Bediüzzaman ve Şeyh Said'in Erzurum Görüşmeleri

Erzincan üzeri Erzurum'a geçen Bediüzzaman işte tam da burada, Azadî'nin merkezi olarak kabul edilen Erzurum'da başta Cibranlı Halid Bey, Şeyh Said vb. siyasal ve dinî kişiliklerle görüşür.

Önce tanık anlatımı;

Şeyh Said'in torunlarından ve eski milletvekillerinden hâlen hayatta olan Abdulillah Fırat (d.1946), 13-14 yaşlarında iken şahit olduğu bir görüşmeyi anlatır. Bir çok platformda anlattığı ve benim de bizzat kendisinden dinlediğim bu anlatıya göre;

Şêx Said'in iki oğlu Şeyh Ali Rıza Efendi ve Şeyh Selahaddin yanlarına yeğenleri Taha Efendi ve Abdulillah Fırat'ı, halifelerinden de Hınıs'lı Şeyh Ğıyasedin Gül'ü alarak Bediüzzaman'ı ziyarete giderler. (Şeyh Ali Rıza, Abdulillah'ın dedesidir.)

Bu önemli görüşme;

1960 yılı Ocak Ayı'nın ilk haftası'nda Ankara Beyrut Palas Oteli'nde gerçekleşir. (3 Ocak Çarşamba günü)

Nursi'nin yanında ise A. Fırat'ın, isimlerini Said Özdemir ve Zübeyir Gündüzalp olarak hatırladığı iki de talebesi bulunuyor…

Bediüzzaman, vefatına üç ay gibi kısa bir süre kala gerçekleşen bu ziyaretten çok memnun kalmış, Şêx'in çocukları ile hasret gidermiş ve sözkonusu heyete Şêx Said'le ilgili tarihî görüşmelerini anlatmayı âdeta kendine vazife bilmiştir. Buna göre;

Bediüzzaman, Şêx Said'in davet mektubu üzerine, 1924 yılı Gulan (Mayıs) Ayı'nda Erzurum'a gelir ve Tophane Oteline-hanına yerleşir. Randevu adresi olarak Gulabizade Akif Ağa Köşkü seçilmiştir. Bu ilk görüşmede Şêx Said'in yanında Şêx'in kardeşi Şeyh Mehdin ve torunu Muhammed Zeki de hazır bulunur…

Bundan sonra; Kaleiçi Esat Paşa Camii'nde yatsı namazından sonra gece geç saatlere kadar Erzurum'un ileri gelenleri ile birlikte on gün boyunca ilmi meselelerin yanında yeni rejimin mahiyetini, gidişatı, güncel gelişmeleri ve yapılabilecekleri de değerlendirirler.

İki hafta süren Erzurum görüşmelerinden çıkan sonuç;

1925 yılı Gulan Ayı'nda  Diyarbekir'de başkanlık divanının Seîdê Kurdî tarafından temsil edileceği çok daha geniş katılımlı bir şurada meseleleri masaya yatırıp karara bağlamak olur. (13 Şubat'ta Pîran'da talihsiz olay patlak verip silahlı isyan başlamasa) Nursi'nin deyimiyle Gulan yani 1925 Mayısında gerçekleşecek sözkonusu siyasî kongreden çıkacak kararlara göre bir yol haritası belirlenip Ankara ile görüşmelere geçilecektir.

A. Firat'ın bu ziyaretten aktardığı başka bir bilgi notuna göre; Bitlis bölgesi ileri gelenlerinin bu toplantıya katılımlarının sağlanması için Şêx'in kendi el yazısı ile yazdığı 10 tane mektubu Nursi kendisiyle beraber götürüp yörenin ilgili aktörlerine ulaştırmıştır. Ayrıca; Bediüzzaman, Şeyh Said'i şehit makamında gördüğünü söyleyerek, rejimin çokça eziyet ve cefasına maruz kalann Şêx ailesini teselli etmiştir...

Yazılı belgeler ne diyor?

Yazılı belgeler; Bediüzzaman'ın attığı her adımının genç kemalist rejim tarafından takip edilip istihbarat raporlarıyla kayıt altına alındığını gösteriyor. Nitekim; daha Erzurum'a gelmeden evvel, Mustafa Kemal'le Ankara'da görüşüp tartışan Seîdê Kurdî ile yeni rejimin kurucu kadrosu karşılıklı özel ajandaları ile birbirlerini iyi tahlil etme olanağı bulmuşlardır.

"Onlar ile uyuşamadım!" (Kastamonu L.) Diyerek, 17 Nisan 1923'te kestiği bir tren biletiyle Ankara'dan Gebze"ye geçen Seîdê Kurdî'nin bir yıl üç ay gibi uzunca bir zaman geçtikten sonra İstanbul'dan ayrılıp 28 Temmuz 1924 tarihinde vapurla Trabzon'a ulaştıklarını öğreniyoruz.

Bu konuda dönemin İstanbul Valisi Mehmed Raşid'in 29 Temmuz 1340 (1924) tarihli şifreli telgrafı şöyledir;

"Karadeniz Vapuruyla, Trabzon tarikiyle… hareket ettikleri ve merkubların Kürdistan'daki aşair rüesasıyla temas ederek bazı maceralar ihdasına tevessül ihtimali olduğu."

Yeni rejimin ta o vakitten beri Bediüzzaman'dan çekinip O'nu nasıl mercek altına aldığının anlaşılması için dönemin resmî yazışmalarına bakmak yeterli olacaktır.

İşte, 2 Ağustos'ta bulunduğu Trabzon'da, Vali Cemal'in çektiği telgraf;

"Said-i Kürdî mühim bir şahsiyettir. İnkılabımıza muhalif bir hava ile meşbu' olarak memleketine avdetini tehlikeli gözetiyorum. İnat ve temerrüdü meclub olan bu adamın itma' ve ikna suretiyle behemahal alıkonulması hayırlıdır. Yarın yahut öbürüsü gün hareketi mukarrer idüğünden bu babda ittihaz buyurulacak tedbirin ve hatt-ı hareketimizin buraya ve Erzurum'a iş'arı rica olunur."

Yine; 3 Ağustos 1924 tarihli Trabzon Vilayet Polisi Müdürlüğünün yazdığı yazı yeterince açıktır;

"Mefsuh Kürd Teali Cemiyeti Azasından meşhur Said-i Kürdî ile hamal esnafından Amele Cemiyeti Reisi Burhaneddin İstanbul'dan Karadeniz Vapuruyla 28 Temmuz 1340-1924 tarihinde Trabzon'a vürud ve 6 Ağustos 1340 tarihinde memleketlerine gitmek üzere Erzincanlı Nuri Efendi'nin kamyonuna râkiben buradan müfarakat eyledikleri… ulema ve ahaliden bazıları ile temas etmişse dahi… hükümet-i hazıra aleyhinde... bir delaile destres olunamadığı..." (3.08.1340, polis müdürü vekili)

Trabzon Valisi Cemal Bey, İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği 7 Ağustos 1924 tarihli raporunda ise; Bediüzzaman'ın herkesten gördüğü hürmet karşısında hayrette kalmıştır;

"Said-i Kürdî üç gün evvel (4 Ağustos) Erzurum'a hareket etmiştir… Umumdan gördüğü hürmet şayan-ı hayrettir."

Trabzon'da dört gün kaldıktan sonra, Erzincan üzeri Erzurum'a geçen Bediüzzaman işte tam da burada, Azadî'nin merkezi olarak kabul edilen Erzurum'da başta Cibranlı Halid Bey, Şeyh Said vb. siyasal ve dinî kişiliklerle görüşür.

Erzurum Valisi Zühdü'nün Ankara ile paylaştığı istihbarat'ta daha da açıklayıcı bilgiler bulunur;

"Said-i Kürdî ile Burhaneddin, 5 Ağustos 1340'da Erzurum'a gelmiştir… Burhaneddin Kelkit'e… gitmişlerdir….

Said-i Kürdî burada aşair reisi Halid Bey ile Hüseyin Hakkı ve diğer zevatla seyrek temas halindedir. Şimdilik bir fevkalâdelik olmadığı maruzdur."

Vali Zühdü, aldığı emirler doğrultusunda, Seîdê Kurdî'yi adım adım izletmiş ve hem Dâhiliye Vekâletine hem de yolculuktaki  sonraki konakları olan Muş, Bitlis ve Wan vilayetlerine birkaç yazı daha yazmıştır;

"Said-i Kürdî de tüccardan Van'lı Hacı Mustafa Efendi ile beraber Bitlis tarikiyle Van'a gitmek üzere mükârî ile bugün Erzurum'dan hareket etmişlerdir..."

"... Said-i Kürdî Ağustos 1340 gecesinde Hınıs'ın Çobar Nahiyesinde yatarak… ferdası günü Van tarikini takiben hareket ettiği…"

Bediüzzaman, Hınıs üzerinden Bulanık'a ve oradan da 26 Ağustos'ta Bitlis'e geçer.

" Said-i Kürdî Bulanık'tan geçerken Alay Zabitanından Hâlid Bey'le görüştüğü, tedris ile iştigal etmek üzere Van'da medrese açacağını söylediği, şayan-ı dikkat başkaca beyanatta bulunmadığı bera-yı malumat arz olunur." (Vali vekili Sakıp)

7 Eylül'de makine başında Bitlis Vali Vekili Kâzım'ın telgrafında Bediüzzaman'ı Ankara'ya ihbar eden dil dikkat çekicidir;

"Said-i Kürdî'nin Kavar Nahiyesi'nden Van taraflarına gittiğini arz etmiştim. Geçtiği yerlerde temas ettiklerine karşı Maarif Vekâleti tarafından Kur'an'ın kaldırılmak istenildiğini ve Din'e riayet yapılmadığı hakkında hissiyata taalluk eden şayan-ı dikkat hezeyanlarda bulunduğu ve Maarif vekili Vasıf Beyefendi'nin şahıslarını tenkid eylediği haber verilmektedir. Molla'nın bütün harekât ve ahvalinin taht-ı tehaffüz ve tarassuda alınması için Van Vilayetine tedabir ittihazı hususunda te'min buyurulması maruzdur."

Son olarak 24 Eylül 1924 tarihli bir ihbar notu daha;

"Molla Said-i Kurdî adlı şahıs İstanbul'da kurulan Kürd Cemiyeti tarafından siyaset olarak kabul edilen Vilayet-i Şarkiye'de muhtariyet teşkili maksadıyla muhaberata başlamislardir. Musul Şeyhleri ile irtibatları olduğu gibi Palu'lu Şeyh Şerif Efendi, Muş'lu Hacı Musa Bey, Bitlis eski mebusu Yusuf Ziya Bey Erzurumda mukim Miralay Halid Bey, Çâpakçurlu Tayyib Efendi devamlı olarak halkı zehirlemeye devam etmektedirler." (Genç mebusu Hamdi)

(Telgraf metinleri için bknz: A. Akgündüz, Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman, cilt 2, s. 492, 493, 494, 500, 502)

Nursi, İngiliz İstihbarat Raporunda

11 Kasım 1924 tarihli ve çok gizli ibareli İngiliz istihbarat raporuna göre Nursi'nin kardeşi Abdülmecid, Azadi'nin Van şube başkanıdır. Sözkonusu bu belgede önemli bilgiler var;

"Molla Abdülmecit Efendi: (Molla Said'i Kürdi'nin kardeşi, şube başkanı)

Sadun Bey: (Karahisar; Hasenan aşiretleri reisi)

Binbaşı Arif Bey: (Şemseki; Şemseki aşiretleri reisi)

Ali Bey: (Arif Bey'in kardeşi)

Not: Bilgi verenler, ünlü Molla Said'i Kürdi'nin Eylül'ün ilk günlerinde Bitlis Üzerinden Van'a gitmek üzere İstanbul'dan ayrıldığını işitmişlerdir" (Ahmet Mesut, İngiliz Belgelerinde Kürdistan, Doz yy. 1992; 148).

Bediüzzaman'ın memleketine dönüş güzergâhı Trabzon'a kadar deniz yoluyla, sonrasında kara yoluyla Erzurum, Hınıs, Bulanık, Bitlis, Tatvan ve nihayet Wan olur. Eylül başında (6 Eylül) Van-Wan'a ulaşan Seîdê Kurdî, Şeyh Said Hâdisesi bahanesi ile Burdur'a sürgün edilmek üzere gözaltına alındığı 1926 yılı Nisan Ayına dek hep Van'da kalır.

Zikredilen Türk istihbarat raporlarında ismi geçen bazı şahsiyetler;

İstanbul'dan Tatvan'a kadarki seyahatinde Bediüzzaman'a yoldaşlık eden Burhaneddin, Bitlislidir. 1920 Amele Fırkası Reisi, İkinci Abdülhamid'in tüfekçilerinden Kürd Osman'ın oğlu olup Şeyh Said ve Kör Hüseyin Paşa'ya yardım ettiği iddiasıyla hep takipte tutulmuştur.

Yusuf Ziya Bey; Bitlis Koçzade ailesinden, 1.Mecliste muhalif  milletvekillerinden olup Azadî'nin kurucularındandır. Bitlis'te idam edildi.

Hacı Musa Beg; Mutkîli, Hoytî Aşiret reisi,

Erzurum Kongresi Heyeti Temsiliye üyesi, AZADİ komitesi kurucularından. Sonradan M.Kemal'e yanaştığı kabul edilir...

Cibranlı Halid Beg; Muş-Varto'lu, Cibran Aşiret reisi, miralay, Azadî'nin kurucularından, Bitlis'te kurşuna dizildi.

Çâpakçurlu Tayyip Ali; Genç'li, KTC üyesi, Şeyh Said ile birlikte idam edildi.

Hesenanlı Halid Bey: Muş-Varto doğumlu, miralay. Azadî kurucularından ve 1925 isyanı liderlerinden. İsyan'dan sonra bir süre, İran'da Simko'nun yanında kalmış, Türkiye'ye dönünce, Diyarbakır'da idam edildi.

Görüşmenin Kritiği

Yazılı belgelerle sözlü rivayetin kritiğini yaptığımızda şu sonuçlara ulaşırız;

Öncelikle; Said-i Nursi'nin, Şêx Said'in çocukları ile görüşmeleri Ankara Beyrut Palas Oteli'nde gerçekleştiği kabul edilmelidir. Bunu inkâr etmek akıl ve mantıkla çelişip hakikatten uzaklaşmaktır.

A. Badıllı'nın Mustafa Sungur' dan yaptığı rivayette de bu görüşme doğrulanıyor. Yalnız Onlar; içeriği hakkında herhangi bir bir yorumda bulunmadıkları bu görüşmenin 1960 yılının ilk günlerinde değil de 1959 yılının son ayı Aralık'ta gerçekleştiği kanaatindedirler. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, cilt 1, s. 669)

Her ne kadar resmi istihbarat raporlarında Azadî'nin öncü aktörlerinin ismi geçip henüz o sıralar ön planda olmayan Şeyh Said'in ismine rastlamasak da;

Bediüzzaman'ın hem Azadî liseleri ile hem de Şêx Said ile görüşmeleri Erzurum'da fakat şu farkla; sözlü rivayette geçen 1924 yılının Gulan yani Mayıs Ayının hilafına, yazılı belgelerde doğrulandığı gibi Tebax-Ağustos Ayında gerçekleşmiştir.

İki hafta kadar süren Erzurum görüşmelerinin ilmî ve de siyasî içerikli olduğu anlaşılıyor.

Sözkonusu dönemin ileri gelen Kürd dini ve millî aktörleri kendi anlam dünyalarına taban tabana zıt olan yeni rejimden ve onun icraatlarından oldukça rahatsızdırlar.

Görüşmelerde; ileride geniş katılımlı bir şurada uzlaşılmış olup silahlı bir başkaldırı şıkkı işaretlenmemiştir.

Şeyh Said'in Hizan şeyhlerine ulaştırması için Bediüzzaman'a verdiği söylenen on kadar mektup iddiası ne sözlü ne de yazılı başkaca bir delille desteklenmemiştir.

Şûra tarihinden önce 1924 Eylül'ünde Beytüşşebab İsyanı gerçekleşip 1925 Şubat'ında Pîran'daki olayda da silahlar konuşunca Şeyh Said ayaklanmanın baş aktörü konumuna gelmiştir.

Bu beklenmedik gelişmeler esnasında Van'da Kur'an dersiyle meşgul bulunan Bediüzzaman, Şeyh Said yakalandıktan sonra Van'ın çevre mahallesi de denilebilecek Çoravanis Köyü'ne, idamdan sonra da Erek Dağı'na çekilmiştir. Alıkonulacağını güçlü bir şekilde tahmin eden Nursi, dostlarının ve hemşehrilerinin ısrarla ya sınıra çekilmek veya hudud dışına çıkmak gibi tekliflerini kabul etmemiştir.

Hadise'yi lehte-aleyhte değerlendiren yazarların öznel yargılarını bir tarafa korsak;

Şeyh Said Ayaklanması'nın ağır ve trajik sonuçlarına son derece üzülen Bediüzzaman'ın hadiseye katılmadığı için duyduğu herhangi bir pişmanlığı yoktur. Yalnız; Anadolu'da sürgünde iken kendilerini ziyarete gelenlere;

"Ben, Şeyh Said'in hayfini (öcünü), almışım! (Risaleleri kast ederek) Belki biliyorsunuz nasıl aldığımı..." Demiştir..

Burada; yaşamı boyunca hürriyet sevdalısı kalmış, zulme ve zalime karşı durmuş Bediüzzaman'ın, silahlı isyanlara başvurmamasının sebepleri üzerinde durmak gerekecek...

Ramazan Bayramınızı kutlar; sağlık, barış, huzur dolu yarınlar dilerim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi