Adalet Bakanlığı: Cezaevlerinde çıplak arama keyfi uygulama değil zorunlu

Adalet Bakanlığı: Cezaevlerinde çıplak arama keyfi uygulama değil zorunlu
Adalet Bakanlığı, tutuklu Mehmet Pakdemirli’inin başvurusuna kanun maddelerini sıralayarak cevap verdi. Çıplak aramanın insan onurunu esas aldığını söyledi.

İsa Uğur ERDOĞAN


ARTI GERÇEK- Tutuklu Manisa Celal Bayar Üniversitesi eski rektörü Mehmet Pakdemirli'in hak ihlallerini anlattığı mektubuna Adalet Bakanlığı kanun maddelerini alt alta sıralayarak cevap verdi.

Gülen Cemaati’ne üye olmak suçuyla tutuklu bulunan eski Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Mehmet Pakdemirli eşi Nur Pakdemirli aracılığıyla HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na 2018 yılında yaşadığı ve tanık olduğu hak ihlallerini anlattığı bir mektup yazmıştı.

Mehmet Pakdemirli 'yetkili mercilere bildirilmesi ve hasıraltı edilmemesinde büyük yarar görüyorum’ dediği mektubunda cezaevine girişte çıplak arama, tek kişilik hücrede tutulma, ilaçlarının çöpe atılması,revire çıkarılmayarak tedavisinin engellendiği, yazdığı dilekçelerin işleme konulmadığı, süngerli odada mahkumlara işkence yapıldığı ve  Mehmet Özbir isimli tutuklunun tedavisinin engellenerek elinin kesildiğini yazmıştı. 

TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na Adalet Bakanlığı’nın cevap vermesi talebiyle 2018 yılında başvuru yapan HDP İstanbul Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü 7 ay sonra cevap verdi.

Genel Müdürlük cevap yazısında tüm iddiaları reddetti. Yazı iddialara ilişkin kanun ve tüzük maddelerinin sıralamasından oluşuyor. Cevabı dönemin Adalet Bakanı Yardımcısı, şu an Anayasa Mahkemesi üyeliği yapan Selahattin Menteş imzaladı.

Genel Müdürlük çıplak aramayı ‘keyfi olarak tanımlanamayacak insan onurunu esas alarak, yapmak  zorunda oldukları bir uygulama olduğunu’ savundu. 'Süngerli oda' da işkence ve cezaevlerinin kalabalık olmasına ise cevap vermedi.

‘YETKİLİLERİN MEKANİK CEVAPLARI GELENEK HALİNİ ALDI’

HDP milletvekili Gergerlioğlu verilen cevaba ilişkin Artı Gerçek'e yaptığı değerlendirmesinde ise,"Biz bunu bir çok cevapta görüyoruz. Bir takım cevaplar veriliyor, bir takım yasa maddeleri sıralanıyor. Sanki güllük gülistanlık gibi hiç bir hak ihlali olmuyormuş gibi veyahut ihlal konuları teğet geçiliyor. Çıplak arama her yerde yapılıyor. Süngerli odada neler yapıldığı konusunda çok farklı iddialar var. Genelde bir üstünü örtme tavrıyla bir takım maddelere boğuluyor" görüşünü dile getirdi.

Gergerlioğlu verilen 6 aylık görüş cezasının ise orantısız olduğunu "Sanki hiç bir şey olmamış gibi fakat kişinin bir çok şikayeti var. Verilen altı aylık ceza dikkatimi çekmişti. Şahıs verilen ilaçları üzerinde unuttuğunu söylüyor. İdare eşinin verdiğini söylüyor. Bilemiyoruz tam olarak ne olduğunu ama orada hücrede olan bir kişiyi altı ay görüş cezası çok ağır bir ceza.  Doktor olduğum için biliyorum söz konusu ilaç uyuşturucu etki yapabilecek düzeyde bir niteliği olmayan, eczanelerden reçetesiz temin edilebilecek bir ilaç. Hüküm almamış bir kişinin tek başına hücrede kalması konusunda da bir cevap yok" şeklinde belirtti.

