AKP neden çuvalladı?

AKP’nin yapması gereken muhafazakar yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini sınırlandıran düzenlemeleri iptal etmek ama yeni düzenlemelere gitmemek olmalı idi.

Dün (perşembe) gazeteleri karıştırır iken gözüme Biden’ın ABD’deki yeşil kart uygulamaları hakkında bir demeci çarptı, yeni Başkan Biden sınırlamaları kaldıran kararnameyi imzalarken Trump’ı eleştiriyor ve şöyle bir ifade kullanıyordu: "Ben yeni yasalar yapmıyorum, kötü politikaları ortadan kaldırıyorum".

Biden’ın kullandığı bu formülün zamanında mesela 2004 ve sonrasında AKP’nin başarı şansı olduğunu ama meseleyi anlamayan ya da otokratik/siyasal İslamcı bir yönetime geçmek için Türkiye’yi aldatan Erdoğan’ın bu muazzam şansı kullan(a)madığını ifade etmek istiyorum.

Daha tekerlek kırılmadan, 2004, 2005 gibi senelerde yani işler kısmen iyi giderken bu konuda çok sayıda yazı yazdığımı ve konuya ilişkin negatif/pozitif edimler (appropriations) kavramını kullandığımı, naçiz tavsiyelerde bulunduğumu çok iyi hatırlıyorum.

Ne demiş Biden?

"Ben yeni yasalar yapmıyorum, kötü politikaları ortadan kaldırıyorum".

AKP’nin, Erdoğan’ın kalıcı, tarihe geçebilecek başarı şansı bu formülde yatıyordu ama Erdoğan her şeyi berbat etti, bıraktı, daha doğrusu berbat etti ama hala bırakmıyor.

Biden’ın kullandığı bu formül ne demek?

AKP muhafazakar bir parti idi, artık bu muhafazakar parti ifadesini bile kullanamıyorum çünkü gırtlağına kadar yolsuzluğa bulaşmış bir siyasal hareket için muhafazakar sıfatını kullanmak muhafazakarlık kavramına haksızlık olabilir.

Dönemin türban yasakları büyük bir haksızlık ve adaletsizlik idi.

İmam Hatip Liseleri mezunlarının üniversiteye girişte farklı katsayılar üzerinden maruz kaldıkları haksızlıklar çok vahimdi.

Bu hukuksuzluk ve yanlışları çok uzatabilirim ama bir gazete yazısında buna gerek yok.

Bu konularda AKP’nin, Erdoğan’ın yapması gereken yasakları kaldırmak (negatif edim) ama yeni düzenlemelere (pozitif edim) gitmemek olmalı idi.

Ünlü Fransız heykeltıraş Rodin’in "o muhteşem heykelleri nasıl yapıyorsunuz?"  sorusuna verdiği cevap çok önemlidir: "Taşın fazlalıklarını atıyorum, ortaya bu heykeller çıkıyor".

Üstelik o dönemde Erdoğan’ın önünde siyaset alanında Kopenhag kriterleri ve AB müzakere dosyaları büyük şansı vardı, siyaseten bu hazır reçeteleri izlemek Türkiye’ye gerçekten, 2023’de aya astronot göndermek gibi değil, çağ atlatacak idi.

Ekonomide ise başta mesela 2002’de kanunlaşan ihale kanunu gibi bir küresel bir model vardı.

AKP’nin yapması gereken muhafazakar yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini sınırlandıran düzenlemeleri iptal etmek ama yeni düzenlemelere gitmemek olmalı idi.

Olmadı ve Türkiye bugünkü bataklığın içine sürüklendi.

Bu konunun en iyi örneği muhtemelen anayasa örneği.

1982 Anayasası'nda heykeltıraş Rodin örneğinde olduğu gibi çok fazla lüzumsuz taş vardı, bunları atarak, temizleyerek yürümek en iyi çözüm iken saçma sapan bir başkanlık modeli anayasaya monte edilerek tekerlek kırıldı, şimdi Erdoğan bile arabayı nasıl yürüteceğini bilemiyor, yüzde elli artı bir formülünden, kısıtından kurtulmak için yeni anayasa arayışlarına giriyor.

Çuvallama ben buna derim.

Biden ne güzel demiş: "Yeni yasalar yapmıyorum, kötü politikaları ortadan kaldırıyorum".

Keşke Erdoğan’da da Rodin’in, Biden’ın aklı olsa idi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi