AİHM eski Yargıcı Türmen: Türkiye ilk kez açlıkla mücadele etmek zorunda kalıyor

AİHM eski Yargıcı Türmen: Türkiye ilk kez açlıkla mücadele etmek zorunda kalıyor
Toplumun ve ülkenin giderek yoksullaştığını vurgulayan Türmen, 'Çin modeli boğaz tokluğuna çalışan işçiler, korkunç emek sömürüsüne dayanan bir sistem' dedi.

Yağmur KAYA 


ARTI GERÇEK- Demokrasi İçin Birlik (DİB) kuruluşunun 5'inci yıldönümü dolayısıyla "Halkçı bir seçenek mümkün" diyerek Şişli'de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde forum düzenledi. 

Forumda konuşan Demokrasi İçin Birlik Kurucu ve Sözcüsü Avrupa İnsan  Hakları Mahkemesi (AİHM) eski Yargıcı Rıza Türmen, DİP'in 28 Haziran 2016 yılında 100 aşkın örgüt, inisiyatif, platformun bir araya gelerek kurulduğunu söyledi.

Türmen, 2016 yılında yayınladıkları başlangıç bildirgesinde "'Bu ortak amaç etrafında buluşan bizler herkesin farklı kimliğiyle, eşit yurttaşlık haklarına sahip olduğu, barış içinde yaşayabileceği, insanca çalışma koşullarının garanti altına alındığı, devletin herkesin inancına, inançsızlığına, yaşam tarzına, siyasi düşüncesine karşı tarafsız ve saygılı olduğu, kadına ve cinsel kimliklere yönelik şiddetin son bulduğu, tarihi ve doğal varlıkların diğer canlıların yaşam alanları ve kentlerin korunduğu, laik, demokratik bir Türkiye yaratabilmek için tüm toplum kesimlerini kucaklayarak yeni bir umut ve güç merkezine ihtiyaç olduğu apaçık ortadadır. Yurttaşlar olarak insan onuruna uygun bir biçimde; demokratik bir ülkede barış ve güvenlik içinde yaşamak hakkımızdır. Ortak yaşamımızı düzenleyen demokratik kurallara, kazanılmış haklara, hukuka yönelik saldırılar karşısında demokratik direniş hakkımız meşrudur'" sözlerinin yer aldığını belirtti. 

Türmen, DİP'te farklılıkların birlikte hareket ettiğini, DİP'e katılan her bireyin, her kuruluşun kendi ideoloji kimliğini saklı tutarak ortak bir mücadeleyi hedeflediğini belirtti. 

'DİP SİYASETİ DEVLETTEN AYIRDI'

Türmen, DİP'in sivil toplum alanına yeni bir hareketlilik, siyasete ise yeni bir anlayış getirdiğini belirterek, "Çünkü Türkiye'de siyaset devlete bağlı bir etkinlik olarak görülüyor. Siyaset, siyasi partiler arasında iktidara gelmek için yapılan bir mücadele. O mücadelenin baş aktörleri siyasi parti başkanları. DİP siyaseti devletten ayırdı. Siyaseti, devlet ve meclis dışında kamusal alanlarda yürütülen bir etkinlik olarak gördü" diye konuştu. 

İnsanların bir araya geldikleri, eylem yaptıkları alanın kamusal alan olarak görüldüğünü söyleyen Türmen, "Siyasetin amacı; insanların demokratik bir toplumda, insan onuruna yaraşır, özgürlük ve eşitlik içinde yaşamasını sağlamaktır. Bu anlayışta siyasetin öznesi halkın kendisi tabii" dedi. 

ELEŞTİRİLECEK YANLARI

DİP'in eleştirilecek yanlarının da olduğunu vurgulayan Türmen şunları söyledi: 

"Bence en önemlisi ilk günkü heyacanı muhafaza edemedik. Bütün demokratik yapıların içinde olduğu bağımsız bir güç merkezi olmakta başarısız kaldı. Bileşenler kendi gündemlerine döndüler. DİP topluma yeni bir örgütlenme götüremedi. Kadınların, gençlerin, ekolojik hareketlerin etkinlikleriyle kendi etkinliklerini buluşturamadı" diye belirtti. 

'REJİM SİYASET ALANINI GİDEREK DARALTIYOR' 

Türmen, başarıların ve başarısızlıkların geçmişte kaldığını, ülkenin içinde bulunduğu durumun parlak bir durum olmadığını söyledi. Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinde belki de en derin toplumsal, siyasal, ekonomik krizini yaşadığını vurgulayan Türmen, "Giderek otoriterleşen bir rejim var. Sınırsız yetkiye sahip bir Cumhurbaşkanı var. Ve giderek otoriterleşen rejim siyaset alanını giderek daha fazla daraltıyor. Tabii sivil toplum bakımından çalışmayı güçleştiriyor. Öbür yandan toplum giderek kutuplaşıyor. Çünkü iktidar ancak kutuplaştırarak kendi tabanını muhafaza edebileceğini biliyor. Elindeki tek şey bu kaldı (İktidarın)" diye konuştu. Türmen, böyle kutuplaştırılan, otoriterleşen bir ortamda siyasetin sürdürülmesi, ezilen insanların sesinin duyurulmak zorunda olunduğunu vurguladı. 

'ÖZGÜR OLMAK DİRENEBİLMEK DEMEKTİR'

"Bunun yanında kendi özgürlüğümüz içinde mücadele etmek zorundayız" diyen Türmen, "Çünkü özgür olmak özgürlüğü yok eden tüm baskılara karşı direnebilmek demektir. Ancak özgürlüğü yok eden baskılara karşı direndiğimiz takdirde kendimize özgür olduğumuzu söyleyebiliriz" dedi. 

'EN YUKARIDAKİ GELİRİN YÜZDE 24'ÜNÜ ALIYOR'

Toplumun ve ülkenin giderek yoksullaştığını vurgulayan Türmen, "Devlet eliyle, devlet tarafından yoksullaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ilk kere açlıkla, kıtlıkla mücadele etmek zorunda kalıyor. Açlık ve kıtlığın söz konusu olduğu başka bir dönemi hatırlamıyorum. Öbür taraftan baktığınız zaman büyük bir gelir eşitsizliği var. Dünya Bankası raporuna göre; en yukarıdaki yüzde bir gelirin yüzde 24'ünü alıyor" dedi.

SİYASETİN ÇIKIŞ NOKTASI İŞSİZLEŞEN KESİMLERDEN OLABİLİR

Türkiye'de yeni siyasetin çıkış noktasının yoksullaşan ve işsizleşen kesimlerden oluşacağını belirten Türmen, yoksullaşan, evine ekmek götüremeyen umutsuz insanların umudu her yerde arayabileceğini kaydetti. 

'BENİ EN ÇOK O KORKUTTU'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekonomideki yeni yol haritasının Çin modeli olduğu yönündeki açıklamalarına değinen Türmen, şunları söyledi:

"Bunun için bu yoksul, evine ekmek götüremeyen insana ne sunulacağı önemlidir. Başka bir alternatif sunamazsanız eğer o zaman iktidarın sunduğu alternatif var. Çin olacağız diyor iktidar. Bu laf beni çok ürküttü. Ama baktım ki herkes o kadar ürkmedi. 'Yani Çin dünyanın en büyük ekonomilerinden biri'. Bu böyle değil. Çin modeli boğaz tokluğuna çalışan işçiler, korkunç bir emek sömürüsüne dayanan bir sistem, her türlü özgürlüğün ortadan kaldırıldığı bir modele dayanıyor. Yani Türkiye'ye sunalan model budur. Ve bu o kadarda kötü karşılanmadı. Beni en çok o korkuttu" dedi. 

'BAŞKA BİR MODEL SUNULMAZ İSE...'

Türmen yoksula, emekçiye, işsize başka bir model sunulmaz ise Çin modeli ekonominin yürürlüğe gireceğini vurguladı. Bu nedenle demokrasi güçlerinin büyük sorumluluğu olduğunu belirten Türmen, yoksulluk ve işsizliğin kültürel kimliklerin ötesine geçtiğini bu durumun aynı zamanda kutuplaşmayı ortadan kaldırabilecek bir fırsat sunduğunu söyledi. 

'BAŞKA BİR MODEL'

Türkmen, "Başka bir model sunabilmeliyiz. Aynı zamanda demokrasi ve yoksulluk arasında bağlantı kurabilen, birlikte yaşamı sunan, bir toplumsal proje olması lazım. Kimliğine, bundan önce ne baktığına bakmaksızın herkesin üzerinde anlatabildiği ortak bir toplumsal sözleşme projesi olması lazım. Halbuki sunulan alternatif ya Çin Modeli ya da parlamenter sisteme geçiş. Parlamenter demokrasi bugünün sorununu çözecek alternatif değildir. Parlamenter demokrasi bugünün ki tahakkümcü, otoriter rejimin başlangıcıdır" diye konuştu. 

Forum CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Eş genel Başkanları Pervin Buldan, Mithat Sancar, ekonomist-siyasetçi Nesrin Nas, Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik'in gönderdiği mesajların okunması ve katılımcıların söz almasıyla son erdi.

Öne Çıkanlar