'Albayrak'ın 'at izinin it izine karıştığına' dikkat çekmesi iktidar çekişmesinin varlığına işaret'

'Albayrak'ın 'at izinin it izine karıştığına' dikkat çekmesi iktidar çekişmesinin varlığına işaret'
'Damat'ın 'sağlık sorunları' da bu iç iktidar mücadelesinden kaynaklanıyor olmalı.'

T24 yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın 'sağlık durumunu' gerekçe göstererek Instagram'dan istifasını duyurması üzerine Saray içinde yaşanan iktidar mücadelesine dikkat çekti. 

"Albayrak'ın döviz fiyatlarını kontrol altına alamaması, hatta milletle alay eder gibi "ben dövize bakmıyorum bile" demesi, yaşanılan ekonomik krizi "psikolojik" diyerek hafife alması gibi nedenler, suyunun ısınmasında etken olmuş olmalı." diyen Yılmaz, "Öyle görünüyor ki Saray'da, Erdoğan'ın kararları üzerinde etkili olabilecek bir güç odağı daha oluşmuş. Albayrak'ın "at izinin it izine karıştığına" dikkat çekmesi de böyle bir iç iktidar çekişmesinin varlığına işaret ediyor." değerlendirmesini yaptı.

Yılmaz'ın T24'te "Saray iktidarı içinden çatırdadı" başlığıyla yayımlanan bugünkü yazısının ilgili kısmı şöyle:

Sonunda bunu da gördük: Bir Bakan, Instagram üzerinden istifa etti.

İstifası saatlerce ne yalanlandı, ne doğrulandı.

İktidar medyası da eli böğründe, ne yapacağını bilemez halde saatlerce bekledi.

Magazin alemini izlerken, sosyal medya ayrılıklarına alışmıştık. İlişkisi biten çiftler açıklamayı sosyal medyadan yapıyor, eski eşini de takipten çıkarıyordu.

Damat Bakan'ın bu tutumu, bu nedenle bende biraz "atar queen" çağrışımı da yaptı.

Yani bir nedenle sinirlendi, sosyal medyadan istifayı basıverdi.

Böylece AKP döneminde devletin tüm kurum ve kuralları gibi, istifa müessesesinin de yalama olduğuna tanık olduk.

Ancak yine de ne olur ne olmaz diye düşünerek, Damat Bakan'a "geçmiş olsun" dileklerimi ileteyim. Dilerim ki eşi ve çocuklarıyla, uzun, sağlıklı bir ömür yaşasın.

İstifa gerekçesini "inandırıcı" bulmuyor olmamın nedeni, Erdoğan rejiminin karakteri ile ilgili.

Bu tür otokrat rejimlerde, iktidardaki elitin bir parçası iseniz keyfinize göre çıkıp gidemezsiniz.

O çevreye girmek için gönüllü olabilirsiniz ancak o çevreden çıkma hakkı size ait değildir.

Böyle rejimler muhalefeti, ihtiyaç duyduğunda sertçe ezerek varlıklarını korurken, kendi içinden bir muhalefet çıkmasına elbette göz yummazlar.

Kayıtsız – şartsız itaat esastır ve otokratın size verdiğini siz ona iade edemezsiniz, gerekli görürse o verdiğini geri alır.

Çok kibarca yazdım galiba, daha açık söyleyeyim: İstifa edemezsiniz, görevden alınırsınız.

Görevden alma, otoriter rejimlerde iktidar eliti üzerinde davranış kontrolünü sağlayan en önemli araçlardan biridir.

Ve iktidarın kendi içinde birlik ve bütünlük göstermesi, rejimin geleceği açısından hayati önem taşır.

Recep Tayyip Erdoğan da tam olarak böyle otoriter bir lider.

Onun verdiğini siz elinizin tersiyle geri itemezsiniz; ancak canı isterse o verdiğini geri alır.

Çünkü Erdoğan, her vesileyle "muktedir" olduğunu göstermek zorunda.

Erdoğan'ın konumunda "zayıflık" sayılabilecek durumların ortaya çıkması söz konusu olamaz, buna müsaade edemez.

Muktedire baş kaldırıp "istifa eden bakan / bürokrat" görüntüsü, karizmayı çizer.

Kimse onun verdiği bir görevi kendi başına verdiği bir kararla terk edemez. Göreve o getirir, o götürür.

Onun iradesinin açıkça ortaya konmadığı her durumda, kendi başına hareket eden bürokrat görüntüsü hem kamuoyunda, hem de iktidar eliti içinde zafiyet olarak algılanır.

Otokrat buna izin veremez.

Nitekim son üç Merkez Bankası Başkanı'nın başından geçen hikâye tam olarak budur.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun istifa şovunu da unutmayalım.

MİT Müsteşarı (*) da Ahmet Davutoğlu'nun gazına gelip, milletvekili olmak istemiş ancak bu yukarıda açıklamaya çalıştığım nedenlerle istifasını geri alıp, kendisine verilen makama tıpış tıpış geri dönmüştü.

Onun için Berat Albayrak'ın "sağlık gerekçeleriyle" istifası, görevden almaya uydurulmuş bir kılıftır.

Hem aile içindeki konumu nedeniyle, hem de Saray hükümetinin en önemli makamını işgal eden bir kişinin "bu işi başaramadı, görevden aldım" denilerek, uzaklaştırılamayacağı açık.

Albayrak'ın döviz fiyatlarını kontrol altına alamaması, hatta milletle alay eder gibi "ben dövize bakmıyorum bile" demesi, yaşanılan ekonomik krizi "psikolojik" diyerek hafife alması gibi nedenler, suyunun ısınmasında etken olmuş olmalı.

Buna Merkez Bankası'nın başına getirilen bürokrat ile temel konulardaki görüş farklılıklarını da eklemek gerek.

Öyle görünüyor ki Saray'da, Erdoğan'ın kararları üzerinde etkili olabilecek bir güç odağı daha oluşmuş.

Albayrak'ın "at izinin it izine karıştığına" dikkat çekmesi de böyle bir iç iktidar çekişmesinin varlığına işaret ediyor.

"Allah sonumuzu hayreylesin" duasını da not ediniz.

Belki hatırlarsınız Erdoğan'ı daha önce bu konuda uyarmıştım. (Bak oğlum, bunlar kötü amcalar – 10 Mart 2020, T24)

Otoriter – totaliter rejimler, iktidar elitinin kendi iç iktidar mücadelesinden korkmalıdırlar diye.

Damat'ın "sağlık sorunları" da bu iç iktidar mücadelesinden kaynaklanıyor olmalı.

(*) Farkındaysanız MİT Müsteşarı'nın adını yazmadım: "Gizli görevdeki personelin adını ifşa ettin" diyerek beni hapse tıkmalarını istemediğim için. Diyeceksiniz ki "adını herkes biliyor zaten"! Öyle bile olsa yazmam. Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Ferhat Çelik, Aydın Keser, Müyesser Yıldız herkesin bildiğini yazdıkları için hapsi boylamadılar mı?

Öne Çıkanlar