AKP'li Çelik: Kılıçdaroğlu kutuplaştırma siyaseti yapıyor

AKP'li Çelik: Kılıçdaroğlu kutuplaştırma siyaseti yapıyor
'Ellerine fırsat geçerse bu kazanımları altüst etmek için kullanacak pek çok kişi var. Hâlâ kinle siyaset yaptıklarını görüyoruz.'

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu suçlayarak kutuplaştırma siyaseti yaptırdığını söyledi. Çelik " Öğretmenler gününde Kılıçdaroğlu, AK Parti'ye destek veren öğretmenleri hedef göstermişti. Bu kutuplaştırma siyasetidir. Döndü vali ve kaymakamları hedef gösteren bir açıklama yaptı." diye konuştu.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, MYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Çelik'in açıklamalarından satır başları:

GAZETECİLER GÜNÜ

Geçen zaman içerisinde çok üzüldüğümüz olaylar oldu. AA'dan Turgut Alpoyraz, Kudüs'deki Haber çekiminde saldırıya uğramıştı. TRT Arapça muhabiri Sami Merhum yine bir saldırıya uğramıştı. Gaziantep'te yine DHA Ahmet Atmaca saldırıya uğradı. Bir yayın sırasında İHA kameramanı Ahmet Demir saldırıya uğradı. Pek çok arkadaşımız da büyük risklerle tehdit altında kaldı. Çalışan gazetecilerin, gerçek habere ulaşmaya çalışan tüm gazetecilerin Gazeteciler Günü'nü kutluyorum.

KILIÇDAROĞLU'NA TEPKİ: BU KUTUPLAŞTIRMA SİYASETİDİR

Bu sürekli olarak siyasette kutuplaşmadan, gerginliğin ve tansiyonun yükselmesinden bahsediliyor. Bu genel olarak muhalefetin siyasetçileri dile getiriyor. Tabi siyasette farklı görüşler olur. Burada farklı bir şey var. Öğretmenler gününde Kılıçdaroğlu, AK Parti'ye destek veren öğretmenleri hedef göstermişti. Bu kutuplaştırma siyasetidir. Döndü vali ve kaymakamları hedef gösteren bir açıklama yaptı. Bir demokratik toplum düzeni en önemli vasfını Anayasal düzenden alır. Darbelere karşı olmamız, en başta millet iradesiyle kurulan demokratik meşrutiyet imha edilmesinden dolayıdır. Anti demokratik siyaseti desteklenmesi işte bu şekilde türüyor. Hükümetin bürokratına hükümete dinlenme denmesi neye ifade ettiği her şeyi gösteriyor.

En son grup başkanvekiliniz çıktı, çocukların din eğitimi alınmasını hedef gösterdi. TV'de bakıyorum, demokrasi diyerek demokrasinin içeriği nasıl çalınır diye açıklama yapıyorlar. Terör örgütünün, terör örgütü olmadığını söylerseniz, demokrasi diyerek demokrasiyi çalarsınız. Çocuklarına din eğitimi verilmesine saldırırsanız, arkasına ne kadar demokrasi deseniz de bunu çalmaya çalışırsınız. Ama biraz yol gidiliyor, sonra ilk kritik kavşağa gelindiğinde maalesef bu zihniyeti ortaya çıkarıyor. 'Ailemi dinliyorlar' dedi. Herhangi bir belge tutum ortaya konulmadı. Arkasından 'Partimizi, belediye başkanlarımızı dinliyor' dediler. Siyasi yıkım budur. Bu arkadaşlarımız, kutuplaşmadan bahsederken asıl kutuplaşmayı toplumun değerleriyle yapısal bir sorun haline geldiğini net bir şekilde anlayıp bu yapısal sorunu çözmelidirler. Ellerine fırsat geçerse bu kazanımları altüst etmek için kullanacak pek çok kişi var. Hâlâ kinle siyaset yaptıklarını görüyoruz.

KAZAKİSTAN'DAKİ OLAYLAR: YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ

Kazakistan'daki durumu çok yakın takip ediyoruz. 2-3 Ocak'ta başlayan, 5 Ocak'ta hükümetin istifasıyla sonuçlanan tablo hepimiz için üzücü bir tablo olmuştur. En son gelinen noktada Türk Devletleri Teşkilatı kurulması, 10 yıla dönük olarak vizyonun Türkiye'de ilan edilmiş olması önemliydi. Kazakistan'ın kendine has özellikleri, hem kazak halkının birikimi Kazakistan için önem vermiştir. Arzumuz temennimiz, Kazak halkının istikrarını, toprak ve bütünlüğünü koruyacak şekilde bu zorlu günleri geride bırakmaktır. İlk olay olduğunda batılı bir haber ajansı, Bu Türk devletlerinin batışı olarak nitelendirdi. Kazakistan'da kaybetmek ya da kaybetmemek gibi Türkiye'nin bir anlayışı yok. "Erdoğan kaybetti" söylemi provokatif bir yaklaşımdır. Cumhurbaşkanımız da Kazakistan'ın ekonomik gelişme, huzuru barışını bir kazanım olarak görür. Her zaman dost ve kardeş ülkeler olmak üzere komşularımız dahil herkesin güvende olmasının bizim güvende olmamız demek olduğunu söyledik. Biz bunları çok iyi tanıyoruz, geçmişte de gördük bunları.

KUDÜS

Yerleşim yerlerine onay verilmesini kınıyoruz. BM'nin bir takım hukuki yetkilerle bunu engellemesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. Biz bu doğrultudaki çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

MACRON'UN TÜRKİYE SÖZLERİ: AYNEN İADE EDİYORUZ

Türkiye'nin faaliyetlerinin Avrupa medeniyetiyle uyuşmadığını, siyasal İslam'ı yaymakla AB'ye giremeyeceğini söyledi. Burada sorulması gereken soru şudur; Macron'un dış politika perspektifi neden Erdoğan ve Türkiye karşıtlığı üzerinedir? Fransız yargısı, Fransız istihbaratının hem DEAŞ'la hem PKK'yla ilişkilerine yönelik yargı süreci başlattı. Macron'un bu iletişimi AB'nin medeniyetiyle ne kadar uyuşmaktadır? Cezayir ile Fransa'dan önce orada Cezayir diye bir devletin olmadığını söyledi. Sayın Macron'un literatüre geçecek, neredeyse aşırı sağcılarla yanaşık düzen gidecek bir sürü sözleri var. Türkiye Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerini korumak istediğinde kalkıp bunu söylüyor.

Dönem başkanlığını aldıktan sonra Fransız ve AB bayrağı birlikte asılmıştır. Fransa'daki aşırı sağcılar tepki gösterince Macron'un gözleri önünde AB bayrağı aşağı indirildi. Macron bizi medeni bulsun diye, Doğu Akdeniz'deki haklarımızdan vaz mı geçelim. Macron'un tek bildiği, Yunanistan ve Rum Kesimi'ne destek olunca doğru oluyorsun. Macron'un sözlerini aynı şekilde iade ediyoruz. Türkiye böyle bir medeniyet anlayışının tarafı olmaz, tarafı da olmayacaktır. Mahalle dayanışmasıyla medeniyet olmaz. Medeniyet kapsayıcı olduğu sürece gerçekleştirilebilecek bir şey.

Macron'un bizi medeni görmesi için Karabağ'da Ermenistan'a karşı Azerbaycan'ı yalnız bırakacağız. DEAŞ PKK'ya verdiği destekten dolayı özür dilemesi gerekiyor. Biz de o zaman Macron'u medeni sayarız.

HDP'Lİ GÜZEL'İN TERÖRİSTLE FOTOĞRAFI

Şentop, Meclis'in başkanı olarak milletvekili sıfatı taşıyan birisinin PKK'lı teröristle fotoğrafı çıktıktan sonra yüce Meclis'in onurunu korumak için açıklama yapmıştır. Geçmişte "Kürt sorunun önünde siyasal katılım yolunu yok, siyasal katılım olsa terör olmazdı" diye 10-15 yıl evvel güçlü söylemler söyleniyordu. AK Parti ile siyasal katılımların kanalları açıldı. Doğru yaklaşım şuydu; siyasal katılım yolları açılmışsa bütün sorunlar Meclis'e getirilir, milletvekilleri bütün tezleri ortaya koyar ve karşılıkları soru ve cevapları dinlerlerdi. Fakat böyle yapmadılar. Terörün propagandasının siyasetin içinde yapılması görüldü. Terörün meşrulaştırılması gibi bir çözüm süreci olmaz. Türkiye'de çözüm sürecinde, kardeşlik sürecinde terör örgütüne silah bıraktırmak. Burada silahın, şiddetin saldırganlığın ne işi var. Bu ortaya çıkan tabloda nasıl çirkinlik içerisinde olduğu net bir şekilde gösteriliyor. Dünyanın hiçbir demokrasisi egemenliğini yok etmek isteyen, hukuk devletini yok etmek isteyen terör karşısında taviz veremez. Meclis imkanları terör propagandasına dönüştürüldü. Kendisine saygısı olan bir devlet buna müsaade etmez. Meclis Başkanımız yüce Meclis'in böyle bir lekeyi kabul etmeyeceğini, görevini yerine getirileceğini ifade etti. Başkanın yaptığı açıklama yüce Meclis'in onurunun, saygınlığının korunması açısından önemli bir açıklamadır. TBMM Başkanı'nı bir kez daha tebrik ediyoruz.

ENGİN ÖZKOÇ'UN AÇIKLAMALARI: PARASI KENDİSİNE KALSIN

('Para, canım devlete feda olsun' açıklaması) Bu milletin böyle bir şeye ihtiyacı yok. Parası kendisine kalsın. Bunların FETÖ terör örgütünün yayın organlarına kapatma süreci olduğu zaman ,"bağımsız medya kapatılıyor" diye siper olan kimdi? Bu arkadaşımızdı. 15 Temmuz sonrası meşru kararlar alınmıştı. Bir takım tedbir ve kararlar alınmış. Öbürüne darbe demezken devlete darbe diyorsunuz. FETÖ'ye söylenmesi gerekeni hükümete söylüyorsunuz. O gece bunların öldürmek istediği kişi Cumhurbaşkanımızdı. Hava yolunda tankların yol verdiği ise bunların genel başkanıydı. Karşımızda bir muhalefet siyaseti yok, karşımızda yıkım siyaseti, Yassıada siyaseti var. Bunla mücadele etme konusunda yüksek bir kapasiteye sahibiz. Keşke bunları konuşacak bir ortamda olmasak. Keşke siyaset üreten bir muhalefet karşımızda olsa.

Öne Çıkanlar