Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi: Küçük ama çok önemli bir nokta

Sayıştay Kanunu'ndan kamu kaynağı kullanımında kime karşı sorumlu olunacak meselesinde TBMM’yi devre dışı bırakmanın başkanlık sistemi ile bir ilişkisi yoktur, olamaz, olmamalıdır.

Apar topar ve hiç de demokratik olmayan bir ortamda, OHAL koşullarında 2017 senesinde Türkiye parlamenter sistemden yüzde 52 gibi bir oranla Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi denen ve anlaşılan bizim siyaset kültürümüzle uyuşamayan bir sisteme geçildi.

Bu çapta bir büyük değişiklik hem asla OHAL koşullarında yapılmamalıydı, hem de bu tür değişikliklerin, referandumla bile olsa, salt çoğunlukla değil de nitelikli bir çoğunlukla gerçekleşmesi daha sağlıklı sonuçlar verebilir.

Bendenizin hukuk bilgi müktesebatı Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin fayda ve maliyetlerini teknik olarak analiz edebilecek düzeyde olmayabilir, haddimi aşmak istemem ama bazı konularda da bir gömlek daha bilgili olduğumu söyleyebilirim.

Geçenlerde bir yazı için Sayıştay Kanunu'na yeniden göz atıyordum, söz konusu yasanın 7. maddesinin 5. fıkrasına baktım, aşağıya aynen aktarıyorum ilgili bölümü:

Sorumlular ve sorumluluk halleri

Sayıştay Kanunu madde 7:

(5) Bakanlar, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılması ile hukuki ve mali konularda Cumhurbaşkanına karşı sorumludurlar. 

(2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nin 139 uncu maddesiyle, bu fıkrada yer alan "Başbakana ve Türkiye Büyük Millet Meclisine" ibaresi "Cumhurbaşkanına" şeklinde değiştirilmiştir.)

Parlamenter sistemden çok yanlış bir başkanlık sistemine, "Zavalı Obama sistemine" geçilmiş ise yapılan bir referandumla, Anayasa'da, yasalarda Başbakan ifadesi, bu kurum kaldırıldığı için Cumhurbaşkanı olarak değiştirilir, bu normaldir.

Ancak, yukarıda dikkatlerinize sunduğum değişiklik tam da böyle değildir.

Bir kere, söz konusu değişiklik Sayıştay Kanunu'nda yapılmaktadır, Sayıştay kamu harcamalarının hukukiliğini ve verimliliğini TBMM adına denetleyen bir yüksek mahkemedir.

Sayıştay Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle (703 sayılı KHK, Madde 139-b) bakan(lık)ları kamu kaynaklarını kullanımında sadece Cumhurbaşkanına karşı sorumlu kılma, TBMM’yi bu sorumluluk alanının denetleyicisi durumundan çıkarmak demokrasinin, hukuk devletinin özüne aykırıdır, bu konu lağvedilen başbakanlık kurumunun yerine cumhurbaşkanlığını ikame etmeye benzemez.

Bu saçma, anti demokratik, anti hukuk devleti düzenleme bırakın çağdaş hukuk ilkelerine M.S. 1215 tarihli Magna Carta’ya (Büyük Şart, İngiltere) bile aykırıdır.

Diyebilirsiniz ki, "bakanların, bakanlıkların harcamaları zaten Bütçe Kanunu ve Kesin Hesap Kanunu süreçlerinde TBMM’nin denetim alanına girmektedir" ama durum öyle sanıldığı gibi de değildir.

Parlamenter sistemde de Sayıştay Kanunu 7. maddesinde bakanların Başbakana ve TBMM’ye karşı sorumlulukları varken de bütçe süreci aynen işliyordu, bunu unutmayalım, yani mükerrer bir sorumluluk söz konusu değildi. 

Yedinci aya, yani Temmuz ayına girdiğimize göre Cumhurbaşkanlığının TBMM’ye 2018 senesinin kesin hesap kanunu teklifini sunmuş olması gerekmektedir, bu bir anayasal zorunluluktur (Bkz. M.161-Maddenin ilgili bölümünü aşağıya aktardım).

Peki Cumhurbaşkanlığı kesin hesap kanunu teklifini bugüne kadar TBMM’ye sunmuş mudur?

Sayıştay, yine Anayasa'nın amir hükmüdür, genel uygunluk denetimini 15 Eylül’e kadar TBMM’ye sunabilecek midir?

2019 bütçesi TBMM’de görüşülür iken 2017 senesi kesin hesap kanunu teklifi de görüşülüp karara bağlanmış mıdır?

Umarım bu yazımı Cumhurbaşkanlığı makamından bu işlerden sorumlu biri okur da, mesela  2019 Haziran'ının sonuna kadar 2018 kesin hesap kanunu teklifinin TBMM’ye sunulup sunulmadığı konusunda bizi aydınlatır; unutmayın bu tarih anayasal bir zorunluluktur.

Anayasa maddeleri bu üst norm metnine keyfi olarak mı yazılmıştır?

Kamu kaynağının, kamu parasının, vergi gelirlerinin bakanlar tarafından etkin kullanılıp kullanılmadığı konusu sistem ister parlamenter sistem, ister başkanlık (?) sistemi olsun, TBMM denetiminden zaten çıkarılamaz ama bakanların TBMM’ye karşı sorumluluğunu da ortadan kaldırmamalıdır.

Başkanlık sisteminde bakanların TBMM’ye karşı siyasi sorumluluğu ayrı bir konudur, kamu kaynağı kullanımında sorumluluğu bambaşka bir konudur.

 Aşağıda Anayasa'nın 161. Maddesinin ilgili bölümünü aynen aktarıyorum.

 "Anayasa Madde 161: Bütçe ve Kesin Hesap

Merkezî yönetim kesin hesap kanunu teklifi, ilgili olduğu malî yılın sonundan başlayarak en geç altı ay sonra Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Sayıştay genel uygunluk bildirimini, ilişkin olduğu kesin hesap kanun teklifinin verilmesinden başlayarak en geç yetmiş beş gün içinde Meclise sunar.

Kesin hesap kanunu teklifi ve genel uygunluk bildiriminin Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olması, ilgili yıla ait Sayıştayca sonuçlandırılamamış denetim ve hesap yargılamasını önlemez ve bunların karara bağlandığı anlamına gelmez.

Kesin hesap kanunu teklifi, yeni yıl bütçe kanunu teklifiyle birlikte görüşülür ve karara bağlanır."

Sayıştay Kanunu'ndan kamu kaynağı kullanımında kime karşı sorumlu olunacak meselesinde TBMM’yi devre dışı bırakmanın başkanlık sistemi ile bir ilişkisi yoktur, olamaz, olmamalıdır.

Burhan Kuzu usulü başkanlık sistemlerinde ise ne olur, onu bilemiyoruz doğal olarak.

Bu mesele, 703 sayılı KHK madde 39 ile yapılan değişiklik Cumhurbaşkanlığı makamının da çok canını sıkacaktır.

Sistemin sürdürülebilirliği, yeniden üretilebilirliği önemlidir; Obama türü başkanlık sistemi sürdürülebilir bir sistemdir, oysa, Burhan Kuzu mahreçli "zavallı Obama" başkanlık sistemi ile mesafe alınamaz, sorun çıkaracaktır ama öncelikle de sistemin tepesindeki insanlara siyasi ve hukuki maliyetleri büyük olabilir.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi