Devlet, CHP ve sol yol ayrımında

Ey solcular, siz solculuğu CHP'de mi yitirdiniz, CHP'de ararsınız, yoksa gerçekten yitirmek mi istersiniz? Bırakın devlet safını, gidin kendi safınıza. Sınıfınıza uygun bir partiye gidin.

CHP'de 36. Kongre sona erdi.

Devlet partilerinde kongre, program ve stratejiyi uygulayacak kadroların seçimi içindir.

"Solcuların", en üst organ, değişim, yenilenme, plan, proje vs. söylemleriyle CHP'de bir şeyler yapacaklarını sanmalarına bakma.

Devlettir, olmaz olmaz denemez, belki bu sanı, planlı/üretili de olabilir.

Sanan, farkında olması önemsiz; çünkü üye, CHP'de canhıraş çaba gösteren sayın Böke ve arkadaşlarının şu dedikleri, "Zamanın ruhu dünyayı ve Türkiye'yi sağ siyasetin değerleriyle okuyan değil; sosyal demokrasinin ilkeleri ışığında, sınıf temelli, emekten yana, kendi ideolojik çizgisi ve toplum talebi konusunda net bir sol siyaseti çağırıyor." CHP için hava civa.

Ve devamında söylenenler: "2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde aday belirlenmesi, savaş tezkerelerine tutum, dokunulmazlıkların kaldırılması tavrı, Yenikapı mitingine katılımı, 16 Nisan referandumu sonuçlarına tepkisizlik ve "siyasetsizleşme" çizgi ve yönetim tarzına itiraz." da boşa.

CHP bunları yapmayı aklından geçirse, ÖDP'yi "sollar"! 

Ne emeği, ne sınıfı; çocuk yok karşılarında.

Kaşarlı/kart bir parti.

Bu partinin dayandığı sınıf, program belli; toplumu, sınıfsız, kaynaşmış kitle, atama millet, yaşatılacak tek şeyi devlet.

Bu sözler CHP üst yönetimini tebessüm bile ettirmez, duvara slogan at, onlara asla!

Kongrede söylenen diğer sol söylemler de öyle.

Genel başkan adayı Muharrem İnce eleştiriler getirdi kendince.

CHP tınlar mı? 

Çünkü CHP'de içerik başka yerde, biçim başka yerde.

Sayın İnce, "Kürtler doğru söyleyemez mi?" dedi kürsüde, insan köpeği ısırmışcasına gazetelere manşet oldu.

Bu, CHP'deki kültürel zenginliklere, barışa kıraç siyasetin bir göstergesi.

Ama işin gerçeği barışın anlatılacağı yer de CHP değil ki. 

Barışı, devlet partileri zorunda kaldığında kabul eder.

CHP'den beklenti, kendin ol, tutarlı devlet partisi ol, devletin altına düşmemesidir.

Ne eksik ne fazla.    

Çünkü CHP tam bir devlet partisi. 

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, 9 Eylül 1923'te Halk Fırkasına dönüştü, kuruluşta cemiyet üyeleri dışında birkaç sözü geçerli esnaf, şeyh, kanaat önderi de yer aldı.

Halk Fırkası adı, 1924 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası, 1935 yılında da Cumhuriyet Halk Partisi oldu.

CHP, sadece bir parti değil, aynı zamanda bir devlet organı da.

Yani halkı muhalefet ettirmeden nasıl yöneteceğini düşünüp yönlendiren bir kurum.

Sol, halkın, halkın içindeki sınıf ve tabakaların haklarını savunan ve o hakları almak için muhalefet eden bir teşkilatlanma. 

Sol ile CHP'nin durduğu yer zıt.

Öyleyse sol ne arar egemenlerin yanında?

Tam bu duruma uyan bir fıkra:

Nasreddin Hoca evde yitirdiği tesbihini sokakta arar. 

Hocayı gören halktan biri sorar, "Hocam ne ararsın?" 

"Tesbihimi" der, hoca. 

Halk, "tesbihini sokakta mı yitirdin?" der. 

Hoca, "Sokakta yitirmedim, ama ev karanlık, burası aydınlık, o yüzden sokakta ararım." 

Ey solcular, siz solculuğu CHP'de mi yitirdiniz, CHP'de ararsınız, yoksa gerçekten yitirmek mi istersiniz?

Bırakın devlet safını, gidin kendi safınıza.

Donanımınıza, sınıfınıza uygun, kendinizi en iyi ifade ettiğiniz bir partiye gidin. 

Bakın dünyada devletçi partilerin oyu en fazla yüzde yediyken CHP'nin yüzde 25. 

Rahatsız etmeyin elin partisini, bulsun gerçek oranını.

Kendi partinizi güçlendirin ki, CHP'ye de Ak Parti'ye de Türkiye'ye de yararlı olsun.

Çünkü siyaseti demokratikleştirecek olan solun gücüdür.

CHP'ye 1965'te kandırık da olsa ortanın solu dedirten halkın kendi sol partilerinde, TİP'de toplanıp çok oy almasıydı.

Ortanın solu, demokratik sol diye solun bir kısmını demokratik değil diye suçladı ama sol demeyi de bırakmadı. 

Soldaki emek, hak hukuk, barış gibi değerler, 1980 sonrası kurulan rahmetli Aydın Güven Gürkan'ın dönemindeki sosyal demokrat SHP ve sol partiler dışında hiçbir partide hedef olmadı.

Ama solun çoğu zaten baştan beri devletin kuyruğunu bırakamadı.

28/29 ocak 1921'de Karadeniz'de boğdurulan Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve arkadaşları, 15'lerden başlayan devlet kuyrukçuluğu, devletin solu istememesi, tevfikatlarla, mahpuslarla süründürmesine rağmen, "iyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir" bön, yivsiz setsiz, sınıf pusulasız "iyiliği", boş değiştirme hayali, solun kendi olmasını engelledi.

Solun kendi olamayışı her pratikte yeniden üredi, hep CHP'nin çantadaki kekliğiydi.

Seçim değil devrim/boykot dedi, gizli gizli CHP'ye oy verdi.

Parti kurdu bölmemek için yine CHP'ye oy verdi, kadro verdi.

Ama yeter artık!

Terk edin devlet partilerini, kendi partinizle olun, yoksa kurun.

Ha, sahi konu CHP kongresiydi değil mi?

Kongre'nin en doğru kelamını Kılıçdaroğlu etti: 

"Açık ve net bir çağırıyı yapmak istiyorum. Suriye hükümeti ile temasa geçiniz. Suriye'de toprak bütünlüğü sağlanacaksa, akan kan duracaksa Suriye devleti ile hükümeti ile derhal ilişki kurmak gerekiyor." dedi.

Ama Suriye'ye Suriye devletinden izin almadan girilmesi hukuksuzdur, işgaldir; tam destek vermek yanlıştır demedi. 

Ne de olsa devlet partisi.. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi