverişinde bulunduk. Ailenin göçle geldikleri adaya kendi kültürlerini ve yemeklerini taşıdıklarını eklemek isterim.

İftardan hemen sonra adanın merkezinde bulunan Rum Ortodoks Metropolitliği’ni ziyaret ettik. Metropolitlik ruhanileri bizleri en üst düzeyde karşıladı. Onların gözünden adayla ilgili bilgi almak çok değerliydi. Kahvenin yanında verdikleri turunçtan yapılmış tatlıya yer vermesem yazı gerçekten eksik kalırdı. Tatlıyı yerken dayanamayarak bunun balığın üstüne çok iyi gideceğini söylemem ruhanilerin gülümsemesine vesile oldu. Onlar da adanın etrafından çıkan balık üzerine tatlıyı yediklerini ifade ettiler.

DEM partili arkadaşlarımızın, adanın demografik yapısını oluşturan Rum, Kürt ve Karadenizli ailelerin neredeyse tamamında ciddi bir saygı gördüğünü mutlulukla fark ettim. DEM PARTİ’nin tek bir bölgede varlık gösterdiğini söyleyenlere, batının en uç noktasında DEM PARTİ’sini ziyaret etmelerini ve ‘DEMli’ çayımızı içip sohbet etmelerini öneriyorum.

ACI HABER

Seçim çalışmalarımızı yaparken Yunan adalarına gitmekte olan botun İmroz açıklarında battığını ve mültecilerin öldüğünü öğrendik. Yerel bir haber sitesi bu acı haberin detaylarını yazdı. Parti Göçmen ve Mülteciler Eş Sözcüsü olarak Çanakkale İl örgütümüzle görüşüp bilgi aldım. Hızlı bir şekilde basın açıklamasını organize ettik.

Yaşanan acılar için basın açıklamasının yapılacağı Çanakkale’ye feribotla giderken çımacılardan kısa bir bilgi aldım. Mültecilerin ölümlerine dair detaylı ve gerçek bilgilere ulaşmak çok kolay olmayabiliyor. Çanakkale Meydanı’nda ilçe örgütlerimiz ve demokrasi güçleriyle basın açıklamamızı yaptık. Fakat çok acıdır ki düşmanlaştırılan mülteciler ve göçmenler için bizlerden başka kimseden duyarlı bir ses gelmedi. Bu duyarsızlık içimi acıtıyor.

Buradan tekrar doğdukları topraklardan emperyal saldırılar yüzünden göç etmek zorunda kalan ve Ege denizinde can veren insanları üzülerek saygıyla anıyorum. Bu düzene de en üst perdeden isyan ediyorum.

İMROZ’A VEDA

İmroz adasına Rüzgârlı ada da denir. Bu adayı sevebilmek için önce doğayı sevmek gerekiyor. Ne yazık ki ada 21 yıl önce gittiğimdeki halinden çok farklıydı. Ekolojik denge bozulmuş ve kötü yerel yönetimler tarafından yönetilmiş.

Ümit ediyorum ki DEM PARTİ yerel yönetim anlayışı İmroz’un dokusunu korumanın sigortası olacak. Seçim çalışmalarım sırasında beni ağırlayan başta partili dostlara ve yerel halklara sevgiyle teşekkürlerimi bu mecradan da iletmek istiyorum.

AMED SPORDAN FENERBAHÇE’YE

Geçen hafta Trabzonspor-Fenerbahçe maçında yaşanan büyük olaylar ülke gündemine oturdu. Maçta sahaya atılanlar sonrasında galibiyet kutlaması yapan Fenerbahçeli oyunculara saldırıldı. Bu yaşanan olayın çok daha büyüğü Amed Spor- Bursaspor maçı sonrasında olmuştu. Yaşanan olaylar o günlerde yok sayıldı. Bugün ise aynı şey ülkenin en köklü takımlarından Fenerbahçe’nin başına geldi. Kendi namıma Amed Spora yapılan saldırı sonrasında tepki vermenin haklı gururunu taşıyorum. Tam da bugün rantsal ve siyasileşmiş sporun bu hale gelmesinde tek suçlunun bizi yönetenler olduğunu çekinmeden söylemek gerekir. Bu kutuplaşma siyaseti, toplumun genelinin zevk aldığı futbolun şiddete dönüşmesine vesile oldu. Elbet gerçekten sporu konuşacağımız günler gelecek ve bu şiddete vesile olanlar da hesap verecek.


Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul'da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 'de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber'de yazarlık yaptı. ''Yeniden İnşa Et '' kitap yazarlarından. Şu anda DEM PARTİ Parti Meclis ve MYK üyesi. Göçmen ve Mülteciler Eş Sözcüsü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murad Mıhçı Arşivi