"Genel olarak tüm cevaplarda ‘ortada bir usülsüzlük yoktur, mevzuata uygundur’ cevabı alıyoruz. Ama ortada bir çok ihlal başvurusu var. Yetkililerin mekanik cevapları bizim için geleneksel açıklamalar halini aldı.

Bu insanlar neden bu kadar dilekçe yazıyor? Mesela ilk dilekçede ne yapılmış. Kırkbeş dilekçe veripte hastaneye gidemeyen hastalar biliyorum. İhlaller oralarda zaten sağlık hakkı gecikme kabul etmeyen bir haktır." 

MEHMET PAKDEMİRLİ’NİN MEKTUBU

Manisa E Tipi Cezaevinde 14 ay D-12 koğuşunda kaldım. Üzerimize yataklara ve yere pis sular yukarıdaki müşahede odalarından akmaktaydı. 14 ay boyunca yönetim bu konuda kalıcı bir çözüm üretmemiştir. Bu, insan hakları ihlalidir.

Manisa T Tipi Cezaevine girişte insanların bütün elbiseleri (iç don dâhil) çıkartılmakta, bir önlük verilmekte ve yere çömeltilerek öksürmesi istenmektedir. Ben bu muameleyi insan haysiyet ve onuruna yakıştıramıyorum. Mesela E Tipi Cezaevine girişte böyle bir muameleye tabi olmadık.  

Ağırlaştırılmış müebbet cezası alanlara uygulanan tek kişilik hücre uygulaması benim gibi hiçbir cezası olmayan kişilere de uygulanmaktadır. Bu, insan hakkı ihlalidir ve cezaevinde sistematik olarak cezası kesinleşmemiş kişilere de uygulanmaktadır. 

Yemeklerin kalitesi T Tipinde düşüktür. Aynı ödeneğe sahip E Tipinde çok daha kaliteli (nitelik ve nicelik) olarak yemek çıkmaktadır. Bu işte bir suiistimal olup olmadığı araştırmaya değer bir konudur. 

T Tipi Cezaevine intikal ettiğimde ilaçlarımın koridorda duracağı söylendi. İçeri verilmedi. Daha sonra bir görevli koridordaki ilaçlarımı çöpe attı. Kameralardan sorumluların bulunmasını istedim ise de olay örtbas edildi.

Bana ertesi gün doktora çıkıp yeniden yazdırmamı nasılsa devletin ödediğini söylediler. Ben de "sizin kusurunuzu devlet ödemek zorunda değildir" dedim. 1 ay süre ile defalarca dilekçe vermeme rağmen doktora çıkarmadılar. 
Doktora çıktığımda doktor hanımefendi beni hemen tanıdı (E Tipinde de görev yapmıştı), hiçbir dilekçemden haberdar olmadığını söyledi. Anladım ki problem doktorda değil cezaevi yönetimindeydi. 

Burada cezaevi yönetiminin hoşuna gitmeyen dilekçelerin kayda alınmadığına, yok edildiğine dair çok kuvvetli şüphelerim vardır. Genelde dilekçe sümenaltı edilmekte veya yok edilmektedir. 

A-24’te kalan Mehmet Özbir’in elinin tedavisi kasıtlı olarak yapılmadığı için kansere çevirmiş ve neticede eli kesilmiştir.Aynı avluda hücrede bulunan avlu arkadaşım Güray Yıldız göz tansiyonu tedavisi zamanında yapılmadığı için gözünü kaybetmiştir.  

Benim başıma da ciddi bir sağlık problemi gelirse bundan cezaevi yönetimi sorumlu olacaktır.

1 Mart’tan beri diş doktoruna çıkmak için dilekçe yazıyorum. Dün çıkabildim. Anladım ki kurum kendi açıklarını örtbas edebilmek için birden tedavimi yapmaya karar verdi. 

Doktorla görüşebilmek için defalarca yaptığım müracaattan sonra ümidim kesilince "Sağlık hizmetlerinden yararlandırılmayacağıma dair yazılı bir belgenin" tarafıma verilmesini talep ettim. Bu dilekçem muhtemelen kaybedilmiştir ama hemen doktora çıkarılmıştım.  

Manisa E Tipinden buraya nakledileceğimi öğrenince müdür ile görüşme talep ettim. Sonucun değişmeyeceğini bildiğimden tam eşyalarımı toplamaya başlamıştım ki gardiyan gelerek müdüre götüreceğini söyledi. Beni dış kapıya kadar götürdü ve müdür görüşü olmayacağını söyledi. Kendimi çocuk gibi kandırılmış hissettim. Koğuşa dönüp eşyalarımı toplamak istedim ise de müsaade edilmedi. 14 ay beraber kaldığımız kimselere bir "Allahaısmarladık" kelimesi ve vedalaşmam çok görüldü.  

Tek kişilik hücremde demir parmaklıklar yetmezmiş gibi bir de tavuk kümesine benzer şekilde ayrıca ince tel bir kafes vardır. Işığı ve gökyüzünü kısmen bloke etmektedir. Diğer cezaevlerinde bu tip uygulamaların kaldırıldığını duydum
Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de eşim Nur ile 6 ay görüş (açık-kapalı) cezası geldi. Kendi üzerimde bulunan ve E Tipinden getirdiğim 4 hapı Nur’un verdiği şüphesi ile somut delil olmaksızın zan üzerine bu cezayı verdiler. Eşimle görüştürülmemem ve böyle bir ağır cezaya maruz kalmam insan hakkı ihlalidir. Haplar da E Tipinde uyku bozukluğu için yazdırdığım İnsomin hapıdır. Gerekçe pis sular nedeniyle uyuyamamaktır

E Tipinde kaldığım koğuşun üstünde iki kat halinde "müşahede" odaları vardı. Ceza için buralara konan mahkûmlar sadece pis sularını bize akıtmakla kalmıyor aynı zamanda 24 saat bağırıp çağırarak gürültü yapıyordu. Bu da huzurumuzu bozuyordu. Bu şartlarda kalmak tam bir insan hakkı ihlaliydi.  

Burada "süngerli oda" tabir edilen iki oda benim koridorumda 3 yanda konuşlandırılmıştır. Buradan zaman zaman bağırış çağırış sesleri gelmektedir. Muhtemelen birilerine dayak atmaktadırlar
Gardiyanların rektörlük yapmış birine kaba saba davranışlarını söylemeye bile lüzum görmüyorum. Birçoğunda davranış yönüyle eğitim eksikliği görüyorum.  

Yine bazı gardiyanlar gece yarısı tam uyku vaktimizde bağırıp çağırarak gürültülü konuşmakta rahat uyku uyumamıza engel olmaktadır. Konu ile ilgili hem sözlü hem de yazılı uyarıda bulundum.

Hücrenin iyi tarafları da var. 30 kişi tek bir banyo tuvaleti beklemek zorunda değilsin. Kendine ait bir yatağın ve dolabın var. Daha önce birisi bizim hücreyi yakmış, dolapta ve parmaklıklarda is var ama olsun, en azından şahsıma ait. Koğuşta kâh yerde kâh ranzada dönüşümlü yatabiliyorduk. İlk başlarda yoğunluktan dolayı tuvaletin hemen önü, mutfak lavabosunun hemen önü de dâhil her yerde adım atamayacak şekilde yer yatakları vardı.  Gereken yerlere bu şikâyetler iletilmedikçe cezaevi yönetiminin bu tip suistimallere devam edeceğinin bilinmesini isterim.   Yardımlarınızı beklerim. Selamlarımla.

Öne Çıkanlar