Derin yoksulluğun gölgesinde 1 Mayıs: 2022 yılında da Taksim işçilere yasak

Derin yoksulluğun gölgesinde 1 Mayıs: 2022 yılında da Taksim işçilere yasak
Siyasi partiler ve sivil toplum örgütü temsilcileri 1 Mayıs'a hangi koşullarda girildiğini +Gerçek'e anlattılar.

Esra ÇİFTÇİ


+GERÇEK - Milyonlarca işçi, emekçi kendi bayramları olan 1 Mayıs’a gittikçe ağırlaşan sorunlarla giriyor. Derin yoksulluğun artması, elektriğe, akaryakıt ürünlerine, doğalgaza, temel gıda ürünlerine yapılan zamlar suya atılan bir taşın oluşturduğu halkalar gibi her alana yansımaya devam ediyor.

Türkiye dünyada en yüksek enflasyona sahip ülkeler sıralamasında sekizinci sıraya yerleşti. Enflasyonu Türkiye’den yüksek olan ülkeler Venezuela, Sudan, Lübnan, Suriye gibi ya ambargo uygulanan ya da yıllardır savaş sahasına dönmüş ülkeler. 

Bu yıl işçiler, emekçiler yurdun her yerinde 1 Mayıs’ı kutlayacaklar. Sembol haline gelen Taksim Meydanı bu yıl da işçilere yasak. Yasağa rağmen Taksim'de ısrar edenler de var.

Siyasi partiler ve sivil toplum örgütü temsilcileri 1 Mayıs’a hangi koşullarda girildiğini +Gerçek'e anlattılar.  

'1 MAYIS KATLİAMINDA ROLÜ OLAN DERİN DEVLETİN TEŞHİRİNİ İSTEMİYORLAR'

KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, 2022 1 Mayıs’ının tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de derin yoksulluğun yaşandığı, ekonomik krizin giderek daha fazla derinleştiği, savaş ve sömürü politikalarının her geçen gün daha fazla arttığı bir dönemde kutlanacağını söylüyor. Yüksek enflasyonun, elektrik, doğalgaz ve temel tüketim maddelerine gelen zamların, asgari ücretin, emekli maaşının açlık sınırının altında kalmış olmasının, yoksulluk sınırının 17.000 TL’ye yaklaştığı bir dönemde kamu emekçilerinin, işçilerin, geçinememe, barınamama sorunlarının derinleştiği bir dönemde 1 Mayıs’a hazırlandığını belirten Bozgeyik, "Bu yılda iktidarın yasakçı zihniyeti emekçilerin göstereceği tepkiden korktuğu için Taksim yasağı yine devam ettirilmekte. Emekçilerin tarihsel hafızası silinmek isteniyor. 1977 1 Mayıs katliamında rolü olan derin devletin teşhirini istemiyorlar. Yasaklar kalkacak söylemi ile iktidarda olan AKP bugün ülkeyi OHAL ve otoriterliğin derinleştiği bir noktaya sürüklüyor. Ancak er geç Taksim meydanı emekçilerin, yoksul halkın mücadelesi ile açılacaktır" diyor ve yasakçı ve otoriter anlayışın Gezi davasında yeni bir AKP darbesiyle cezalar vererek toplumsal muhalefete gözdağı vermek, yükselen emekçilerin sesini, mücadelesini bastırmak istediğini ifade ediyor. 

'BÜTÜN BİR HALK OLARAK 'BİRDEN' BÜYÜK OLDUĞUMUZU GÖSTERMELİYİZ'

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Pandemi, ekonomik kriz, savaş ve bir bütün kapitalizmin tüm melanetlerinin yükünün işçi sınıfı ve yoksul halkın sırtına bindirildiğini söylüyor. 2022 1 Mayıs’ının bu bakımdan tarihi öneme sahip olduğunu belirten Akdeniz, annelerin, çocukların beslenme çantasına bir dilim peynir, bir parça ekmek koyamıyorsa, pazarda file, mutfakta tencere boş kalıyorsa meydanlara çıkma zamanı olduğunu belirtiyor. "Bunlar daha en kötü günlerimiz değil. Çünkü tek adam yönetimi patron örgütleriyle birlikte sömürüyü artırmak için baskı ve yasakları artırıyor, acı reçeteler kapıda. Fakat umutsuz olmaya gerek yok" diyen Akdeniz, yılbaşından bu yana gerçekleşen 120 fiili grev ve fabrika direnişi, hastanelerde sağlık emekçilerinin eylemleri, 8 Mart’ta meydanları inleten kadınlar, Newroz’da alanları dolduran Kürt halkı, Gezi’de direnen ve onun taleplerine sarılan geçlerin şimdi birleşmesini ifade ediyor. Genel grev genel direniş hattının örülmesi gerektiğini söyleyen Akdeniz,  "emek, demokrasi, özgürlük güçleri yani bütün bir halk olarak "birden" büyük olduğumuzu göstermeliyiz" diyor.  

'GEZİ VE 1 MAYIS AYNI MAKAMDA SÖYLENEN FARKLI ŞARKILAR'

Sol Parti PM Üyesi Alper Taş, 1 Mayıs’ın sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız bir dünya özlemi gibi evrensel taleplerinin yanı sıra günün acil taleplerine ilişkin bir çağrısının da mutlaka olması gerektiğini söylüyor.

Tarihsel olanla, güncel olanın iç içe geçmesi gerektiğini söyleyen Taş, "İçinden geçtiğimiz bu günlerde evrensel taleplerin dile getirilmesinin yanı sıra bu 1 Mayıs’ın ana ekseni AKP-MHP faşist bloğuna karşı bütün ülkenin alanlarını bir meydan okumaya dönüştürmektir" diyor. Gezi davasında verilen karara öfkeyi de meydana taşımak gerektiğini söyleyen Taş, Gezi’nin ve 1 Mayıs’ın aynı makamda söylenen farklı şarkılar olduğunu, bunların hem ekmek, iş, aş, insanca yaşam talepleri, hem adalet, özgürlük, barış ekolojist yaşam, demokratik Türkiye talepleri olduğunu belirtiyor. 

'ANTİ-FAŞİST CEPHEYİ KURARAK FAŞİZMİN KURUMSALLAŞMA SALDIRISINI PÜSKÜRTMELİYİZ'

Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Canan Yüce, 2022 yılı 1 Mayıs’ına bir yandan küresel kapitalist çoklu kriz ve kendi özgül nedenleriyle şiddetlenen Türkiye’nin ekonomik krizi, bununla bağlantılı olarak emekçilerin ve ezilenlerin çalışma ve yaşam koşullarının, yoksulluk ve sefaletin giderek insanlık dışı hale gelmesi, bir yandan da Ukrayna’dan Federe Kürdistan’a, Suriye ve Yemen’e pek çok bölgede yaşanan savaşların yarattığı insani yıkım ortamında girildiğini söylüyor. "Türkiye’nin siyasi koşulları ise AKP-MHP iktidarının yarattığı bir cendere içinde bir o kadar karanlık. 1 Mayıs’ı Taksim 1 Mayıs alanında kutlamamız yine yasak" diyen Yüce, bu ülkede o karanlık duvarını yıkacak olanların faşizmi kurumsallaştırıp ülkenin üzerinden buldozerle geçmek isteyenlere geçit vermediklerini ve vermeyeceklerini belirtiyor. İşçi sınıfı ve ezilen kitlelerin, kadınların, gençlerin, Kürtlerin, Alevilerin, faşizme asla boyun eğmediklerini ve direnişlerini yükselttiğini söyleyen Yüce, bu 1 Mayıs’ta en önemli siyasi görevin Demokrasi İttifakını ve en geniş anti-faşist cepheyi kurarak faşizmin kurumsallaşma saldırısını püskürtmek gerektiğini belirtiyor. 

'BU DÜZENİ BİRLİKTE DEĞİŞTİRECEĞİZ'

Dev-Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut’da farklı düşünmeyenlerden. Savaşın, yoksulluğun, sömürünün, demokratik muhalefete baskının arttığı, derin yolsuzluk ve yoksulluğun yaşandığı bir dönemde 1 Mayıs’a girildiğini söylüyor.

Tüm dünyada yaşanan ekonomik krizin ülkemizde siyasi iktidarın bir avuç ayrıcalıklı zümreyi koruyan halk düşmanı, emekçi düşmanı politikaları sonucu yaşamın her geçen gün zorlaştığını söyleyen Karabulut, yükselen enflasyonun, iğneden ipliğe her şeye zam yapılmasının, maaşlara yapılan göstermelik artışların eriyip gittiğini ifade ediyor. Karabulut son olarak, "Toplumda yaşanan bu tepki öfke birikmesi ülkeyi yönetenleri korkutuyor ve mücadele edenlere karşı baskı yasaklama artıyor. Bu yaşananlara karşı ülkenin dört bir tarafında sokağa çıkacak 1 Mayıs kutlamalarını kitlesel bir şekilde, bu düzen böyle gitmez, birlikte değiştireceğiz diyerek kutlayacağız" diyor.

'HALK GÜÇLERİNİN SİYASAL HAREKETİNDEN KORKUYORLAR'

Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Dönem Sözcüsü Perihan Koca, Taksim yasağının alışagelmiş keyfi tutumunu, halkın arayışının siyasal bir yaptırım gücü ve kurucu müdahale ile buluşmadıkça kendiliğinden değişmeyeceğini gösterdiğini söylüyor.

Bu yasağın bu yıl daha da farklı bir anlamı olduğunu söyleyen Koca, krizlerin etkisiyle kitleler halinde yürüyüşe geçilmesinin olası bir halk hareketinin önünü kesmek olduğunu, halk güçlerinin siyasal hareketinden korktuklarını ifade ediyor.

Artan yoksulluk yapısal bir krizin ürünü ve önümüzdeki dönemin temel gündemi olacağını söyleyen Koca, "1 Mayıs alanında halkın acil ihtiyaçları olan bu talepleri kitlelerle buluşturmak ve bunları siyasallaştırmak gibi bir görevimiz var" diyor. 

'1 MAYIS ALANLARI ÖZGÜRLÜĞÜN HAYKIRILDIĞI ALANLAR OLACAK'

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, halkın yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik karşısında artan isyanının, Bodrum’dan Doğubayazıt’a gelişen eylemlerin tablonun bir yanında dururken, fiili grev, işgal ve direnişlerle insanca yaşam talepleri için aylardır eylemde olan işçi sınıfının politik iklimde ve ezilenlerin hareketinde yeni bir bahar havası yarattığını söylüyor. Gümüştaş, "8 Mart, Newroz kutlamaları tüm bu birikimin en güçlü biçimde yansıdığı, kitlesel, birleşik, militan ve kararları mücadele anları olarak yaşandı. Şimdi bu birikim üzerine 1 Mayıs’a yürüyoruz" derken, siyasi iktidarın Taksim yasağının bir politik çarpışma olarak yaşanacağını, 1 Mayıs için klasik devlet refleksi, hareketi yasak baskı ile sınırlama politikası olduğunu da ekliyor. "Süren Taksim yasağının yanı sıra HPP’ye dönük ikinci Kobanê operasyonu, Gezi yargılamasında ceza ve tutuklamalar da aynı mantığın sonucudur" diyen Gümüştaş, 1 Mayıs’ın alanları sömürüye olduğu kadar faşist baskı ve yasaklara karşı özgürlüğün de haykırıldığı alanlar olacağını belirtiyor. 

'BİZİ KURTARACAK OLANIN KENDİ KOLLARIMIZ OLDUĞUNU GÖSTERDİĞİMİZ BİR GÜN OLACAK'

Kaldıraç Hareketi Sözcüsü Hakan Dilmeç, Taksim Meydanı’nın, işçi sınıfı ve işçi sınıfı ile birlikte hareket den tüm toplumsal kesimlerin nezdinde "biz de varız" diyerek kendi gündemini taşıdığı meydan olduğunu söylüyor.

"77 yılı 1 Mayıs’ından itibaren de bu topraklar 1 Mayıs meydanıdır. Yıllarca süren mücadelelerde yeniden açılan, tekrar inşaat bahanesi ile yasaklanan ve 2013 31 Mayıs’ında Gezi Direnişi ile iki hafta boyunca özgürlüğün, dayanışmanın, ortakça bir yaşamın filiz verdiği bir meydandır. Tüm bu söylediklerimiz, yönetenler, sermaye sınıfı içinde ne anlama geldiğini ortaya koyuyor" diyen Dilmeç, yasaklanmasına şaşırmadıklarını, kabul de etmediklerini belirtiyor.

Dilmeç son olarak, Pandemi nedeniyle kitlesel olarak bir araya gelemeyen işçilerin, emekçilerin, kadınların, öğrencilerin, doğasını, yaşamını savunanların, halkların yağma, rant ve savaş düzenine karşı direnen tüm kesimlerin bir araya geleceği 1 Mayıs olacağını ifade ediyor. 

'TAKSİM ISRARIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ'

İnşaat-İş Örgütlenme Sorumlusu Yunus Özgür, Taksim yasağının, zorbalığın tırmanışa geçtiği, başkanlık rejimi denilen mevcut rejimin inşasının hızlandırıldığı bir dönemin simgesi olduğunu söylüyor.

"Bu yasak kent meydanlarının biz işçilere kapatılmasının, kazanılmış özgürlüklerimizin gasp edilmesinin açık ilanıydı. Bu açıdan da bu yasağı tanımamak, icazete teslim olmamak mücadelemizde önemli bir yerde duruyor" diyen Özgür, icazeti tanımamanın sınıfın öz gücüne güveni hissettirecek bir mücadele çizgisi izlemeyi gerektirdiğini, Taksim ısrarının işçi eylemlerinin bir dalgaya dönüştüğü bu kesitte tarihsel bir sorumluluk olduğunu ifade ediyor.

"CHP çizgisinin belirleyici olduğu sendikal çizginin kitlesellik adına sınıfın birikimini açığa çıkaracak, ileriye taşıyacak bir duruştan imtina etmesi bizce 1 Mayıs ruhunu anlamamaktır" diyen Özgür bu nedenlerle Taksim ısrarlarını sürdürdüklerini belirtiyor. 

'1 MAYIS EN GÜÇLÜ İTİRAZ GÜNÜ OLARAK ELE ALINMALI'

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, Pandemi dönemi ve üretim ilişkilerinde çıkan yeni durumların, bölgedeki savaşların, göçmen ve mülteci sorununun, iklim krizinin ve ekolojik meselelerin bir anda çoklu krizle toplumu karşı karşıya bıraktığını söylüyor.

Ormanın, akarsuyun, göllerin, dağların, hayvanların, neredeyse her şeyin hiçbir güvencesinin kalmadığını belirten Akın, Türkiye’de ve dünyada içinden geçmekte olduğumuz zaman diliminde işçi sınıfı ve yoksulların 1 Mayıs gösterilerine hazırlandıklarını, "başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan bizler, savaşların ve bölgesel çatışmaların girdabında yoksulluğu, gıda krizini, mültecilere karşı ırkçı saldırganlığı ve ekolojik krizi aynı anda yaşıyoruz" diyor. 

Bambaşka bir dönem ve siyasal atmosferde olduğumuzu söyleyen Akın, ülkemiz için en somut durumun saray etrafında inşa edilen rejimin siyasi iktidarın demokratik olmayan esas ve usullerle yapılması gereken seçimler üzerine şimdiden gölge düştüğünü, bu nedenle 2022 1 Mayıs’ının güvencesi kalmayan her şey için en güçlü itiraz günü olarak ele alınması gerektiğini ifade ediyor.

8 MART VE NEWROZ'DAN 1 MAYIS'A

HDP İstanbul İl Eş Başkanı İlknur Birol, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi krizin her geçen gün daha da derinleştiği bir süreçte 1 Mayıs’a gidildiğini, yoksulluk, yoksunluk, işsizlik ve geleceğe dair yoğun kaygı besleyen toplumun biriken öfkesinin görünür hal almaya başladığını söylüyor.

Kadınların 8 Mart’ta, Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin Newroz’da bu öfkenin en kitlesel halini alanlara yansıttığını söyleyen Birol,  işçi direnişlerinin hiç olmadığı kadar yaygın ve inatçı olduğunu, geleneksel sendikal örgütlenmelerin bir bölümünün ve yeni yol arayışlarındaki bağımsız işçi örgütlerinin hareketliliğinin dikkat çekici bir ivme kazandığını belirtiyor.

"Tüm uzmanlar gıda krizi ve gıdaya ulaşamama riskinin büyüdüğü uyarılarını sıkça yapıyorlar. Emperyalist- Kapitalist güçler Ukrayna ve Rusya savaş krizinin ortaya çıkarttığı derin bunalımın evrileceği yönü belirlemek üzere sürekli hamle yapmaktalar.  AKP-MHP iktidarı ortaya çıkan boşluğu Kürt halkının özgürlük ve eşitlik arayışını boğmak üzere Irak Kürdistan Federe Bölgesine askerî harekât düzenleyerek, işgal hareketi niteliğindeki bu durumu savaşı sürekli kılacak bir pozisyon alarak doldurmaya çalışıyor" diyen Birol, iktidarın tüm krizleri daha da derinleştirerek kendi "beka"sını sağlama almaya çalışacak her türlü baskıyı arttırarak devam ettirdiğini ifade ediyor. Birol son olarak bütün koşulların tüm demokrasi güçlerini ülkenin demokratik gelecek tahayyülünü birlikte oluşturmaya, gerçek kılacak bir mücadeleye birleşik ve güçlü girmeleri gerektiğini dikte ettiğini, barış, adalet, özgürlük ve demokrasi ihtiyacı üzerinde kurulacak büyük toplumsal ortaklığın sokaktan sandığa bir yol haritasıyla gerçekleşme imkânı olduğunu söylüyor.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar