Cihan Aydın: Güvence olması gereken yargı, toplumun her ferdi için tehdit haline gelmiştir

Cihan Aydın: Güvence olması gereken yargı, toplumun her ferdi için tehdit haline gelmiştir
Diyarbakır’ın seçilmiş Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı’ya ceza verilmesine tepkiler sürüyor. İHD, TİHV, Tabip Odası ve Hak İnisiyatifi ortak açıklamayla karara tepki gösterdi.

Remzi BUDANCİR


ARTI GERÇEK - İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırılarak yerine kayyım atanan ve tutuklu yargılanan Diyarbakır Belediye Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı'ya "Örgüt üyeliği"  suçlamasıyla 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası verildi.

Mızraklı’ya ceza verilmesine tepkiler sürüyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, TİHV, Tabip Odası ve Hak İnisiyatifi düzenlediği basın toplantısında Mızraklı’ya ceza verilmesine sert tepki gösterdi. Açıklamayı Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın okudu.

AYDIN: MAHKEME HUKUKİ OLMAYAN DELİLLERİ DİKKATE ALMIŞ

Mahkemenin, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Selçuk Mızraklı’nın 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmasına karar verdiğini hatırlatan Aydın, cezaya gerekçe edilen delillere tepki gösterdi. Cezanın, hukuk dışı bir şekilde elde edilen ve hukuken doğruluğu kabul edilmeyecek delillere dayandırıldığını ifade eden Aydın, "Mızraklı şüpheli olarak UYAP’a kaydedilmeden 2009-2014 yılları arasında Gülen Yapılanması mensubu hakim-savcıların kararıyla dinlenmiş, ancak hakkında bir işlem yapılmamıştır. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 138. maddesine göre bir kişi hakkında iletişimin tespiti kararı verilmesi için öncelikle şüpheli veya sanık sıfatını alması gerekmektedir. Ancak Başkan Mızraklı, söz konusu hukuki şartlar es geçilerek 10 Temmuz 2017 tarihinde doğrudan şüpheli olarak UYAP’a kaydedilmiştir. Bu durumda mahkeme, yasa dışı dinlemeler sonucunda elde edilen ve hukuki geçerliliği olmayan bir takım bilgileri delil olarak dikkate almış ve hüküm kurmuştur. Mahkemenin bu tutumunun hukukla izah edilemeyeceğini, en iyi hakimler bilmelidir" dedi.

"ASGARİ KOŞULLARA BİLE UYULMADI"

Bir diğer delil Mayıs 2016 tarihinde teslim olan ve 3 yıl sonra ifade veren itirafçının beyanları. Bu itirafçı teslim olmasının üzerinden 3 yıl geçtikten sonra, seçimlere 10 gün kala 20 Mart 2019 tarihinde Mızraklı hakkında ifade veriyor. Mahkemenin bu ifadelere itibar etmesini eleştiren Aydın, şunları söyledi: "İfadenin altında iki jandarma görevlisinin yazıcıdan çıkmış sicil numaraları ve el ile atılmış imzaları bulunmaktadır. Ancak Cumhuriyet Savcısının sicili daha sonra el ile yazılmıştır. Hazır bulunan ‘Katip’ kısmında ise ne bir sicil, ne de bir imza bulunmaktadır. Asgari şekil koşullarına bile uymayan bu ısmarlama ifade, mahkeme tarafından muteber kabul edilerek hükme esas alınmıştır. Bu arada itirafçı tanık H.B.A., geçtiğimiz günlerde hakkında devam eden davadan beraat etmiştir. H.B.A.’nın beyanlarının hangi koşullarda alındığı, ifadenin hukuka ve yasaya uygun alınıp alınmadığının araştırılması yönündeki talepler mahkeme tarafından reddedilmiştir.

"FEZLEKELER İDDİANAMEYE DÖNÜŞÜYOR"

Polis veya jandarma tarafından yazılan fezlekeler herhangi bir hukuk süzgecinden geçmeden iddianameye dönüşmekte, iddianameler de basit bir yargılama ritüelinden sonra gerekçeli kararlara dönüşmektedir. Delillerin hukuka uygun bir şekilde toplanıp toplanmadığı konusunda bir araştırma yapmayan, sanığın lehte delillerini değerlendirmeye almayan, kararı soruşturma sürecinin daha başında belli olan mahkemelere artık gerek kalmamıştır. Bugün yargı mekanizması, adalet kaygısından azade bir keyfiliğe dönüşmüş, adeta cübbeli polisler ordusu haline gelmiştir.

"KAYYIMLIK SİSTEMİNİN MEŞRUİYETİ YOK"

Kayyımlık müessesesi; hukuk devleti ilkeleri ile seçme ve seçilme hakkına bir saldırı ve hayatın demokratik işleyişine kast eden bir anlayışı temsil etmektedir. Hukuki, siyasi ve toplumsal hiçbir meşruiyeti bulunmayan kayyım uygulamasını devam ettirmek için belediye başkanları aleyhine ısmarlama soruşturma ve kovuşturmalar açılmakta, bu davaların mahkumiyet ile sonuçlanması içinse her gün hukuktan ve adaletten biraz daha uzaklaşmak suretiyle deliller(!) üretilmektedir. Bu keyfilik ve içinde adalet olmayan politikalardaki ısrar, hukuksuzluğu ve adaletsizliği çoğaltmakta ve her gün buna yeni bir halka eklemektedir.

"YARGI TOPLUMUN HER FERDİ İÇİN TEHDİT HALİNE GELMİŞ"

Hukuk güvenliğinin yerini bugün yargının keyfi ve siyasi uygulamaları almış, yurttaşlar için bir güvence olması gereken yargının kendisi, toplumun her bir ferdi için tehdit haline gelmiştir. İktidarın ekonomik, sosyal, kültürel, iç ve dış politikalarını eleştiren, muhalefet hakkın kullanan hemen herkes hükümetin ve dolayısıyla yargının hedefi haline gelmiştir. Toplumun her bir ferdi; ya tanık olduğu haksızlıklara, hukuksuzluklara itiraz etmemesi ya da terörizm suçlaması, vatan hainliği veya cezaevi arasında bir tercih yapmaya zorlanmaktadır. Yani çok seslilik ve fikir özgürlüğü konusunda garantör olması gereken devletin kendisi, yurttaşın fikir özgürlüğünü her gün sistematik olarak tehdit etmektedir.

"YARGI MENSUPLARI HAKKINDA SORUŞTURMA BAŞLATILMALI"

Bizler hukuk dışı ve keyfi tutuklama ve yargılamalardan vazgeçilmesini, Başkan Mızraklı’nın hakkındaki uydurma isnatlar düşürülerek derhal serbest bırakılmasını ve görevine iadesini, Hukuka ve yasaya aykırı elde edilen delillere rağmen Başkan Mızraklı’nın tutukluluğunda ve cezalandırılmasında ısrar eden yargı mensupları hakkında soruşturma başlatılmasını ve tedbiren açığa alınmalarını talep ediyoruz."

Öne Çıkanlar