Hamide Rencüzoğulları

Hamide Rencüzoğulları

Arap halklarına bombalarla 'demokrasi' taşıyan ABD’nin kendi evindeki demokrasisiyle imtihanı

Şimdi Amerikalılar, başka ülkelere sözde demokrasi taşıyan kendi devletlerinin demokrasisinin kırılganlığıyla yüzleşiyorlar.

Bu hafta Ortadoğu’nun gündeminde yine Trump’ın ektiği sorunlar ve Biden’ın bölgede neler biçebileceği meselesi vardı. Derken, ABD’nin başkentinde Trumpçı protestocuların Kongre'yi işgali, ölümler ve gözaltılar gündeme oturdu. 3 Kasım seçimlerinde kaybeden, ama kaybettiğini bir türlü kabullenmeyen Başkan Donald Trump, her fırsatta ve her yöntemle seçim sonuçlarına itiraz etti, ancak sonucu değiştiremedi. En son Kongre'nin yeni başkanı olarak Biden’ın kazandığını resmileştirmek üzere toplanmasına karşı Trump, yine sonuçları kabullenmediğini gösterdi ve taraftarlarına miting çağrısı yaptı. Kısa sürede görüldü ki, bu bir mitingden öte bir infial çağrısıydı ve sonunda olan oldu. Trump taraftarları güvenlik birimleriyle çatışarak kongre binasına girdiler. ABD’de 1954’te bağımsızlık yanlısı Porte Ricolular Kongre binasını işgal etmişlerdi. "Porto Riko’yu sömürgeleştiren ABD’yi protesto etmek amacıyla, Porto Riko Kurtuluş Hareketi'nin en önemli figürlerinden biri olan Rafael Cancel Miranda, yoldaşlarıyla beraber Capitol’u basarak 240’tan fazla üyeyi rehin alıp, bazılarını yaralamıştı."[1] Amerika tarihinde bu bir ilkti ve şimdi yaklaşık 70 yıl sonra ikincisi Trump’ın çağrısıyla gerçekleşti. Sosyal medya, Trump taraftarlarının saldırılarının hedefi olmamak için yerlere yatan ve koltuk arkalarına saklanan kongre üyelerinin fotoğraflarıyla doldu. Keza Trump taraftarlarının Kongre'yi bastıktan sonra geride bıraktıkları büyük hasarın fotoğrafları da yoğun olarak paylaşıldı. Kongre işgali girişiminde bir kadın gösterici polis tarafından vuruldu, toplam  dört kişi arbede sırasında öldü ve Washington’da 15 gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Polis kurşunuyla öldürüldüğü iddia edilen kadının Ashli Babbit olduğu bildirildi. Sosyal medyada yapılan paylaşımlara göre  "Kongre binasına baskın düzenlendiği sırada Ashli Babbit isimli kadın protestocu, polislerin ihtar anonslarına aldırmayarak  konuşmacıların olduğu lobiye açılan pencereyi zorladığı için vuruldu."[2]  Kimi kaynaklara göre "aşırı Trump destekçisi" kadının eşi, ABD Hava Kuvvetlerinde 14 yıl görev yapmış eski bir askerdi.[3]

Şimdi Amerikalılar, başka ülkelere sözde demokrasi taşıyan kendi devletlerinin demokrasisinin kırılganlığıyla yüzleşiyorlar. Onları yüzleştiren şey, ülkelerinin başka ülkelere haydutça müdahaleleri değil, başka halkların üzerine bombalar yağdırması da değil, hatta burunlarının dibinde siyahlara karşı uygulanan polis şiddeti de değil, çelik kubbeden ibaret olduğunu zannettikleri kendi Washington DC’lerine dokunulduğunda yüzleştiler bu kırılganlıkla. Ve bundan dolayı oldukça kaygılılar. Sosyal medyadan kaygılarını ve bundan dolayı Trump’a yönelik öfkelerini dile getiriyorlar. 

Sosyal medyada, Trump'ın sorumlu tutulmasını ve kendisinden hesap sorulmasını isteyen çok sayıda hashtag açıldı. Al Mayaden, bu paylaşımları, "Kongre fırtınasından sonra Amerikalılardan Trump'a: Sen bir teröristsin ve bir yalancısın!" başlığıyla derledi.[4] Bu derlemede sosyal medya kullanıcılarının ne denli öfkeli ve aynı zamanda kaygılı oldukları net olarak görülebiliyor. Çünkü  her ne kadar Trump protestoculara şiddete başvurmamaları konusunda çağrı yapmak için bir tweet attıysa da, aslında protestocular binaya saldırdıktan sonra bu çağrıyı yapmak için 45 dakika bekledi. Hatta medya kaynaklarına göre Trump, Beyaz Saray'ın içinde ofisi ile yemek salonu arasında yürürken, destekçilerinin Kongre binasına saldırmalarını izliyordu ve başlangıçta bütün bu olanlardan dolayı keyifliydi. Okların kendisine yönelmesinden sonra "itidal" çağrısı yaptı. Bu yüzden Trump’ın dört yıllık icraatlarını, bu olanlardan sonra şimdi "tam bir felaket" olarak değerlendirmeye başladıklarına da şahit oluyoruz.

"Trump Amerikalılara kendi hayallerini sattı ama onlara bolca diken bıraktı"

El Kuds-ül Arabi’den İbrahim Derviş, Harvard Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Stephen Walt'ın, Foreign Policy dergisinde yayınlanan "ABD Başkanı Donald Trump'ın yurt içi ve yurt dışındaki politikasının başarısızlık, hırs ve kaçırılan fırsatların bir karışımı" olduğunu söylediği bir yazısını değerlendirdi. Harward Profesörü daha önce Obama'nın dış politikadaki sicili için "çoğunlukla bir başarısızlıktır" değerlendirmesi yaptığını hatırlatıyor ve şimdi de bu olanlardan sonra görev süresi biterken yarattığı kaotik kültürden dolayı Başkan Donald Trump için de benzer bir değerlendirme yapma zamanının geldiğini söylüyor. Bunun üzerine Trump dönemini "ABD dış politikası açısından tam ve kapsamlı bir felaket" olarak tanımladıktan sonra da şu soruları soruyor: "Trump ülkenin yolunu düzeltip daha iyi bir yol çizebildi mi? Diğer ülkelere kıyasla, Amerika'nın gücü, prestiji ve küresel etkisi onun yönetimi sırasında arttı mı?"[5]

İbrahim Derviş’in aktardığına göre Walt, Trump’ın çok az çaba sarf ederek veya hiç çaba harcamadan kesintisiz başarı vaat eden cazip bir vizyon sunduğunu söylüyor. O’na göre oysa Amerikan hegemonyasını yeniden kurmak, bir kişisel fedakârlık gerektirmiyordu. Amerika'yı yeniden büyük yapmak için gereken tek şey dahi olmak değil, "çok istikrarlı bir liderliktir." Trump, başkan olduğunda "Amerikalıların kendi başarılarından bıkacaklarına" söz verdi. Oysa yaptığı tek şey, diplomatik nezaketten uzaklaşmak, Paris iklim anlaşmasından çıkmak, İran’la yapılan nükleer anlaşmayı "kötü anlaşmalardan kaçınma" olarak adlandırıp bozmak… 

Walt’ın bu yazdıklarına karşılık Al-Kuds yazarı Derviş, "bütün bunlar neyin sonucuydu Walt?" diye soruyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor: "Walt, Trump dış politikada bazı başarılar elde ettiğini iddia etse de, genel sicilinin kasvetli olduğunu söylüyor. Amerika'nın düşmanları 2016'dakinden daha tehlikelidir, Amerika daha zayıf, daha hasta ve daha bölünmüş durumda.. Amerika'nın birçok müttefikiyle ilişkileri şimdi daha kötü..  Ve adil olmak gerekirse, Trump'ın bir dizi başarısı yok değil.. Bunlardan biri, yeni savaşlar başlatmaması ve yeni yıkılmış devletler yaratmaması bir başarıdır! Onun dışında Trump, Amerika'yı NATO'dan çıkarabileceğini defalarca ima ederek, Avrupa'nın savunması için herkese daha fazla sorumluluk almaları çağrısını yineledi. Yani ABD’nin NATO’daki varlığını bile paraya tahvil etti..   Bazı gözlemciler, İsrail ile birçok Arap ülkesi arasında diplomatik ilişkiler kurmak için krediler vermeyi teklif etti,  ancak bu adımlar Orta Doğu'da barış veya adalet davasını pek ilerletmedi.

Fakat yazara göre bu "mütevazı başarı listesi", bir sonraki uzun başarısızlıklar listesiyle karşılaştırılmalıydı, kendisi de şu başlıklar üzerinden bir karşılaştırma yapıyor:

Çin konusunda Trump, Amerika'nın yanında yer alan diğer ülkelerle birlikte hareket etmek yerine, Çin'e tek taraflı baskı yapmayı seçti. Ve şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Çin ile ilişkiler son dört yılda istikrarlı olarak kötüleşti….  Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ile ilgili Twitter'da alaycı ve çocukça tweetler paylaşan Trump, neredeyse savaş başlatıyordu, ama bunun yerine diplomasiye dönme konusunda bir "sağduyuya sahip" olduğunu hatırlayıverdi. Sonuçta kendi eliyle Kim Jong Un’nun itibarlı bir lider olduğunu ispatlama fırsatı verdi… Ve Rusya… Trump'ın diğer Asya süper gücü olan Rusya'ya muamelesi daha iyi değildi. 2016'da destekçilerine "Putin ve Rusya ile harika bir ilişkimiz olacak" dedi. Fakat gizemli olan şey şu ki, hem Rusya ile iyi geçineceğini söyledi, hem de Rusya’yı geriletme sözü verdi, ama ikisini de başaramadı.  Birkaç Rus yetkiliyi cezalandırmak dışında Trump, Rusya'ya meydan okumak için çok az şey yaptı. Sonuç?

Yazara göre "Rusya bugün hala Ukrayna'ya müdahale ediyor ve Suriye'de Beşar Esad’ı, Libya'da da Halife Hafter'i hala destekliyor… "Bütün bu başarısızlıklar Obama döneminde olsaydı Trump'ın ne söyleyeceğini hayal edebiliyor musunuz?"

Uzun bir analizden sonra yazar son olarak şu değerlendirmeyi yapıyor: "Trump'ın gafları Amerika'yı göreve geldiği zamankinden çok daha kötü duruma taşıdı. Yeni başkan seçilen Joe Biden ve ekibi için kötü haber, düzeltmeleri gereken muazzam miktarda şeylerin olmasıdır. Öte yandan iyi haber şu ki, kendilerinden önceki yönetimden daha iyisini yapmaları  zor olmayacak!..."

Trump’ın yenilgiyi kabul etmeyip, Kongre binasını işgal ettirene kadar bu denli başarısızlıklaryla dolu dosyalar hazırlayan yoktu. Ama şimdi ABD’nin içine düştüğü karmaşanın karşısında kaygılanan Amerika-severler, Trump için şu tür değerlendirmeleri manşete taşıyorlar; "Amerikalılara hayal sattı sonra onlara sadece diken bıraktı. Dünyayı düzeltme şansı vardı ama bunu küstahlığıyla heba etti!…"

Amerika’nın canını yaktıklarından Amerikalılara: Etme bulma dünyasına hoş geldiniz!

Washington fırtınası, Batılıları ve ABD-sever devletleri sadece kaygılandırdı. Tepkileri de doğrudan bir kaygının ifadesi niteliğindedir. Örneğn Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Washington'daki ABD Kongresi'nin merkezinde dün meydana gelen olaylardan "duyduğu üzüntüyü" dile getirdi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise, Washington'daki Kongre karargahı baskınıyla ilgili olarak "şokunu" dile getirdi. Giden ABD Başkanı Donald Trump'ın destekçilerine, Joe Biden'ın kazandığı seçimlerin sonucuna saygı duymaları çağrısında bulundu. İsrail Başbakanı Netanyahu ise, bu olanlar için; "Utanç verici bir saldırıdır ve kınanmalıdır" dedi.

ABD’nin hep tepeden baktığı ve "demokrasi götürme" bahanesiyle müdahale etmeye can attığı Çin, İran, Venezuella gibi ülkelerin tepkileri ise alaycıydı; adeta "alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste" der gibi… Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü ise bakanlığın resmi internet sitesinde yaptığı açıklamada, "Amerika Birleşik Devletleri halkının, özellikle yeni Corona virüsünün patlak vermesiyle birlikte güvenlik ve sükûnet umduğundan eminiz ve ayrıca Amerikalıların barış, istikrar ve güvenliği mümkün olan en kısa sürede bulacağını umuyoruz."

İran’ın tepkisi ise şöyle: İran Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani, "Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşananlar, Amerikan demokrasisinin başarısızlığını ve kırılganlığını gösterdi" dedi. Ve Trump’ın uluslararası hukuku yok sayarak açıktan müdahale ettiği Venezuela hükümetinin de kinayeli  tepkisi dikkat çekicidir.  Resmi Twitter hesabından yapılan paylaşımda şöyle bir açıklama yapıldı: "Venezuela, ABD'nin Washington şehrinde meydana gelen şiddet olaylarından duyduğu endişeyi dile getiriyor; Siyasi kutuplaşmayı kınıyor ve Amerikan halkının istikrar ve sosyal adalete giden yeni bir yolu açabilmesini diliyor."[6] Gelelim Suriyelilerin dokundurmalarına…

"ABD’de olan bir halk devrimi değil mi?"

Suriyelilerin deyim yerindeyse "laf sokma" paylaşımları çok oldu. Halep Milletvekili Fares Şehabi de, ABD’nin işgal edilen kongre binasının fotoğrafının yanında, ABD’nin de desteklediği cihatçıların 2012’de Suriye hükümet binasını hedef aldıkları bir fotoğraf da paylaştı ve şunları yazdı: "Bu bina Suriye Parlamentosu olsaydı ve Kongre Biden ve ekibini desteklemek için toplansaydı, El Kaide onu işgal eder, içindekileri öldürür ve sonra yakardı.. Suriye’de bunu yaptılar; 2011’de Dara’da, 2012’de Rakka’da ve 2015'te İdlib'de tüm hükümet binalarına yapılan terör müdahalelerini Amerikalılar desteklediler!"[7] Diğer bir paylaşımı ise şöyle: "Rusya, Çin, Kuzey Kore, Venezuela ve İran'ın Amerikalı göstericileri desteklemek ve silahlandırmak için bir araya geldiklerini, onlara yüzbinlerce silahlı yabancı paralı asker sağladıklarını hayal edin. Olamaz mı? Amerikan konseptine göre bu bir halk devrimi değil midir?"[8]

Keza Al-Mayaden yazarı Abbas Muhammed Al-Zeyn de, ABD’nin demokrasisini sorguladı ve şu paylaşımı yaptı: "ABD yasaları Trump'ın Suriye petrolünü çalmasını engelledi mi? Amerikan demokrasisi, Trump'ın Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi El-Muhandis'i öldürmesini engelledi mi? Amerika'daki özgürlükler Bush ve Obama'nın Irak ve Afganistan'ı yağmalamasını engelledi mi? Hayır! Onları durdurmadı. Bu durumda, bu özgürlükler, bu yasalar ve bu sözde demokrasi çökmeye mahkumdur."[9]

Özetle; Amerikalılar kendi ülkelerinin Arap halklarına reva gördüğü "baharı" pek keyiflice dillendirdiler, şimdi "baharı" kendi bahçelerinde görmeye daha yakınlar.. Zira bu kutuplaşma ve açığa çıkan çatışma kültürü bugünden yarına hemen bitecek gibi görünmüyor. Üstelik zenginliğini dünya ülkelerini silahlandırma ve savaştırma üzerine inşa eden bir ülke olarak ABD, en fazla bireysel silahlanmaya sahip olan bir ülkedir aynı zamanda. Böylesi bir atmosferde fitil ateşlendi mi, nasıl duracağını kimse bilemez. Sadece  buna "gelmekte olan bir Amerikan baharı" denilebilir belki…


[1] https://www.cumhuriyet.com.tr

[2] https://twitter.com/Cleavon_MD

[3] https://www.alhurra.com

[4] https://www.almayadeen.net

[5] https://www.alquds.co.uk

[6] https://twitter.com/jaarreaza

[7] https://twitter.com/ShehabiFares

[8] https://twitter.com/ShehabiFares

[9] https://twitter.com/AbbasAlzein

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamide Rencüzoğulları Arşivi