27 Mayıs, NATO'ya bağlılığın tescil edildiği gün...
4 Mayıs 1960... NATO dışişleri bakanlarının bu gergin ortamda İstanbul'da toplanmış olması iktidar için zaten büyük bir şanssızlıktı. Müttefik ülkeler liderlerinin toplandıkları İstanbul Belediye Sarayı önünde protesto gösterileri yapılıyordu.
Gösteriler NATO'ya karşı değildi, aksine NATO üyesi ülkelerin Menderes Hükümeti'ne karşı tavır almasını, düşüşüne engel olmaya kalkmamalarını sağlamaya yönelikti.
O günlerde, gelişmekte olan detent (yumuşama) sürecine büyük darbe vuran bir skandal patlak vermişti. Türkiye'deki bir üsten kalkan bir Amerikan U-2 casus uçağı Sovyet hava sahasında uçarken füzeyle düşürülmüştü. Nükleer başlıklar gibi ABD casus uçaklarının da Türkiye'de üslendirilmiş olması özelde Türkiye'nin güvenliğini, genelde dünya barışını tehdit eden bir tehlikeydi. Ama buna karşı herhangi bir protesto gösterisi olmuyordu.
TBMM'nin Tahkikat Komisyonu kurarak CHP'nin Meclis faaliyetlerini yasaklama gafından sonra Türkiye artık tam anlamıyla darbe eğik düzeyindeydi.
İstanbul ve Ankara'da öğrenci gösterileri sürüp giderken Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel izinli olarak görevinden ayrılarak Karşıyaka'nın Bostancı semtindeki evine çekildi. Demeç vermeyi reddediyordu.
Bu dönemde Genel Kurmay NATO Dairesi Başkanı olan Kurmay Albay Alparslan Türkeş sık sık İzmir'e gelerek NATO komutanlarıyla bir dizi görüşmeler yapıyordu. Alparslan Türkeş'in bu geliş gidişlerinde Gürsel'le de temas kurduğu söyleniyordu.
Haber almak için NATO Karargahı'na gidişimde, orada görevli Türk subaylarının iktidar aleyhtarı bildirileri Amerikalı subay ve assubayların gözleri önünde karargahın daktilo makinelerinde dizip teksir makinelerinde bastıklarını görüyordum. Belli ki herşey ABD'nin bilgisi dahilinde gelişiyordu.
***
26 Mayıs gecesi geç yatmıştım. Ertesi sabah kapının güm güm vurulmasıyla uyandım. Annem, babam ve kardeşim de endişe içinde uyanmışlardı. Komşunun genç kızı Sezin kapıdaydı. "Radyoda bir şeyler anons ediyorlar, galiba darbe olmuş..." dedi.
Hemen radyoyu açtık. Tok bir ses silahlı kuvvetlerin yönetime elkoyduğunu anons ediyor, ardından da yeni yönetimin NATO'ya ve CENTO'ya bağlı olduğunu vurgulayıp duruyordu.
Bir süredir İzmir'de zorunlu izinde olan ve o gün Ankara'ya giderek devlet başkanlığını üstlenecek olan Orgeneral Cemal Gürsel'den Yurtiçi Bölge Komutanlığı'nda kısa bir demeç aldıktan sonra saat 9 sularında tepkileri öğrenmek üzere NATO Karargâhı'na gittim.
Müthiş bir hareketlilik vardı. Basın Bürosu'ndaki Türk subaylar gece basılan gazeteleri getirtmiş inceliyorlardı. Geldiğimi görünce büyük bir coşkuyla yerlerinden fırlayıp boynuma sarıldılar.
- Hepimizin gözü aydın. Artık basın da tam hür olacak. Kâbus bitti, dediler.
O günkü Yeni Asır Gazetesi'nde Milli Savunma Bakanı'nın bir demeci vardı. Subayların maddi durumlarının iyileştirilmesi için yeni bir plan hazırlandığından bahsediyordu.
Gazeteyi inceleyen subay, kahkahayı bastı:
- Çok geç oğlum, çok geç... Artık kendi sorunlarımızı da biz kendimiz çözeceğiz.
O sırada yandaki bürodan gelen bir yarbay, beylik tabancasını beline takarak basın bürosuna daldı:
- Allah kahretsin, dedi. Emniyete hâlâ el koymamışız, ben hemen oraya gidiyorum.
Sürekli açık tutulan radyodan, sabahtan beri sık sık tekrarlanan darbe anonsu veriliyordu. Tok bir ses:
- NATO'ya CENTO'ya bağlıyız, diye vurguluyordu.
Amerikalı subayları herhalde en ilgilendiren cümle de buydu.
Türk subaylardan biri hemen İngilizce açıklama yaptı:
- Bildiriyi okuyan mutlaka Alparslan Türkeş'tir, bu onun sesi... Kaç haftadır buraya gelip gidiyordu. Zaten onun başı çekeceği çoktan belliydi.
Tanıdıkları bir albayın işin başında görünmesinden, Amerika'lısı da, Türk'ü de, hemen tüm askerler memnundu.
Sadece, bir albay, NATO'ya, CENTO'ya bağlılık açıklamasından son derece tedirgindi. Kendisiyle bir hafta kadar evvel, Türkiye'de, kalkan Amerikan U-2 casus uçağının Sovyetler Birliği üzerine düşürülmesi konusunu konuşmuştuk. Türkiye'ye IRBM füzelerinin yerleştirilmekte olmasına zaten tepkiliydi. U-2 uçağı rezaletinden sonra Türkiye'nin iyice güç durumda kalacağını söyleyerek NATO'ya, CENTO'ya bağlılığı şiddetle eleştirmişti.
Sonra birden ayağa fırladı,
- Her neyse, yine de biz şimdi işimize bakalım. Ben Karşıyaka'da idareye elkoymaya gidiyorum. Kaymakamlığı üstleneceğim.
(Doğan Özgüden, "Vatansız" Gazeteci, Cilt I, Sürgün Öncesi, Belge Yayınları, İstanbul 2010)