Değerler eğitimi: Evrensel değerlere düşmanlığın adı
CEMAL ÇAĞLI
Dile ve kulağa çok hoş gelen bir adlandırma: Değerler eğitimi! Öyle ya, değerleriniz var ve siz o değerleri yaşatmak için değerler eğitimini yapıyorsunuz, yani o değerlere uygun insan yetiştiriyorsunuz. Buraya kadar bir sorun yok, değil mi? Peki, sorun nerede? Sorun şu iki soruda gizli:
1)Hangi değerler?
2) Değerler eğitimi hangi kurum ve kuruluşlar eliyle yapılacak?
Şimdi bu sorulara cevap arayalım:
1. Bilindiği üzere, genel olarak değerler iki gurupta toplanıyor:
a) Evrensel değerler
b) Milli değerler.
İnsanlığın tümü için geçerli olan değerler evrensel, ülkelerin ve ulusların kendi tarihsel koşullarına ait örf ve adetlerine, kültürel ve dini inançlarına göre farklılıklar gösteren haklar da milli/ulusal değerlerdir.
Evrensel değerler, evrensel haklarla ilgilidir. İlk akla gelen, temel hak ve özgürlüklerdir.
Bir kaçını saymak gerekirse:
Yaşama hakkı
İfade hakkı
İbadet hakkı
Örgütlenme hakkı
Eğitim hakkı
Seçme ve seçilme hakkı
Savunma hakkı
Anayasa ve yasalar karşısında eşitlik hakkı ve diğerleri.
Acaba iktidarın topluma "değerler eğitimi" diye dayattığı yukarıda bir kaçını saydığımız temel insan haklarını mı çocuklarımıza ve gençlerimize öğretecek?
Dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek için 15 yıldır, toplumun tüm değerlerini kullanarak, kazanılmış tüm hakları gasp ederek, kör-topal sürmekte olan parlamenter rejimin yerine tek adam rejimini koyan bir siyasi iktidarın, temel insan hakları ve değerlerini yeni nesillere öğretmek yerine bu değerlerin kırıntılarını da yok edeceği belli değil mi?
Sayın Yavuz Çobanoğlu’nun 19.11.2017 Birgün Pazar’daki "Değerler Eğitimi: Kadim yaraya süresi geçmiş merhem" başlıklı yazısından anlıyoruz ki iktidarın evrensel değerler olarak tanımladığı değerlerin içinde insanlığın kabul ettiği evrensel değerler ya yok ya da bir kaçı göstermelik olarak yer almış; adalet ve barış gibi. Bırakalım evrensel değerlerin yer almasını, milli değerler içinde gösterilebilecek değerleri "evrensel değerler" göstermiş; alçak gönüllülük, sadakat, cömertlik, sevgi, dostluk, saygı, dürüstlük gibi.
Tam burada şu soruyu sormak gerekir:
Eğitimin merkezine milliyetçiliği, ırkçılığı, dini kuralları, mezhepçiliği, cinsiyetçiliği koyan bir anlayışın evrensel değerleri yaşam biçimine dönüştürmesi mümkün olabilir mi?
Mümkün değildir çünkü evrensel değerler ancak ve ancak demokratik, laik, bilimsel bir eğitim sistemiyle mümkündür.
Hem demokratik düzeni yerle bir edip baskıcı bir rejimi topluma dayatacaksın, laiklik ve bilimselliğe düşman olacaksın, toplumu dini esaslara göre yönetmeye kalkacaksın hem de evrensel değerlerden bahsedeceksin!
Bunun adı olsa olsa; evrensel ve milli değerlerin maskesi arkasına gizlenerek, Türk-İslam sentezine uygun kişilikler, kadrolar yetiştirmeyi garanti altına alan ve buna uygun yaşam tarzları oluşturan değerle eğitimi olabilir.
Bu olsa olsa, bu coğrafyada yaşayan farklı etnik kimlik ve inanışta olan kesimlerin bir birine düşman edilmesinin, çatıştırılmasının, ayrıştırılmasının toplumsal alt yapısının oluşturma politikası olabilir.
Bu olsa olsa şeriatçı, cihatçı, tacizci, biyatçı bir nesil yetiştirmenin; kadını sosyal ve siyasal alandan uzaklaştırıp eve hapseden, küçük yaşta evliklerin önünü açan bir hukuk düzenini kurmanın eğitimi olabilir.
Bunun böyle olduğunu/olacağını değerler eğitimini verecek kurum ve kuruluşların kimler olduğuna bakarak da görmemiz mümkün.
Değerler eğitimi hangi kurum ve kuruluşlar eliyle yapılacak?
Diyanet İşleri Başkanlığı, İslâmcı vakıf ve cemiyetler. Ülkenin eğitim sistemi dini kurumların denetiminde ve bu dini kurumlar Sünni İslâm’ı temsil ediyorlarsa, çocuklarımız ve gençlerimiz dini cemaatlerin mutlak egemenliği altında olan yurtlara gitmeye mecbur bırakılıyorlarsa, yapılacak "değerler eğitimi" evrensel ve milli değerler adı altında bir grubun, bir sınıfın, bir partinin çıkarlarına hizmet etmekten öteye gitmeyeceği açıktır.
KHK’lar eliyle sürülen, işinden, ekmeğinden edilen, haklarında soruşturma açılan, içeriye tıkılan on binlerce eğitim emekçisinin demokratik, laik ve bilimsel bir eğitimden yana olanların oluşturması; bir yandan eğitimin hızla özelleştirilmesi, öte yandan İmam Hatip okullarının her semtte yaygınlaştırılıp, sınav sistemlerinde yapılan değişikliklerle emekçi ailelerin çocuklarını ve gençlerini bu okullara gitmeye mecbur ettiklerini düşününce ve yine sayın Yavuz Çobanoğlu’nun belirttiği gibi; "Sarıklı, cübbeli, sakallı" adamların "değerler eğitimi" derslerine girmeleri ortadayken, "değerler eğitimi" adı altında temel insan haklarına yönelik bir saldırı olduğu açıktır.
Sonuç:
1) Değerler eğitim; ırkçı, faşizan, cinsiyetçi, bilime düşman bir eğitim sisteminin hayata geçirilmesinin son durağıdır.
2) "Din olmadan ahlâk olmaz" diyenlerin, modern hukuk yerine İslâm hukukunu getirmek isteyenlerin din devleti kurma girişimidir değerler eğitimi.