Avrupa Yeşilleri’nin kritik sınavı: Nükleer ve doğalgaz iklim dostu mu ilan edilecek?

Avrupa’da yeşil siyasetin bu kadar güçlü ve görünür olduğu bir dönemde böyle bir mevzuat değişikliğinin olup olamayacağı gerçekten çok kritik bir eşik olacak.

2022 yılının ilk günler itibariyle iklim kriziyle mücadelenin bundan sonraki sürecinin nasıl ilerleyeceği açısından önemli bir konu gündeme geldi. 

Avrupa Komisyonu, üye ülkelerde nükleer ve doğalgaz alanlarındaki enerji yatırımlarının sınıflandırılmasına ilişkin ‘uzman danışma’ sürecinin başlatıldığını açıkladı. ‘Uzman danışma’ süreci tamamlandıktan sonra Avrupa Komisyonu, yeni mevzuatı onay için Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’na gönderecek. 

Komisyon, yeni nükleer enerji ve doğalgaz santrallerinin ‘yeşil yatırım’ olarak sınıflandırılmasını öneriyor. AB’nin ‘yeşil’ sınıflandırılmasına dahil olan enerji yatırımları finansmana erişim konusunda daha kolay hareket edebiliyor. 

Komisyon'un taslağında, çevreye zarar vermeyen ve atıklarını güvenli biçimde tasfiye edebilecek nükleer santral yatırımları, ‘yeşil ve sürdürülebilir’ ekonomik aktivite olarak sınıflandırılıyor. Söz konusu nükleer santrallerin ‘yeşil yatırım’ sayılması için 2045'ten önce ruhsat almaları gerekiyor.

Halihazırda Almanya dışında Avusturya, Belçika, Finlandiya, İrlanda, Lüksemburg ve Bulgaristan’ta yeşil partiler iktidarda koalisyon ortağı. Avrupa’da yeşil siyasetin bu kadar güçlü ve görünür olduğu bir dönemde böyle bir mevzuat değişikliğinin olup olamayacağı gerçekten çok kritik bir eşik olacak.

Nitekim, yeni Alman Hükümeti, Avrupa Komisyonu'nun enerji sektöründeki yatırımlar için uzun zamandır beklenen yeşil etiketleme sistemine nükleer enerji ve doğalgazı dahil etme planlarını eleştirdi.

Her ikisi de Yeşiller Partisi’nden Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck ile Çevre ve Doğa Koruma Bakanı Steffi Lemke, Avrupa Komisyonu’nun girişimini sert bir şekilde eleştirdi. Aynı zamanda Almanya Şansölye Yardımcısı olan Habeck, Berlin'in önerilen planı destekleyemeyeceğini ifade etti.

Tartışmalı Komisyon teklifi temiz enerji santralleri inşa etmek ve Avrupa Birliği ekonomisini karbondan arındırmak için gereken teknolojilere milyarlarca euroluk yatırımları kanalize etmek için çok önemli olacak "taksonomi" listesinin bir parçası.

Geçen yılın son çalışma günü AB ülkelerine gönderilen yasa tasarısında, "fosil gaz ve nükleer enerji sektörlerinin AB ekonomisinin karbondan arındırılmasına katkıda bulunabileceğini kabul etmek gerekiyor" ifadesi yer aldı.

Taslak metin, ev sahibi ülke nükleer atıkların güvenli bir şekilde imha edilmesini de içeren çevreye ‘önemli bir zarar vermemesini’ sağlayabiliyorsa nükleer santrallerin ‘sürdürülebilir’ olarak kabul edilmesi gerektiğini söylüyor. Metinde bu, ‘inşaat izninin 2045 yılına kadar verilmiş olduğu tüm yeni nükleer tesisler için geçerlidir’ şeklinde dile getiriliyor.

Metinde, üretilen kilovatsaat başına 270 gram karbondioksit emisyon düzeyi gibi belirli kriterlerin karşılanması koşuluyla, doğalgazın da sınırlı bir süre için yeşil etiket almaya hak kazanabileceği ve bunun da doğalgaz üreticilerinin özel yatırım çekmesini kolaylaştırabileceği belirtiliyor.

AB ülkeleri ve Avrupa Parlamentosu, nihai bir karar alınmadan önce -muhtemelen bu yılın başlarında- yorum veya önerilerle taslak yasaya yön verecek. 

Ancak Habeck, "Bizim bakış açımıza göre, taksonomi kurallarına bu ilaveye ihtiyaç duymayacaktı. Yeni tekliflerin onaylandığını görmüyoruz" dedi. Habeck, ‘bu yeşil yıkamanın’ finans piyasaları tarafından kabul edilip edilmeyeceğinin de şüpheli olduğuna dikkat çekti.

Almanya Çevre Bakanı Lemke ise eleştirisinde, "Avrupa Komisyonu'nun sürdürülebilir ekonomik faaliyetler için nükleer enerjiyi AB taksonomisine dahil etme niyetinin kesinlikle yanlış olduğunu düşünüyorum" dedi. Lemke, nükleer enerjinin yıkıcı çevresel felaketlere yol açabileceğini ve büyük miktarlarda tehlikeli yüksek seviyeli radyoaktif atık bırakabileceğini ve bu nedenle ‘sürdürülemez’ olduğunu savundu.

Fransa ve Polonya gibi ülkeler, AB'nin önümüzdeki on yıllarda yenilenebilir enerjilere geçişi sırasında enerji güvenliğini sağlamak için gerekli olan çok önemli bir düşük karbonlu teknoloji olduğunu savundukları için nükleer enerjinin sınıflandırma listesine dahil edilmesi için güçlü bir şekilde baskı yapıyor.

Almanya'nın yanı sıra Avusturya veya Lüksemburg gibi diğer ülkeler ise nükleer kazalar ve atıklarla ilgili endişeler nedeniyle böyle bir harekete şiddetle karşı çıkıyor. Yeşil etiketleme yoluyla yeni santrallerin inşasını teşvik etmek yerine nükleer enerjinin AB'de tamamen men edilmesini görmek istiyorlar.

Doğalgaz destekçileri kömürden daha temiz olduğunu ve geçiş yakıtı olarak kullanılması gerektiğini savunuyorlar, ancak muhalifler bunun AB'nin yeşil hedeflerini baltaladığını düşünüyor.

Almanya'dan gelen muhalefet, başlangıçta 2021 başlarında yapılması planlanan sınıflandırma taslağının sunumunu daha önce geciktirmişti.

Alman Yeşiller Partisi Milletvekili Rasmus Andresen, "Nükleer ve fosil gaz sürdürülebilir değil. Avrupa'yı iklim açısından nötr hale getirmek için daha gerçekçi ve daha iyi alternatifler var. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in önerisi yatırımcılar için yanlış teşvikler oluşturuyor"  diyerek, sınıflandırma düzenlemesinin ‘yeşil yıkama’ için bir araç olma riski taşıdığı konusunda uyardı.

Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit de, "Nükleer teknolojinin tehlikeli olduğunu, atık bertaraf sorununun hâlâ çözülmemiş olduğunu düşünüyoruz. Komisyon’un nükleer enerji konusundaki değerlendirmesini açıkça reddediyoruz" açıklamasında bulundu.

Liberal Hür Demokratlardan Almanya Adalet Bakanı Marco Buschmann da, Yeşillerin nükleer karşıtı duruşunu destekleyerek, nükleer enerjinin AB'ye dahil edilmesini durdurmak için AB düzeyinde, "Federal cumhuriyet olarak nüfuzumuzu kullanmak için elimizden gelen her şeyi yapacaklarına dair" söz verdi.

Nükleerin sınıflandırmaya dahil edilmesine yönelik muhalefete rağmen, Almanya ve diğer nükleer kritik öneme sahip ülkelerin - Avusturya, Lüksemburg ve İspanya dahil - Komisyon’un önerisini engellemesi pek olası görünmüyor. 

Hebestreit'e göre, geçen ayki Avrupa Konseyi'ndeki tartışmalar bu ülkelerin azınlıkta olduğunu gösterdi. 

AB ülkelerinin geri bildirimlerinin ardından Komisyon’un nihai kararını bu ay içinde onaya sunması bekleniyor. Komisyon önerisini engellemek için AB nüfusunun yüzde 65'ini veya Avrupa Parlamentosu'ndaki çoğunluğu temsil eden en az 20 ülkenin itirazı gerekiyor.

Diğer yandan, Türkiye’de olduğu gibi Avrupa’nın gündeminde de yüksek enflasyon var. Euro Bölgesi’de enflasyon aralık ayında yıllık yüzde 5 arttı. Önceki ay da enflasyon yüzde 4,9 artarak rekor kırmıştı.

Euro Bölgesi'nde enerji fiyatları enflasyon üzerinde baskı yaratırken, Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) enflasyon uyarısı geldi. ECBYönetim Kurulu Üyesi Isabel Schnabel, iklim değişikliği ile mücadele etmeye yönelik politikaların enerji fiyatlarını uzun süre yüksek tutmasının olası olduğunu ve Avrupa Merkez Bankası'nın teşviklerinin planlanandan daha erken sürede bitirmesine yol açabileceğini söyledi.

Schnabel, fosil yakıtlardan daha çevre dostu düşük karbonlu ekonomiye planlanan geçişin orta vadede baz enflasyon tahminleri için yukarı yönlü ciddi riskler barındırdığını söyledi. Schnabel, yeşil enerji sürecindeki enflasyonun merkez bankalarının pozisyonunu gözden geçirmesine neden olabileceğini kaydetti.

Tüm bu gelişmeler, Avrupa merkezli olarak iklim kriziyle mücadelede yeni bir tartışmanın kapısını açıyor, iklim krizinde daha hızlı adım atma gerekliliği artarken, tüm mücadeleyi geriye düşerecek bu tartışmanın sonunda kimin galip geleceği yakından takip ediliyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi