Ali Duran Topuz

Ali Duran Topuz

Adli Tıp, 'Aysel Tuğluk bırakılmasın' demedi

Adli Tıp, 'Aysel Tuğluk cezaevinde kalabilir' demedi, demek için çırpınsa bile. Metinde 'Oooh oh' çeken bir filigran yer alsa bile rapor Tuğluk’un bırakılması gerektiğini gizleyemiyor.

En baştan şunu söylemek lazım: Adli Tıp Kurumu, "Aysel Tuğluk cezaevinde kalabilir" demedi. Raporda öyle bir şey yok. Yine da vahim bir rapor, bütün Adli Tıp işleri gibi.

Adli Tıp Kurumu. Ne ağır, ne fiyakalı, ne ciddi bir isim değil mi? Ama eskiler demişler ya isim cismin baş belasıdır, bunun da ismi fiyakalı ama cismi isminin tam tersi. "Adli" demek, adaletle ilgili demek. Dahası da var: Adalete mensup demek. Adalete ait demek. Adaletli demek. Dürüst, doğruluktan ayrılmayan demek. Bir de yargı, mahkeme, adliye işleriyle ilgili demek.

Tamlamanın ikinci kısmı "tıp", insanın hastalıklarını, sakatlıklarını iyileştirmek, ağrılarını sancılarını hafifletmek, önlemek gibi işleri kapsayan teknik ve bilimsel faaliyetlerin bütünü. Hekimlik. Yani kurum hem adaletle hem de tababetle ilgili olmak zorunda. Kanundaki tanımlı işi de tıbbi uzmanlığı, adaletle ilgili uzmanlıkla birleştirerek, mahkemelere bilgi yardımında bulunmak. Devletin resmi bilirkişi kurumu bu yani.

İNFAZ KURUMU

Fakat bu kurumun cismi, isminin tam tersi: En son ortaya çıkan Aysel Tuğluk kararı, Adli Tıp’ın adaletle uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığını, tabiplik unvanını da hak etmediğini, bu ağır ismi, yani "Adli Tıp" ismini, adaletsizliğin güvenceye alınması için kullandığını bir kez daha gösterdi. Ne bir adalet kurumu bu ne de bir tababet kurumu, fakat bir infaz kurumu.

Adaletsizlik tarihinde özel bir yeri olacağı kesin bu kararın. Birkaç özelliğini kısaca gözden geçirmek bunun için yeterli.

Öncelike, daha kararın düzenlenişinde kötü niyet kendisini göze sokuyor, zaten kararın bir niyeti de göze parmak sokmak: Uzun, karışık ve yığma bir "suç" listesinden sonra, "dosya tetkiki"ne geçiliyor ama ne geçiş: Neredeyse 15 sayfa, dosyadan rasgele alınmış, bağlamsız ifade ve bilgiler peş peşe sıralanıyor. Bu sıralamanın ne "tıp"la hiçbir ilgisi olmadığı gibi, "adli" bir yanı da yok. Zaten Adli Tıp kurumunun "tıp"a yaslanmayan bir adli söz kurma yetkisi de yok. Andığımız 15 sayfanın tek amacı var, okunduğu zaman Aysel Tuğluk’un hapiste tutulmasının ne kadar haklı olduğuna dair tribün desteği oluşturmak. Yani raporun içinde, elini göğsüne sürterek "Oooh oh" çeken bir filigran gizli. Siyasi bir filigran bu, kimi zaman meydanlarda, kimi zaman TBMM kürsüsünde, kimi zaman mahkeme kürsüsünde kimi zaman televizyon ekranında görünüyor. Zaten sosyal medyada MHP ve AK Partili siyasetçiler ve troller (aralarındaki farkı bazen karıştırıyorum, bağışlayın) kararı bu yönüyle övdüler.

TIBBİ RAPORLAR İÇİN ÇIT YOK

Ardından yaklaşık altı sayfa boyunca, Aysel Tuğluk hakkındaki hekim raporlarının bir sıralaması var, o da tıpkı "hukuk" bölümünde olduğu gibi öylesine bir peş peşe sıralamadan ibaret. Raporlar hakkında hiçbir değerlendirme, bilgi, bulgu yok. Değerlendirme olmayacaksa listelemenin anlamı ne? Mahkeme zaten biliyor o raporları. Maksat, dostlar dosya üzerinde çalışırken görsün.

HİLELİ BİR FİNAL

İşin finali, raporun adaletsizlik tarihine geçmesini mümkün kılacak vahim bir hile ile kotarılmış:

Sayfa 21’de, mahkemenin Adli Tıp’tan ne istediği şöyle anlatılıyor:

"Mahkemenin 19/01/2022 tarihli oturumunda şahsın işlediği iddia olunan eyleminin gerçekleştirdiği sırada TCK'nun 32. maddesi uyarınca ceza sorumluluğunun tamamen yada kısmen kaldıracak biçimde işlediği fiilin hukuki ve anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarının yönlendirme yeteneğinde önemli derecede azalma olup olmadığı ve savunmasının yapıp yapamayacağı hususlarının tespiti için Adli Tıp Kurumuna sevkine karar verildiği kayıtlıdır."

Yani, ATK’nın kendi anlatımına göre mahkeme iki şey istemiş: Bir, Aysel Tuğluk’un suçlandığı fiillerin işlendiği belirtilen tarihler (9 Eylül 2014-30 Aralık 2020) itibarıyla ceza sorumluluğun olup olmadığı. İki, savunmasını yapıp yapamayacağı.

Kurum, "CEZA SORUMLULUĞUNUN TAM OLDUĞU" kanaat ve mütalaasını veriyor. Hile burada: Daha en baştaki "suç" bölümünden, dosya tetkiki bölümüne, oradan diğer tıbbi raporlar bölümüne ve bu son noktaya gelene kadar, Aysel Tuğluk’a yönelik suçlamaları (savunmalar kimin umurunda?) göze sokmak için çırpınan Adli Tıp, "sorumluluğun tam olduğu"nu hem de büyük harflerle yazarken, mahkemenin "savunma yapıp yapamayacağına" dair sorusuna sadece kulağının üzerine yatarak cevap veriyor. Gerçekten inanılır gibi değil, mahkemeye cevap vermiyor ama veriyormuş gibi yapıyor. Bu haliyle bu rapor hiç yazılmasa mahkemenin tıbbi bilgisi azalmaz hatta artar bile belki.

Üstelik rapor, cezaevi koşulları ile Aysel Tuğluk’un sağlık durumu arasındaki etkileşim hakkında da tamamen dilsiz. "Sonuç ve karar" bölümünde "…hali hazırda Hafif Bilişsel Bozukluk tespit edildiği" belirtiliyor, o kadar.

İDDİANAMELERDEKİ TAKTİK

Hasılı, kararın kötülüğü "cezaevinde kalabilir" gibi bir şey söylemesinde değil, söylemiyor da zaten. Hatta, kararın tıbbi değerlendirme bölümünde, pek mahkemeye yardımcı olacak şekilde yazılmış değilse de, aslında kalamayacağına yönelik bir kararı destekleyecek şeyler var; örneğin "Hafif Bilişsel Bozukluk" tanısı olan birinin düzgün savunma yapamayacağı hiç tartışmasız bir hal. Kararın kötülüğü, hem adaletle hem de tıpla bir ilgisinin olmamasında. Adaletle ilgisi olsa mahkemenin sorusuna cevap verirdi, tababetle ilgisi olsa "hafif bilişsel bozukluk" ile savunma yapılıp yapılamayacağına dair anlaşılır bir değerlendirme yapardı. Karar, tıpkı bu dönemin iddianamelerinde olduğu gibi, kes yapıştır bölümlerin, birbiriyle bağlantısız lafların, tutarlılık, ciddiyet gibi işleri dert etmeden, damdan düşer gibi beliren hükümlerin bir toplamı.

En özeti: Karar, "Aysel Tuğluk cezaevinde kalabilir" demiyor, sadece bunu demek için binbir takla atıyor, ama diyemiyor. O yüzden de açık hukuki ve tıbbi değerlendirmeler yapmak yerine lafı uzatıyor, karıştırıyor, iddiaları sıralıyor, kaçamak cevaplar veriyor ya da hiç vermiyor. Ama mızrak çuvala sığmıyor, Aysel Tuğluk’un cezaevinde tutulmaması gerektiği bu rapordan bile açıkça görülüyor.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ali Duran Topuz Arşivi