Ailemizin ilk sürgünü

Eğer Yassıada’ya düşşeydi, o kalp sorunu nedeniyle yaşaması mümkün olmayacaktı. Dr. Lütfü Kırdar ve Dr. Zakar Tarver ya da diğerleri gibi…

Stockholm. Ocak ayını sevmem diye yazmıştım bir keresinde. O kadar çok güzel, değerli sevdiğimiz insanımızı yitirdik ki bu ayda.

Ablamın sevgili eşi Rıza Çerçel’i de Ayşe Nur ile aynı günde, 28 Ocak’ta yitirdik.

İkisinin karşılıklı saygılı sohbetleri hala aklımda.

Bir Ayşe Nur’u, bir Osman Kavala’yı bir Rıza Çerçel’i birleştiren ortak nokta neydi diye düşündüğümde aklıma, vicdanlılık sözcüğü düşüyor.

Ailesi Afyon’da Mevlevi geleneğinden gelen Rıza Çerçel de bir cumhuriyet çocuğu, kurucu ekipten. Olumlu anlamda hep bir "devlet adamı" olmayı başaran…

Türk Hava Yolları'nın kuruluşunda yer alıyor. Anadolu’da birer birer mütevazi havaalanlarının açılışı, Mısır’da çölde terkedilmiş devasa Amerikan savaş uçaklarının yok pahasına satın alınıp yolcu uçağına dönüştürülmesi.

Ama bir koşulla, "uçaklar Türkiye’de teslim alınacak", Amerikalı pilotlar getireceği için uçakları gözden geçirtmeyi sağlamanın akıllıca yolu!

50’li yıllarda Kızılay başında… 6-7 Eylül pogromu yaşandıktan sonra, Türk iş adamlarından, "bu bizim ayıbımız, sizlerin en başta bunu telafi etmemize katkı sunmanız gerek" deyişi.

Ayşe Nur’un Körfez Savaşı sırasında, Eren Keskin ile birlikte, toparlanan yardımları kamyonlarla birlikte sınıra yığılan mültecilere götürmek üzere yollara düşmesi.

Hakkarili Halit’in de o sırada bir Ezidi ana-kızı kaçırıp İstanbul’da evine almasını, daha sonra Hollanda’dan vize alıp yollamamızı hatırladım şimdi.

Ben de Amerikan elçiliğinin kapısını aşındırıyordum, "bir şeyler yapmak vicdani yükümlülüğünüz mültecilerin sefaletini sonlandırmak için" diye, bir yandan da BM’nin Ankara temsilciliğinde.

Tam 27 Mayıs öncesi, çatırdayan iktidarını kurtarmak isteyen Menderes’in Kızılay kaynaklarını kullanmak istemesine Rıza Çerçel’in Hayır deyişi. Yerine, bir yandan da askeriye ile kırıştıran bir başka politikacının atanışı.

Çok ağır bir kalp krizi geçirişi bu çatışmadan dolayı, Almanya’ya uçakla yetiştirilişi…

27 Mayıs darbesini Bad Neuheim’deki hastanede öğrenir.  İyileştikten sonra, hastanede dost olduğu Alman Çiftçi ailesi Bausch’ların onu evlerinde misafir etmesi kendini toparlayana kadar. Hayat boyu devam eden bir dostluk…

Ayakları üzerine dikildikten sonra 1962 yılında ailesini yanına alışı.

27 Mayıs cuntası babamı "DP kaymakamı" deyip azlediyordu. Ma’aile ablamın Maltepe’deki evine sığınıyorduk. Tutuklanmadığına şükretsin Remzi Bey! Geyran’lı öğrencileri, "biz engelledik" diyecekti bana 2010 yılındaki ziyaretimde.

Oysa DP yönetimi ona güvenmiyordu, gecekondu halkına sahip çıkması nedeniyle. Vali muavinliğinden kaymakamlık rütbesine tenzil ediliyordu. Şişli’den Eminönü’ne alınmıştı darbeden kısa süre önce. Bu da başka bir hikaye!

Hava Kuvvetleri komutanı ile takışan amcam Zeki Albay ise istifayı basmış ve Ankara Hukuk’ta okumaya başlamıştı 1959 yılında. O da 1960 Haziran başı kalp krizinden gitmez mi!  

Herhalde bir şeyler olacağından haberdar, Rıza Çerçel’e istifa etmesini söyler DP’den, tam kalp krizi öncesi. Belki de, cevabı "batan gemi terkedilmez" olurdu.

Dolayısıyla Rıza Çerçel ailemizin ilk sürgünüydü diyebilirim, siyasal nedenlerle. 1966 yılında yasal düzenlemelerin yapılmasından sonra ülkeye geri dönüşü. Eğer Yassıada’ya düşşeydi, o kalp sorunu nedeniyle yaşaması mümkün olmayacaktı. Dr. Lütfü Kırdar ve Dr. Zakar Tarver ya da diğerleri gibi…

Ülkeye döndükten sonra yeniden Kızılay başına geçişi, bir yandan da Florance Nightingale gönüllü bir kadınlar grubu ile, Florence Nightingale Hastanesi'nin yapımı için kampanya başlatması.

En önemli katkılarından biri de, 1969 yılında Kızılhaç Kongresinin İstanbul’da, çiçeği burnunda AKM’de yapılmasını sağlamak oldu. Bu Kongre, Cenevre Savaş Konvansiyonun yenilenmesi çabası için de bir başlangıç oldu.

Süleyman Demirel’in en büyük korkularından biri eski DP’lilerin "emaneti" teslim alması idi. Demirel siyasal yasaklı iken, "tapulu arazime gecekondu kurdurmam" demişti. Oysa DP’nin mirası üzerine gecekondu kuran kendisi oldu.  Asker istemiyor bahanesi ile, onların siyasal haklarının iadesini engelledi. Ta ki kurnaz İnönü, Bayar ile meşhur buluşmasını yapana kadar.

Ama Rıza Çerçel’in yasal engeli yoktu. Bu nedenle 1969 seçimlerinde memleketi Afyon’dan aday olduğunda, Demirel onu en alt sıraya koydu. Ama yine de seçilmesini engelleyemedi.

Meclis’te İktisadi devlet işletmelerini denetleyen komisyonun başkanı olarak, her şeyi didikleyen olarak korkulan bir kişiydi.

1973 seçimlerinden sonra kamplaşma, MC deneyimleri başladı. Oysa Almanya’da olduğu üzere bir CHP/AP hükümeti kurulsa idi, belki de çatışmalar bir iç savaşa dönüşmeyecek, 12 Eylül darbesi bunu bahane yapmayacaktı.

Rıza Çerçel bu dönem uzlaşma için çaba harcayanlardan biri oldu. CHP, tarafsızlığı nedeniyle onun Meclis başkanlığına razıydı, ama Demirel kendi sadık bendelerinden birini tercih etti. Çünkü Meclis’e girmeyi başaran tek eski DP’liden haz etmiyordu.

Ecevit hükümeti sırasında, RÇ  kurucularından biri olduğu THY’nın şirket meclisi başkanı olduğunda da, Demirel Kıbrıs Hava Yollarını kurdurduğu bendelerinden biri üzerinden sorun yaratmaya devam edecekti.

Ayşe Nur ile birlikte Rıza Çerçel’i de sevgiyle anıyorum. Onlar hep bizimle… 


Yazı Görseli: Rıza Çerçel  (1919-1998), Fotograf: Atanur Zarakolu 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi