'Beni cezaevinden dayanışma çıkardı'

'Beni cezaevinden dayanışma çıkardı'
Gazeteci Ömer Çelik, aynı davadan yargılanan Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat’ın hâlâ tutuklu olması nedeniyle tahliyesine sevinemediğini söyledi.

HABER MERKEZİ - Redhack’in ele geçirdiği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’a ait e-postaları haberleştirdiği için 304 gün süren tutukluluğunun ardından ilk duruşmada tahliye olan KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı'nın (DİHA) Haber Müdürü Ömer Çelik, bu süreçte yaşadıklarını Mezopotamya Ajansı’na anlattı. Çelik, kendisiyle birlikte yargılana Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat’ın tutukluluk halinin devam etmesi nedeniyle tahliyesine sevinemediğini söyledi. Çelik, tutuklu gazetecilerle dayanışmanın önemine de dikkat çekerek, bu dayanışma sayesinde tahliye edildiğini belirtti.

‘DEĞİŞİM YOK ARTAN BASKI VAR’

Cezaevine girmeden önceki siyasal konjonktürde değişim olmadığını, aksine daha baskıcı bir ortam olduğu dile getiren Çelik, yargılandıkları 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonunda çok sayıda jandarma ve polisin bulunmasını da Türkiye’nin fotoğrafı olarak değerlendirdi. Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılandıklarını söyleyen Çelik, "Savcı ve mahkeme dahi bunun farkında. Fakat davanın bu şekilde görülmesine zemin hazırladılar. Gerçeklerin ortaya çıkması rahatsız etti" dedi.

Duruşmada gözaltına alınırken uğradığı işkenceyi anlatırken mahkeme heyetinin bundan rahatsız olduğunu söyleyen Çelik, "Türkiye’de böyle bir şey yokmuş gibi davranıldı. ‘Bu işin tali kısımları, esasa geçelim’ yaklaşımı vardı. Baskı ve sindirme politikasının bir yansıması, yargı da bunun yürütücüsü oldu" dedi. Kürtçe savunma yapmak istemesi üzerine Bakan Berat Albayrak’ın avukatının ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin ana dili Türkçe’dir. Kürtçe etnik bir dildir. Bu yüzden sanığa Türkçe bilip bilinmediği sorulmasını talep ediyorum’ sözlerini hatırlatan Çelik, "Bu bile savunmaya ve Kürtçeye tahammülsüzlüğün göstergelerinden biri" dedi.

‘DAYANIŞMAYI HİSSETTİK'

Tutukluluk süresince yürütülen dayanışmayı hissettiklerini dile getiren Çelik, "Mesleki dayanışmanın gösterilmesi yaşadığımız zaman açısından önemli. Bu dayanışma hem gazetecilik faaliyetine sahip çıkmanın nedeni hem de bu mesleğin onurunu korunmak istendiği içindir. Muhalif medyaya yapılanları hepimiz biliyoruz. Sayısal olarak az da olsak etki gücümüz çok fazla ve az sayıdaki muhalif damarın dayanışması önemlidir. Bizleri bu dayanışma cezaevinden çıkardı, önümüz deki süreçte diğer arkadaşlarımızı da bu dayanışma çıkaracaktır" dedi.

‘CEZAEVLERİNDEKİ İHLALLERİ YANSITACAĞIM’

Cezaevlerinde baba oğul, anne kardeş, toplumun her kesiminden insanın nedensiz bir şekilde özgürlüklerinden mahrum bırakıldığına değinen Çelik, baskı ve işkencenin 12 Eylül’ü de aştığını söyledi. Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü; "Daha iki üç hafta önce 70 yaşındaki karı koca tutuklandı. Bu bile Türkiye’nin ne halde olduğunun göstergesidir. Ben de tutuklu iken bu haberleri yer yer haberleştirdim ve etkili de oldu. Cezaevlerindeki baskı giderek artmış durumda. İnsan hakları örgütlerinin yanı sıra özellikle de oradaki durumu yansıtmak adına basına önemli görevler düşüyor. Ben de bundan sonra cezaevlerindeki baskı ve hak ihlallerine sonra daha fazla hassasiyet göstereceğim."

‘SEVİNEMEDİM ÇÜNKÜ TUNCA VE MAHİR TUTUKLU’

Kendisiyle aynı dosyadan yargılanan Tunca Öğreten ve Mahir Kanaat’ın tutuklu olmasından dolayı kendi tahliyesine sevinemediğini ifade eden Çelik, şunları söyledi: "Hukuk işletilseydi bu dava olmazdı. Hukuk bir bütün işletilseydi Tunca ve Mahir şuan özgür olurdu. Hukuk işletilseydi gazetecilik yargılanmazdı. Başta size, bana olmak üzere tüm gazetecilere ve tüm muhalif kesimlere düşen temel görev iktidarın hukuksuzluklarına itiraz etmek ve her yeri özgürlük alanına çevirmektir. Mesleğimizi zor şartlarda yerine getiriyoruz. Halka olan inancımızdan, gazeteciliğe ve hakikate olan inancımızdan bu topluma olan sorumluluk bilincinden kaynaklı mesleğimizi yapmaya çalıştık. Bir ikbal veya ekonomi için değil, topluma olan sorumluluk bilinci ile mesleğimizi yapmaya çalıştık ve yapmaya da devam edeceğiz. Bu baskıları yapanlara cesareti biz de verdik. Eğer biz birlik olabilseydik bu güce kavuşamazlardı. Kimliksel ayrılıkları bir kenara bırakıp mesleki ilkelerde birlik olup baskıları yapanlara itirazın sesini yükseltmeliyiz. Aksi durumda yaşanan baskıların artmasına biz gazeteciler sebep olmuş olacağız."

Öne Çıkanlar