Belçika’daki örgütler:Paylan'ı ve HDP'lileri savunmak için demokratik güçleri dayanışmaya davet ediyoruz

Belçika’daki örgütler:Paylan'ı ve HDP'lileri savunmak için demokratik güçleri dayanışmaya davet ediyoruz
Belçika'daki Süryani, Asuri, Ermeni, Ezidi kurumları, Belçika'da Soykırım Anıtına ve Paylan'a yönelik saldırılara ilişkin açıklama yaptı.

Brüksel’de Ixelles Belediyesi'nin Henri Michaux meydanındaki Soykırım Anıtı, Ermeni Soykırımından iki gün sonra saldırıya uğradı. 24 Nisan’da yapılan anmadan sonra Anıtın üzerine kırmızı boyayla MHP bayrağındaki üç hilal çizildi. Saldırganlar, ayrıca "F. Paylan" şeklinde bir küfür yazdı. Türkiye çıkışlı demokratik kuruluş ve dernekler, "Brüksel'deki Ermeni soykırım kurbanlarına adanmış anıtın kirletilmesinden Türkiye yönetimi sorumludur" diyerek bu suçu işleyenlerin bir an önce ortaya çıkartılması ve bağlantılarının deşifre edilmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye çıkışlı demokratik kuruluş ve dernekler olan; Avrupa Süryaniler Birliği (Union Syriaque en Europe) Belçika Asuri Enstitüsü (Institut Assyrien de Belgique), Belçika Demokrat Ermeniler Derneği (Association des Arméniens Démocrates de Belgique) Belçika Ezidi Evi (Maison des Yézidis) Brüksel Halkevi (Maison du Peuple de Bruxelles) Brüksel Kürt Enstitüsü (Institut kurde de Bruxelles)  Güneş Atölyeleri (Ateliers du Soleil) ve İnfo-Türk yaptıkları ortak açıklama saldırıyı kınadılar. Yapılan açıklamada HDP Milletvekili Garo Paylan için dayanışma çağrısında bulunuldu. Açıklamada Paylan’a karşı yapılan saldırı hedef göstermeye yönelik olduğu belirtildi

PAYLAN HEDEF GÖSTERİLDİ

Türkiye çıkışlı demokratik kuruluş ve derneklerin yaptığı açıklama şöyle:

İngilizce küfür kelimesiyle birleştirilen isim, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 24 Nisan vesilesiyle Ermeni Soykırımı'nın tanınması için bir önerge veren Ermeni milletvekili Garo Paylan'a söylenmektedir.  Atılan imza ve iletilen mesaj, saldırıyı yapanların politik kimliğini ve amaçlarını ortaya koyuyor.

Önceki yıllarda da benzer önergeler veren ve bu nedenle nefret söylemlerine hedef olan Paylan'a bu defa doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamuoyuna hitaben yaptığı konuşmada "alçak, müptezel, hain" gibi küfürler eşliğinde bir linç kampanyası başlattı. Irkçı faşist MHP'nin lideri Devlet Bahçeli, onun çizgisinde ayrı partiler kuran Meral Akşener ve Ümit Özdağ, kin ve nefret söyleminde birbirleriyle yarıştılar.

HDP’NİN SEÇİMLERE KATILMASINI ENGELLEMEK İSTİYOR

Türkiye Ermenilerinin TBMM'deki biricik ve onurlu temsilcisi Garo Paylan, bundan 15 yıl önce ırkçı faşist bir cinayete kurban edilen Ermeni gazeteci Hrant Dink gibi hedefleniyor. Mensup olduğu HDP (Halkların Demokrasi Partisi) de önümüzdeki seçimlere katılmasını engellemek için kapatılmak isteniyor ve tüm etkili isimleri tutuklanma riskiyle karşı karşıya bulunuyor.

Ermeni, Asuri-Süryani, Pontos-Rum ve Dersim Soykırımlarının inkarından geri adım atmamak için bütün Türkiye toplumunu daha fazla Ermeni ve Hristiyan düşmanlığına, onun yanı sıra Kürt ve Alevi düşmanlığına, daha keskin nefrete, daha utanmaz yalan ve daha arsız saldırganlığa seferber eden milliyetçi-muhafazakar ve devletçi partiler, aralarındaki bütün didişmeye rağmen bu konularda tek ses oluyor ve hepsi Bozkurt sembolünde birleşiyorlar.

Geçtiğimiz 24 Nisan günü bir resmi ziyaret için Uruguay'da bulunan Türk Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu orada kendisini protesto eden Ermeni göstericilere arsızca sırıtarak eliyle Bozkurt işaretini yapmıştı. Bu, Holokost anmasındaki Yahudilere bir Alman Dışişleri Bakanı'nın sırıtarak Nazi işareti yapmasından farklı değildir. Azerbaycan yönetiminin de destek beyan ettiği bu tavır, her iki devletin ırkçı saldırganlığı körüklemede beraber olduklarını gösteriyor.

‘ERMENİSTAN'A YÖNELİK DIŞ SİYASETİN ÖZÜNÜ’

Bir başka ırkçı faşist politikacı olan Ümit Özdağ da, Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkileri "normalleştirme" siyasetine atfen, açılacak olursa iki ülke arasındaki kapıya "Talat Paşa Kapısı" adının verilmesini önermiş bulunuyor. Bu da Paylan'ın kamusal alanlardan soykırım suçlularının isimlerini kaldırma önerisine yapılan bir misillemedir, Ermenistan'a yönelik dış siyasetin özünü de çok iyi ortaya koymaktadır. 107 yıl önce soykırımı gerçekleştirmesinin ardından "Ermeni meselesi bitmiştir" diyen Talat Paşa gibi, iki yıl önce Erdoğan'la ortaklaşa Karabağ Savaşı'nı yürüten Azerbaycan lideri Aliyev de "Karabağ meselesi bitmiştir" diyor. Bu durum Karabağ'ın güvenli bir statüye kavuşturulmasının yeni bir soykırımı önleme bağlamında ne kadar elzem olduğunu da hatırlatıyor.

AİHM’İN KAVALA LEHİNE KARARINI HİÇE SAYDI

Aynı günlerde Türk yargısının insan hakları savunucusu Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kesmesi de dikkat çekicidir. Politik talimatla alındığı aşikar olan o karar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Kavala lehine kararını hiçe saydığı gibi, bundan böyle muhalifleri ezmede daha fütursuz davranılacağını da açıkça ilan ediyor.

TÜRK DEVLETİNİN İNSAN HAKLARI İHLALLERİNE VE DIŞ SALDIRGANLIKLARINA SESSİZ KALINMASINI UTANÇ VERİCİ

Öte yandan Irak Kürdistan Federe Devleti ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim alanları da Türkiye'nin fiili saldırganlığıyla karşı karşıya bulunuyor. Bütün bunlar Ukrayna Savaşı'nın başlangıcından beri Avrupa hükümetleri ve AB kurumları tarafından yine sırtı sıvazlanmaya başlanan Erdoğan'ın içte ve dışta daha cüretkar hale gelmesinin sonucudur.

Bizler bu gerçeklere Avrupalı politikacıların dikkatini özellikle çekmek istiyor ve sırf NATO için stratejik konumundan dolayı Türk devletinin insan hakları ihlallerine ve dış saldırganlıklarına sessiz kalınmasını utanç verici buluyoruz.

107 yıldır tarihsel suçlarıyla yüzleşmekten kaçınan Türk Devleti, dünyada 30'dan fazla ülke parlamentosunun tanıdığı 1915 Soykırımı'nı inkar konusunda son dönem en arsız tavırları sergilemekten çekinmez oldu. Bu yönelim, başta Garo Paylan olmak üzere Türkiye Ermenilerini terörize etmenin yanında, diaspora Ermenilerini ve adalet arayışındaki diğer toplulukları da tehdit ve sindirme amacı güdüyor.

‘TÜRKİYE YÖNETİMİ SORUMLUDUR’

Ancak Hrant Dink cinayeti nasıl ki güdülen amacın tersine hizmet ettiyse bundan sonraki muhtemel saldırıların işlevi de farklı olmayacak, korkutulmaya çalışılan Ermeni toplumu ve diğer mağdur toplumlar daha da kararlı şekilde mücadeleyi yükseltecektir. Merkezi bir politikanın yansımaları olan diğer olgular gibi Brüksel'deki Ermeni soykırım kurbanlarına adanmış anıtın kirletilmesinden de Türkiye yönetimi sorumludur. Bu suçu işleyenlerin bir an önce ortaya çıkartılması ve bağlantılarının deşifre edilmesi gerekir.

Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Belçika'da da gerçekleştirilen ve hedef kuruluşları ateşe verme gibi türleri de yaşanmış olan bu saldırılar, Avrupa hükümetleri ve AB kurumları tarafından kararlılıkla mahkum edilmeli, soykırım inkarcılığının ürettiği nefret suçlarına karşı hukuki  önlemler alınmalı, 1915 soykırımı Belçika'da kabul edilmiş olan inkarcılık karşıtı yasa kapsamına dahil edilmeli, üç hilal ve bozkurt sembollerini kullanan yapılar, onların türevleri ve iktidar partisinin Osmanlı Ocakları isimli paramiliter güçleri yasaklanmalı, illegal faaliyetleri de sıkı gözetim altına alınmalıdır.

HDP VE PAYLAN İÇİN DAYANIŞMA ÇAĞRISI

Bizler Türk devletinin çeşitli biçimlerde mağdur ettiği topluluklar olarak, aramızda tam bir dayanışmayla, bu tip saldırılar karşısında yek vücut olduğumuzu ilan ediyor, halkları birbirine karşı getirmeye çalışan Türk egemenlerini lanetliyor, onların hedefindeki Garo Paylan'ı ve HDP'lileri savunmak için tüm demokratik güçleri dayanışmaya davet ediyoruz.

Avrupa Süryaniler Birliği - Union Syriaque en Europe

Belçika Asuri Enstitüsü- Institut Assyrien de Belgique

Belçika Demokrat Ermeniler Derneği - Association des Arméniens Démocrates de Belgique

Belçika Ezidi Evi - Maison des Yézidis

Brüksel Halkevi - Maison du Peuple de Bruxelles

Brüksel Kürt Enstitüsü - Institut kurde de Bruxelles

Güneş Atölyeleri - Ateliers du Soleil

İnfo-Türk

Öne Çıkanlar