Direnişteki işçiler: Flormar bildiğiniz gibi değil
Tuğba BAYKAL-ARTI GERÇEK
ARTI GERÇEK - Flormar’da Petrol İş Sendikası'na üye oldukları için işten çıkarılan çoğu kadın 120 işçinin direnişi bugün 16. gününde. İşveren, ilk günkü gibi kararlılıkla direnen işçilerin içerideki arkadaşlarıyla temaslarını kesmek için tel örgü ve brandanın ardından fabrikanın önüne iki de otobüs çekmiş.
2018 yılının ocak ayında sendikalaşmaya başlayan işçiler iki hafta gibi kısa bir sürede yüzde 51 çoğunluğu elde edince, işverenin ilk yaptığı şey sendikalaşmaya öncülük eden 10 işçiyi işten çıkarmak oldu.
Sendikalaşmayla başlayan işten çıkarmaların yaşandığı Flormar’da işçiler 07.30-17.30 ve 17.30-03.30 olarak iki vardiyalı çalışıyorlar. Çoğu asgari ücret alan işçilere gece vardiyasında çalıştıklarında ekstra ücret verilmiyor. 2012 yılında yüzde 51 hissesini Fransız markası Yves Rocher’ye devreden şirket ile ilgili işçiler "Şirket büyüdükçe büyüdü, daha çok büyüdükçe daha çok ezdiler bizi, sesimizi uluslararası olarak da duyurmak istiyoruz çünkü firmamızın yüzde 51'i Fransızlara ait" diye konuştu.
Flormar yönetimi direnişteki arkadaşlarına çay molasında alkışlarla destek verdikleri için aynı gün içinde 70 işçiyi daha işten çıkardı. Bu şekilde işten çıkarılan işçi sayısı 120’ye yükseldi. Yaklaşık 400 işçi çalıştıran fabrikada şu an üretimin yüzde 60-70 oranında durmuş olduğunu söyleyen işçiler, taşeron işçi alımına başlayan şirkette işyeri hekimi, kalite müdürleri gibi çalışanların da üretimi artırmak için usulsüz bir biçimde üretimde çalışmaya başladığını söylüyor.
İşveren işçileri 25/2 nolu kanunla işten çıkardı, bu fesih sonucunda işçi herhangi bir tazminata hak kazanamayacağı gibi iş güvencesi hükümlerinden ve işsizlik ödeneğinden de yararlanamıyor. Yasanın "Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller" başlığı ile sıralanan gerekçeleri ile işten çıkarılan işçiler "Sendika bizim anayasal hakkımız, sendikaya üye olduk diye ahlaksız davranışta mı bulunuyoruz" diyor.
15 yıldır Flormar’da çalışan 33 yaşındaki Nurhan Güler kendilerini sendikalaşmaya iten nedenleri şöyle anlattı:
"TAVAN İSTEDİK DİYE BİZİ SUÇLADILAR"
"Ben burada işe başladığımda burası açılalı henüz 1 hafta olmuştu, kalorifer petekleri ve tavan henüz tamamlanmadığı için aramızda imza toplamıştık, üşüyorduk ve tek talebimiz tavan yapılmasıydı, bizi imza topladığımız için siz örgütleniyor musunuz diye suçladılar. Bu 15 sene önceydi yani düşünün, tavan istiyoruz diye suçlandık. Burada 100’er kiloluk bidonları taşımamız isteniyor ve birçok arkadaşımız bel fıtığı oldu, ameliyat geçirdi. Pudra ve farların üretiminde tozlu ortamlarda çalışıyoruz, ne havalandırma ne bir şey var, verdikleri incecik maskeler, birçok arkadaşımız ciğerlerinden rahatsızlandı ama hala havalandırma yapmadılar. Bu koşullarda 15 yıldır çalışıyorsun ve asgari ücret alıyorsun, maaşlarımıza zam istediğimizde yüzde 2 ya da yüzde 3 civarı zam yapıyorlar. Bıçak kemiğe dayandı. Biz sendika olmadan buraya girmeyiz, sendikasız bizi işe geri alsalar bile ben bunu kabul etmem, hiçbir arkadaşım kabul etmez, çünkü kendimi içeride güvende hissetmiyorum, benim 2 tane evladım var ve 15 senemi buraya verdim, bir 15 sene daha veremem, nasıl dayandığıma kendim bile şaşırıyorum."
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİMİZ OLMADAN ÇALIŞIYORUZ
Şubat ayında iş kazası geçiren Hasret Düzgün ise 11 aydır Flormar’da çalışıyor. Hasret, "Şubat ayının 23’ünde iş kazası geçirdim, neredeyse bilekten kolumu kaybediyordum, hala da tedavim devam ediyor, defalarca uyarmama rağmen yerimi değiştirmediler, ağrılarım var ve ben bu bölümde çalışmak istemiyorum dedim, eleman yok diyerek beni aynı bölümde çalıştırmaya devam ettiler. Kaza geçirdiğim gece ise beni hastaneye bile götürmediler, ailem geldi ve beni alıp götürdü. İki buçuk ay raporluydum ve bana niye rapor alıyorsun gel çalış dediler, sendikalı olduğumda ise üyeliğimi geri çekmem için baskı yaptılar ama ben çekmedim, iyi ki de sendikaya üye olmuşum" diyor.
İşverenin hastalandıklarında raporlarını kabul etmediğini, ancak işyeri hekimi rapor yazarsa izin alabildiklerini söyleyen işçilerin iş sağlığı ve güvencelerinin olmaması da onları sendikalaşmaya iten en önemli sebeplerden biri.
"SENDİKAYA ÜYE OLDUK DİYE BAŞIMIZA BUNLAR GELDİ"
Alltı yıldır Flormar’da çalışan Selçuk Dönertaş ise sendikaya üye olan ilk 10 işçiden biri. Arkadaşlarına sendikanın yararlarından bahsettikleri için işten çıkartıldıklarını söyleyen Dönertaş, "Suçumuz anayasal hakkımızı kullanmaktı "diyor. "Çalışırken pasta vb. saçma sapan şeylerle bizi kandırmaya çalışıyorlardı, en ufak bir şeye itiraz edince de tutanak tutup, tehdit ve baskı yapıyorlardı. Biz aileyiz diyorlar ama aile olsak biz dışarıda olmazdık. Başbakan 2 sendikaya bile üye olabilirsiniz diyor ama biz 1 taneye üye olduk başımıza bunlar geldi. Burada siyaset yapmak ne kadar doğru bilmiyorum ama biz onlara gönül vermiş insanlarız, birçok partiden, gruptan insanlar geliyor buraya bizimle dayanışmak için ama onlar işverenin tarafındalar. Şu anda dümende olanların buna ses çıkartması lazım, yasa çıkarmışlar bizim için, işverene de itiraz hakkı vermişler ama bunların yanındalar, patronun zenginin sermayenin yanındalar. İktidardan bize sahip çıkıp yasayı uygulamalarını istiyoruz, patron yanlısı olmasınlar, üretim biziz, güç biziz, biz olmazsak "kimse olmaz bizim yanımızda olmalılar."
FELÇLİ İŞÇİYE 500 TL AVANS
Direniş esnasında bir işçi rahatsızlanıp hastaneye kaldırılmış. Şu an hala hastanede tedavi gören arkadaşları için Nurhan " Böbrek yetmezliğinden dolayı engelli kadrosunda çalışan ve sendika üyesi de olan Barış Tekin, sendikalaşma sürecindeki yapılan baskılardan dolayı yüksek tansiyona bağlı olarak yoğun bakıma kaldırıldı, bir tarafı yüzde 90 olarak felç durumda, şu an hala hastanede yatıyor " diyor. İşçi Selçuk Dönertaş ise işverenin bu arkadaşlarına 500 lira avans teklif edip, aylığından sonra keseriz dediklerini söylüyor. Bu duruma çok öfkelenen işçiler, "İşverenin gözünde bu kadar değerimiz var, utanmadan avans vererek arkadaşımızı ikna etmeye çalışıyorlar " diyor.
"İÇERİDEKİ ARKADAŞLARIMIZ DA BİZİMLE BİRLİKTE"
Nurhan Güler'e fabrikada hala çalışan arkadaşları ile iletişim halinde olup olmadıklarını sorduğumuzda şu cevabı aldık: İçeride çalışan ve bize yakın olduğunu düşündükleri arkadaşlarımızdan bir kısmını istifaya zorladılar, bir kısmına ise 10 günlük izin verdiler, bir kısmına senin mevkiini yükselteceğiz diyerek, ki ben buna rüşvet derim, rüşvet teklifinde bulundular, bir kısmının ise çalıştığı bölümleri değiştirip, daha zor bölümlere göndermekle tehdit ettiler, ama arkadaşlarımız sağlam durdular, bazı arkadaşlarımız istifa etti ve direnişimize katıldı. İçeride hala 100 civarı sendikalı arkadaşımız var, kimse içeride çalışmak istemiyor, onlar da bizden ses bekliyorlar, bize katılmak istiyorlar, biz onlara bekleyin dedik.
Direnişteki arkadaşlarını çay molasında iken alkışladığı için işten atılan Hasret Düzgün, "Toplantı var deyip bizi bir odaya topladılar ve başımıza çevik kuvvet getirdiler, hırsızlık yapmıyoruz, bir şey yapmıyoruz, korkutup geri çekileceğimizi sandılar, tutanak tuttular imzalamadık, sonra da bizi yangın merdiveninden dışarı çıkarıp, işten attılar" dedi.
Direnişe kadın arkadaşları sayesinde başlayabildiklerini söyleyen Selçuk Dönertaş, "Burada bir çok kişi kadın, 120 işçi çıkardılar ve yüzde 80’i kadın. Bu arkadaşlar olmasa zaten erkekler hiç yani, hepimiz bir yumruk olduk, direniyoruz" diye konuştu.
"KADIN OLDUĞUMUZ İÇİN BU KADAR AZ ÜCRETLE ÇALIŞTIRILIYORUZ"
Konuştuğumuz kadınlar özellikle kadın oldukları için bu kadar az ücretle çalıştırıldıklarını söyledi ve ekledi: "Kadınlardan destek ve dayanışma bekliyoruz, biz kadınlar olarak direniyoruz. Kadınlar bir araya geldiğinde her şeyi başarabiliriz, inanıyoruz, kazanacağız."
İşçiler sendikal haklarını almadan direnişi bırakmamakta kararlı. Üyesi oldukları sendika Petrol-İş ise işçilerle birlikte hareket ediyor. Her gün fabrika önüne gelerek halaylar, türküler ve sloganlar eşliğinde direnen işçilere hem Türkiye içinden hem de Avrupa’dan destek ve dayanışma büyüyor.