Erdoğan ve Putin’in masasında İdlib de var

Erdoğan ve Putin’in masasında İdlib de var
Rusya’nın karın ağrısı şimdi İdlib. Bu kentin cihadçıların denetiminden çıkarılması için öncelikle Türkiye’yi kullanacak. Murat EVRAN Bir aksilik...

Rusya’nın karın ağrısı şimdi İdlib. Bu kentin cihadçıların denetiminden çıkarılması için öncelikle Türkiye’yi kullanacak.

Murat EVRAN

Bir aksilik olmazsa Erdoğan ve aralarında bakanların da olacağı beraberindeki Türk heyetinin, Rus-Türk Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nin 6. Toplantısı’na katılmak için yarın Moskova'ya gitmesi planlanıyor.

Kasım 2015'te bir Rus uçağının TSK tarafından düşürülmesinin ardından düzenlenen ilk konsey toplantısında heyetler arası görüşmelerin yanı sıra Erdoğan ve Putin’in ikili görüşme yapması da bekleniyor.

Tabi bu, Rus uçağının düşürülmesinin ardından Erdoğan ve Putin’in ilk yüzyüze toplantısı olmayacak. İkili "arayı düzelttikten" sonra dördüncü kez bir araya geliyor.

RUSYA AKDENİZ ŞERİDİNİ GÜVENDE İSTİYOR

Gelen bilgiler, toplantının ana konusunun İdlib olacağına dönük. Halep konusunda Erdoğan’a istediğini yaptıran Putin, şimdi de İdlib konusunda Erdoğan’a beklentilerini aktaracak. Belki bu konunun ayrıntıları toplantı sonrasında dışarıya yansıtılmayacak. Ancak biliyoruz ki Akdeniz’in doğusunu güvenceye almak isteyen Rusya’nın çıkarları ile İdlib’teki Türkiye ve Suudi Arabistan destekli cihadçı grupların çıkarları birbirinden fersah fersah uzak.

Başını El Nusra’nın, şimdiki adıyla Fethi Şam’ın çektiği İdlib’teki cihadçılar bu kentte kaldığı müddetçe, Şam’ın da, Rusya açısından belki Şam’dan da önemli olan Lazkiye ve Tartus’un da güvenliği sağlanamaz.

Rusya, bu grupların Türkiye eliyle büyütüldüğünü biliyor. Henüz Rus uçağının düşürülmesinin neden olduğu kriz çözülmemişken, Rusya hazırladığı dosyayı 1 Nisan 2016’da Birleşmiş Milletler’e sunmuş, Türkiye’nin cihadçı gruplar ile siyasi, ekonomik ve askeri işbirliğinin sorgulanmasını istemişti. Bu dosya, Türkiye-Rusya yakınlaşmasından sonra sessiz sedasız sümen altı edildi ve halen de çıkarılmış değil.

Türkiye, Şehba Bölgesi’ne (Cerablus, Azez, Mare) dönük "Fırat Kalkanı" harekatını başlatınca Bab’a kadar ilerlemesine izin verilmemişti. ABD ve Rusya, Türkiye’nin ilerleyebileceği sınırı Aktarin olarak belirlemişti. Türkiye buna rağmen Bab’a kadar ilerledi ve Bab’ın kuzeyini aldı. Kentin güneyi Suriye güçlerinin, kuzeyi ise TSK ve desteklediği cihadçı grupların denetiminde.

BAB’A KARŞI HALEP PAZARLIĞI

Hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye’nin Cerablus’a girdiği günden itibaren bölgedeki her ilerlemesi ABD ve Rusya’nın onayıyla oldu. İlk sıkıntı Bab’da yaşandı. ABD ve Rusya, Bab noktasında aynı düşünceye sahip değillerdi. Ancak ortak yanları Türkiye’nin Bab’da istediği gibi at koşturamayacağı bir tabloyu Erdoğan’ın önüne koymaktı.

Putin, Erdoğan’ın Bab çıkarmasına sessiz kalmadı. Bu nedenle Türkiye kısa sürede Bab’a kadar ilerlediği halde aylarca Bab kapısında bekledi. "Fırat Kalkanı" harekatı boyunca en büyük kaybı Bab’da verdi. Deyim yerindeyse Türkiye’ye diş gösterildi.

Suriye’yi aynı zamanda iç politikanın uzantısı yapan, ‘Bab fatihli’ üzerinden iktidar pekiştirmek isteyen Erdoğan, önceki görüşmelerinde Putin’in isteklerine karşı çıkmadı. ABD ve Rusya arasındaki çelişkilerden de yararlanarak Bab’ı Rusya’dan istedi, ancak karşılığında da Rusya’nın istediğini verdi. Bu karşılığın Halep olduğu kısa sürede anlaşıldı.

Hatırlayın, Türkiye Halep’i büyük bir insanı yardım operasyonu olarak yansıttı herkese. Oysa orada yaşanan, Türkiye’nin söz dinletemediği bazı grupların Halep’in doğusunda kalmayı sürdürmesiydi.

İDLİB 2. HALEP Mİ OLACAK?

Rusya destekli Suriye ordusu Halep’in doğusundaki cihadçı gruplara bu nedenle büyük bir operasyon düzenledi. Türkiye o grupları, beraberlerindeki ailelerini Halep’ten sağ çıkaramasaydı, bu Türkiye açısından da büyük bir hezimet olacaktı. Nihayetinde Türkiye bu hezimeti yaşamamak için Halep’teki cihadçıları İdlib’e taşıdı. Bir kısmını da Türkiye’ye getirdi. Hesapları arasında Türkiye’ye geçen Fethi Şam yanlıları dışındaki cihadçıları Şehba Bölgesi’ne taşımak vardı. Bunların büyük kısmı Türkiye’ye geçtikten sonra yeniden savaş alanına dönmeyi reddetti. Şehba Bölgesi’ne gitmedi. Bu nedenle Türkiye "Fırat Kalkanı" harekatına katılan asker sayısını 3 binden 8 bine çıkarmak zorunda kaldı.

Rusya’nın karın ağrısı şimdi İdlib. Bu kentin cihadçıların denetiminden çıkarılması için öncelikle Türkiye’yi kullanacak.

MİT’TEN İDLİB MESAİSİ

Bölgeden gelen bilgiler, Türkiye’nin bu nedenle İdlib’teki cihadçılarla görüşmeye başladığı yönünde. Bugünlerde MİT önemli bir mesaisini İdlib’teki cihadçılara harcıyor. Ancak görünen o ki Türkiye’den büyük bir Halep kazığı yiyen cihadçılar bu kez Türkiye’nin dediklerini yapmakta alabildiğine cimri davranacaklar.

Peki, Türkiye’nin bu tablo karşısında başka hesapları yok mu?

Var! Suudi Arabistan’la beraber bu güçleri "ılımlı muhalefet" olarak kabul ettirip Suriye muhalefetinin bir parçası yapma girişimini sürdürüyorlar şimdi. Astana toplantılarında da Türkiye bu girişiminin ön çalışmalarını sürdürdü. Bazı grupları Astana’ya katmayı başardı.

Yarın Rusya’da Putin ve Erdoğan, bu konuyu bir kez daha görüşecek.

PUTİN İDLİB’İ DE İSTİYOR

Putin’in bakışı net: İdlib, Suriye ordusunun kontrolüne geçecek. Cihadçılar kendi istekleriyle çekilirlerse ne ala! Çekilmezlerse, Halep gibi ağır bombardımanlarla sürdürülecek yeni bir operasyon kapıda. O zaman Türkiye’nin yapacağı yine Halep’in tekrarı olacak. Bu kez İdlib için "insani operasyon" başlatacak.

Elbet, Erdoğan ile Putin’in masasında, yarın yalnız İdlib olmayacak. Erdoğan’ın en önemli derdi Kürtleri devre dışı bırakacak aksiyonları etkin bir biçimde sürdürmek. Şimdiye kadar Rusya ve ABD’ye verdiği tavizlerle PYD ve TEV-DEM’in başını çektiği Rojava’nın güçlü Kürt siyasi hareketlerini masa dışında bırakmayı başarabildi. Mınbiç ve Rakka’yı da istiyordu. Görünen bu konuda yanıtını almış. Başbakan Binali Yıldırım’ın "Rusya ve ABD ile koordineli olmadan olmaz" demesinin bir nedeni de bu. Rusya ve ABD, Türkiye ile "koordine" olmayı kabul etmedi.

Erdoğan, İdlib’i isteyen Rusya’ya karşı Rakka olmasa bile Mınbiç kozunu bir kez daha öne sürebilir.

Başarabilir mi?

Bu durumda Rusya’nın gözardı edemeyeceği iki denge gücü daha var: İran ve Suriye. Rusya, kendi güvenliği açısından da önemsediği bu iki devleti Türkiye’ye satmaz gibi görünüyor.

İşin özü şu: Türkiye, başrol oyuncusu olacağım diye girdiği filmde şimdi en kötü rollerin verildiği figürana dönmüş durumda. Putin, gelinen durumu iyi kullanıyor. Türkiye’nin de ABD ve NATO’ya rağmen ilerlettiği bu ilişkilerde Putin’e hayır deme şansı yok.

Eh! Nasıl olsa referandum nedeniyle gündemlerinden hayırı çıkarmışlar. Putin’e de bol bol evet der, giderler artık…

Öne Çıkanlar