'Oğlumun kemiklerini istiyorum, 27 yıl geçti çocuğumu kuşlar mı götürdü'

'Oğlumun kemiklerini istiyorum, 27 yıl geçti çocuğumu kuşlar mı götürdü'
Cumartesi Anneleri, eylemlerinin bu haftasında Özgür Ülke gazetesi dağıtımcısı İsmail Ağaya'nın akıbetini sordu. Anne Müfide Ağaya, 'Oğlumu, kemiklerini istiyorum, kefenini istiyorum' dedi.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılmasını talep etmek amacıyla her hafta düzenledikleri eylemlerinin 847’ncisini online olarak gerçekleştirdi. Bu haftaki açıklamada 29 Mayıs 1994’te kaybettirilen Özgür Ülke gazetesi dağıtımcısı İsmail Ağaya’nın akıbeti soruldu. 

İlk olarak konuşan Ağaya’nın annesi Müfide Ağaya, 27 yıldır oğlunu aradığını belirterek, "Hiç bir şey istemiyorum, oğlumu istiyorum. Sadece kemiklerini istiyorum. 27 yıl geçti çocuğumu kuşlar mı götürdü. Kim nerede olduğunu biliyorsa Allah rızası için bana göstersinler. Hiç bir şey istemiyorum onlardan. Ben oğlumu istiyorum. Kim gördüyse desin bana. Oğlumu istiyorum, kemiklerini istiyorum, kefenini istiyorum" dedi.

DOSYA TOZLU RAFLARDA 

İHD Batman Şube Eşbaşkanı Devran Yıldız da 27 yıldır Ağaya’nın dosyasında bir gelişmenin olmadığını belirterek, "İsmail Ağaya kaybettirildiği gün İsmail’i gördüğünü söyleyen komşuların ve tanık beyanlarına savcılık hiçbir şekilde tenezül edilmemiş ve hiçbir araştırmaya konu olmamıştır. Yine anne Ağaya’nın tüm ısrarlarına rağmen olay üzerinde detaylı bir araştırma yapılmamıştır. 27 yıl boyunca dosya tozlu raflarda durmasından başka bir işlem yapılmadı" dedi. 

CEZASIZLIK POLİTİKASI

Bu haftanın açıklamasını ise İHD Batman Şubesi EşBaşkanı Rümeysa Deniz Kaya okudu. Kayıplar mücadelesi yürütürken karşılaşılan en büyük zorluğun devletin inkar ve cezasızlık politikaları olduğunu belirten Kaya,"Toplumun gerçeklerle arasına çektiği ilgisizlik duvarı bu politikaları besleyen önemli bir işlev görmektedir. Bugün Peker’in ifşaatlarıyla bir kez daha gündeme gelen ve devletin çeteleşmesi sonucunda işlenmiş olan suçlar aslında herkesin bildiği ama sustuğu "sırlar"dır. Ortaya saçılan bu çürüme devletin hukukla, adaletle bağını kopartmasının yarattığı bir sonuçtur. Yaşadık biliyoruz; devleti hukuksuzlaştırma zora dayanan keyfi ve kişiselleşmiş iktidarlar yaratıyor. Adalete giden yolların bizzat devlet eliyle tıkandığı koşullarda, haksızlığa uğrayan hiç kimse başvuracak mekanizma bulamıyor. Bu yüzden hukukun sağlıklı bir biçimde işlemesi yalnız bizim için değil tüm yurttaşlar için hayati önem taşıyor. Kime yapılmış olursa olsun hukuksuzluğu, adaletsizliği kanıksamayın. Adalet hepimizin ortak talebi haline gelmezse her şeyin mümkün olduğu bu hukuksuzluk cehenneminden çıkamayız" dedi. 

Öne Çıkanlar