Biat yarışı

Makûs talihe boyun eğmiş kitle, o talihi o talihe ayak uydurarak değiştirebileceğini umuyor sadece…

Şaibeli referandum sonrasında manzara-ı umumiye, referandum öncesindeki canlılıktan, toplu itirazdan, mücadele ruhundan uzak. Şaşılacak bir şey değil.

Görünen o ki seçim ve siyaset yorgunu Türkiye alışmak, ayak uydurmak ve başına geleni kabullenmenin yollarını arıyor.

Devlet partileri CHP/MHP zaten bu yolun yolcuları. Siz bakmayın CHP’nin AYM/AİHM çıkışlarına. Gayet iyi biliyorlar ki bu yargı organlarının şaibeye şaibe deme yetkileri yok.

Yegâne dayanak AGİT gözlemcilerinin beklenen raporunda seçim kampanyasının ve referandumun eşit ve özgür olmadığını belirtmesi ki bu dahi oylamanın yenilenmesi veya referandum sonucunun gayrimeşru ilan edilmesi için yeterli değil. 

Demirtaş’ın geçen gün hapishaneden yolladığı "demokratik çözümler adına yeni ittifaklara açık olacağız" mesajı ile ne kastettiği zamanla ortaya çıkacak.

HDP’nin yeni rejimin ademimerkeziyete cevaz verecek bir başkanlık olmadığını, ara ara işitilen münferit beyanlar dışında, bildiği açık. Dolayısıyla ittifakta AKP olamayacağı açık.

Hayır cephesi "Erdoğan’a hayır" cephesinden ibaret olduğuna göre ittifak ne amaçla ve kimlerle yapılabilir? Belli değil.

Misalen, hayır diyenleri bir asgarî müşterek olarak AB üyeliği hedefi etrafında bir ittifaka davet etmek geliyor mu kimsenin aklına? AKP AB çalışmalarından vazgeçtiği 2006’dan bu yana geriye kalan siyaset dünyasından - buna maalesef HDP de dâhil, sürece güçlü ve ısrarlı destek veren oldu mu? Geçelim…

Diğer yanda siyasetin karanlık mühendisleri devrede.

17 Nisan’dan itibaren başladılar Gül, Akşener, Türk, Kılıçdaroğlu, yine Gül diye davul çalmaya.

2019 senaryoları manşetlerden inmiyor. Hiçbir olasılığı olmayan yeni anayasadan mı bahseden istersin, siyasetin yeniden şekillenmekte olduğunu muştulayandan mı, rejimin artık inişe geçtiğini serdedenden mi?

Oysa Osman Baydemir’in dediği gibi "2019’u bugünden konuşmak hileye razı olmaktır, yüzde 49’a büyük haksızlıktır". Ekleyelim: Ayrıca dayatılan sistemi de meşrulaştırmaktır.

2019’a hazırlık yapanların esas sefaleti mühendisliklerinin rejimi kabullenerek meşrulaştırıyor olmasında.

MHP kökenli Akşener’in de dediği gibi "Meşruiyet tartışmalarının bitmediği, hukuk sürecinin devam ettiği bir dönemde bu sonucu kabul edip, meşrulaştırma tavrını çok yadırgadım".

Mühendislik,"neden bu uçuruma yuvarlandık, neden bu ülke faşizmi seçti" sorularını sormamak için çok konforlu.

Ve öyle görünüyor ki, seslerinin kesilmesi Allah’ın emri olan CHP/MHP’li birkaç itirazcı dışında bu sorular sorulmayacak. Türkiye nursuz ufuklara yelken açacak…

Siyaset mühendisliğinin sefaleti bununla da bitmiyor.

Yine, hep, daima ve ancak "başkan seçerek" sorunların halledilebileceği inancını unutmamak lâzım.

Meşhur fıkradır, Ankara’nın o obez havameydanında "başkan" diye bağırdığınızda kırk kişi döner bakar.

Türkiye 21. yüzyılda hâlâ işleri "baştan aşağıya doğru" yapmak ezberini sayıklayan bir ülke.

Ezberi bozmak ne kelime, ezberin en tepe noktasına vasıl olduğunun farkında değil.

Oysa Başkandan başka başkan bile kalmadı Türkiye’de…

İş dünyası ya da diğer adıyla reel sektör reelin peşinde. Realiteye ayak uydurma peşinde, ne de olsa işin ucunda ciddî maddî riskler var.

Devletinin burjuvazisinin itiraz edecek, itirazını siyasete tahvil edecek mecali mi var? Yuvarlak, zülf-i yâre dokunmayan "laik ve modern Türkiye" lakırdıları dışında. 

Bir diğer sivil grup ise dışarıda rejimi pazarlıyor. O kadar kusur kadı kızında bile olur demeye getiriyor…

Kimisi Batı’da 15 Temmuz/16 Nisan sonrasının parlak olabileceği üzerine "bilimsel" konferanslar düzenliyor…

Kimisi Batı gazetelerinde o kadar da kötü değil durum, gümrük birliği ile devam edelim aman yatırımdan vazgeçmeyin çağrısında bulunuyor…

Bunların aralarında; yeni rejimin Türkiye’nin kendisi, bölge, Avrupa ve Batı için bir kâbus niteliği taşıdığı, neden ve nasıl buralara gelindiği, bu kâbustan nasıl uyanılabileceği konularında düşünen, soru soran pek yok.

Makûs talihe boyun eğmiş kitle, o talihi o talihe ayak uydurarak değiştirebileceğini umuyor sadece…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Aktar Arşivi