Zaman ayarlı iftira kampanyası

Zaman ayarlı iftira kampanyası
AKP medyasının iftira kampanyasının ikinci perdesinde Cumhuriyet yargılamaları yaklaşırken destek kampanyası yürüten bir grup gazeteci bulunuyor.

ARTI GERÇEK- Her şey 5 Temmuz'da 10 insan hakları savunucusunun bir toplantı sırasında gözaltına alınmasıyla başladı. Toplantıya ajan-provokatör olarak yerleştirildiği düşünülen iki tercümanın polise, "Toplantıda, polisten nasıl veri saklarız, Türkiye'yi bölünmüş gösteren harita kullanıyorlar" gibi gerçek dışı iftiralarla ihbarda bulunmasının ardından, gözaltıların 13. gününde altı insan hakları aktivisti tutuklandı.

İngilizce bilen tutuklu aktivistlerin bir bölümünün ifadesinde, çevirmenlerin çeviriye sadık kalmadıkları, toplantıda konuşulmayan ancak araya sokuşturdukları meseleleri ekledikleri açık açık belirtiliyor. Hatta bu eklemelere itiraz eden aktivistlerle yaşanan tartışmalar da açık bir biçimde anlatılıyor.

Oysa aktivistlerin toplandıkları odanın kapısı açık ve servis elemanlarının rahatça girip çıktığı şeffaf ötesi bir ortam sözkonusu olan. Toplantının konusu da içeriği de net. Gizli, saklı tek bir şey yok. 

GİZLİLİK KARARI OLAN DOSYA HAVUZA NASIL GİTTİ?  

Soruşturmaya gizlilik kararı geldiği için hak savunucularının avukatları da dosyanın içeriğine erişemiyor. Bu nedenle de suçlamalara yönelik kamuoyuna ve hatta müvekkillerine tam ve kapsamlı bilgi veremiyorlar. 
Ancak o gizlilik kararı nedense iktidar yanlısı medyaya işlemiyor. İftiralarla dolu tezviratların ardı arkası kesilmiyor. Türkiye, Akşam ve Güneş gazeteleri ile A haber dört bir koldan saldırıya geçip, iddiaları bir "komplo" planı, Gezi Parkı protestoları ve 15 Temmuz darbe girişiminin devamı gibi gösterip algı operasyonu yapmaya devam ediyorlar.

Oysa o toplantıda sadece ve sadece dijital verilerin güvenliği ve stresle başa çıkma yöntemlerinin konuşulduğunu herkes biliyor. Hatta konunun uzman isimleri olan biri Alman, biri de İsveç vatandaşı iki kişi de toplantıya katıldı. Onlar da şimdi tutuklu. İftirada sınır tanımayan havuz medyası ise iki yabancı katılımcıyı da "ayaklanma uzmanı" gibi sundu. 

Aynı medyanın cemaat savcıları masum insanların üzerinden buldozer gibi geçtiğinde de tetikçilik yaptığını ve dönemin savcılarından gelen her türlü manipülatif dökümanı manşetlerden verdiğini hatırlatmakta yarar var.

BU KEZ HEDEF MESLEKTAŞLARINI SAVUNAN GAZETECİLER   

Tutuklanan aktivistlerden Özlem Dalkıran'ın da üye olduğu ve konuşmalara onun telefonundan eriştikleri belli olan "24 Temmuz Birlikte Özgürüz" whatsapp grubu üyelerine bir 'operasyon' çekiliyor bu kez. Adres yine aynı: Havuz gazeteleri ve özellikle Güneş gazetesi. Bu "operasyon gazetesi" yeni ve iftira dolu bir kampanya başlatmış durumda. Aslında, Büyükada yalanlarının devamı niteliğinde bir operasyon. 

Amaç tamamen muhalif gazetecileri bir "komplo"nun içinde gibi göstererek içeri attırmak. 

Oysa "24 Temmuz Birlikte Özgürüz" grubunun tek bir amacı var. Zaten, gruba bu adın verilme sebebi de Cumhuriyet Gazetesi davasının 24 Temmuz'da başlıyor oluşu. O amaç da, gruba üye gazeteciler ve tutuklu gazeteci yakınlarının, hem meslektaşlarına hem de sevdiklerine destek amaçlı ne tür kampanyalar yapılabileceği üzerinde fikir teatisinde bulunmak. Bu fikir alışverişi sonucunda da sosyal medya üzerinden ve açık hava ilanları ile tutuklu bulunan 12 Cumhuriyet çalışanının sadece işini yaptığı için cezaevinde tutulduklarını anlattılar.

Davanın başlayacağı 24 Temmuz öncesi bir parça olsun seslerini duyurup, adalet taleplerini tekrarlıyorlardı. 
Güneş gazetesi ise bu konuşmalardan tek bir satır dahi yayınlamadan grubu bir "komplo grubu" gibi göstermeye soyundu. İçine CHP ve HDP'yi de katarak "büyük resmi" tamamlayıp; "kaos planı" gibi afili kelimeleri de araya serpiştirerek bir algı operasyonuna girişti.
Yetmedi, grubun ekonomiyi bile hedef aldığını iddia etti; hem de paranoya ve iftirada sınırları zorlayan bir üslup ve sunum ile. 

CUMHURİYET DAVASI MI HEDEF ALINIYOR?

Gazetelerin yalan dolu yayınları tam da 24 Temmuz Cumhuriyet gazetecilerinin yargılandığı davanın ilk duruşmasının hemen öncesine denk geldi. Güneş, iftira manşetini bugün (Cuma) dolaşıma soktu. Yarın ve Pazar haftasonu tatili. Yani suç duyurusunda bulunmak için Pazartesi beklenecek. Pazartesi günü de Cumhuriyet davasının ilk duruşması görülecek. Bu açıdan "zamanlamalı bir iftira kampanyası"ndan bahsedilebilir.

Bu manşetler aynı zamanda, Cumhuriyet davasını da hedef alıyor. Yargılananları daha bir itibarsızlaştırmaya, Türkiye'ye karşı bir "ittifak"ın parçalarıymış gibi göstermeye yönelik daha önceden kurulan kumpasın bir devamı niteliğini taşıyor. Yargılama gününde atmosferin daha gergin olması için gerekli altyapıyı hazırlamayı hedefliyorlar. Gazetecilerin ve okurların tutuklu gazetecilere sahip çıkmak için o gün İstanbul Adliyesi önünde olacağını bildikleri için bu hak arama buluşmasını kriminazile etmeye çalışıyorlar.

Öne Çıkanlar