Demokrasinin kazanması İYİ Parti ve HDP’ye bağlı

Her iki partinin siyasal geleneği kültürel kimlik olarak birbirinden farklı olsa da, siyasal öncelikleri bu aşamada 'demokrasi' olduğu için, bir araya gelmeleri kaçınılmaz bir zorunluluktur.

31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde muhalefetin elde ettiği siyasal başarı, önümüzdeki dönemde AK Parti’nin siyaseten nasıl yenilebileceğini göstermesi açısından önemli bir ders ihtiva etmektedir.

Bu ders, önümüzdeki yıllarda da bu başarıyı ortaya çıkararak siyasal dayanışmanın sürdürülmesi zorunluluğudur.

Şuradan başlayalım siyasi, ideolojik ve kültürel olarak birbirinden (hâlâ) çok farklı olan ve bu farklılığı da, yakın zamana kadar siyaseten net olan iki parti idi AK Parti ve MHP.

DEVLETİ KUTSAMA VE KÜRT KARŞITLIĞI

Bu iki partiyi 7 Haziran 2015 seçiminden sonra bir araya getiren iki temel unsur var. İlki devleti merkez alan ve onu kutsayan bir siyasal anlayış. İkincisi ise Kürtler başta olmak etnik ve kültürel kimlik ve farklılıklarını yok sayan bir siyasal anlayış.

Bu iki partinin bir araya gelmesi MHP’nin öncelediği devletin otoriter özünün korunması ve sürdürülmesi karşılığında, AK Parti’nin devletin ideolojik kimliğini dönüştürme çabalarının toleransına dayanıyor. Bir anlamda karşı karşıya kaldığımız, ataerkil zihniyet ile otoriter zihniyetin eklemlenmesi, sentezlenmesi.

Bu anlayış, başta demokrasi olmak üzere özgürlüğü, adaleti, çoğulculuğu, farklı ve eşit olarak bir arada yaşamaya değil, tekliğe dayanan, homojen bir kimlik ve devleti önceleyip, bireysel hakları, toplumsal talepleri önemsizleştirir.

7 HAZİRAN 2015’DEN BUGÜNE

7 Haziran 2015’den bu yana yaşadığımız bu iki zihniyetin birbirine eklemlenmesinin siyasal yansımalarıdır.

7 Haziran seçimlerinin anayasaya aykırı biçimde yenilenmesi kararı ile başlayan süreç, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ve 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL ile devam etti. Bu süreci tamamlayan adım ise yeni anayasa referandumu ile hayata geçirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi oldu. Yeni sistem bu siyasal anlayışın kurumsal işleyiş modeli oldu.

Bu açıdan bakıldığında bu sistem, esas olarak parti liderleri ve yakın çevrelerinin siyasal çıkarlarını maksimize etmektedir. 

AK Parti ve MHP’nin buluştuğu siyasal anlayış, siyasal meşruiyetinin toplumdan değil devletten alan; evrensel değil yerel değerleri öncelemektedir. Bu açıdan bu iki partinin siyasal konumlanışı "merkezin" hayli sağındadır.

MERKEZDE BULUŞMAK

AK Parti-MHP’nin siyasal ortaklığı ve tercihleri, siyaseten merkezi boşaltmış ve Türkiye’yi içeride kutuplaşmaya, dışarıda da yalnızlığa itmiştir.

Bu açıdan siyasal öncelik bu merkezi yeniden inşa etmektir.

İşte CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi mimarlığını yaptığı "demokrasi koalisyonun/ittifakının" dayandığı siyasal anlayışı tam da budur yani "merkezin" yeniden inşası.

Bu ittifakın temel ekseni/ortaklığı ise "demokrasi"dir.

16 Nisan 2016’daki referandumda kendiliğinden ortaya çıkan "hayır bloku", 24 Haziran 2018 Genel ve 31 Mart/23 Haziran 2019 Yerel Seçiminde iradi olarak bir araya gelen "Millet İttifakı" da bu anlayışın doğal birer sonucudur.

Elbette Millet İttifakı dışında kalan ama demokrasi ortak ekseninde buluşan SP ve HDP de bu anlayışın kendiliğinden bir parçasıdır.

31 Mart/23 Haziran Yerel Seçiminde bunu net biçimde gördük.

İYİ PARTİ ve HDP’NİN ZOR SINAVI

Yazının başında bahsettiğim önümüzdeki döneme ilişkin esas sınav, bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Yani bu doğal ittifakın varlığını güçlendirerek sürdürmesi.

Bu doğal ittifakın varlığının koruyup geliştirmesinde ilk sorun CHP-HDP ilişkisi gibi görünse de, esas geliştirilmesi gereken İYİ Parti-HDP ilişkisi, iki partinin birbiriyle konuşabilmesidir.

AK Parti-MHP bloku, HDP’yi "kriminalize" ettikçe, muhalefet partileri HDP’ye "cüzzamlı" muamelesi yapıyorlar. HDP’den uzak duruyorlar. Oysa tam tersine muhalefet HDP’le konuştukça, onu muhatap aldıkça HDP’nin siyaseten PKK’ya karşı da iktidar blokuna karşı eli güçlenecektir. Burada temel sorun muhalefetin, HDP’yi kucaklayacağı mı, yoksa dışlayacağı mıdır?

Bu konuda eli daha rahat olan CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’dur. CHP’nin artık arka kapı diplomasisini bir adım ileri taşıyarak HDP ile daha açık ilişki kurması sorunludur. CHP'nin, HDP’yle önce demokratikleşme ardından da Kürt sorununun demokratik zeminde çözülmesi için siyasal ortaklığı zorunludur.

CHP’nin HDP’yle ilişkisi kadar başka büyük bir sınav da, İYİ Parti-HDP arasındaki ilişkidir. Çünkü bu iki partinin kültürel ve siyasal kimlik farkları, gelecekte demokrasi koalisyonun en büyük sınavı olacak.

Her iki partinin siyasal geleneği kültürel kimlik olarak birbirinden farklı olsa da, siyasal öncelikleri bu aşamada "demokrasi" olduğu için, bir araya gelmeleri kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Çünkü esas olarak demokrasi koalisyonu, parti kimliklerinin yanyana gelmesi değil, parti kimliklerini koruyarak yeni bir üst kimlikte buluşmalarıdır. Bu üst kimliğin adı da "demokrasi"dir.

Bu açıdan HDP’nin de merkeze bir adım yaklaşması kadar, İyi Parti’nin HDP ile ilişkisini demokrasi önceliğinde kurması önemlidir.

HDP’nin merkeze biraz daha yaklaşması demek Kürtler ve Kürt sorununu ikincilleştirmesi değil, tam tersine bunları konuşabilmenin siyasal ve anayasal zemini olan demokrasinin yeniden inşa edilmesi için büyük bir adımdır. HDP bu yolda adım attıkça CHP’nin de, İyi Parti’nin de siyaseten eli güçlenecektir.

O yüzden demokrasi koalisyonunun güçlenerek sürmesi CHP-HDP ilişkisinden çok İYİ Parti ve HDP birbiriyle demokrasi ortak ekseninde açık konuşabilmesiyle mümkündür.

Burada da, bu sürecin bir anlamda her şeyi olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na görev düşüyor ki, kendisi bu konuda zaten elinden geleni yaptı, yapmaya da devam edecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi