Bilal Erdoğan: Batı medeniyetinin de bir yerde düşüşe geçeceğini biliyoruz

Okçuluğun bizim milli sporumuz olduğunu düşünüyorsak mesela, ilk işimiz uluslararası müsabakalarda okçuluk dalında altın ya da gümüşü kimseye kaptırmayalım, öyle değil mi?

Eser KARAKAŞ / EKONOMİ POLİTİK


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, Okçuluk sporu ile ilgili bir faaliyet esnasında bir de konuşma yapıyor ve şöyle bir ifade kullanıyor: "‘Batı bizi ezdi’ diye düşünmemeliyiz. Kafamızdaki komplekslerden sıyrılmalıyız. Batı medeniyetinin de bir yerde düşüşe geçeceğini biliyoruz" dedi.

Gerçekten ilginç ve önemli bir konuşma.

Bu ifadenin önemi sadece Bilal Erdoğan’ın Cumhurbaşkanının oğlu olmasından değil, bizim toplumda son senelerde azımsanmayacak bir yaygınlığı, toplumsal dayanağı olmasından da kaynaklanıyor.

Bu ifadenin doğruluğu ya da yanlışlığı kanımca çok da önemli değil, zaten böyle bir tarihsel-iktisadi öngörü için bugünden doğru ya da yanlış demek de çok anlamlı olmayabilir.

Bu ifadede, her gün bu formülasyondan çok daha düzeysizlerine de tanıklık ediyoruz, beni rahatsız eden temel mesele bu çerçevenin belirli bir tarihsel, iktisadi, toplumsal analize dayalı olmasından ziyade isteksel düşüncenin (wishful thinking), temennilerin, "nasıl olması istendiğinin" çok belirgin bir biçimde ön plana çıkması, çıkarılması.

Bilal Erdoğan’ın kullandığı "Batı bizi ezdi diye düşünmemeliyiz" ifadesi muhtemelen doğru bir ifade, ezmek fiili ve çağrıştırdığı şeyler biz ve batı ilişkilerinde kullanılabilir mi, ben de çok emin değilim ama gerçek olan şu ki, Ortaçağda filizlenen, temelleri atılan ve izleyen bir-iki yüzyıl içinde batıda yaşanan bazı olaylar, bazı yapılanmalar, isterseniz kapitalizm deyin, isterseniz Karl Polanyi’nin muhteşem kitabının ismi ile "Büyük dönüşüm" deyin, Batının bizden, önce sermaye birikimi ve iktisadi büyüme, daha sonra temel hak ve özgürlükler, insan hakları, hukuk devleti gibi konularda büyük bir kopuşunu da getiriyor.

Polanyi’nin, başkalarının bu döneme ilişkin analizlerine katılmayabilirsiniz, hiçbir mecburiyetiniz yok ama itirazınızı da başka bir analiz ile temellendirmek şart.

Bilal Erdoğan şöyle bir ifade de kullanıyor: "Batı medeniyetinin de bir yerde düşüşe geçeceğini biliyoruz."

Tamam, buna da bir itirazım yok ama böyle bir düşünce serdedilir iken, önce batı medeniyetinin neden yükseldiğini iyi analiz etmek, bu geriye dönük bir analiz ama çok önemli, daha da önemlisi hangi nedenlerle düşüşe geçeceğini de iyi temellendirmek gerekiyor.

Doğrudur, hiçbir medeniyet sonsuza kadar ayakta kalamaz muhtemelen ama ünlü Fransız tarihçi Fernand Braudel de, söyledikleri çok önemlidir, 18. ve 19. yüzyıllarda sanayi devrimini yaşamış ülkelerle, yaşamamışlar arasındaki fark gelecekte de kapanmayacak diyor, bunu da söylerken bir dizi analiz ile de destekliyor görüşünü.

Bilal Erdoğan’ın bu ifadeleri bana bizim muhafazakar çevrelerin batı medeniyetinin geleceğine ilişkin ifadelerinin çok ağırlıklı olarak analizlere değil temennilere, isteksel düşüncelere dayandığını bir kez daha gösteriyor.

Toplumsal bilimlerde geleceğe yönelik her öngörü azımsanmayacak ölçüde hata riski taşır, buna kuşku yok ama hata riski taşıyan öngörünün, öğenin bir analiz çıktısı olması gerektiğini de unutmayalım lütfen.

Cumhurbaşkanının da oğlu iseniz, bir resmi sıfat taşımadan resmi toplantılarda resim veriyorsanız, en azından bir danışmanlık çerçevesi oluşturmak için de bu analiz mecburiyeti çok önemli değil mi?

Bir de şu şart: Bugünden bakıldığında batının hangi kurumlarına karşı çıktığınızı da belirtmek.

Batının çerçevelediği temel insan hakları kavramına mı karşısınız ya da bugün Doğuda daha iyisini mi yapacağınızı düşünüyorsunuz?

Öyle ise hodri meydan.

İfade özgürlüğü standartlarında AİHM ya da ABD Federal Mahkeme içtihadlarının önünde görüşleriniz, önerileriniz varsa yine hodri meydan.

Özel mülkiyete dayalı bir piyasa ekonomisine mi karşısınız, ya da daha etkin işleyecek başka bir kaynak dağılım mekanizması mı buldunuz?

Öyle ise de hodri meydan.

Batının düşüşe geçeceğini söylemek hatta bu sürecin başladığını düşünmek mutlaka çok ciddi bir analiz ile çerçevelenmelidir, temenniler ile olacak iş değildir bu.

Okçuluğun bizim milli sporumuz olduğunu düşünüyorsak mesela, ilk işimiz uluslararası müsabakalarda okçuluk dalında altın ya da gümüşü kimseye kaptırmayalım, öyle değil mi?

Kimse batının kurum ve kurallar bütününü sevmek zorunda değil.

Ancak, şayet batı kurum ve kuralları düzeyinde batı karşıtlığı yapıyorsanız, birileri de bu karşıtlığın hangi ekonomik, bireysel, mevkiye dayalı rant arama mekanizmalarına tekabül edebileceğini de gündeme getirebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi