bu liman bu gemiyi batırır

işin bir de, inşaatı yapanları ve savunanları ilgilendirmeyen ama insanlık açısından önemli bir yönü var. bu inşaat çevre katliamı, büyük emek hakkı ihlalleri ve can kaybıyla yürütülüyor.

gezi direnişi insanların gözlerini kaybetmesine, canlarından olmasına yol açtı. yenildi ama somut bir kazanımı oldu. istanbul’un ortasındaki bir parkın yıkılıp yerine tarihi bir binanın, terim yerindeyse maketini dikme zırvalığı engellendi. bu, sadece bu direnişe katılanların ya da destekleyenlerin değil, tüm istanbulluların, hatta tüm ülkenin kazancıdır.

doğru, o maketi dikmeyi akla yakın bulan kafa durmadı. sadece tamirata ihtiyacı olan atatürk kültür merkezi’ni yıktı; artık adı atatürk olduğu için mi, burada batı kültürüne ait ya da yakın eserler sahnelendiği için mi, laik cumhuriyet’in simgelerinden sayıldığı için mi yoksa başka bir sebeple mi bilinmez. onun tam karşısına, güzelim ağa camii’nden taş çatlasa beş yüz metre uzakta bir cami inşaatı başlattı, yakınlarda üç camii ve beyoğlu ilçesi sınırları içinde 90 küsur cami varken…

ama işte o anlamsız topçu kışlası dikilmedi; şükür.

şimdi benzer bir şeyi üçüncü havalimanıyla ilgili yaşıyoruz.

konuyla başından beri ilgilenen chp genel başkan yardımcısı aykut erdoğdu, bir basın toplantısı yaparak bu inşaatla ilgili bazı yolsuzluk iddialarını açıkladı. her şeyden önce, chp’nin, havalimanının adı ne olsun gibi bir noktadan uzaklaşıp somut konulara yönelmesi ve bir suç duyurusunda bulunması bence olumlu bir gelişme. erdoğdu’nun anlattıkları, sayıştay açısından bir skandal olmanın ötesinde, boyutu itibarıyla da çok ciddi iddialar; 4.5 milyon euro’dan fazla bir meblağdan bahsediyor. böyle bir iddia karşısında siyaset, "başarımız karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar" şeklinde özetlenebilecek bir tutum benimseyebilir ama normal koşullarda, yargının suç duyurusunu bu tutumun etkisinde kalmadan değerlendirmesini beklemek hakkımız. ama ilgili meslek odalarının, koşullar normal olsun olmasın, bu iddiaları değerlendireceğine inanıyorum.

ama diyelim ki bütün bunlar doğru değil; bu havalimanı, üçüncü bir havaalanı, mevcut ekonomik kriz olmasa bile, türkiye için büyük, anlaşılmaz, açıklanmaz bir lüks. türkiye, bırakın avrupa’yı, o sevilen klişeyi kullanırsak, ortadoğu ve balkanlar’ın en yoksul ülkelerinden biri. yıllardır savaşta olan suriye’nin para biriminin son bir yılda türk lirası karşısında iki kat değer kazanmış olması bile bunun bir delili. türkiye’nin ekonomik durumunu abd ve israil’in bozmaya çalıştığı iddia edenlere hatırlatayım: bu iki ülke suriye’yi yıllardır rahat bırakmadığı gibi israil bizzat bombalıyor. öyle bir şey yok yani.

yurtdışına yolculuk yapan birçok insan, atatürk havalimanı’nın avrupa’daki birçok havalimanından daha büyük, kullanışlı ve konforlu olduğunu anlatıyor. türkiye ya da istanbul neden daha büyük bir havaalanına ihtiyaç duysun? bu inşaatı savunanlar yolcu kapasitesinin yakında artacağını iddia ediyor. bu iddiaya güvenilip güvenilmeyeceğini görmek için türkiye’nin ilk bölgesel havaalanı olarak lanse edilen zafer havalimanı’ndaki duruma bakalım. burası 248 bin nüfuslu kütahya, 716 bin nüfuslu afyon ve 365 bin nüfuslu uşak düşünülerek yapılmış. yani toplam nüfus bir buçuk milyon bile yok. bu havaalanı için 2012’den 2016 sonuna kadar 4 milyonun üzerinde yolcu garantisi verilmiş ancak yolcu sayısı 171 bini bile bulmamış! havalimanını inşa eden içtaş’a bunun karşılığında 21 milyon euro ödeniyor, dile kolay ama cebimizden çıktığını düşündüğünüzde çok zor. istanbul’un üçüncü havalimanıyla ilgili yolcu beklentisinin gerçekleşme ihtimalini bu veriler ışığında düşünmek gerek bence. (bu bilgilere sayesinde ulaştığımız çiğdem toker’e de teşekkür borçluyuz.)

işin bir de, inşaatı yapanları ve savunanları ilgilendirmeyen ama insanlık açısından önemli bir yönü var. bu inşaat çevre katliamı, büyük emek hakkı ihlalleri ve can kaybıyla yürütülüyor. son dönemde, belki yetiştirme telaşıyla, hem hak ihlalleri hem de can kaybı açısından daha vahim bir evreye geçildi. buna yönelik tepkiler de baskıyla susturulmaya çalışılıyor. bu inşaat, onlarca insanın canına mal oldu, adeta lanetli bir yapı. ticari anlaşmalar, taahhütler ne halkın ne de temsilcilerinin önceliğidir; bizim için insanlık değerleri, canımız, refahımız belirleyicidir, temsilcimiz olduğunu iddia edenler için de öyle olmalı. inşaat-iş sendikasının twitter hesabında yer alan bu inşaata dair görüntüler bir çalışma kampından çok farklı değil. ayrıca yüksekten yüzüstü düşen bir işçinin ambülansla götürüldüğü bilgisini de paylaştılar. bu havalimanı inşaatının önümüzdeki günlerde de hem işçi haklarının ihlaline hem de, allah korusun, can kaybına yol açma ihtimali sürüyor. üçüncü havalimanı inşaatı türkiye ekonomisinin yani bizim küreklerini çektiğimiz, kimilerinin güvertesinde keyif sürdüğü "gemi"yi batıracak yüklerden biri. zararın neresinden dönülse kârdır, bu inşaat bir an önce durdurulmalı. bu hangi partiye oy vermiş, hangi politik çizgide olursa olsun bu ülkede yaşayan herkesin çıkarına olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi