Avrupalı politikacılardan operasyona tepki: Putin'e bağırıp çağıranlar Erdoğan'a sağır, dilsiz

Avrupalı politikacılardan operasyona tepki: Putin'e bağırıp çağıranlar Erdoğan'a sağır, dilsiz
Avrupalı, Türkiye kökenli politikacılar Türkiye'nin sınır ötesi askeri harekatını derhal sonlandırmasını talep ederken AB ve NATO ülkelerinin sessizliğini eleştirdi.

Ayşegül KARAKÜLHANCI


+GERÇEK- Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar 18 Nisan Pazartesi günü, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) toprakları içerisindeki Metina, Zap ve Avaşin bölgelerinde "Pençe 1", "Pençe 2" ve "Pençe Kartal" operasyonlarının devamı olarak PKK’ye yönelik karadan ve havadan "Pençe Kilit" adıyla operasyon başlattı. TSK ve PKK'den operasyondaki kayıplar ve operasyonun hedefine ulaşıp ulaşamadığına dair farklı bilgiler geliyor. Ancak Ukrayna Savaşı'na odaklanmış olan Avrupa Birliği (AB) ve NATO üye devletleri Türkiye'nin sınır ötesi harekatı hakkında herhangi bir açıklama yapmadı. Almanya'da ve AB'de bu askeri harekata dair bir tepki belki de önümüzdeki günlerde kamuyonun ilgisiyle doğru orantılı olarak gelişebilir. Bu harekatın Almanya ve Avrupa'da nasıl algılandığını, Ukrayna Savaşı'nda hızla tutum alınırken Türkiye'nin komşu ülkenin sınırlarını havadan ve karadan geçerek yeni bir askeri operasyon yapmasına neden susulduğunu Avrupa'daki Türkiye kökenli politikacılar +GERÇEK'e değerlendirdi:

AKBULUT: FEDERAL HÜKÜMETTEN BU SALDIRI SAVAŞINI REDDETMESİNİ TALEP EDİYORUZ

Sol Parti (DIE LINKE) Federal Parlamento Milletvekili Gökay Akbulut Sol Parti (DIE LINKE) adına yaptığı açıklamada, öncelikle Türkiye'nin saldırgan savaşını en güçlü şekilde kınadıklarını söyledi ve Almanya Federal hükümeti ve diğer NATO üyesi devletler, NATO ortakları olan Türkiye'nin uluslararası hukuku ihlal eden saldırılarına karşı sessiz kalmalarını eleştirdiğini ifade etti.

Akbulut, "Batılı ortaklar, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik savaşını en güçlü şekilde kınayıp, Rusya'ya yaptırımlar uygularken ve hatta Ukrayna‘yı ağır silahlarla silahlandırırken, Türkiye'nin saldırısını hoş görüyorlar" dedi. Bunun nedeninin ise NATO'nun önde gelen üyesi olan ve kuzey Irak hava sahasını kontrol eden ABD'nin hoşgörüsü olduğunu ifade etti. Akbulut, "ABD'nin izni olmadan Türkiye bu saldırıyı gerçekleştiremezdi" dedi ve ekledi: "NATO ülkeleri bunu yaparken de ikiyüzlü davranıyorlar. Bu tavırlarıyla inandırıcılıklarını tamamen kaybediyorlar. Die LINKE, hangi devlet tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, herhangi bir saldırı savaşını kategorik olarak reddeder. Aynı şeyi federal hükümetten de talep ediyoruz" dedi.

Akbulut, Türkiye'nin daha önceki Kuzey Irak/Güney Kürdistan saldırılarında Almanya Federal Meclis Bilim Servisi'nden (WD) uluslararası hukuk açısından bir değerlendirme istediğini de hatırlattı. Bilim Servisi raporu uluslararası hukuk ihlallerini onayladığını belirtti.

"Bu sessizlik bozulmalı ve Türkiye'nin saldırganlık savaşı durdurulmalıdır" diyen Akbulut, daha önce olduğu gibi, bu konuya dair yine federal hükümete soru önergesi sunacaklarını söyledi.

DEMİREL: KÜRTLERİN MEŞRU DEMOKRATİK TALEPLERİ 'TERÖRLE MÜCADELE' POLİTİKASIYLA BASTIRILMAMALI

Avrupa Parlamentosu Almanya Milletvekili DIE LINKE Dış ve Barış Politikası Sözcüsü Özlem Alev Demirel ise "Türk devleti, utanmaz bir biçimde 'meşru müdafaa' iddiasıyla uluslararası hukuka aykırı eylemlerini deklare ediyor!" dedi.

Demirel, askeri operasyonlara verilen tepkilerin çelişkili ve ilginç olduğuna dikkat çekti. Demirel, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ndeki KDP, Türkiye'nin askeri operasyonunu dolaylı olarak desteklerken, Irak merkezi hükümetinin ise Türkiye'nin kendi topraklarına yönelik uluslararası hukuku ihlal eden saldırısını eleştirdiğini söyledi. Demirel, "Operasyon, Mesrur Barzani'nin Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve istihbarat şefi Fidan ile görüştüğü Ankara ziyaretinin ardından başladı. Ancak Irak'taki son seçimlerde hareketi en güçlü güç olarak ortaya çıkan Şii lider Mukteda Sadr, Türk ordusunun operasyonlarını 'Irak'ın egemenliğinin ihlali ' olarak nitelendirdi" dedi. Demirel, AB'nin ve NATO'nun ve üye devletlerinin tepkisizliğini "en ilginç tutum bu" şeklinde nitelendirerek görünen o ki, "egemenlik, toprak bütünlüğü vb. ilkeler yalnızca Avrupa'da, ABD'nin ve AB'nin  büyük güçlerin çıkarları risk altında olduğunu gördükleri durumlarda geçerli oluyor" diyerek eleştirdi.

Demirel, Ankara hükümetinin Irak ve Suriye'deki askeri operasyonlarını ve müdahalelerininin sadece ölüme ve acıya yol açtığı ve bölgedeki farklı halkların barış içinde bir arada yaşamasını engellediğini bu nedenle de derhal bu operasyonu sona erdirmeye çağırdığını söyledi.

"Türkiye'de ve komşu ülkelerde yaşayan Kürtlerin meşru demokratik talepleri, 'terörle mücadele' politikasıyla bastırılmamalıdır" diyen AP milletvekili Demirel, komşu ülkelerde Kürtlere yönelik devam eden askeri müdahaleler ve Türkiye'deki siyasi baskılar yerine, sözde Kürt sorununa nihayet sürdürülebilir bir siyasi çözüm gerektiğini ifade ederek  "Kürtlere de geleceklerini eşit şartlarda ve kendi kaderini tayin edecek şekilde şekillendirme hakkı verilmelidir " dedi.

Demirel, "Türk ordusunun bu saldırısı, dikkatleri ülkenin gerçek ekonomik ve sosyal sorunlarından uzaklaştırmak, demokrasi ve eşitlik isteyen muhalifleri bastırmayı amaçlıyor. AKP hükümeti böylece ülkede milliyetçiliği güçlendiriyor" dedi.

ASLAN: PUTİN'E BAĞIRIP ÇAĞIRANLAR ERDOĞAN'A SESSİZ KALIYOR

Avusturya'da Viyana Parlamentosu'nda Yeşiller Milletvekili Berivan Aslan, Ukrayna' daki savaş Avrupa da gerçekleştiği için Avrupa'yı daha çok etkiliyor ve ilgilendiriyor. Neticede savaş daha sürerken, etkisini Avrupalı ekonomik (yakıt, gıda fiyatları, vs.) olarak hissediyor. Onun dışında Ukrayna'dan gelen mülteciler, kendileri gibi Hristiyan, kendileri gibi görünüyor, giyiniyor, vs. yani Avrupalı. Ukraynalı mülteciyi komşusu gibi görüyor. Ortadoğu'dan gelmiş bir yabancı gibi algılamıyor. Bu, sadece Avrupa'nın neden çifte standart uyguladığına dair birkaç minimal sebeptir.

Şimdiye kadar Avrupa Putin´i doğal gaz ve birçok başka jeopolitik nedenlerden dolayı 'idare ediyordu'. Erdoğan'ı mülteci meselesinde idare ettiği gibi. Neticede hem Erdoğan iktidarı, hemde Putin iktidarı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından ülkelerindeki hak ihlalleri yüzünden defalarca yargılandılar. AB, her iki iktidarın ne kadar antidemokratik yapılara sahip olduğunu elbette biliyor. Fakat kendi çıkarları doğrultusunda birini daha fazla, diğerini daha az idare ediyor.

Evet, AB çifte standart uyguluyor. Putin'e bağırıp çağırırken, Erdoğan'a sağır dilsiz kalıyor. Bunun sebeplerini anlayabilsek de, bu tutumu bir demokrat olarak savunmamızı bekleyemezler.

Her şeyden önce hak ihlallerinin idare edilecek bir tarafı olamaz. Sessiz kalınan her insan hakları ihlali koca jenerasyonları yok ediyor ve toplumsal dengesizliklere yol açıyor.

Erdoğan´ın geri dönme şansı bitti, ekonomik kriz tavan yapmış durumda ve son yılları AB ile olan ilişkisi yerlerde sürünüyor. İktidarda kalmak, bu durumu toparlamak için elinden gelen her şeyi yapacaktır.

Öne Çıkanlar