4 Mayıs, Dersim Tertelesinin karar tarihi
Ahmet BAKIR
4 Mayıs 1937 Bakanlar Kurulu kararıyla Dersim tertelesinin ilk adımı atılmış ve bir koca coğrafya o günden bu yana yetim ve öksüz bırakılmıştır. Her Dersimlinin geçmişle ilişkisini sağlayan bir koca kuşak yok edilmiştir.
1. Dünya savaşının ardından başlayan, milliyet esaslı toplum oluşturma çabalarını bir kurtarıcı reçete gibi gören Türkiye Cumhuriyeti, kendine ait olmadığını hissettiği kesimleri ortadan kaldırarak milli bir şuur oluşturacağını zannetmiştir. Ermeni katliamından Dersim’e, Koçgiri’den Zilan’a toprakları kanla sulamanın maharetiyle övünmüştür. Ne varki bu ülke, ürkek bir insanın gecelerine düşen kabus gibi kendini güvende hissetmeme duygusunu yaşamaya devam ettikçe sağalması da mümkün olmayacaktır.
DERSİM TERTELEDİR
Dersim’de yaşanan bir terteledir. Tertele Dersim insanının literatüre kazandırdığı yedi harflik bir kelimeden daha öte bir anlamı vardır. Kıyamet demektir. Ağıt, şivan demektir. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı bir alt-üst oluştur.
Bu alt-üst oluşun miladıdır 4 Mayıs.
ATATÜRK’ÜN EMRİYLE VE GÖZETİMİNDE
Daha öncesi de vardır. 101 kere sefer yapılan ve zafer sağlanamayan Dersim için, Mustafa Kemal’in emri ve gözetiminde 25 Aralık 1935‘te Tunceli Kanunu çıkarılır. Bu kanunla birlikte Dersim’in adı Tunceli olarak değiştirilir. Hemen sonra daha önce Birinci Genel Müfettişlik kapsamında bulunan Elazığ, Tunceli, Erzincan ve Bingöl’ü içeren Elazığ merkezli Dördüncü Genel Valilik kurulur. (6 Ocak 1936) Bu genel valiliğin başına Dersim Valisi ve Kumandanı sıfatıyla Abdullah Alpdoğan atanır. Elazığ’da İstiklal Mahkemesi adı verilen bir askeri mahkeme kurulur Dersim, bu kanunla "Yasak Bölge" ilan edilir. Ülkeye giriş çıkışlar özel izne tabi tutulur.
Alpdoğan, hızla işe girişir ve Dersim’in stratejik noktalarına karakollar ve kışlalar inşa eder.
Artık büyük katliam için şartlar oluşmuş geriye Bakanlar Kurulu Kararı'nın alınması beklenmiştir.
4 MAYIS: O MELUN GÜN
Dersim Soykırımı için 4 Mayıs 1937 de Bakanlar Kurulu olarak toplanır ve "1937 Yılında Yapılan Tunceli Tenkil Harekatına Dair Bakanlar Kurulu Kararı" alınır.
"Gayet Gizlidir" ibareli yarım sayfadan oluşan kısacık karar ile bir halkın geleceği belirlenir. Karar şöyledir:
"Başvekalet Kararlar Müdürlüğü
Sayı: Son günlerde Tunceli’de vukua gelen hadiselere dair raporlar 4.5.1937 tarihinde Atatürk’ün ve Mareşal’ın huzurları ile tetkik ve mütalaa edilerek aşağıdaki sonuca varılmıştır:
Toplanan kuvvetlerle Nazımiye, Keçizeken (Aşağı Bor), Sin, Karaoğlan hattına kadar,şedit ve müessir bir taarruz hareketi ile varılacaktır. Bu defa isyan etmiş mıntıkadaki halk toplanıp başka yere nakil olunacaktır. Ve bu toplama ameliyesi de köylere baskın edilerek hem silah toplanacak, hem bu suretle elde edilenler nakledilecektir. Şimdilik(2000)kişinin nakli tertibatı hükümetçe ele alınmıştır.
Mülahaza:
Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocakları daimi olarak yerinde bırakılmış olur.Bunun içindirki, silah kullanmış olanları ve kullananları yerinde ve sonuna kadar zarar vermeyecek hale getirmek, köyleri kamilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak lüzumlu görülmüştür. Not: Malatya’dan ve Ankara’dan gönderilen kuvvetlerin cepheye vasıl olmaları ve cephedeki kuvvetlerin ufak tefek talimleri ve istirahatları ve bundan başka Diyarbakır’dan gelecek taburun tavzifi,bütün bunlar düşünülerek bir hafta sonra yani 12 mayısta ileri harekete başlanabileceği anlaşılmaktadır.
Not: Paraya acımaksızın içlerinden çok adam kazanıp kullanmaya çalışmak lazımdır. Aslı gibidir"
Ve harekete geçilir 2 yıl içinde 70 bine yakın insan katledilir.
Bu katliamda her türlü silah kullanılır.
Nitekim Sabiha Gökçen 1956 yılında Halit Kıvanç’a verdiği bir röportajda, "Canlı ne görürseniz ateş edin! emrini almıştık. Asilerin gıdası olan keçileri dahi ateşe tutuyorduk" derken, 30 Mart 1937’de, Umumi Müfettiş Abdullah Alpdoğan’ın Başbakanlığa yazdığı yazının 2. maddesinde "Tayyare Alay Kumandanından yangın ve Milli Müdafaa’dan yakıcı ve boğucu gaz bombaları istedim" diyecektir. Harekatı yöneten ve harekatın içinde olan bu iki görevlinin ifadeleri 1937-38 yıllarında bölgede neler yaşandığını gözler önüne sermektedir. Ağustos’ta askeri harekat tamamlanır.
Geride kalan yaralı, kimsesiz ve çocuk binlerce insan dilini bile bilmediği batı illerine sürgün edilir.
Kız çocukları askerlere hizmetçi olarak verilir.
TERTELE EŞİTTİR SOYKIRIM
Böylece Dersim’de 37- 38 yıllarında, Birleşmiş Milletlerin 1948’de tanımını yaptığı soykırım kriterleri uygulanmış olur.
Bu Sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden her hangi biri, soykırım suçunu oluşturur.
a) Gruba mensup olanların tamamının ya da bir kısmının öldürülmesi b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarının kasten değiştirilmesi d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler alınması e) Gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakledilmesi
Dersim’in etnik, inançsal ve sosyal konumu dikkate alındığında, 70 bine yakın insanın öldürülmesiyle, kızçocuklarının askerlere küçük yaşta verilerek jenerasyonun devamının engellenmesiyle, kalanların zorla başkayere sürgün edilmesiyle, günümüze kadar gelen travmasıyla bu katliamın diğer adı soykırımdır.
Ve ancak yüzleşmeyle ve bir daha aynı olayların yaşanmaması için alınacak önlemlerle iyileşmesi mümkündür. (PÎRHA)