Cumhurbaşkanı tuzak kurar mı?

Demek ki, Hakan Fidan’ın bir görev kusuru yok. Yani, askerdeki hareketlenmeyi, bu yöndeki rivayetleri, haberleri çok önceden Cumhurbaşkanı'na bildirmiş.

Cumhurbaşkanı yalan söyler mi?

Söylemez.

Daha doğrusu, söylememesi lazım.

Cumhurbaşkanı kendi vatandaşına tuzak kurar mı?

Kurmaz.

Daha doğrusu kurmaması lazım.

Yarın 15 Temmuz karmaşasının beşinci senesi.

Hala olayın üzerindeki çok karmaşık bilinmezlikler kalkmış değil.

En başta da neden açıklanmadığı, yayınlanmadığı belirsiz (!) TBMM 15 Temmuz Komisyonu Raporu var.

Olayın iki anahtar ismi, dönemin Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı'nın neden Komisyon'a gitmedikleri konusu var.

Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür denir ama bir yere kadar.

Susurluk meselesi ve 28 Şubat dönemlerinin Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman TBMM’de kurulan Susurluk Komisyonu'na bilgilerini paylaşması için davet edilmiş ama Koman Paşa bu davete icabet etmemiş idi.

Teoman Koman’ın bu davete icabet etmemesi çok eleştirilmiş idi ve eleştirenlerin başında da, dönemin İstanbul Belediye Başkanı olmak üzere muhafazakarlar vardı.

Haklıydılar.

Ama, artık klasikleşti, o günlerde ne dediler, ne yaptılar ise bugün tam tersini diyorlar ve yapıyorlar, bu kez de AKP döneminin Genelkurmay Başkanı ve MİT Başkanı'nın Komisyonda bilgilerine başvurulamadı.

Erdoğan öyle değerlendirdi ve istedi herhalde.

Önümüzdeki senelerde 15 Temmuz 2016 meselesi de mutlaka aydınlanacaktır.

Hatırlayalım, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beylerbeyi’nde askerlerin köprüye doğru gittiklerini eniştesinden öğrendiğini ve böylece durumdan haberdar olduğunu ifade etti.

Bir de bir binbaşı hikayesi var, gerçekten çok komik bir hikaye, 15 Temmuz günü 14.30 sularında MİT’e geliyor, bekliyor ve akşam bir darbe girişimi olacağını MİT yönetimine haber (!!!) veriyor; kelli felli çok sayıda gazeteci de bu saçmalığı aylarca yazdılar.

Ama aynı zamanda da yine öğreniyoruz ki o gece 81 ilimizin 73’ünde askerde bir hareketlenme başlıyor.

Bu enişte hikayesi (dönemin Cumhurbaşkanı), bu Binbaşı hikayesi (MİT) doğru (?) ise demek ki Cumhurbaşkanı ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan darbe girişimini o gün öğrenmişler.

Bu durumda, bu iki iddia doğru ise, Cumhurbaşkanı'nın yapması gereken ilk iş 16 Temmuz sabahı Hakan Fidan’ı görevden almak olmalı idi çünkü bu hareketlenmeden haberi olmayan bir istihbarat kurumu başkanı olamaz.

Almadı.

Demek ki, Hakan Fidan’ın bir görev kusuru yok.

Yani, askerdeki hareketlenmeyi, bu yöndeki rivayetleri, haberleri çok önceden Cumhurbaşkanı'na bildirmiş.

Şayet öyle ise, ki öyle olduğu çok net anlaşılıyor, Cumhurbaşkanı'nın önünde iki yol var.

Birincisi bu hareketlenmeyi hemen kaynağında kesmek, hareketi engellemek, sorumluları yargıya teslim etmek yani 15 Temmuz faciasının oluşunu engellemek; böylece 251 vatandaşımız da ölmemiş olacaktı.

İkincisi ise bu hareketlenmeyi kendi oluruna bırakmak, hareketlenme fiilen başladığı anda da çok sert bastırmak ve hemen arkasından da 20 Temmuzda başlayan hukuk faciasını devreye sokmak.

Cumhurbaşkanı maalesef ikinci yolu tercih etmiş anlaşılan.

Yani dönemin yönetimi vatandaşlarına doğru söylememiş ve bir bölümüne de tuzak kurmuş (mülkiyet meseleleri, kamu görevinden ihraç edilen 150 bin kişi, OHAL kararnameleri, tüm muhalefeti bastırmak, vs.).

Bakalım bu ikinci tercih bir gün yargısal sürece konu olacak mı?

Olması lazım.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi