'Öğretmenlik Meslek Kanunu' teklifine CHP ve HDP'den şerh: Güvenlik soruşturması meşrulaştırılıyor

'Öğretmenlik Meslek Kanunu' teklifine CHP ve HDP'den şerh: Güvenlik soruşturması meşrulaştırılıyor
HDP ve CHP şerhinde hazırlanan 12 maddelik kanun teklifinin 'Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin ILO / UNESCO Tavsiye Kararı' esas alınmadığı vurgulandı.

AKP milletvekilleri tarafından getirilen Öğretmenlik Meslek Kanun Teklifi görüşmeleri Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda kabul edildi. HDP, CHP ve İYİ Parti milletvekilleri tarafından komisyon görüşmelerinde eleştirilen kanun teklifine sendikalar da karşı çıkmıştı. Meclis Genel Kurulu’nda yapılacak görüşmelerde kabul edilmesi halinde kanunlaşacak teklife, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) şerh düştü.

Tasarının 3 madde üzerinde odaklandığına dikkat çeken HDP, "Birincisi; madde 4- ile Adaylık Kaldırma Sınavı kaldırılmıştır. İkincisi; Öğretmen, Uzman ve Başöğretmenlik olarak öğretmenlik mesleğini kariyer basamaklarına ayırmaktadır. Üçüncüsü; 1. Derecede bulunanlara bir yıl sonra uygulanmak üzere 3600 ek gösterge ile yine bir yıl sonra yürürlüğe girecek olan eğitim ve öğretim tazminatında değişiklikler getirilmektedir" diye belirtti.

‘KOŞULSUZ İTAAT EDENLERE SINAVA GİRME HAKKI TANINMAKTA’

Kanun teklifiyle öğretmenlere yeni kariyer basamakları dayatıldığına dikkat çeken HDP, şerhinde maddeler üzerinde şunlara dikkat çekti: "Tasarının pek çok yerinde geçen ‘kademe ilerleme cezası almamış olmak’ gibi ifadeler sendikal örgütlenme özgürlüğünü kısıtlamak, iktidara yakın sendikalara üye olmaya yönlendirmek gibi sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Düzenleme ile sendikal faaliyet nedeniyle alınan hukuksuz cezalar eleme gerekçesi haline getirilmekte, hakkını aramayan, hükümete koşulsuz itaat edenlere sınava girme hakkı tanınmaktadır.

‘GÜVENLİK SORUŞTURULMASI MEŞRULAŞTIRILIYOR’

Tasarıda 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yurttaşlık haklarını, akraba ve yakınların araştırılmasında olduğu gibi suçun şahsiliği ve masumiyet karinesi gibi en temel hukuk ilkelerini ihlal etmektedir. Tasarı da bu yasanın altı çizilerek meşrulaştırılmaktadır. Tasarıda özel okullarda çalışan öğretmenlere ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur. Özel okul öğretmenlerinin Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı kapsamında değerlendirilmemiş olması bu öğretmenlerin piyasacı eğitim anlayışı içerisinde ucuz iş gücü olarak görüldüklerinin de bir kanıtıdır.

İKTİDAR ANLAYIŞINA UYGUN

Bu kanun teklifi, eğitim emekçileri başta olmak üzere, eğitim alanıyla ilgili STK, sendika ve diğer kuruluşlarla ortaklaşılmayarak, iktidarın kendi anlayışına göre hazırlamış olduğu ve komisyon aşamasında da gelen önerileri dikkate almadığı bir tekliftir. Ataması yapılmayan öğretmenler, sözleşmeli, ücretli, vekil öğretmenlere yönelik herhangi bir düzenleme içermemektedir."

CHP: KÖTÜ BİR KOPYA

AKP tarafından getirilen kanun teklifinin 1994 yılı içerisinde hazırlanan ve 1995 yılında basılı hale getirilen "Milli Eğitim Bakanlığı Personel Kanun Taslağı" ile başlayan sürece dikkat çeken CHP, hazırlanan kanun teklifinin o dönemin kötü bir kopyası olduğuna dikkat çekti.

Erdoğan’ın 24 Kasım’da yaptığı açıklama ardından kanun teklifinin hızla getirildiğine işaret eden CHP, "Cumhurbaşkanının itirafı yürütmenin kontrolünde emirle yasa yapmak anlamına gelmektedir. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı'nı temsilen konuşan bir bürokrat da yasa teklifinin kendileri tarafından hazırlandığını komisyon huzurunda belirtmekten çekinmemiştir. Sadece bu neden dahi bu kanun teklifi TBMM Başkanı tarafından veya Komisyon tarafından imza sahiplerine iade edilmeliydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Kasım Öğretmenler günü ve sözde 20'nci Milli Eğitim Şurası’nın açılışında yaptığı konuşmada kanun teklifinin kapsamlı bir öğretmenlik meslek kanunu olduğunu ve bunun ilk defa yapıldığını söylemiştir. Sözlerinin devamında ise sözleşmeli öğretmenlikten, öğretmenliğe geçişteki sınavla sözleşmeli ve kadrolu öğretmen ayrımını kaldırdıklarını dile getirmiştir. Bunun gerçekte böyle olmadığı teklifin Meclis’e sunulmasıyla anlaşılmıştır" ifadelerine yer verildi.

ILO SÖZLEŞMESİNE AYKIRI

Ayrıca kanun teklifinin Türkiye’nin 1932 yılından bu yana üyesi bulunduğu Birleşmiş Milletler Çalışma Örgütünün (ILO) "Öğretmenlerin Statü Tavsiyesi Belgesine" aykırı olduğu vurgulanarak, ILO sözleşmesinin de 117, 119, 120 ve 124’üncü maddesine aykırı olduğu vurgulandı.

ÖĞRETMENLİKTE KARİYER

Kanun teklifinin amaç ve kapsamı bakımından meslek kanunu özelliği taşımadığının altı çizen CHP şerhinde şu noktalara dikkat çekti: "Öğretmenlik (önceki kanunda olduğu gibi), aday öğretmen, öğretmen, uzman ve başöğretmenlik adıyla dört farklı basamak ya da aşama içermektedir. Burada ‘aday öğretmenlik’ sürecinde öğretmenler derse girdikleri ve mesleklerini yerine getirdiklerinden dolayı kariyer basamaklarının içindedir ve herkesin geçmek zorunda olduğu ve ayrıca sınava tutuldukları bir aşamadır. Dolayısıyla öğretmenlikte kariyer bu kanunun teklifi ile 3 değil dört basamak olarak karşımıza çıkmaktadır.

ÇALIŞMA DÜZENİNİ BOZACAK

Bir taraftan öğretmenliğin tanımında ‘devlet’ ibaresinin çıkarılması diğer tarafta ister özel öğretim kurumlarında isterse devlet kurumlarında olsun bütün öğretmenlere ‘güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması’ yapılması çelişkili bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanun teklifi, görev başındaki öğretmenlere kurs ve sınav yükümlülüğü getirerek, sınıfta olmayı ikincil konuma düşürecek bir uygulamanın önünü açmaktadır. Görev aynıyken unvanların alt ve üst ilişkisi biçiminde düzenlenmesi çalışma düzenini bozucu bir etkiye sahip olacaktır.

CEZALANDIRMA YÖNTEMİ

Kanun teklifinin 5. maddesinin 4. fıkrasının (ç) bendi yer alan ‘Mesleğe başlamış bir aday öğretmenin başarısız bulunması sonucunda 3 yıl süreyle mesleğe alınmaz’ hükmü öğretmenlik mesleğinin niteliğini arttırmaya dönük bir önlem değil, açıkça bir cezalandırmadır. Aday öğretmenlerin adaylıklarının kaldırılmasında yetkilendirilen ‘Aday Değerlendirme Komisyonu’nun kimlerden oluştuğunun ve nasıl çalışacağı bu teklifte yer almalıydı. Teklif bu şekliyle adaletsiz ve ayrımcı uygulamalara kapıları sonuna kadar açmaktadır.

ÇALIŞMA BARIŞINI BOZACAKTIR

Başöğretmenler için yüzde 40 olan oran yüzde 120’ye, uzman öğretmenler için yüzde 20 olan oran yüzde 60 oranına çıkarılarak eğitim tazminatları 3 kat arttırılmaktadır. Öğretmenler arasında ücret farklılığını belirtip buna karşılık görev farklılığını belirtmemek haklı olarak çalışma barışını bozacaktır. Kanun teklifinin tek olumlu maddesi 3600 ek göstergenin verilmesidir. Ancak yürürlüğü 15.01.2023 tarihine bırakılmaktadır. Bu da yaklaşık 411 bin emekli öğretmenin her birinin ortalama 5 bin lira kaybı demektir."

ANAYASA AYKIRILIK

Anayasa uygunluk değerlendirmesi kapsamında da CHP, Anayasa’nın ikinci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine, 7. maddesinde yer alan yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine, 13. maddedeki ölçülülük, 14. maddede yer alan hakların sınırlandırılması bakımından Anayasa’ya aykırılık içerdiği vurgulandı. CHP, şerhinde maddeleri tek tek Anayasa’ya aykırılıklarını belirtti.

ÖĞRETMENLERİN SORUNLARI

Şerhin sonuç bölümünde de şu ifadeler yer aldı: "Bu yasa daha fazla para nasıl kazanılır sorusuna cevap veren bir tekliftir ki bu para aslında tüm öğretmenlerin hakkı olduğu halde belli bir bölümüne vermeyi esas alan bir düzenleme yapılmıştır. Öğretmenlerin temel sorunu; öğretmenlerin mesleki onuru 20 yıldır ayaklar altına alınmasından kaynaklanmaktadır.

Öğretmenlerin; norm kadro, yer değiştirme, il emri tayin hakkı verilmesi, sözleşmeli öğretmenlere eş durumu tayin hakkı verilmesi, zorunlu hizmet bölgelerinin teşvik edilmesi, sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılması, mülakat sisteminin kaldırılması, hizmet içi eğitim, ücretli öğretmenlik sorununun çözülmesi, eğitim öğretim yılı başında tüm eğitim emekçilerine bir maaş tutarında eğitim öğretim tazminatı verilmesi, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde tüm öğretmenlere bir maaş ikramiye verilmesi, yıllardır çözüm bekleyen kültür öğretmenlerinin maaş karşılığı 15, okul öncesi ve sınıf öğretmenlerinin 18, meslek derslerine giren öğretmenlerin 20 saat uygulamasının sonlandırılarak tüm öğretmenlerin maaş karşılığı ders saatlerinin 15 saatte eşitlenmesi, yöneticilikteki kayırmacılık, kariyer sistemi kurulamaması, proje okulu adı altında hizmet puanı gözetilmeksizin yapılan haksız atamalar, kreş sorunu, öğretmenlere yönelik şiddet sorunu, grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı, gibi çok sayıda sorunu bulunmaktadır. Bu şekliyle öğretmenlerin sorunlarına bir çözüm olamayacağı gibi yeni sorunların da kapısını sonuna kadar aralayacaktır."

KABOĞLU: LİYAKATSİZ VE YANDAŞ ÖĞRETMENLİK KANUNU TEKLİFİ

Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi’ni değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, yasa ile düzenlenmesi gereken hususların belirlenmesini tek adam yönetiminin iradesine ve yönetmeliklerine bırakan Teklif’in, Anayasa’nın birçok maddesini ihlal ettiğini, bir meslek kanununa yakışmayacak kapsamda eksik olduğunu ve öğretmenlerin gerçek ve ivedi sorunlarına çözüm getirmeye yönelik olmadığını belirtti.

‘YASAL GÜVENCE YERİNE PARTİLİ CUMHURBAŞKANI’NIN LÜTFU’

CHP Anayasa Komisyonu üyesi Kaboğlu, teklifle; Aday Öğretmen Yetiştirme Programı ve Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nun oluşumu ile adaylık sürecine ilişkin diğer usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceğinin ve bu komisyon tarafından yapılacak değerlendirme sonucunda başarılı olanların öğretmenliğe atanacaklarının öngörüldüğüne işaret ederek, şöyle devam etti: "Kamu görevlisi olarak atanmaya ilişkin bir koşul oluşturan Komisyon’un oluşumu ve mesleğe alımda esas alınacak usul ve ölçütlerin Anayasa’nın 128. maddesi uyarınca kanunla düzenlenmesi gerekirdi. Oysa AKP-MHP koalisyonu yine şaşırtmadı ve kendilerine biat etmeyen başarılı adayların önüne kendi yandaşlarını geçirmek için Anayasa’yı bir kez daha göz göre göre çiğnedi. Parasız, objektif, bilimsel ve çoğulcu eğitimi ve Cumhuriyet’in özünde yatan fırsat eşitliğini paramparça etmiş olan AKP-MHP ittifakı, şimdi de öğretmen atamalarında liyakat ilkesini sistematik şekilde çiğnemek, ülkemizin yetenekli gençlerinin önünü kesmek ve haklarını gasp etmek için bu kanun teklifini getirdi".

KOMİSYONA VERİLEN AŞIRI VE KEYFİ YETKİ

Teklif ile aday öğretmenlerden Adaylık Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmede başarısız olanların görevine son verileceğinin ve bu kişilerin üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacağının öngörülmesinin çok ağır ve ölçüsüz olduğunu söyleyen Kaboğlu, bin günü aşan bir bekleme süresinin kabul edilir olmadığını ve bu komisyonun değerlendirmesinin mahiyet ve kapsamının teklifte belirli kılınmamasını eleştirdi.

SEÇİM HESABI

Kaboğlu, öğretmenlerin mali hakları ve ek göstergeleriyle ilgili olarak madde 8’in öngördüğü iyileştirmelerin yürürlük tarihi olarak, yasalaşma tarihinden yaklaşık bir yıl sonrasını öngörmesinin, öğretmenlerin bu mali haklara layık olduklarının bugün itiraf edilmesi ama bunlardan yararlanmaları için bir yıl sabretmelerinin istenmesi anlamına geldiğini ifade etti ve şunları ekledi: "AKP-MHP ortaklığı, nedeni oldukları ekonomik krizde, yandaş girişimcilere kamusal kaynakları kesmek ve Saray savurganlığına son vermek yerine, öğretmenlerin hakları olan mali haklarını bir yıl boyunca tırpanlayarak, bir kez daha yandaş sermayenin haksız zenginleşmesinin ve lüks harcamaların, kendileri için eğitim emekçilerinden daha önemli olduğu haykırmış oldu. Öğretmenlerin ek gösterge iyileştirmelerini bir yıl geciktirme ayıbına imza atan Cumhur İttifakı, hiç kuşkusuz, önümüzdeki genel seçimlerden önce ise, bu ertelenmiş iyileştirmeleri ve öğretmenlerin gasp edilen mali haklarını bir seçim propagandasına çevirme çaba ve istismarına başvuracaktır."

Kaboğlu son olarak, iktidarın, getirilen teklifin komisyon aşamasında demokratik muhalefetin ve Eğitim-İş, Eğitim-Sen, Eğitim Bir-Sen, Türk Eğitim Sen, Anadolu Eğitim-Sen gibi sendikaların yapıcı katkılarının hiçbirini dikkate almaması sonucu, zaten çok geç kalınmış olan "Öğretmenlik Meslek Kanunun" öğretmenlerimize layık bir yasa olarak çıkmayacağını söyledi ve şöyle ekledi: "Bu yasak savmaya yönelik, özensiz biçimde hazırlanmış ve kötü Türkçeli teklif; ataması yapılmayan öğretmenler sorununu çözmediği, sözleşmeli öğretmenlere kadro vermediği, engelli öğretmenleri kapsamadığı gibi oluşumu bile belli olmayan Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nu öngörerek, siyasi kadrolaşmayla, bugünkü yetenekli öğretmen adaylarının kamu hizmetine giriş hakkını ve gelecek kuşakların nitelikli eğitim alma hakkını ortadan kaldıracaktır."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar