AKP'nin borç stoğu önce 8,5, sonra 7 ve en son 3 yılda nasıl ikiye katlandı?

AKP'nin borç stoğu önce 8,5, sonra 7 ve en son 3 yılda nasıl ikiye katlandı?
Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, 'Eğer devletin borcunu ikiye katlaya katlaya gitmek bir başarı hikayesiyse bu hikaye son 3 yıllık dönemde yazılmış' değerlendirmesi yaptı.

ARTI GERÇEK - Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, bugünkü yazısında, "Borç stokunun ikiye katlanmasına ilişkin süreler giderek kısalıyor. Stok, AKP'nin ilk 8.5 yılında ikiye katlandı, daha sonra 7 yılda ikiye katlandı, son olarak ise 3 yılda ikiye katlandı" ifadelerine yer verdi.

Aktaş, "Eğer devletin borcunu ikiye katlaya katlaya gitmek bir başarı hikayesiyse bu hikaye son 3 yıllık dönemde yazılmış! Ama herhalde aklı başında hiç kimse devletin borcunun böyle kısa bir dönemde ikiye katlanmasını başarı olarak görmeyecektir" dedi.

Alaattin Aktaş'ın "8.5 yıl, 7 yıl ve 3 yıl nedir?" başlıklı yazısında yer alan değerlendirmeler şöyle:

"Köşemizde 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin uygulanmaya başlandığı 2018’in haziran ayından bu yana geçen üç yıldaki borç artışını ele almış ve son 3 yılda merkezi yönetim borcunun, önceki 95 yıldaki kadar, hatta ondan da biraz fazla arttığını ifade etmiştik. Bu verilerin kaynağının Hazine ve Maliye Bakanlığı olduğunu da belirtmiştik.

Bu çerçevede bir konuya açıklık getirmek gerekiyor. Bizim yazımıza konu ettiğimiz sayılar borç stoku. Bu kavramı borçlanma ile karıştırmamak gerekir. Örneğin bugün borcunuz 100 liradır; gidersiniz bankaya altı ay vadeli 1.000 lira kredi alırsınız, vade dolunca borcunuzu ödersiniz; hemen o gün yine altı ay vadeli 500 lira kredi alır onu da vade bitiminde ödersiniz; bir yıl sonra borç bakiyeniz yine 100 liradır. Alıp ödediğiniz tabii ki borç stokunuzu etkilemez.

Dolayısıyla "95 yılda ne kadar borç alınmıştır, 3 yılda ne kadar alınmıştır, ona bakmak gerekir" türü yaklaşımlar bir anlam ifade etmiyor. Borçlanmak başka kavramdır, borç bakiyesi ya da stoku başka.

Bu açıklamayı yapmamız gerekti; çünkü iki kavramın biraz karıştırıldığını gördük.

BORÇ STOKUNUN 18.5 YILI...

Borç stokunun son 3 yıldaki artışını önceki dönemlerle kıyaslayınca bu çalışmayı siyasi gerekçelere dayandırmak isteyenler çıktı, olabilir. Ama biz borcun son dönemde böylesine artmasına yeni yönetim sisteminin yol açtığını söylemedik ki. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği bir tercih böyle bir sonuç doğurmuşsa bunu bilemeyiz; ama varsa böyle bir tercih, bunun doğru olmadığını da söylemek durumundayız.

İşte konuyu siyasi parti bağlamından koparmak için bugün AKP dönemini kendi içinde ele alacağız.

Merkezi yönetimin; yani belediyeler, Merkez Bankası, kamu bankaları hariç olmak üzere merkezi idarenin, bir başka ifadeyle hükümetin toplam iç ve dış borcu AKP döneminde nasıl bir seyir izlemiş, ona bakacağız. Yani 2003 yılı başından bu yana geçen 18.5 yıla...

8.5 YIL, 7 YIL ve 3 YIL...

İşte başlığa döndük. Bu süreler Türkiye'nin toplam iç ve dış borcunun ne kadarlık bir zaman diliminde ikiye katlandığını gösteriyor.

Türkiye’nin 2003’ün ocak ayındaki iç ve dış borcu toplam 252 milyar lira. Bu borç, tam 8.5 yıl sonra 2011'in temmuz ayında 502 milyar liraya çıkarak neredeyse ikiye katlanmış.

Bir sonraki ikiye katlanma dönemi 7 yıl sürmüş. 2011 temmuzunda 502 milyar lira olan borç, aradan 7 yıl geçmiş ve 2018’in temmuzunda 1 trilyon 10 milyar liraya çıkmış.

Borcun bir kez daha ikiye katlanması mı, bu kez yalnızca ama yalnızca 3 yıl sürmüş. Temmuz 2018’de 1 trilyon liranın biraz üstünde olan borç, bu yılın haziranında 2 trilyon 27 milyar liraya yükselmiş.

İlk dönem 8.5 yıl, ikinci dönem 7 yıl, üçüncü dönem 3 yıl...

Eğer devletin borcunu ikiye katlaya katlaya gitmek bir başarı hikayesiyse bu hikaye son 3 yıllık dönemde yazılmış! Ama herhalde aklı başında hiç kimse devletin borcunun böyle kısa bir dönemde ikiye katlanmasını başarı olarak görmeyecektir.

Demek ki Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi döneminde en azından borçların idaresi ve artışının önlenmesi açısından AKP’nin önceki dönemlerine göre başarısız olunmuş.

HIZLANMANIN NEDENİ NE?

Tabloda aktardığımız borç stoku iç ve dış borcun TL karşılığını gösteriyor. Dolayısıyla Türk parasındaki değer kaybı TL olarak ifade edilen stokun büyümesi sonucunu doğuruyor.

İşte döviz cinsinden olan borçlanmaya ağırlık verilmesi, hele hele iç borçlanmada yeniden dövize yüklenilmesi borçların son üç yılda ikiye katlanması sonucunu doğurdu.

Bu köşede 9 Ağustos’ta yer vermiştik. 2009-2012 döneminde toplam borç içinde döviz cinsi olanların payı yüzde 30’un altına inmişti. Sonraki yıllarda döviz cinsi borçlanmaya ağırlık verdik ve bu pay haziran ayı itibarıyla yüzde 58’i aştı. Bakar mısınız, bir katlık artıştan söz ediyoruz.

Bu pay artışında 2016 yılında sıfıra inmiş olan döviz cinsinden iç borçlanmaya 2017’de yeniden başlanması büyük etki yaptı. Bünyeyi yavaş yavaş alıştırmak istercesine küçük tutarla başlayan döviz cinsi iç borçlanma son durumda toplam iç borcun dörtte birini aştı.

Sonuç; döviz kurundaki her artış bizim borcumuzu artırıyor. İşte tipik örnek, toplam borcumuz üç yılda ikiye katlandı.

"Döviz kuru artıyor da böyle oluyor, ne yapalım" diyebilir miyiz? Döviz kuru kendi kendine artmıyor ya! Biz ne zaman faizle ilgili bir açıklama yapsak, adeta kendi elimizle kuru zıplatıyoruz; ceremesini de sonuçta hep birlikte çekiyoruz."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar