Bir küçük cümlede bu kadar yanlış yapmış Bekir Şahin

Bekir Şahin Bey acaba hiç devlet nedir diye düşünmüş müdür? Devlet ne Erdoğan’dır, ne AKP’dir, ne de yürütme erkidir.

Malum, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin Anayasa Mahkemesine sunduğu iddianame ile HDP için kapatma davasının kapısını araladı; Anayasa Mahkemesi bu iddianameyi reddedebilir ama bu ne kadar bir ihtimaldir, bilemiyorum.

İddianamenin tümünü okuyamadım henüz, bir göz attım ve bu esnada da aşağıdaki çok ilginç cümleye, bold, italik ve altı çizili cümle, rastladım.

Bu cümleyi yazan bir hukukçu ve işgal ettiği makam, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamı, çok önemli bir makam.

Bir önemli hukukçu üç satırı bile bulmayan bir cümleye bu kadar büyük teknik kamu hukuku hatalarını nasıl sığdırmış, anlamakta zorlanıyorum, vahim yanlışları aşağıda tartışıyorum.

Aşağıda iddianameden bir bölümü "kes-kopyala" yöntemiyle alıntılıyorum, benim çok ilgimi çeken bölüm bold, italik ve altını çizerek aktardığım bölüm, devamı ise örnekler ama onlar da önemli.      

"Davalı parti hiçbir milli meselede Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında yer almamış aksine Türk Devletinin ve milletinin karşısında yer alan kim varsa haklı olup olmadıklarına bakmaksızın ön kabülle onların safında yer almayı tercih etmiştir. Bunun son dönemdeki örnekleri Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak amacıyla yaptığı Fırat Kalkanı Harekatı, İdlip Operasyonu, Zeytin Dalı Harekatı, Barış Pınarı Harekatı, Bahar Kalkanı Harekatı ile Gara Operasyonuna karşı takındığı olumsuz tavırdır."

Şimdi gelelim Başsavcı Bekir Şahin’in bir cümleye nasıl sığdırdığını anlayamadığım vahim yanlışlara:

Birinci vahim yanlış: Bir üst düzey hukukçu resmi iddianamede "milli mesele" diye bir kavram kullanıyor.

Ben de Sayın Başsavcıya şu soruyu sormak isterdim doğrusu: Hangi mesele milli meseledir ve bir meselenin milli mesele olduğuna kim karar verecektir?

Aklıma çok tartışmalı bir Katolik Alman hukukçunun, Carl Schmitt’in "Egemen istisna haline karan verendir" sözü geliyor, detaylarına girmek istemiyorum ama meseleler içinde milli mesele tanımlayana EGEMEN deniyor, iyi de, bir egemenin tercihi bir demokratik hukuk devletinde nasıl parti kapatma gerekçesi oluyor, bunu anlamak çok zor.

Bu "milli mesele" kavramının bir hukuki iddianameye girmiş olması başlı başına bir hukuk skandalı.

EGEMENLER Kıbrıs meselesine bile utanmadan milli mesele diyorlar ama KKTC seçmeninin yaklaşık yarısı meselenin millilik boyutuna katılmıyorlar.

Böyle milli mesele olur mu?

Gelelim ikinci büyük hataya: Başsavcı, bir hukukçu üstelik, HDP’nin neden devletin yanında durmadığını sorabiliyor.

Bekir Şahin Bey acaba hiç devlet nedir diye düşünmüş müdür?

Devlet ne Erdoğan’dır, ne AKP’dir, ne de yürütme erkidir.

Devlet önce hukuk demektir ama bu hukuk ortak paydası altında yasama, yargı, yürütme teslisidir (üçleme,triloji).  

HDP yasama organındaki üçüncü büyük parti, ikinci muhalefet partisidir yani HDP de devlettir, Hazine yardımı almaktadır, TBMM Başkanvekilliği görevi üstlenmektedir.

Bu çerçevede HDP’nin devletin yanında durmadığını bir hukukçunun bir iddianameye yazabilmesi bırakın siyasi hata olmayı vahim bir kamu hukuku yanlışıdır.

"Curiosity kills the cat" (kediyi merak öldürür anlamına İngilizce deyim), Bekir Şahin’in acaba 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde anayasa, kamu hukuku hocaları kimlerdi?

Üçüncü büyük hata: Anayasa Madde 68 siyasi partilerin demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır der.

"Demokrasilerde muhalefet partileri iktidardan önemlidir çünkü her ülkede iktidar partisi vardır ama sadece demokrasilerde muhalefet partileri mevcuttur" diye de bir ifade vardır.

Bir iktidar varsa bir de muhalefet partisi olacaktır ve bu muhalefet partisinin, mesela HDP’nin, evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde her meseleye, birileri milli mesele dahi dese, karşı çıkma hakkı vardır, hukuk dışında hiç bir iktidarla hizalanma mecburiyeti yoktur, olamaz, olduğu ülkelere de demokratik hukuk devleti denemez (şekilde görüldüğü gibi).

Başsavcı'nın bu kullandığı ifadelerle Türkiye’yi adeta "Bon pour l’Orient" (Doğu için olur) bir ülke haline getirmesi çok can sıkıcıdır.

Dördüncü vahim hata: Demokrasilerde haklılık diye bir kavram yoktur (Bekir Şahin: haklı olup olmadıklarına bakmaksızın….)  evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde siyasi tercihler vardır.

Beşinci yanlış: Amacı ne olursa olsun vatandaşların bir bölümünün ve bir siyasi partinin ülkenin askeri harekatlarını eleştirme, gerekçelerine katılmama hakkı vardır (Bekir Şahin’in verdiği örnekler).

Bir ülkede askeri operasyonlar eleştirilemiyor, bu eleştiriler bir partinin kapatılma iddianamesine girebiliyor ise o ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün değildir ve bir Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın asli görevi Cumhuriyeti savunmaktır.

Türkiye Cumhuriyeti de demokratik bir hukuk devletidir (Anayasa Madde 2), başka bir ifade ile de Başsavcı öncelikle Cumhuriyet derken demokratik hukuk devletini savunmalıdır.

Benim gördüğüm Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı temel anayasal niteliklerinden soyutlanmış bir Cumhuriyet'in koruyucusudur bugün.

Başsavcı Bekir Şahin nasıl becerdi ise, üç satırlık bir iddianame (?) cümlesine en azından beş adet çok vahim kamu hukuku yanlışını sığdırabilmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi