Ayşe Hanım bizi duyuyor musunuz? (*)

Türkiye bu insanları unuttu, çünkü ne iktidarın ne medyanın gündemindeydiler- propaganda malzemesi olmadıkları sürece.

Herhangi bir ülkede, asker, polis, sivil, 13 kişi bir örgütün eline esir düşse... Siyasetçisi, medyası, sivil toplumu konuyu her daim gündemde tutar.

Ancak Türkiye’de bu olmadı.

Birkaç haber, birkaç muhalif siyasetçinin çabaları haricinde konuyu gündeme getiren, çözüm öneren yoktu.

Büyük çoğunluk, PKK’nin 5-6 yıl önce esir aldığı kişilerden ancak öldüklerinde haberdar oldu. (Cumhurbaşkanı Erdoğan ise dünkü konuşmasında 5-6 aydır esir tutulduklarını söyledi.)

Bu duyarsızlığa, acı haberi savaş ve intikam naralarıyla birlikte veren medya dahil...

Cumhurbaşkanı, dün AKP İl Kongresi kürsüsünden acılı annelerden birini arayıp mikrofona verdi: "Ayşe Hanım bizi duyuyor musunuz?" (*)

Ayşe Hanım, duyamıyor. Çünkü ağlamaktan yanıt veremiyor. "En yüksek mertebeye ulaştınız" diye teselli ediliyor. Canlı yayında telefonla taziye mi? Neden olmasın, bu da olur. Sorgulamak mı, hangi cüretle?

Her şeyi geçin, ailelere sabır ve başsağlığı dilemek yetmez, özür dilenmeli.

Evet, kaçırılan çocuklarınızı unuttuk.

Evet, mangalda kül bırakmadık ama çocuklarınızı arayıp bulmak için yeterince çaba harcamadık.

Keşke onları sağ salim kurtarabilseydik... Sizleri bunca zaman yalnız bıraktığımız için özür dileriz.

Sadece iktidardakiler değil, toplum olarak hepimiz özür dilemeliyiz.

NEFRET HASADI İÇİN İDEAL ZAMAN

Türkiye bu insanları unuttu, çünkü ne iktidarın ne medyanın gündemindeydiler- propaganda malzemesi olmadıkları sürece.

Bu arada CHP, HDP ve İHD -yani AKMHP’nin hedef gösterdiği, terörle bir tuttuğu parti ve sivil toplum kuruluşları- önemli açıklamalar yaptı.

CHP’li Veli Ağbaba ve Murat Bakan, Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanına soru önergeleri verildiğini, Cumhurbaşkanı ile de görüşüldüğünü, ancak yıllardır sonuç alınamadığını açıkladı.

HDP de benzer temaslar yaptığını ve yanıt alamadığını açıkladı.

Buna karşılık bazı aileler, Diyarbakır’da HDP binası önünde oturma eylemlerine katılmış.

Ailelerle yıllardır temasta olan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise devlete sundukları arabuluculuk tekliflerinin yanıtsız kaldığını açıkladı. Oysa İHD, 2015’te kaçırılan 20 memuru PKK’den teslim almayı başarmıştı.

Esir düşenler, sivil girişimlerle, diyaloğla sağ salim geri gelebilir miydi? Bunu asla öğrenemeyeceğiz, çünkü denenmedi. Barış politikasını savunanlarsa bir kez daha hedefte.

Ne de olsa nefret hasadı yapmak için ideal zaman!

HAREKATIN SORUMLUSU ÖĞRENCİLER Mİ, MUHALEFET Mİ?

Muhalefetin, sivil toplumun çabalarına karşılık, öldürülen 13 kişinin sorumlusu ilan edilmeleri, aslında her şeyin özeti.

HDP milletvekilleri Hüda Kaya ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’na "sosyal medya" paylaşımları için anında soruşturma açıldı.

Dün 40 ilde HDP il ve ilçe başkanları dahil, "718 şahıs" gözaltına alındı.

Neden? Kuzey Irak harekâtının sorumlusu HDP’liler mi, yoksa "rutin"e dönen baskınlardan biri daha mı?

Dahası, malum medyada Uludağ’da "eğlence" görüntüleri yayınlanıp "Boğaziçi öğrencileri 13 şehidi görmedi" başlıklarıyla servis edildi.

Yas tutarken, acının üzerinden toplumu bölmek gazetecilik değil, ancak hainliktir.

"AKMHP’ye ses çıkaran, ifade özgürlüğü diyen herkes teröristtir" şeklinde özetlenen politika, belli ki iyice azıya alacak.

Bahçeli’nin Pazar gecesi ilan ettiği gibi:

"Herkes tarafını ve tercihini yapmalıdır: Ya hıyanet ya hidayet, ya melanet ya da millet."

Gare’de ne olduğunu sormayın, neden şimdi bu harekât yapıldı demeyin, adil bir soruşturma yapılmasını zinhar beklemeyin.

Evinizde oturup, kumandanızı elinize alıp size ne anlatılıyorsa kabul ettiğiniz sürece "sıkıntı yok."

Ayşe Hanım, bizi duyuyor musunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi