Ayasofya ve Akdeniz’in ısınan suları

Ayasofya ve Akdeniz’in ısınan suları
Fransa’nın bu işi sözde bırakmadığı, Fransız savaş gemilerinin bu yılın başından beri 20 kez Kıbrıs sularına girmiş olmalarından anlaşılıyor.

Memet KILIÇ*


Fransa, Doğu Akdeniz’deki Avrupa’nın çıkarlarını savunacağını ve Türkiye’nin güç gösterisini kabul etmeyeceğini duyurdu. ‘Avrupa’lı partnerlerimizin sınırlarına tecavüz edilmesi kabul edilemez. Bunu kim yaparsa yaptırımlar ile karşı karşıya kalmalıdır’ dedi Fransız Devlet Başkanı Macron. Ve bunu 23 Temmuz 2020 tarininde Kıbrıs’ın başkanı Nikos Anastasiadis’i yanına alarak Paris’te söyledi. ‘Türkiye’nin devletler hukuku ihllalleri karşısında Kıbrıs ve Yunanistan ile tam dayanışma içerisinde olduklarını’ duyurdu Macron.

Uluslararsı gözlemciler Elysée Sarayı’nda gerçekleşen bu görüşmenin zamanlamasının bilinçli seçildiğini ve özellikle Kıbrıs Barış Harekatı’nın 46’ıncı yıldönümüne denk getirildiğini söylüyorlar.

Görüştüğüm devletler hukuku uzmanları, Türkiye’nin tezi olan‚ adaların (Girit = Kreta) kara suları olur, ama münhasır ekonomik bölgeleri (ausschließliche Wirtschaftszone) olmaz iddiasının, uluslararası arenada kabul görmediğini belirtiyorlar. Avrupa Birliği, Türkiye’nin Kıbrıs açıklarında arama-sondaj yapmasını hak ihlali olarak görüp, yaptırım uygulama kararı aldı, ancak Fransızlara göre bunlar caydırıcı değilmiş.

Macron hedefine aynı zamanda Rusya’yı da koyuyor ve jeopolitik önemi olan bu bölgenin AB tarafından savunulması gereğini bildiriyor.

Fransa’nın bu işi sözde bırakmadığı, Fransız savaş gemilerinin bu yılın başından beri 20 kez Kıbrıs sularına girmiş olmalarından anlaşılıyor. Fransa Kıbrıs ve Yunanistan ile var olan bir askeri işbirliği anlaşmasını da yenileyerek, erken uyarı sistemleri ve birlikte kriz senaryoları çalışmasını da kapsayacak hale getirmiş.

Kıbrıs subaylarını ve özel kuvvetlerini Fransız ordusu eğitiyor. Fransa düzenli olarak Kıbrıs ile birlikte ortak manevralar düzenlemekte. Fransa, Akdeniz çevresindeki ülkeleri de AB ortak güvenlik stratejisine kazanmak için Ağustos sonu, Eylül başı AB’nin güney ülkeleri ile bir zirve düzenleyeceğini duyurdu. 

Libya’da gerilim artıyor

Mısır parlamentosunun oy birliği ile Libya’daki teröristler ile mücadele için orduya görev vermesi, çatışma potansiyeline yeni bir boyut getirdi. Uluslararası ilişkiler uzmanları bunun Türkiye ile Mısır’ın askeri bir çatışmaya girme ihtimalini çok arttırdığını belirtiyorlar. Ancak her iki tarafın da, en azından Libya’da, ABD’nin müttefiki olmaları kafaları karıştırıyor. ABD, General Haftar’a IŞİD’i petrol kuyularından uzak tutmak için destek vermişti. Bir zamanlar Suriye’de olduğu gibi, şimdi de Libya’da IŞİD’e destek verenler ve IŞİD ile mücadele edenler var. 

AB Libya’da şu an daha çok seyirci

Almanya Başbakanı Angela Merkel, İtalya Başbakanı Giuseppe Conte ve Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron 18 Temmuz 2020 tarihinde yaptıkları ortak açıklamada‚ tüm tarafları müdahalelerden uzak durmaya ve BM’in koyduğu silah ambargosuna uymaya çağırdılar. Ambargo’yu sağlamak için AB’nin Irini-Operasyonu’nu devam ettireceğini ve uymayanlara yaptırım uygulanacağını adını vermeden Türkiye’ye söylediler.

Ayasofya yetmezse, kadın hakları

Uluslararası gözlemciler, Erdoğan’ın Ayasofya’yı camiye çevirmekle umduğu uluslararası tepkiyi alamadığını bildiriyorlar. Şu ara kavga etmek için her fırsatı deneyen Erdoğan’ın, oradan sıcak bir kavga çıkaramadığını, bir yıl önce Türkiye’nin uluslararası ilişkilerine zarar verecek bir adım olarak gördüğü adımı populist amaçlar ile attığını söylüyorlar. 

Ekonomik krizi unutturmak için böyle bir manevra yapıldığını söyleyenler de çok‚ 'Z Nesil' olarak bilinen yeni neslin ancak yüzde 10’unun din ile ilgili olduğunun bilinmesi Fransız islamizm uzmanı Oliver Roy’u şöyle bir yoruma zorlamış: ''Erdoğan insanları islamistleştiremediği için, binaları islamistleştiriyor.''

Bazı yorumcular bu adımı Rusya’nın gelecekte ciddi şekilde cezalandıracağı öngörüsünde bulunuyorlar. Ayasofya’nın dönüştürülmesinin bir zafer sembolü değil, Erdoğan’ın zayıflığının bir sembolü olduğunu söyleyenler de var. 

Alman Dışişleri Bakanlığı konunun mutlaka UNESCO’da gündem konusu olacağını ve 1985 yılında tanınan dünya kültür mirası statüsünün tekrar inceleneceğini duyurdu. Bu adımı atmadan önce Türkiye’nin konuyu UNESCO ile görüşmemesini eleştirdiler. Bunun üzerine Çavuşoğlu bundan sonraki adımların UNESCO’ya bildirileceğini uluslararası kamuoyuna duyurdu (sanırım Türkiye’ye bunu duyurmadı). 

Görüştüğüm uzmanlar, içeride ekonomiyi, dışarıda diplomasiyi batırıp, Katar’dan başka dostu kalmayan ve her gün oyları eriyen Erdoğan’ın Ayasofya ve Kadın hakları ile uğraşmaktan başka bir yol görememe çaresizliğinde olduğu yorumunu yapıyorlar.

2011 yılında Türkiye’nin öncülüğünde imzaya açılan, 10 Şubat 2012 tarihinde AKP Bakanlar Kurulu tarafından imzalanan, 8 Mart 2012’de Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra davullu zurnalı 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe sokulan İstanbul Sözleşmesi şimdi tartışmaya açıldı. 

AKP toplu halde kandırıldı ise Allah affetsin!

* Avukat / Almanya Federal Parlamentosu eski milletvekili

Öne Çıkanlar