Bildirici'den, 'Sabah, Cumhuriyet ve Sözcü'yü aynı çizgide buluşturan ilan' yanıtı

Bildirici'den, 'Sabah, Cumhuriyet ve Sözcü'yü aynı çizgide buluşturan ilan' yanıtı
Bildirici, ‘Sabah, Cumhuriyet ve Sözcü’yü aynı çizgide buluşturan ilan’ başlıklı yazıyla gazetelerin internet sitelerinde yayımlanan ilanı eleştirdi.

Migros’un Kocaeli ilçesinin Çayırova ilçesinde çalışan 22 işçi, sendikalı oldukları gerekçesiyle önce ücretsiz izne çıkarıldı ardından Kod-29 ile işten çıkarıldı. İşten çıkarıldıkları günden itibaren direniş başlatan işçiler, eylemlerinin 95. günü olan 9 Nisan’da Migros’u boykot kampanyası başlattı.

Migros’ta "Migros’tan asılsız iddialara cevap" başlığı ile haber sitelerine ilan verdi. Bu ilana ilişkin "Sabah, Cumhuriyet ve Sözcü’yü aynı çizgide buluşturan ilan" başlıklı bir yazı yayımlayan Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici "Migros ve Tuncay Özilhan’ın evinin önünde yaşananlar bir ilan değil, haber konusu. Haberini yapar, işverenin görüşünü de habere koyarsınız, ondan da para almazsınız." dedi.

‘NEREDE KALDI GAZETECİLİĞİN SESSİZLERİN SESİ OLMA MİSYONU?’

Bildirici, söz konusu yazıda şu ifadeleri kullandı:

"Öncelikle bir yanlışın altını çizmekte yarar var. Medya, para veren herkesin, her kuruluşun ilanını yayımlamak zorunda olamaz. İlan ve reklamlar, hem o medya kurumunun yayıncılık ilkelerine hem de gazetecilik ilkelerine uygun olmak zorundadır. Bu konuda vereceğim somut örnek, MHP’nin 24 Haziran 2019 tarihinde birçok gazetede yayımlanan ve 59’u gazeteci olmak üzere toplam 70 kişinin hedef gösterildiği ilandır. "MHP’ye özel bir kin ve nefret duyan zevat-ı muteber" diye nitelendirilen bu kişiler, suçlanıyor, hakaret ediliyor ve hedef gösteriliyordu. Hürriyet’te de yer alan bu ilanı Okur Temsilcisi olarak eleştirirken "Parayı ödeyince her şey serbest mi" başlıklı yazımda şu değerlendirmeyi yapmıştım:

"…siyasal ilanlar, yasalara uygunluk ve etik açıdan denetimden geçirilir; temel gazetecilik değerlerine aykırı olmamasına dikkat edilir. Nedir bu temel değerler? Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğü, demokrasi ve insan hakları. İlanlardan bu değerlere saygılı olması, yalan, hakaret, suçlama, ayrımcılık, ırkçılık, nefret söylemi, şiddeti körükleyici ve dini duyguları rencide edici ifadeler içermemesi beklenir. MHP’nin ilanı bu açıdan sorunluydu."

Şimdi aynı şekilde gazetelerin, Migros’un da parayı bastırarak kendi görüşlerini ve işten çıkardığı işçilerle ilgili hazırladığı metni ilan olarak yayımlamaması gerekirdi. Çünkü Migros burada bir ürün tanıtmıyor ya da şirketiyle ilgili bir faaliyeti duyurmuyor. İşten attığı çalışanlar ve onların eylemleriyle ilgili olarak şirketin yaklaşımını aktarıyor. Bu da haber konusu, ilan değil.

Migros işçilerinin Kod-29’a dayanarak işten atılması ve 97 gündür eylem yapmalarının haber yapılması için bir tarafın görüşlerini almak yetmez. İki tarafın görüşlerinin alınması, haberde yer verilmesi ve konunun araştırılması gerekir.

Üstelik pandemi nedeniyle işten çıkarma yasağı uygulandığı için bazı şirketler, Kod-29 denilen maddeyi bu yasağı delmek için kullanıyorlar. Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre 2020 yılında 176 bin 662 işçi, Kod-29’la işten çıkarılmış. Böyle bir olağanüstü durum varken, Migros’taki işçilerin de Kod-29 gerekçesiyle atılmaları ayrıntılı bir araştırmanın konusu olmayı hak ediyor.

Bu kadar süredir Migros’ta olup bitenler ve eylemlerle ilgili ayrıntılı haber yayımlanmamış ve işçiler ile sendikalarının görüşü topluma aktarılmamışken şirketin görüşünün yayımlanması tek taraflı yayıncılık anlamına gelir.

İki tarafın görüşlerini ve sorunun tüm boyutlarını içeren haberler yapmak yerine Migros’tan para alıp ilanlarını yayımlamak parayla haber yapmakla eşdeğer. Bu durumda işten atılan işçiler ve sendikaları, paralı ilan veremedikleri için sorunlarının haber yapılmaması gibi bir sonuç ortaya çıkar.

Nitekim DGD-SEN, dün akşam saatlerinde "Migros’un yalanlarına cevabımız" başlıklı bir açıklama yaptı. Ama Migros’un ilandaki suçlama ve iddialarının yanıtlandığı bu açıklamaya ne Sabah gazetesi yer verdi ne de Sözcü ve Cumhuriyet! Parayı bastıran iddialarını yayımlatırken, para veremeyenin yanıtı okura ulaştırılmadı.

Haber değerini "para" belirleyecekse nerede kaldı gazeteciliğin sessizlerin sesi, güçsüzlerin gücü, mağdurların savunucusu olma ve gerçekleri duyurma misyonu?"

Öne Çıkanlar