Büyükada Davası'nda karar çıkmadı

Büyükada Davası'nda karar çıkmadı
Mahkeme sonraki duruşmayı 3 Nisan'a erteledi.

Kamuoyunda Büyükada Davası olarak bilinen, 11 hak savunucusunun yargılandığı davanın duruşması Çağlayan'daki İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. 

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı ve eski Direktörü Taner Kılıç'ın "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla, insan hakları savunucuları Nejat Taştan, Veli Acu, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran'ın da "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan yine 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep edilmişti. Diğer hak savunucuları İlknur Üstün, Ali Gharavi, Peter Frank Steudtner, Nalan Erkem ve Muhammed Şeyhmus Özbek içinse "terör örgütlerine yardım yapıldığına dair" delil olmadığı gerekçesiyle beraatları istenmişti. 

Savunmaların uzaması nedeniyle davada karar çıkmadı. Mahkeme sonraki duruşmayı 3 Nisan'a erteledi.

Savcılık kasım ayındaki mütalaasında, Taner Kılıç’ın "terör örgütüne üye olma" suçundan; İdil Eser, Özlem Dalkıran, Günal Kurşun, Veli Acu ve Nejat Taştan’ın ise "terör örgütlerine yardım etme" suçundan mahkum edilmesini istedi. Savcı, Nalan Erkem, İlknur Üstün, Şeyhmus Özbekli, Ali Gharavi ve Peter Steudtner’ın ise tahliyesini istemişti.

Duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması düzenlendi. Tutuksuz yargılanan hak savunucularının yanı sıra Türkiye ve Avrupa’dan insan hakları örgütlerinin temsilcileri, milletvekilleri ve çok sayıda kişi de açıklamaya katıldı. Türkçe ve İngilizce "Hak savunucuları için adalet" pankartının açıldığı açıklamada Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Yurttaşlık Derneği ile Kadın Koalisyonu’nu adına ortak metin okundu.

BEŞ KEZ SAVCI DEĞİŞTİ

Açıklamada, "Aslında hiç açılmaması gereken Büyükada davası, avukatların ve sanık konumuna düşürülen insan hakları savunucularının iki yılı aşkın bir süre boyunca asılsız iddiaları çürüten delilleri dava dosyasına taşımakla geçti. Bu süre içersinde beş kez savcı değişti. Savcılığın bu süreç içerisinde dava dosyasına iddianamede yer alan suçlamalar bakımından lehte ve aleyhte herhangi bir kanıt eklemediğine şahit olduk. Böyle bir çabanın gösterilmemesinin yanı sıra, savcılığın 27 Kasım 2019 tarihinde yapılan duruşmada sunduğu mütalaa ile dosyada yer alan ve iddianamede öne sürülen iddiaları çürüten delillerin de hiçbir biçimde değerlendirilmediğini gördük. Büyükada davasının iddianamesinde delil olarak ortaya konulan her şeyin kovuşturma sürecinde çürütülmüş olmasına rağmen savcılık makamının bunları yok varsayan bir mütalaa hazırlaması hukuku görmezden gelmektir. Eğer davada ileri sürülen deliller değerlendirilmeyecek ise iddianamede yer alan suçlamalar o zaman kovuşturma süreçlerine niye ihtiyaç duyulmaktadır? Hukuk insanlarının keyfi davranışlardan kaçınarak meslek etiğine uygun davranma yükümlülüğü, bu tür davalarda varlığını daha da ağır hissettirmektedir. Mahkemeyi, mütalaanın açık ve fahiş hatalarını dikkate alarak bu davada yargılanmakta olan tüm insan hakları savunucularını beraat ettirme yönünde karar vermeye davet ediyoruz. Türkiye’de insan hakları savunuculuğu suç olmaktan çıkarılmalıdır" denildi.

Açıklamanın ardından grup duruşmaya katılmak üzere adliye binasına geçti.

DAVAYI TAKİP ETMEYE GELEN HEYET VE BASIN İÇERİ ALINMADI

Çağlayan'da bulunan İstanbul 35'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davayı, Uluslararası Af Örgütü üst düzey yöneticileri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Ahmet Şık, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Barış Akademisyenleri, Barış Vakfı yöneticileri ve çok sayıda gazeteci izlemek istedi. Ancak salonda yer olmadığı gerekçesiyle davayı takip etmek için gelen birçok heyet ve gazeteci içeri alınmadı.

Kimlik tespitinin ardından duruşma Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç'ın savunmasıyla başladı. Hiç ByLock kullanmadığını belirten Kılıç, "Hakkımdaki ByLock tespitinde yanlışlık olduğunu tüm ifadelerimde belirttim. Yanlışlık veya kumpas olduğunu düşünüyorum. İddiayı tamamen çürüten 4 ayrı uzman görüşünü dosyaya sunduk" dedi.

Taner Kılıç'ın savunmasını "fazla detaylı" bulan mahkeme başkanı, kısaltmasını istedi.

Kılıç, telefonun gözaltında iken açılıp kullanıldığını belirterek, "Zehirli ağacın zehirli meyveleri benim gibi insanları etkilemeye devam etmektedir" dedi.

Savunmasına devam eden Kılıç, dosyasındaki ByLock iddiasıyla ilgili uzman bilirkişi Koray Peksayar'ın uzmanlığı ve yetkinliği, Peksayar'ın ifadesi ve hazırladığı raporlarla ilgili bilgi verdi.

Kılıç beyanlarına şöyle devam etti:

"Koray bey raporlarında ByLock teknik incelemelerindeki yanlışları göstermiştir. ByLock kullanılan telefonlarda program silinip telefon fabrika ayarlarına geri döndürülse bile iz kalmaktadır. Benim telefonumda teknik incelemede ByLock kullanımına dair bir iz veya ibare bulunamamıştır. Dosyama gelen rapor ile MİT'in ByLock teknik raporu çelişiyor. Koray Peksayar'ın duruşmada verdiği ifadede Mor Beyin programı ve hazırlayan kişilerin isimlerini vermiş. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ertesi gün durumu kabul eden açıklama yapmıştır. Dosyama sunulan bilirkişi raporuna göre evimden gözaltına alındıktan sonra, teslim alınan telefonum açılarak kullanılmış. Ayrıca bilirkişi, telefonumda ByLock kurulup kaldırılmadığı ve telefonumun fabrika ayarlarına dönmediğini de belirtiyor. Zehirli ağacın zehirli meyveleri benim gibi insanları etkilemeye devam etmektedir."

'NAMAZ PROGRAMI NEDENİYLE DAHİL OLDUM'

Kılıç, Koray Peksayar ve Mor Beyin programı ve bilirkişi raporlarına dayanarak, telefonundaki namaz ve kıble programları nedeniyle ByLock kumpasına dahil olduğunu teknik detaylarıyla aktardı.

Tüm ByLock suçlamalarının yanlış olmadığını, sadece aralarında yanlış tespitler olduğunu dile getiren Kılıç, "Bilirkişi raporlarıyla ByLock suçlamasından beraat alan oldu. Ben de beraat talep ediyorum" dedi.

SUÇUN ŞAHSİLİĞİ NEREDE KALDI?

Kılıç savunmasında Bank Asya’ya ilişkin de konuştu."Terör örgütü üyesi olma" suçlamasına delil olarak Bank Asya'ya para yatırılması olarak gösterildiğini belirten Kılıç, "2014'de Bank Asya'ya para yatırma kampanyasında tam tersi olarak paramı çektim. Bank Asya hesabımda otomatik ödemeler, havale, para çekme gibi olağan banka işlem hareketleri dışında bir şey yoktur. Bankacılık operasyonu açısından incelenmesini ve raporlanmasını istedim ama kabul edilmedi. Hakkımdaki suçlamalara bir diğer delil ise kız kardeşimin Mehmet Tanış ile evli olması. Kız kardeşim 30 yıllık evli, eniştemin 30 yıl sonra terör örgütü üyesi şüphesi olacağını bilip kardeşimi uyarmam mı gerekiyordu? Suçun şahsiliği nerede kaldı? Büyükada davası dosyasına son gün dahil edildim, savcı 'Böyle bir toplantı olduğunu biliyor muydun?' diye sordu. Ben de ‘evet’ dedim. Zaten insan hakları çevrelerinin bildiği bir toplantıydı. Bana nereden biliyorsun diye bile sorulmadı. Büyükada toplantısının suç teşkil eden bir durumu olmadığı çok aşikardır. Biz insan hakları savunucuları toplumsal ahlakı yüksek, saygın insanlarız. Bu davayla bizi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Beraatımı talep ediyorum" dedi.

'İBRAHİM KALIN'A DA DAVA AÇILMALI'

Taner Kılıç'ın ardından savunma yapan Günal Kurşun, "Taner Kılıç'a katılıyorum. Biz saygın insanlarız, menfaat beklemeden hepimiz insanlığa hizmet için çalışırız. Bu dava ile bizim saygınlığımız yok edilmek istendi" dedi.

Kurşun, gözaltında kaldıkları 13 gün boyunca yaşadıkları eziyet ve ayrımcılığı hatırlatarak, dava sürecinde gerekli araştırmaların yapılmadığını söyledi. Kurşun, "Bu davanın kamuoyunda bilinen ismi Büyükada, ama ilk duruşma dışında Büyükada toplantısı hakkında konuşulmadı. Son 10-15 senede yaptığımız bütün işlerin didiklendiği, insan hakları savunucularının ve insan haklarının yargılandığı bir davaya dönüştü. Telefonumda kayıtlı 4 bin numara arasında sadece bir kişide ByLock kullanımı çıkıyor. O da bizim eğitimlere katılan ve eğitim saati konuştuğum polis memuru. Bence sadece bu bile benim ne kadar temiz olduğumu gösteriyor. Cemaatin gazetesinde yazı yazmak eşittir FETÖ üyesi olmak anlamına getirildi. Bu yanlıştır, o zaman İbrahim Kalın'a da dava açılmalı. Ben ceza hukuku hocasıyım. Benim yazılarımda kimseye en ufak bir hakaret yok. Olsaydı Sayın Cumhurbaşkanı dava açmış olurdu zaten" diye belirtti. 

'FARKLI ÖRGÜTLERE AYNI ANDA NASIL ÜYE OLUNUR?'

Daha önce Adana'da yargılandığı FETÖ davasında beraat ettiğini hatırlatan Kurşun, "Ama şimdi yine gazeteden aldığım telifler nedeniyle suçlanıyorum. Savcılık örgüte yardımdan cezalandırılmamı istiyor. Fakat bırakın delili, ne iddianamede ne de mütalaada bir tek emare bile yok. FETÖ, PKK-KCK, DHKP-C terör örgütlerine üyelikle suçlanıyoruz. Mahkemenize sormak isterim. İdeolojik olarak birbirinden büyük farklılık gösteren bu örgütlere aynı anda üyelik nasıl mümkün olabilir?" diye sordu. 

Kurşun, kendisiyle birlikte tüm diğer hak savunucularının da beraatını talep ederek savunmasını bitirdi. Mahkeme başkanı, "Onlar kendi savunmalarını yaparlar" diye uyardı.

'HERKES ZARLARIN HİLELİ OLDUĞUNU BİLİYOR'

Ardından İnsan Hakları Gündemi Derneği ve Uluslararası Af Örgütü üyesi Veli Acu savunmasına başladı. Acu savunmasına Leonard Cohen'in "Herkes biliyor geminin su aldığını, herkes biliyor. Kaptanın yalan söylediğini ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu" sözleriyle başladı. Tek kimliğinin insan hakları savunuculuğu olduğunu söyleyen Acu, "İyi niyetli eylemlerimiz burada yargılanıyor. Biz insanları savunduğumuz için yargılanıyoruz" diyerek beraatını talep etti.

'BİR ÇOK YOL KAT ETTİK'

Beş dakikalık aranın ardından Avrupa Kadın Lobisi’nin Türkiye Koordinatörü ve Kadın Koalisyonu Koordinatörü İlknur Üstün savunmasına başladı. Üstün, "Kadın hakları ve insan hakları için çalışıyorum. Ben birçok insanla çalıştım ve çalışıyorum ve iyi ki çalışmışım. Bu çalışmalarım sayesinde ülkemizde çok yol kat ettik. Dünyaya örnek olan İstanbul Sözleşmesi bizim sayemizde kabul edildi. Hakkımda savcının mütalaada istediği beraat talebini yerinde görüyorum ve beraatımı talep ediyorum" dedi.

'MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİM'

Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği ve Eşit Haklar için İzleme Derneği üyesi Nejat Taştan savunmasına, "Biz suçlu olduğumuz için sizin karşınızda değiliz" diyerek başladı. Davanın Türkiye'de insan hakları savunucuları ve sivil topluma gözdağı vermek için açıldığını ifade eden Taştan, "Biz gözaltındayken medyada yer alan karalama kampanyalarının hepsi bu dosyanın içinde var. İnsan hakları için mücadeleye devam edeceğim, beraatımı talep ediyorum" dedi.

'HİÇBİR SUÇ İŞLEMEDİM'

Hak İnisiyatifi üyesi Şeyhmus Özbekli ise savunmasında savcının mütalaasına katıldığını belirterek, "Ancak katılmadığım husus suç işlediğimin sabit olmaması nedeniyle beraat talebidir. Ben hiçbir suç işlemedim, beraatımı talep ediyorum" ifadelerini kullandı.

'HAK SAVUNUCULARI ÖZEL OLARAK KULLANILMALI'

Hak savunucularının savunmalarını tamamlanmasının ardından İlknur Üstün’ün avukatı Oya Aydın söz aldı. Aydın, "Kimse dokunulmaz değildir ancak Anayasanın 90'ıncı maddesi gereği BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Sözleşmesi’ne göre bu yargılama yapılmalıdır. Bu kişiler devlet düşmanı, politik muhalif olarak damgalanamaz. Bu insanlar ilk gözaltına alındığında suçsuz oldukları biliniyordu. Bu davada derhal beraat verilmezse AİHS 18'inci maddesi ihlal edilmiş olacaktır. Türkiye demokrasi ve hukukun üstünlüğünden bir adım daha uzaklaşmış olacaktır. İnsan hakları savunucularının özel olarak korunması gerektiğini kararınızda belirterek beraat kararı vermenizi talep ediyorum" diye konuştu. 

'BİRİSİ İLE AKRABA OLMAK NASIL SUÇ OLUR?'

Ardından Taner Kılıç’ın avukatı Murat Dinçer savunma yaptı. Müvekkilinin bu dosyayla bir ilişkisinin olmadığını belirten Dinçer, "İzmir 16'ncı Ağır Ceza Mahkemesi dosyanın zayıf olduğunu gördü ve bu dosya zayıf olunca Taner sadece bu insanları tanıdığı ve toplantıyı bildiği için bu davalar birleştirildi. Dosyada ByLock olmadığına dair 4 ayrı rapor olmasına rağmen savcı tarafından mütalaada iddiaların sürdürülmesi kabul edilemez. Taner Kılıç’ın kız kardeşinin eşinin Mehmet Kamış’ın dosyada olmasının hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Birisi ile akraba olmak nasıl suç olabilir. 30 yıl önce yapılan bir evlilik neye dayanılarak hiçbir suç ile bağdaştırılmadan dosyaya konulmuştur" diye sordu. 

Savunmaların ardından duruşmaya ara verildi. Aranın ardından duruşmaya gelmeyen sanıkların ifadeleri avukatlarından dinlenecek.

 Aranın ardından sanık Taner Kılıç'ın müdafi avukatı Eda Bekçi söz aldı.

Meslektaşlarının söylediklerini tekrar etmek istemediğini ifade eden Bekçi, "Fakat duruşma salonunda olamayıp burada olanları takip edenler için bir kaç şey ekleyeceğim. İnsanların bu davaya ilgisinin nedeni müvekkilimin Uluslararası Af Örgütü'nün başkanlığını yapmış olmasıdır. Aynı zamanda saygı duyulan bir avukat olmasıdır. Birçok uluslararası kurum ile birlikte uluslararası sivil toplum örgütleri de bu nedenle davayı takip etmektedir. İddialara karşı müvekkilim Taner Kılıç ve meslektaşım avukat Murat Dinçer'in beyanlarına katılıyorum. Uluslararası Af Örgütü'nün insan hakları raporları dünyanın her yerinde mahkeme salonlarında delil olarak kullanılıyor. Böyle prestijli bir kurumun yönetimindeki bir kişinin adının terörle anılması inanılmaz bir durumdur. Taner Kılıç bu zamana kadar şiddete dayalı hiçbir yapılanmayı desteklememiştir. Dosyada mevcut olan deliller hukuki bir anlam ifade etmemektedir, fiyaskodur. Müvekkilim Taner Kılıç'ın beraatını talep ediyorum" dedi.

Ardından söz alan Taner Kılıç'ın müdafi avukatları da Kılıç'ın beraatını istedi.

'İDDİANAMEYE KARŞI ÇIKIYORUM'

Günal Kurşun müdafi avukatı Hülya Gülbahar, yapılan toplantının gizli olmadığına dikkat çekerek, "Toplantının başından sonuna kadar orada bulunan tercümanlar toplantının içeriğinde hiçbir suç unsurunun bulunmadığını söylediler. Toplantı sırasında odaya otel çalışanlarının girip çıktığı ve servis yaptıklarının belirlenmesi için kamera kayıtlarının getirilmesi talebimiz mahkeme tarafından reddedildi. Günal Kurşun daha önce üyelik ve örgüte yardım etme suçlarından beraat etmiştir. Kural gereği bir kişi yargılandığı ve beraat ettiği bir suçtan dolayı tekrar yargılanamaz. Derhal beraat ettirilmesi gerekmektedir. AİHM tarafından Osman Kavala hakkında verilen kararda belirtilen sivil toplum örgütlerinin ve muhaliflerin sindirilmesi amacıyla yapılan yargılamanın bir benzerini bu davada görüyoruz. Açık ve net bir şekilde somut deliller ortaya konmadan savcıların siyasi görüşlerini yansıtan bu iddianameye karşı çıkıyorum. Müvekkillerim Günal Kurşun ve Veli Acu'nun beraatlerini talep ediyorum" ifadelerini kullandı.

Avukat savunmalarının ardından duruşmaya katılmayan sanıkların savunmalarını müdafi avukatları tarafından yapıldı.

Savunmaların uzaması nedeniyle mahkeme heyeti davayı 3 Nisan'a erteledi.

Öne Çıkanlar