Buldan: Cezaevleri boşaltılarak karantina merkezleri haline getirilmeli

Buldan: Cezaevleri boşaltılarak karantina merkezleri haline getirilmeli
İktidarın yeni infaz düzenlemesiyle kutuplaştırma yarattığı uyarısı yapan HDP Eş Genel Başkanı, 'Yol yakınken, somut bir adım atılmalıdır' çağrısında bulundu.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Mecliste görüşülen yeni infaz yasası, koronavirüs nedeniyle cezaevlerinde yaşanan ihlaller ve partisinin salgın nedeniyle başlattığı 'Kardeş Aile Kampanyası' hakkında Mezopotamya Ajansı'ndan Berivan Altan'ın sosyal medya üzerinden sorduğu sorularını yanıtladı.

'CEZAEVLERİNDEKİ SALGININ AĞIR SONUÇLAR AÇACAĞINI BİLE BİLE AYRIMCILIK YAPIYORLAR'

Siyasi iktidarın Meclisten geçirmeye çalıştığı infaz düzenlemesiyle kutuplaştırma yarattığını belirten HDP Eş Genel Başkanı, iktidarın kendileri gibi olmayanları kapsamayağı bir yasasıyla daha karşı karşıya olduğumuza dikkat çekti:

"İnfaz yasası uzun zamandır Türkiye’nin ve partimizin gündeminde. Bu düzenleme çok önceden hazırlandı. AKP-MHP bu yasa tasarını hazırlamıştı ve salgını bahane ederek Meclis’ten geçirmeye çalışıyorlar. Cezaevlerini rahatlatacak bir tasarı değil. AKP’nin kendi yandaşlarına söz verdiği ve onları kurtarmak adına hazırladığı yasadır. Meclis Genel Kurulu ve Adalet Komisyonu’na gelmeden önce, muhalefet partileriyle görüşmeler yapıldı. Usulen yapılan bu görüşmelerde bizim ve başka bir partinin sunmuş olduğu değişiklikler kabul edilmedi. Noktasından virgülüne nasıl hazırlandıysa aynı şekilde çıktı. Cezaevleri en korunmasız alanlar. Cezaevlerine girecek olan bir salgının çok ağır sonuçlara yol açacağını bilmelerine rağmen ayrımcılık yapıyorlar. Nasıl bir kutuplaştırma yarattıklarının göstergesi. Kendileri gibi olmayanları kapsamayacak bir yasa ile karşı karşıyayız."

'CEZAEVLERİ BOŞALTILARAK  KARANTİNA MERKEZLERİ HALİNE GETİRİLMELİ'

Cezaevlerinde 300 bine yakın tutuklu ve hükümlü olduğunu belirten Buldan, koronavirüs (Covid-19) salgınınından ağır zarar gören Türrkiye'de cezaevlerinin boşaltılarak, birer karantina merkezi haline getirilmeleri gerekiğini söyledi:

"Cezaevlerinde 300 bine yakın tutuklu ve hükümlüden bahsediyoruz. Bu oldukça yüksek bir sayı, 10 kişilik, 15 kişilik koğuşlarda 60 kişinin kaldığı bir ortamdan bahsediyoruz. Bunları bilerek sadece 80-90 bin kişiyi kapsayacak infaz yasasını çıkarmaya çalışıyorlar. Oysa cezaevlerinde 60 yaş üzerinde ve ağır hasta olan birçok insan var. Hiçbir şekilde suç işlemeyen, şiddete bulaşmayan, düşüncelerinden, belediye başkanı seçildiklerinden, barışı ve demokratikleşmeyi istediklerinden dolayı cezaevine konulan binlerce insandan bahsediyoruz. Bu yasanın eşit bir yasa olması gerekiyor. Cezaevleri boşaltılarak, o mekanların birer karantina haline getirilmesi gerekir. Önümüzdeki günlerde bu vakaların sayısında gittikçe arttığı günleri yaşayacağız ve karantina merkezlerine oldukça ihtiyaç olacak."

'CEZAEVLERİNDE YAŞANACAKLARIN VEBALİNİ YASAYA 'EVET' DİYENLER ÖDEYECEK'

AKP ve siyasi ortağı MHP'nin Meclis'e getirdiği kanun teklifiyle siyasi tutukluların kapsam dışı bırakıldığına dikkat çeken HDP Eş Genel Başkanı Buldan, on binlerce üyesi siyasi nedenlerle cezaevinde olan bir parti başkanı olarak olarak, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Toplum vicdanında çok büyük bir rahatsızlık oluşturur. AKP’nin kendi tabanında da bu yasanın böylece çıkmamasına dair yoğun bir baskı yapılıyor. İnsanların vicdanı buna karşı. Herhangi bir cezaevinde yaşanacak olumsuz bir durum, toplumda büyük bir kırılmaya neden olur. Bunun vebalini hükümet ve bu yasaya "evet" diyecekler ödeyecektir. Yol yakınken, henüz tasarı Meclis’te iken, somut bir adım atılmalıdır. Yoksa sonuçları hepimizi çok üzecek bir sürece götürebilir."

'TASARIYA KAŞI TEPKİLERİMİZİ KARANTİNA GÜNLERİNDE SOSYAL MEDYADAN YÜKSELTELİM'

Tasarıya karşı tepkilerini koronavirüs salgını nedeniyle sokaklarda dile getiremediklerini belirten Buldan, yasaya karşı itirazı olan tüm kesimleri sosyal medya aracılığıyla demokratik bir baskı yapmaya çağırdı:

"Koronavirüsten kaynaklı sokaktaki eylem ve etkinliklerimizi yapamıyoruz ancak elimizde var olan tek seçenek sosyal medya ve buradan oluşturulacak bir demokratik baskıdır. Tutuklu ve hükümlü yakınlarının, vicdan sahibi insanların, aydınların, barış isteyenlerin, siyasetçilerin, demokratik baskıyı yükseltmeleri ve toplumun, Meclis’in vicdanına hitap edecek sözler kurmaları gerekir. Bu süreçte sessiz kalmak "çıkacak yasayı onaylamak" demektir. Biz sessiz kalmayacağız, her ortamda, sosyal medya aracılığıyla da sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Ama sadece HDP’nin sorunu olmaktan çıkmalıdır. Bir bütün olarak Türkiye toplumunun meselesidir. Türkiye halkları eşit bir yasa olması gerektiğini mutlak ifade etmeli ve söz kurmalıdır."

'BAĞIMSIZ BİR SAĞLIK HEYETİ İMRALI ADASINA GİDEREK TEST YAPMALI'

Cezaevlerinde tutukluların koronavirüs salgını nedeniyle iletişim haklarının genişletildiği duyurusu yapılmasına rağmen İmralı Cezaevi için tüm taleplerin reddedilmesini değerlendiren Buldan, İmralı Cezaevi ile ilgili kaygılarını dile getirdi:

"Her ne kadar bir adada olsa bile, oraya aile ve avukat gidiş-gelişleri olmasa dahi riskli bir cezaevidir. Çünkü orada da bir sirkülasyon var. Orada görev yapan cezaevi idaresi, askeri yetkililer dönüşümlü olarak kalıyorlar. Biz barış ve müzakere sürecinde bunu gördük. Haftada bir değişiklik yapılıyor. İlgililer bir hafta kaldıktan sonra görevi başkalarına devrediyor. Bu süreçte de muhtemelen öyledir. Sayın Öcalan 71 yaşına girdi ve aynı zamanda da kronik rahatsızlığı var. Sinüzit yollarının tıkalı olması ve bronşit gibi hastalıkları yanı sıra farklı kronik hastalıkları olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla risk gruplarının başında geliyor. Mutlaka ailesiyle görüntülü telefon görüşmesi yapılmalıdır. Bağımsız bir sağlık heyetinin İmralı Adası’na giderek, orada kalanlara test yapmalı, sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Bu önemli ve elzemdir."

'HÜKÜMETİN BU SÜRECİ YÜRÜTEMEDİĞİ, SALGININ GİTTİKÇE ARTACAĞI KAYGISI TAŞIYORUZ'

Koronavirüs (Covid-19) salgınının önlenmesine dair siyasi iktidarın aldığı önlemlere değerlendiren HDP Eş Genel Başkanı Buldan, eleştiri, öneri ve kaygılarını paylaştı:

"Hükümet başından beri yeterli tedbirleri almadı. 11 Mart’ta ilk vakanın açıklanmasıyla birlikte insanlara "evde kalın" çağrısı yapıldı ancak evde kalamayan, çalışmak zorunda olan milyonlar var. Hala işe giden, ekmek parası kazanmaya çalışanlar var. Sermayedarlar hala işçileri çalıştırıyor. İşçinin, emekçinin işten çıkması ya da çıkartılması, onların geleceğe dair iş güvencesini yitirmesi anlamına gelir. HDP olarak hep şunu savunduk; işçi ve emekçiler mutlaka evlerinde kalmalı, ücretli izin talebi sağlanmalı, insanlar karantinaya alınmalıdır. Biz başka ülkelerde hükümetlerin çağrılarını duyuyor ve görüyoruz. Birçok Avrupa ülkesinde hükümetler insanlarına, geleceklerine kaygıyla bakmamaları gerektiğini, çalışmasalar bile kendilerine belli bir ücretin her ay ödeneceğini, işlerini garantisini verebiliyor. Türkiye'de ne yazık ki böyle bir şey söz konusu değil. Hatta bırakın işçi, emekçinin evine kapanmasını sağlamayı, vatandaşlarından para bağışı yapmasını isteyen anlayış var. Bu süreci yürütemediğini, salgının gittikçe yayılacağını ve ölümlerde artış olacağı kaygısını taşıyoruz."

'HÜKÜMET ÇAĞRILARIMIZA KULAK VERECEĞİNE HDP BELEDİYELERİNE KAYYIM ATIYOR'

Daha önceki açıklamalarında HDP olarak muhalefetin tamamının krize karşı mücadelede yer alması gerektiğini söyleyen Buldan, tüm çağrılarının toplumda yankı bulmasına rağmen hükümet tarafından ısrarla duyulmadığını ifade etti:

"Hükümetin sağlık örgütleri ve muhalefetle bu süreci yürütmesinin önemli olduğunu söyledik. Çağrılarımız topluma ulaşıyor ancak hükümette yankı bulmuyor. Biz çağrılarımızı yapmaya devam edeceğiz. Bunun yanı sıra Sağlık Bakanlığı ile az da olsa bir iletişimimiz var. Birçok ilden, il ve ilçe örgütlerimizden gelen bilgileri kendileriyle paylaşıyor, riskleri, tehlikeleri iletiyoruz. Yapılması gerekenleri ve tedbir alınması konusunda görüşlerimizi iletiyoruz.

Koronavirüs salgınıyla mücadele sırasında 8 belediyemize el konuldu, gasp edildi. İnsanların sokağa çıkamadığı ve tepkisini dile getiremediği bir dönemde, AKP fırsatçılığını ortaya koydu. Belediyelerimizin yardım ettiği insanlar bu ülkenin vatandaşlarıdır. AKP’li belediyelerin, il ve ilçe örgütlerinin dışında hiçbir partinin belediyelerine, il ve ilçe örgütlerine yardım yaptırılmaması kabul edilemez. Biz tüm engellemelere karşı halkımıza ulaşmanın, yanında olmanın, eksikliklerini, taleplerini gidermenin yollarını mutlaka buluruz. Cevap olmaya çalışan bir yerden bakıyoruz. Tüm mesele, HDP’nin halka temasını kesmek ve halka götüreceği dayanışmayı engellemektir."

'BU SÜRECİ DAHA AZ VAKA VE ÖLÜM İLE ATLATMAMIZ DAYANIŞMA İLE MÜMKÜN'

Koronavirüs salgınına karşı başlattıkları 'Kardeş Aile Kampanyası'na da değinen Buldan, bu süreci daha az ölüm ve vaka ile bitirmenin ancak dayanışma ve paylaşma mümkün olacağına dikkat çekti:

"Son bir haftadır insanlar kısmen de olsa eve kapandılar. Ancak evine ekmek götüremeyen, yardıma muhtaç insanlar var. Kardeş Aile Kampanyamızı bu kapsamda başlattık. Türkiye’nin her yerinde kampanyamızı yürütüyoruz. İl, ilçe örgütlerimiz aracılığıyla insanlara ulaşmaya çalışıyoruz. Dayanışmanın yöntemlerini buluyoruz. Bu çağrıyı bir kez daha yapmak istiyorum; Herkes başta kendi binası olmak üzere, kentinde, ilçesinde, mahallesinde, köyünde, caddesinde, sokağında, ihtiyaç sahibi olan herkesle dayanışma içerisinde olmalıdır. Daha az ölüm ve vaka ile bu süreci bitirmek ancak dayanışma ve paylaşma yöntemleriyle giderilecektir. Ekmeğimizi ve erzakımızı paylaşarak süreci aşmak önemlidir. Kardeş Aile Kampanyasına durumu iyi olan, paylaşacak gücü olan her insanın katkı sunması gerekir. Dayanışma bizleri bu süreçten oldukça moralli bir şekilde çıkaracaktır."

'BU SÜREÇTE KADINA YÖNELİK ŞİDET VE KATLİAMLAR DEVAM EDİYOR'

'Evde kal' çağrılarının ardından evine kapanan Türkiye'den gelen kadına yönelik şiddet olaylarına da değinen HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Kadın hareketleri ve kurumlarının örgütlü bir şekilde hareket etmesi gerektiğini söyledi:

"Sosyal medyada, kadınların yaşadıklarına dair birçok çalışma yürütüyoruz. Kadınların bu süreçte daha çok mağdur olduğu, ev içi emek başta olmak üzere kadına yönelik şiddetin ve baskının arttığını görüyoruz. Kadın katliamları da devam ediyor. Dolayısıyla kadın örgütlerinin, hareketlerinin, kurumlarının sosyal medya üzerinden de olsa birlikte hareket etmesi önemlidir. Kadınlar dayanışma ağlarını örmeli ve bu süreci dayanışma içerisinde sürdürebilmenin yöntemlerini mutlaka bulmalıdır. Kadınların geleceğinin güvence altına alınmasına dair politikalar üretilmesi örgütlülükle sağlanır. Kadın hareketleri ve kurumlarının örgütlü bir şekilde hareket etmesi gerekiyor." (HABER MERKEZİ)

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar