Ceberut iktidarın İkizdere’de müteahhit bekçiliği: Umudun bittiği yerde inat başlar

Mücadele direnenler sayesinde, yaşam alanlarına, suyuna, havasına, toprağına, ağacına ne pahasına olursa olsun sahip çıkanlarla büyüyecek, dayanışma güçlenecek.

Geçen hafta "tam kapanma" adı altında başlatılan yeni dönem, aynı zamanda kanunsuz suç yaratılan, kanunsuz emirler yayınlanan, kanunsuz yasaklara başvurulan bir dönemin kapısını da ardına kadar aralamış oldu.

Halihazırda türlü biçimleriyle askıya alınmış temel hak ve özgürlüklerin hukuksuz şekilde "ağızdan çıkan sözle" de engelleniyor olmasından elbette en çok etkilenen alanlardan biri çevre ve yaşam alanlarını korumaya çalışanlar…

Devletin, yurttaşın mal ve can güvenliğini korumakla yükümlü kolluk kuvveti, yine devlet kurumlarınını korumak, kollamak, muhafaza etmekle görevle olduğu vadi ve ormanlarda, havayı, suyu, toprağı, ağacı korumaya çalışan insanlara saldırıyor. Millete küfür edenlerin, buraları katletmeye neredeyse ant içmiş talancı sermayenin iş makinalarını koruyor.

Peki neler oluyor, nerede gerçekleşiyor, anlatmaya çalışalım…

Rize’nin İkizdere ilçesi İşkencedere Vadisi’nde, Cengiz İnşaat’ın İyidere Lojistik Limanı’nda sahil dolgusu olarak kullanacakları taşları temin etmek için açmayı planladığı taş ocağına karşı, çevre köylerden yöre halkının başlattığı eylem bir ayı geçkin bir süredir devam ediyor. 23 Nisan günü, resmi tatil ve sokağa çıkma yasağını fırsat bilen şirket, taş ocağı çalışmalarını başlatmak için yanlarında devletin jandarması ve polisi de olmak üzere, iş makineleri ile vadiye geldi.

Jandarmanın giriş ve çıkışları kapattığı İşkencedere Vadisi’ne yöre halkı sokağa çıkma yasağına rağmen dağlardan yürüyerek vardı. Kolluk kuvvetleri ile karşı karşıya bırakılan köylüler direnişe devam etti. Köylülere biber gazıyla müdahalede bulunuldu, çoğu kadın olan köylüler darp edildi, gözaltına alınanlar oldu. Maske ve sosyal mesafe de bahane edilerek kendi arazileri üzerinde köylülere para cezası kesildi.

Dünyada sayılı vadiler arasında yer alan İkizdere Vadisi’nin bir kolu olan İşkencedere Vadisi, doğal SİT nitelikli doğal koruma alanı olarak tescilli ve aynı zamanda dünyada öncelikli korunacak 200 ekolojik bölgeden biri. 16 milyon ton taşın çıkartılacağı taş ocağı, açık ocak işletmeciliği ile patlatmalı olarak gerçekleştirilecek.

Ortaya çıkacak toz, gürültünün yanı sıra, taş ocağı heyelan riskinin tetiklenmesine, orman kesimlerine, organik çay üretimi, büyükbaş hayvancılık ve arıcılık gibi yöre halkının geçim kaynaklarının yok edilmesine, kaynak suları ve derelerin kirlenmesine sebep olacak. Dolayısıyla yapılması düşünülen taş ocağı ile vadi geri dönülemez doğa tahribatına uğrayacak, yaşam alanlarını korumaya çalışan köylüler de bundan en büyük zararı görecek.

Günlerdir devam eden direniş sırasında Cengiz Holding, taş ocağı için ağaçları köklerinden sökerek yol açma çalışmalarına başladı. Jandarma yöre halkını alana sokmamak için barikat kurdu. Yöre halkına destek için dışarıdan gelenlere kimlik kontrolü ve yoğun baskılar uygulandı.

Direnişte özellikle kadınların ön saflarda olması, direnişin sesi olması son derece önemliydi. Talancı şirkete, kolluk kuvvetlerine rağmen tek bir geri adım atmayarak direnişlerini sürdürmeleri, dayanışmayı birlikte büyütmeleri özellikle çevre direnişleri açısından önemli bir kilometre taşı olarak hatırlanacak.

İkizdere’de geçen hafta da önemli bir gelişme yaşandı. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ile Rize Valisi Kemal Çeber, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak ve AKP Rize İl Başkanı İshak Alim kalabalık bir heyetle İkizdere'ye gitti. Heyet burada incelemelerde bulunurken, taş ocağı yapılmasına karşı çıkanları dinleyen Yazıcı köylülere, "Başka taş alınabilecek yer yok. Burada fiili durum yaratmayın" dedi.

Köylülerle yaşanan bu tartışmaların ardından sabah saatlerinde otobüslerle gelen jandarma alana giderek çember oluşturmaya başladı. İş makinelerinin çalıştığını gören köylülerse orman yolundan alana hareket etti. Hafta sonu çalışmalar yine jandarma eşliğinde devam etti, köylüler vadiye sokulmadı. Köylüler, milletvekilleri ile birlikte suç duyurusunda bulundu. Bundan sonra her gün işlenen suçlarla ilgili suç duyurusunda bulunmaya devam edecekler.

Derelerin Kardeşliği Platformu Sözcüsü Ömer Şan, "Özellikle de Hayati Yazıcı ile eski bakan Osman Aşkın Bak'ın köylüleri ziyaret etmesi, verilen destekleri provokasyon olarak değerlendirmesi, köylülere, "taşı nereden alacağız" demesi ve daha sonra iş makinalarının jandarma eşliğinde vadiye girip, köylülere saldırması ve köylüleri gözaltına alması dikkat çekti. Kaldı ki köylüler, bu saldırı emrinin Yazıcı'dan geldiğini ileri sürdü" açıklamasından bulundu.

Aslında bu izlediğimiz, tanıklık ettiğimiz, mücadelesini vermek üzere direndiğimiz şey öteden beri devletleşmiş bir iktidarın çevre ve yaşam savunucuları üzerindeki yerleştirmek istediği ceberutluğunun, sindirme ve kriminalize etme faaliyetlerinin son perdesi.

Önce 23 Nisan’da daha sona genel pandemi tam kapanmasını fırsat bilen yandaş sermayenin, sokağa çıkma yasaklarına rağmen iş makineleriyle vadiyi ve ormanı yırtarak, ayrıca dereyi kirleterek çalışmaya devam etmesine bekçilik eden devletin iflasının başka bir göstergesidir.

Anayasa’nın 56’ncı maddesine açıkça aykırı olarak devam bu talana karşı çıkanların sesine kulak verilmemesi, görüşme taleplerinin dikkate alınmaması iktidarla yurttaş arasındaki bağın sermaye lehine tamamen kopmuş olmasının, "ne uğruna kime rağmen kimin yararına" bu talanın devam ettirildiğinin somutlaşmasıdır.

Çevre ve yaşam alanlarına yönelik bu rant, talan ve gasp zihniyetinin ortaya koyduğu bu sefillik ne ilk ne de son olacak ancak tek bir gerçeklik var ki mücadele direnenler sayesinde, yaşam alanlarına, suyuna, havasına, toprağına, ağacına ne pahasına olursa olsun sahip çıkanlarla büyüyecek, dayanışma güçlenecek.

Çünkü, direnenleri biliyor ki, umudun bittiği yerde onların inadı başlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi