Hitler faşizminin ilk adımı: Alman Parlamentosu’nun yakılması

Hitler faşizminin ilk adımı: Alman Parlamentosu’nun yakılması
Diktatörlerin, darbecilerin, faşistlerin milliyetleri farklı, kullandıkları yöntemler ise hemen hemen aynıdır. Tümü birbirlerinin kopyaları gibidir....

Diktatörlerin, darbecilerin, faşistlerin milliyetleri farklı, kullandıkları yöntemler ise hemen hemen aynıdır. Tümü birbirlerinin kopyaları gibidir. 1933 Almanya’sı ile 1980 ve 2017 Türkiye’sinin siyasi olaylarında birçok benzerlikler vardır.

Kemal YALÇIN

Alman Parlamentosu’nun 27 Şubat 1933 gecesi kundaklanarak yakılması, Hitler faşizminin, Nazi rejiminin, tek adam diktatörlüğünün kurulmasında bir başlangıç çizgisi oldu.

Diktatörler, darbeciler faşist rejimlerini kurmak için önce siyasi ortamını ve gerekçesini hazırlarlar. Halkın gözünü korkutmak ya da yanlarına çekebilmek için toplumsal kaos yaratırlar. Kan akıtırlar, bir toplumun en önemli değerlerine, en dokunulmaz merkezlerine, demokrasinin sembolü olan kurumlarına saldırırlar, yakarlar, yıkarlar. Dinleri kendi amaçlarına alet ederler.

Diktatörlerin, darbecilerin, faşistlerin milliyetleri farklı, kullandıkları yöntemler ise hemen hemen aynıdır. Tümü birbirlerinin kopyaları gibidir. 1933 Almanya’sı ile 1980 ve 2017 Türkiye’sinin siyasi olaylarında birçok benzerlikler vardır. Almanya’ya bakıp, Türkiye’yi okuyabiliriz. Türkiye’yi okuyup, Mussolini İtalya’sını anlayabiliriz.

Bu yazıda 1933 Almanya’sının siyasi olaylarını ve Milliyetçi Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin reisi, Almanca kısaltılmış biçimiyle Nazi Partisi'nin Führer’i Adolf Hitler’in tek adam diktatörlüğünü kurmak için yaptıklarını ve özel olarak 27 Şubat 1933 gecesi, Alman Parlamentosu’nun yakılmasını anlatacağım.

ALMAN PARLAMENTOSU’NUN YAKILMASINDAN ÖNCE ALMANYA’DA DURUM

Almanya, 1914-1918 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile birlikte İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı savaşmış ve Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmişti. Birinci Dünya Savaşı, yenilen üç imparatorluğun çöküşüyle ve Rusya’da 1917’de Çarlığın yıkılışı, Sovyetler Birliği’nin kurulmasıyla sonuçlanmıştı.

Alman ırkçıları, Alman milliyetçileri Almanya’nın yenilmediğini; toplam nüfusun binde sekizini meydana getiren "Yahudiler tarafından sırtından bıçaklandığını" iddia ediyorlardı. Yahudi düşmanlığı, komünizm ve bolşevizm düşmanlığıyla birleştirilmişti.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Dünya'da ve Avrupa’da komünizm ve devrim korkusu dolaşıyordu. 1929 yılında kapitalist dünya çok büyük bir ekonomik buhranla sarsıldı. Bu krizden Almanya da çok etkilenmişti. Borsalar çöktü, hisse senetleri değersiz kağıt parçalarına dönüştü, enflasyon korkunç boyutlara ulaştı. İşsizlik, yoksulluk, açlık, sefalet toplumsal felaket haline geldi. Sınıf kavgaları, siyasi çatışmalar, grevler, direnişler günlük olaylar haline gelmişti. Almanya’da siyasi istikrarsızlık vardı. Kurulan hükûmetlerin ömrü birkaç ay, birkaç yıl sürüyordu. 1929 bunalımından sonra siyasi istikrarsızlık daha da arttı.

MİLLİYETÇİ SOSYALİST ALMAN İŞÇİ PARTİSİ’NİN KURULUŞU VE ÖRGÜTLENMESİ

Alman İşçi Partisi, Gazeteci Karl Harrer ile çilingir Anton Drexler önderliğinde5 Ocak 1919 tarihinde 6 kişi tarafından küçük bir siyasî oluşum olarak kurulmuştu. Hem milliyetçi, hem de sosyalist görüşleri savunuyordu.

Alman ordusunun bir askeri olan Adolf Hitler, 1918 yenilgisinin ardından devlette muhbir polis olarak çalışmaya başlamıştı. Hitler, bu yeni oluşum hakkında bilgi edinip polis teşkilatına rapor göndermek için görevlendirildi ve Münih‘teki Alman İşçi Partisi'nin merkezine gitti.

Hitler, partinin görüşlerini beğenerek Drexler'den etkilenmişti. Hakkında bilgi edinmek için gittiği bu partinin ilk üyelerinden biri oldu. Ateşli hitabeti ile dinleyicileri etkisi altına alan Hitler, zaman içinde partide ön plana çıktı. Kısa sürede parti yöneticileri arasına girdi. Karl Harrer, Hitler'den memnun değildi çünkü onun megaloman biri olduğunu düşünüyordu. Parti içindeki tartışmalardan sonra Harrer istifa etti ve Drexler parti başkanı oldu. Partinin ikinci kurucusu ve yeni başkanı Drexler'in Hitler hakkındaki görüşleri olumlu yöndeydi. Etkileyici konuşmalar yapan Hitler'i yetenekli buluyordu. Bu yüzden onun önünü açtı ve parti içinde yükselmesine müsaade etti.

Alman İşçi Partisi küçük bir siyasi oluşum olmaktan çıkarak, 24 Şubat 1920'de 25 maddelik parti programını açıklamıştı. Ayrıca, aynı gün partinin ismi "Milliyetçi Sosyalist Alman İşçi Partisi" (NSDAP) olarak değiştirildi. Kısa adı: Nazi idi.

Adolf Hitler, Milliyetçi Sosyalist Alman İşçi Partisi'ni yeniden kurdu ve organize etti. Partinin iki silahlı kanadı vardı. Bunlar: SA ve SS‘tir. SA (Taarruz Bölüğü, Sturmabteilung), partinin ilk silahlı milis kuvvetiydi. Sarı ve kahverengi üniformalar giyerlerdi. SA büyük bir silahlı örgüttü. Üye sayısı zamanla 3.5 milyona kadar çıkmıştı. SS (Koruma Timi, Schutzstaffel) ise Hitler‘in özel muhafız timiydi. İlk kurulduklarında polis görevi yapan milis kuvveti konumundaydılar.

Milliyetçi Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) Almanya'nın tüm eyaletlerinde yerel birimler oluşturmuştu. Eyaletlerdeki Gauleiter (bölge yöneticisi) unvanına sahip yöneticiler, görevli oldukları eyaletteki parti teşkilatlanmasından ve propagandadan sorumlu olarak NSDAP'yi temsil ediyorlardı. Bölgesel idare uygulaması ilk olarak 1925'te partinin tüm Almanya genelinde daha düzenli bir teşkilatlanma içerisine girmesi için yürürlüğe kondu ve 1945'e kadar devam etti. Adolf Hitler, üst düzey bir parti mensubunu bölge yöneticisi olarak görevlendirmek veya görevden almakla yetkili olan tek kişiydi.

NAZİ PARTİSİ’NİN ÖRGÜTLERİ

Nazi Partisi, öncelikle Taarruz Bölüğü (SA) ve Koruma Timi (SS) adlı silahlı örgütleri kurmuştu. Daha sonra toplumun her kesimini; kadınlardan, kızlardan şoförlere, basından yayın organlarına kadar her kesimini askeri bir disiplin içinde örgütlediler. Bu örgütlerin başlıcaları şunlardı:

Hitler Gençliği (Hitlerjugend): NSDAP'nin gençlik kolu. Genç erkekleri nasyonal sosyalist ilkelere göre eğitmek ve yetiştirmek amacıyla 1920 yılında kurulmuştu. Örgüt Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin alt kuruluşu olarak doğrudan Adolf Hitler'e bağlıydı. Alman gençlerinin yaklaşık % 60'ı, "Hitler Gençliği" içinde örgütlenmişti. 1 Temmuz 1936'da örgüt bütün genç ari Almanların katılması mecburi tutulan bir devlet kurumu haline gelmiştir.

Milliyetçi Sosyalist Alman Öğrenci Birliği (NSDStB): 1926 yılında akademik yaşamı nasyonal sosyalist dünya görüşü çerçevesinde birleştirmek amacıyla kurulmuştu.

Alman Kız Birliği (Bund Deutscher Mädel): NSDAP’nin kızlara yönelik olan gençlik kolu, Hitler Gençliği’ne bağlı olarak 1930'da kurulmuştu.

Milliyetçi Sosyalist Kadınlar Birliği (NS-Frauenschaft): NSDAP’nin kadınlar kolu. 1931 yılında kuruldu.

Gestapo: Devlet gizli polis teşkilatı. 1934’de Heinrich Himmler tarafından kuruldu.

Alman Emek Cephesi (Deutsche Arbeitsfront): 2 Mayıs 1933'te bütün sendikaların kapatılmasından sonra kuruldu.

Milliyetçi Sosyalist Sürücüler Kolordusu (NSKK): 1931’de NSDAP’nin silahlı kanadı Taarruz Bölüğü’ne (SA) bağlı motorlu bir kolordu olarak kurulmuştu.

NAZİ PARTİSİ’NİN GENEL SEÇİMLERDE ALDIĞI OYLAR

— NSDAP'nin seçimlerdeki durumu —
Tarih Oy Yüzde Reichstag‘daki sandalye sayısı
4 Mayıs 1924 1,918.3 6.5 32
7 Aralık 1924 907.3 3.0 14
20 Mayıs 1928 810.1 2.6 12
14 Eylül 1930 6,409.6 18.3 107
31 Temmuz 1932 13,745.8 37.4 230
6 Kasım 1932 11,737.0 33.1 196
5 Mart 1933 17,277.0 43.9 288

Nazi Partisi, ilk girdiği genel seçimlerde sadece % 6.5 oy alarak 32 milletvekili çıkarmıştı. Daha sonra oy oranları % 3’e düştü. 6 Kasım 1932’de yapılan genel seçimlerde % 33.1 oranında oy alarak 196 milletvekili çıkarmıştı. Siyasi istikrar kurulamamıştı. Bu nedenle 5 Mart 1933 tarihinde genel seçimlere gidilmesi kararlaştırılmıştı.

HİTLER’İN 30 OCAK 1933’DE AZINLIK HÜKÛMETİ KURMASI

1929 dünya ekonomik bunalımından sonra Almanya’da başlayan grevler, direnişler, çatışmalar giderek şiddetleniyordu. Bu grevlerde bazen komünistler ile Naziler birlikte yer alıyorlardı. Komünist partinin ajitatörlerinden biri olan Goebbels, daha sonra Nazi partisine geçmiş, Nazilerin propaganda faaliyetlerinin sorumlusu olmuştu.

Hitler, 31 Temmuz 1932 ve 6 Kasım 1932 tarihlerinde yapılan genel seçimlerde komünistleri ve Yahudileri baş düşman olarak göstermiş, bütün propaganda konuşmalarında Alman halkı adına konuştuğunu vurgulamış, Almanya’da komünistlerin iç savaş çıkaracağını ileri sürmüştü. Almanya’da düzeni, siyasi istikrarı sadece Nazilerin ve kendisinin sağlayabileceğini her seçim toplantısında bağıra bağıra anlatmıştı.

Hitler, kendisinde ilahi bir güç olduğunu, Tanrı’nın kendisine yardım ettiğini söyleyerek özellikle Katolikleri dini söylemlerle etkiliyordu.

Naziler işsizleri, yoksulları "Biz ekmek ve özgürlük istiyoruz!" sloganıyla etkiliyorlardı. Seçim afişlerinde de ekmek ve özgürlük vurgusu yapıyorlardı.

5 Mart 1933 genel seçimleri için tüm partiler yoğun bir çalışma yürütüyorlardı. Sosyal demokratlar ve komünistler önde görünüyorlardı. Seçimleri Nazilerin kazanma ihtimali giderek azalıyordu.

Almanya Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg seçim çalışmalarının hızlandığı, Nazilerin gerilediği günlerde Hitler’i, Katolik Merkez Partisi’yle bir koalisyon yaparak istikrarlı bir hükûmet kurması için başbakan olarak görevlendirdi. Hitler, genel seçimlere 33 gün kala 30 Ocak 1933 tarihinde Nazi partisinin azınlık hükûmetini kurdu.

ALMANYA PARLAMENTOSU’NUN KUNDAKLANARAK YAKILMASI

Hitler azınlık hükûmeti kurduktan sonra devletin tüm imkânlarını ve Nazi Partisi'nin tüm örgütlerini seçimleri kazanmak için seferber etti. Hitler’e ve Nazi partisine muhalefet daha da artmıştı. Hitler artık başbakan olarak Alman halkı adına Almanya’da iç savaşı önleyeceğini bağırıyordu. Muhalefet partilerine, muhalefet parti başkanlarına ağır hakaretler ediyor, Yahudileri aşağılıyordu. Bir yandan da Nazi Partisi'nin silahlı örgütlerini muhalefet partilerinin toplantılarına saldırtıyor, halk arasında iç savaş çıkacak korkusunu körüklüyordu.

27 Şubat 1933 akşamı, Alman Parlamentosu’nu bir anda alevler sardı. Koskoca bina birçok yerinden aynı anda kundaklanmıştı. Alman İmparatorluğu’nun başkenti, parlamentonun alevleriyle kızıllaşmış, yangına bakan Almanların gözleri korkuyla büyümüştü.

Hitler, önemli Nazi yöneticileriyle birlikte yanan parlamentonun önüne geldi ve suçluları hemen ilan etti: Alman birliğine ve dirliğine karşı savaşan iç ve dış düşmanlar ve onların işbirlikçileri! Kısacası Alman parlamentosunu kokteyl bir örgüt yakmıştı!

Hitler alevlerin karşısında aynen şunları söyledi:

"Artık acıma yok! Kim yolumuza çıkarsa kafasını keseceğiz! Alman halkı artık merhamet göstermeye tahammül edemez! Her komünist eylemci nerede görülürse vurulacak. Komünist milletvekilleri daha bu gece asılmalı. Bu ülkede komünizmle ilgili ne varsa, dümdüz edilecektir. Parlamento yangını içinde olan sosyal demokratlara da artık acıma yok!"

Hitler susunca Göring aldı sözü: "Bu komünist isyanının başlamasıdır, devam edecekler. Bir dakika bile gecikemeyiz!"

Hitler ve Göring bunları açıklarken, polis yetkilisi "Yangın yerinde 24 yaşında, Marinus van der Lubbe isimli, Hollandalı bir inşaat işçisinin yakalandığını ve Marinus’un tek başına parlamentoyu kundakladığını ve komünist olduğunu" açıkladı.

Daha sonra Alman Parlamentosu’nu Marinus ile birlikte yaktıkları iddiasıyla Alman Komünist Partisi (KPD) Berlin Meclis Grup Başkanı Ernst Torgler, Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi Georgi Dimitroff, Bulgaristan Komünist Partisi üyeleri Blagoi Popow, Wassil Tanew tutuklandı.

Polise göre Marinus "tek başına Alman Parlamentosu kundakladığını" kabul etmişti.

Halbuki parlamento bir anda birçok yerinden kundaklanmıştı. Marinus Hollanda’dan gelmişti. Berlin’i tanımıyordu. Almanya’da kimseyle bir ilişkisi yoktu. Kendisine gelen bir posta kartında yazılanlar üzerine Berlin’e gelmişti. Fakat kimsenin bunları düşünecek ve soracak zamanı yoktu!

NAZİ DİKTATÖRLÜĞÜNÜN İLK ADIMI: YANGIN KARARNAMESİ

Hitler bir gün bile beklemedi. Parlamentonun dumanları tüterken, 28 Şubat 1933 sabahı Cumhurbaşkanı adına "Alman Halkının ve Devletinin Korunmasına Yönelik Reichstag Yangını Kararnamesi"ni yayınladı.

Bu kararnameyle şu adımlar atılmıştı:

  • Yürürlükteki Weimer Anayasası kaldırıldı,.
  • Almanya pratikte demokrasinin ve insan haklarının bütün kurallarını askıya aldı.
  • Alman hukuk sistemi değiştirildi. Hakimlerin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Nazi karşıtı olan hakimler ve savcılar görevlerinden atıldı.
  • Polise sebep göstermeksizin gözaltına alma ve yargıya da sanığı hukuki yardımdan muaf tutma hakkı verildi.
  • Hitlerciler, komünistlerin ve sosyal demokratların isyan başlattığını iddia ederek bu iki partiye karşı cadı avına girişti.
  • Berlin’deki bütün komünistler evlerinden alındı.
  • 181 Komünist milletvekili ve parti başkanı tutuklandı.
  • Sosyal demokrat, komünist, ilerici tüm gazete ve dergiler kapatıldı.
  • Muhalefet partileri seçim çalışması yapamaz hale geldi.
  • Muhalefet partilerinin 14 gün afiş asması yasaklandı
  • 28 Şubat günü Almanya’nın dünya çapındaki aydınları, gazeteci ve yazarları tutuklandı.
  • Çok kısa bir sürede Alman Parlamentosu’nun yakılmasıyla suçlanan 100 bin kadar komünist ve sosyal demokrat parti üyesi ve taraftarı tutuklandı.
  • Üniversitelerdeki Nazi karşıtı tüm bilim insanları görevlerinden atılmaya başlandı. Kısa bir sürede 3100 kadar bilim insanı görevlerinden uzaklaştırıldı.
  • Üniversitelerden uzaklaştırılan bilim insanlarının diplomaları geçersiz sayıldı.
  • Görevlerinden uzaklaştırılan bilim, kültür ve sanat insanlarının taksi şoförlüğü bile yapmalarına imkân verilmedi.
  • Bu kararname sonrasında Nazi toplama kamplarının temelleri atılmaya başlandı.
  • Hitler Almanya’yı tek başına kanun hükmünde kararnamelerle yönetmeye başladı.

ALMANYA’DA 5 MART 1933 GENEL SEÇİMLERİ VE SONRASI

Alman Parlamentosu’nun yakılmasından tam 5 gün sonra yapılan genel seçimlerde, Milliyetçi Sosyalist Alman İşçi Partisi oyların % 43.9’unu alarak 288 milletvekili çıkardı.

Hitler 24 Mart 1933 tarihinde tek başına Nazi hükûmetini kurdu, Almanya’nın tek adamı, "Führer"i haline geldi.

Nazi hükûmetinin kurulmasından bir hafta sonra 1 Nisan 1933 tarihinde Yahudi Boykot Günü ilan edildi.

11 Mayıs 1933 günü, Almanya’nın önemli meydanlarında Nazi ideolojisiyle uyuşmayan milyonlarca kitap, Nazi marşları eşliğinde, törenlerle yakıldı.

Hitler, Parlamento Yangını Kararnamesi’ne dayanarak Nazi karşıtı sanatçıları, yazarları, şairleri, heykeltıraşları, tiyatrocuları, operacıları, müzikçileri, ressamları, kültür insanlarını Alman halkının düşmanları olarak ilan etti. Eserlerini toplattı, imha ettirdi.

PARLAMENTO YANGINIYLA BAŞLAYAN NAZİ REJİMİ VE HİTLER DİKTATÖRLÜĞÜNÜN SONU

Hitler diktatörlüğü çok kısa bir sürede Almanya’da tam bir korku rejimi kurdu. İlkokuldan başlayarak tüm öğrencileri ve gençleri Nazi ideolojisiyle örgütledi. Onları Yahudi düşmanlığıyla, Alman ırkçılığıyla, Alman milliyetçiliğiyle şartladı. İnsanların ve dünyanın gözünü korkutmak için on binlerin, yüz binlerin katıldığı parti gösterileri düzenledi.

Almanya’nın varını yoğunu yeni bir dünya savaşına, dünyanın yeniden paylaşılması savaşına hizmet edecek biçimde harekete geçirdi.

İlkokul çocukları sırayla, sınıf sınıf her gün kapı kapı dolaşarak kemik ve metal topluyorlardı. Kemikler tutkal, metaller silah olacaktı.

Çocukların topladığı metaller, daha sonra çocukları öldüren silaha dönüştürüldü.

9/10 Kasım 1938 gecesi, Almanya’daki tüm Yahudi işyerleri, sinagogları, evleri ateşe verildi. Bir gecede 10.000 kadar Yahudi erkeği tutuklanarak toplama kamplarına gönderildi.

Hitler Almanya’sı 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırarak İkinci Dünya Savaşı’nı başlattı. 8 Mayıs 1945 günü ise Sovyetler Birliği, İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’ne yenilerek, kayıtsız şartsız teslim oldu.

Hitler diktatörlüğü ve Nazi rejimi dünyada 50 milyon insanın ölümüne sebeb oldu.

HİTLER, ALMAN PARLAMENTOSU’NU KENDİSİ YAKTIRMIŞTI!

Alman Parlamentosu’nu tek başına kundakladığı iddia edilen Marinus van der Lubbe’nin yargılanmasına 21 Eylül 1933’te başlandı. Daha önce enerjik ve kabına sığmayan bir genç olan Marinus’un adeta yerlerde süründüğü görüldü. Marinus’un bromla zehirlendiği, hipnotize edildiği veya uyuşturucu verildiği gibi tartışmalar yapıldı. Yargılama boyunca Marinus sorulara evet ya da hayır dışında hiçbir cevap veremedi, cümle kuracak gücü kalmamıştı.

Dimitrov, Parlamento Yangını Davası’nda tarihi bir savunma yaptı. Kendilerine karşı yöneltilen tüm suçlamaları çürüttü. Dimitrof, Popov, Tanev ve Torgler beraat ettiler. Mahkeme Marinus’u suçlu buldu ve Marinus 10 Ocak 1934 tarihinde idam edildi.

Yıllar sonra Marinus’un kardeşi Jan van der Lubbe, kardeşinin yeniden yargılanması için mahkemeye başvurdu. 1980 yılında Berlin Mahkemesi faşist dönemdeki yargılamaların tümünün zaten hukuk dışılığına hükmedildiğini hatırlattı ve Marinus’un beraatine karar verdi. Alman Komünist Partisi olayı araştıran komite kurdu ve partiden hiç kimsenin Marinus ile bir ilişkisinin olmadığını saptadı.

Hollanda’da birçok meydana Marinus van der Lubbe adı verildi. 27 Şubat 2008’de olaydan 75 yıl sonra Hollanda’da yaşadığı şehir Leiden’e heykeli dikildi ve adı verilen bir sitenin duvarına fotoğrafı afiş olarak asıldı.

Eşkıya dünyaya hükümdar olamaz! Diktatörler ve diktatör özentileri kendi kazdıkları kuyuya düşürülür bir gün!

Karagün kararıp kalmaz!

Özgür insanlık, büyük insanlık Hitler diktatörlüğünü ve Nazi faşizmini unutmayacak, bir daha böyle diktatörlüklerin kurulmasına izin vermeyecektir.

 

KAYNAKLAR:

  1. Anılarım, Kayzer Dönemi, Weimar Cumhuriyeti, Atatürk Ülkesi, Ernst Eduard Hirsch, TÜBİTAK Yayınları, 5. Baskı, Ankara 2000
  2. Nazizmden Kaçanlar ve Atatürk’ün Vizyonu, Arnold Reisman, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2011
  3. Haymatlos, Dünya Bizim Vatanımız, Kemal Yalçın, İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 2016
  4. Reichstag yangını bu günlere ne anlatır? Selami İnce, Birgün Gazetesi, 28.2.2016
  5. Dünya Faşizmi, Özgür Mumcu, Cumhuriyet Gazetesi, 11.2.2017
  6. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, Wikipedi Özgür Ansiklopedi, https://tr.wikipedia.org/wiki/Nasyonal_Sosyalist_Alman_ İşçi_Partisi
  7. Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei, Wikipedia
  8. Reichstagsbrand, Wikipedia https://de.wikipedia.org/wiki/Reichstagsbrand
  9. Reichstagsbrand, Hitlers Griff zur absoluten Macht, Stern,
  10. Reichstagsbrand BEGINN der DIKTATUR
  11. SPIEGEL SPECIAL, Geschichte, Hitlers Machtergreifung, Nr.1/2008,
  12. Faşizmin Yargılanması, Georgi Mimitrov, Evrensel Yayınları, İstanbul, 2010

Öne Çıkanlar