Ceylanpınar davasının avukatının başına gelenler…

İşte yargıda ‘FETÖ’ yapılanmasına karşı mücadele veren ve bunun sonucunda ‘FETÖ üyesi’ olmakla suçlanan bir avukatın trajikomik hikâyesi…

"Çözüm sürecini bitiren Ceylanpınar suikastini aydınlatmaya çalışan avukat gözaltına alındı." 18 Ağustos 2016 tarihinde hemen tüm gazete ve internet sitelerinde yer alan bu haber büyük yankı yaratmıştı.

Hüseyin Akay, 22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da iki polisi öldürdükleri iddiasıyla tutuklanan gençlerin avukatıydı. Kendisine yöneltilen suçlama ise "FETÖ üyeliğiydi".

Elbette suçlama şaşkınlık yarattı. Çünkü Akay, müvekkillerinin suçsuzluğunu savunurken Ceylanpınar suikastindeki ‘FETÖ’ şüphesini anlatmaya çalışıyordu.

Ve onun ‘FETÖ’ şüphesini dile getirdiği davadaki müvekkilleri 30 ay tutuklu kaldıktan sonra beraat ederek tahliye oldular.

Peki bu sırada Hüseyin Akay’ın başına neler geldi?

Filmi 2011 yılından başlatalım.

Hüseyin Akay, o zaman 8 yıllık avukattır. Hayalindeki meslek ise savcılıktır. O da avukatlıktan hâkimlik-savcılık mesleğine geçiş yazılı sınavına başvurur. Yazılı sınavda başarılı olur ve mülakata katılmaya hak kazanır. Ama mülakat sınavını bugün daha iyi anlaşılacağı üzere ‘FETÖ vesayeti’ nedeniyle kaybeder.

Yıl 2012. Akay, bir kez daha şansını denemeye karar verir. 6 Mayıs 2012’de açılan sınava çok iyi hazırlanmış bir şekilde girer. Sınavı kazanır. Ama içi rahat değildir. Sınavda ‘FETÖ’ ve ‘kopya’ şüphesi vardır. Bunu da sosyal medya üzerinden dile getirir. Kendisi de kazanmasına rağmen kopya çeken kişilerin hâkim-savcı olmasını istemiyordu.

Söz konusu kopya şüphesi kamuoyunda yankı bulunca ÖSYM sınavı iptal etti.

"Esasında kopya çekenlerin kim olduğu açıktı" diyor Akay. Bu nedenle kopya çekenlerin net olduğunu belirterek sınavın iptal edilmesine itiraz etti. Ankara 1. İdare Mahkemesi talebini yerinde buldu ve iptal edilen sınav hakkında yürütmenin durdurulması kararı verdi. "Biz, idare mahkemesinin bu kararına karşılık bakanlığın yapılan mülakatın sonuçlarını açıklamasını beklerken, Adalet Bakanlığı yeniden mülakat yapmaya karar verdi" diyor.

Akay o mülakata da girdi. Ve elendi:

"İdarenin kopya çekenleri eleyeceğini düşünerek bu karara itiraz etmedim, nereden bilecektim ki bakanlığın yine bizi eleyip kopya çekenleri hâkim-savcı yapacağını."

Akay, bunun üzerine bir süre sınava girmeme kararı verir.

2015 yılında şansını bir kez daha denemek ister. Daha öncekiler gibi yine yazılı sınavı kazanır ve mülakatta elenir. Bunun üzerine mülakat sonuçlarına itiraz eder. 2016 yılında Ankara 7. İdare Mahkemesi’nin kararıyla mülakatlar usulsüz yapıldığı gerekçesiyle iptal edilir. Ancak, Bakanlık, idare mahkemesinin kararına itiraz eder ve üst mahkeme idare mahkemesinin kararını iptal eder. Hem de kesin bir kararla. Akay, üst mahkemeye itiraz hakkı elinden alınınca mülakatın iptali talebini Anayasa Mahkemesi’ne taşır.

Henüz Anayasa Mahkemesi bu konudaki kararını açıklamadı.

"Esasen iptal davamdaki tek amacım mülakatların usulsüz yapıldığına dikkat çekmekti. Yoksa bu kadar elenmemden sonra mahkeme kararıyla yapılacak mülakattan umudum yoktu" diyor Akay…

İşte Akay, hâkim-savcılık sınavlarında ‘FETÖ’nün kopya skandalını ispatlamaya çalışırken bir anda kendisi o sınavlardan birinde kopya çektiği iddiasıyla yani ‘FETÖ üyeliği’ suçlamasıyla gözaltına alınmıştı.

18 Ağustos 2016’da düğün hazırlıkları yapıyordu. İki hafta sonra düğünü vardı. Ancak o gün evinde ve iş yerinde arama yapılmıştı. 6 Mayıs 2012 tarihli hâkimlik sınavı sebebiyle kopya şüphesi olarak gözaltına alınmıştı.

Önce Şanlıurfa Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü. 12 saat boyunca ters kelepçeyle bekletildi. Sonra özel araçla Ankara KOM Şubesi’ne götürüldü.

Tam sekiz gün boyunca geceleri uyurken bile kelepçeyle tutuldu:

"1980 ihtilali sonrasını aratmayacak bir gözaltı sürece yaşadım. Diğer kopya şüphelileriyle birlikteydim. Açık spor salonunda bir pikeyi kendime hem yatak hem de yorgan yaptım. Yastık olmadığından ayakkabıya sıkıştırdığımız pet şişeleri yastık yapıyorduk. Lavabo ihtiyacı dışında çıkarılmayan kelepçeler nedeniyle bileğimizde yaralar oldu. Yemek olarak üç öğün verilen tek şey kaşarlı ekmek ve içecekti. O stresle sekiz günde beş kilo verdim."

Sekiz günün ardından savcıya, hâkime bile görünmeden haftada bir gün en yakın kolluğa atacağı imza karşılığında serbet bırakıldı. Bu sırada yurt dışı yasağı konulduğunu da öğrenmişti.

Hakkında "kopya şüphesi nedeniyle FETÖ üyeliği, resmi evrakta sahtecilik, dolandırıcılık" davası açılmıştı. Haftada bir gün Ceylanpınar Emniyeti'ne gidip imza atıyordu.

Haliyle düğününü erteledi.

Nihayet evlendiğinde ise hem yurt dışı yasağı hem de denetimli serbestlik nedeniyle balayına çıkamadı.

Uğradığı haksızlık karşısında mücadelesini sürdürmekte ise kararlıydı. Yurt dışı yasağına, soruşturma dosyasına defalarca itiraz etti, soruşturmayı yapan savcıları HSYK’ye şikâyet etti. Tabii ki bir sonuç alamadı.

"Tek delil, sekiz matematik sorusunu doğru yapmamdı" diyor. Dava iki yıl sürdü.

Ve Akay, 10 Ekim 2018’de beraat etti.

Ancak beraat kararına da itiraz etti Akay. "Çünkü" diyor, "Yeterli delil olmadığı cihetiyle beraatime hükmedilmiş. Ben ise gerekçenin 'suçu işlemediğim sabit olduğundan' şeklinde düzeltilmesini istedim."

Bu arada imza zorunluluğu da kaldırıldı ancak yurt dışı yasağı sürüyor.

Bunu da anlamakta zorluk çekiyor Akay. Ve tabii buna da itiraz ediyor. Ancak bu itirazına da henüz bir sonuç alamadı.

Tüm bunlardan sonra şöyle diyor:

"Bu sonuçlara sevinsek mi üzülsek mi bilemedim. Bir yandan ben iki yılı aşkın bir süre bu stresi yaşadım. Yaptığım sekiz doğru matematik sorusu sebebiyle terör örgütü üyeliği, dolandırıcılık, resmi evrakta sahtecilik suçlarıyla suçlandım. Sonucunda beraat ettim. Diğer yandan FETÖ şüphesini dile getirdiğim Ceylanpınar davasında müvekkillerim 30 ay tutuklu kaldıktan sonra beraat ederek tahliye oldular. Hukukun baştan beridir bu kadar bariz bir şekilde ihlal edildiği bu davalarda oluşan bu mağduriyetler ülkemizde yaşanan sayısız vakadan sadece ikisi. Maalesef bu mağduriyetlere rağmen üzerine bir de mahkumiyet alıp halen cezaevinde bulunan nice insanlar var.

Problemin temeli yargı sisteminde birilerinin acemiliği vesaire değil. Problemin asıl kaynağı birilerinin acemi yargı personellerini bilinçli bir şekilde tercih etmesinden ibaret. Ben bu şekilde yürüyen yargı sistemini değiştirmek adına küçük birkaç adım attım, bedelini de ağır bir şekilde ödedim. Umarım gün olur, insanlara bedel ödetmeyen, liyakat sahibi hâkim-savcıların olduğu bir yargı sistemine de kavuşuruz."

İşte yargıda ‘FETÖ’ yapılanmasına karşı mücadele veren ve bunun sonucunda ‘FETÖ üyesi’ olmakla suçlanıp beraat eden bir avukatın trajikomik hikâyesi…

Akay’ın da dediği gibi bu ülkede mağdur olan çok sayıda insandan birinin hikâyesi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi