Dindar bir aileden gelip seküler yaşamı seçen Hollandalı yazar Lale Gül’ün hikayesi New York Times'ta

Dindar bir aileden gelip seküler yaşamı seçen Hollandalı yazar Lale Gül’ün hikayesi New York Times'ta
Gül'ün gidişi aniyken, laik bir insan olarak ortaya çıkması uzun ve meşakkatli bir mücadele oldu.

ARTI GERÇEK - Dindar, baskıcı bir sünni ailede büyüyen Türkiyeli bir göçmen Lale Gül. Çocukluğu Kuran kursları, cami ziyaretleri ve annesinin ağır baskısı altında geçmiş. "Ik Ga Leven" yani "Yaşayacağım" isimli kitabıyla Hollanda’da büyük yankı uyandırdı.

Hollanda’da bir ilki gerçekleştirip dindarlıktan seküler ve özgür yaşam biçimine genç bir kadın olarak geçişinin öyküsünü yazdı. Bundan yaklaşık 500 yıl önce Yahudilerin Spinoza’ya yaptığı ona da yapıldı. Yaşadığı toplumdan, ailesinden ve arkadaşlarından aforoz edildi. Cinsel yaşamını sert bir dille anlattığı için sayısız ölüm tehdidi aldı.

New York Times muhabiri Thomas Erdbrink, Lale Gül ile yaşamını, kitabını konuştu. O hikayenin geniş bir özeti:

'BİR GECE EVİNDEN KAÇTI VE BİR DAHA DÖNMEDİ'

Lale Gül beiki büyük bir naiflikle en çok satan romanına konu ettiği insanlarla yaşamaya devam edebileceğini düşündü: Dindar Türk-Hollandalı göçmen ailesi.

Ancak, genç bir kadının muhafazakar Müslüman kültüründen kopuşunun otobiyografik öyküsü olan kitabının Şubat ayında yayınlanmasından sadece haftalar sonra, ailenin Amsterdam'daki göçmen bir mahalledeki küçük dairesinde "bir savaş patlak verdi."

Yıllardır biriken gerilim o Mart akşamı açık bir çatışmaya dönüştüğünde, 23 yaşındaki Lale Gül, gecenin bir yarısı evinden kaçtı ve o zamandan beri geri dönmedi.

Geriye dönüp baktığında Gül Hanım, laiklik yolculuğunu anlatan dizginsiz bir kitap yazdıktan sonra, ebeveynlerinin bunu duymayacağı düşüncesinin belki de biraz aptalca olduğunu itiraf etti.

Ülkede yaşayan bir çok insan gibi onlar da kitabı duydular: Roman hızla Hollanda'da en çok okunanlardan biri oldu ve o televizyon röportajı teklifleri arka arkaya gelmeye başladı.

Tanıtım, kitabı ailesiyle konuşmamayı imkansız hale getirdi, ancak Lale Gül onlarla yaşamaya devam etmek istedi.

17. yüzyıldan kalma kanal evinde geçen bir öğleden sonra, bize  yaşadıklarını anlatırken "Kitap çıktıktan sonra bile, hala ailemle müzakere etmeye çalışıyordum, işe yaramasını istedim, hayatlarını ve kendi hayatımı birleştirmeye çalıştım. Her şeye rağmen onlar benim ailem" dedi.

Ama ailesinin görüşüne göre yazarın yaptığı tamir edilemezdi.

Hayatı yazarının hayatını yakından yansıtan kitabındaki ana karakter, ailesinin ve onun için koyduğu Müslüman inancının yorumunun tüm kurallarını çiğniyor. Başı açık dolaşıyor, bir restoranda çalışıyor, içki içiyor ve göçmen karşıtı bir partiyi destekleyen bir aileden gelen Hollandalı gizli erkek arkadaşıyla vahşi bir şekilde seks yapıyor.

'ANNE VE BABASINI ŞOK ETTİ'

Kitaptaki kahramanın kendisi olduğunu gizlemiyor Lale Gül: "Hepsi benim gizlemem bitti. Tanrı'ya ve benim için konulan dini ve kültürel kurallara inanmıyorum."

Gül'ün olaya karışan herkese acımadan yazdığı gerçeği, onlarca yıl önce Türkiye'nin kırsal kesimlerinden Hollanda'ya göç eden muhafazakar anne ve babasını şok etti.

Gül'ün okuma yazma bilmeyen annesi, çocuklarını dünyanın en laik ülkelerinden birinde yetiştirmesine rağmen, ailenin doğduğu Türk köyünden hiç ayrılmamış gibi yaşamasını sağlamaya kararlıydı.

İfadesine göre, çocukluğundan itibaren yaşamı düzenli cami ziyaretleri ile geçti ve anne, iki kızının - Gül’ün küçük bir kız kardeşi var - her zaman örtünmelerini sağladı. Bütün arkadaşları Türk'tü. Gül hafta sonları da Kuran okumak için Türk-İslamcı bir örgüt tarafından işletilen bir okula gitti.

21 yaşındaki ağabeyi için kendisine ve 9 yaşındaki kız kardeşine uygulanan katı kurallardan pek çok muafiyet vardı. Kitaptaki öyküye göre, kız arkadaşı olmasına izin verilmiş ve dışarı çıktığında hiçbir soru sorulmamış. Ancak Gül nerede olduğunu görmek için cep telefonuyla sık sık görüntülü arama yapan ebeveynleri tarafından sürekli izlenilmiş.

'ANNESİ MAKYAJ YAPTIĞINDA ONU 'FAHİŞE' DİYE AZARLARMIŞ'

Bazen annesi makyaj yaptığında onu "fahişe" diye azarlar, aşağılarmış…

"Erkekler için pek çok kural geçerli değil" diyen yazar ekliyor: "Kadınlar için namusları canlarından daha önemlidir, derdi annem. Ama genç erkekler için evlenmeden önce oynamakta bir sakınca yok. Bana göre bu büyük bir çifte standart."

Kitabının en tartışmalı kısımları Hollanda'daki Türk diasporası tarafından hızla çevrildi. Çok geçmeden Türkiye'deki amca ve teyzelerden gelen öfkeli mesajlar, Gül'ün ateşli seks sahneleri yazarak ve Türk kültürüyle alay ederek aile onurunu kırdığını ve İslam'a hakaret ettiğini söyledi.

Adının kullanılmamasını talep eden ağabeyi, ailesinin Gül'ün kitabında dile getirilen konulara gizlilik nedeniyle tepki göstermemeyi tercih ettiğini söyledi.

Hem Felemenk dilini alışılmışın dışında kullanımıyla ilgili eleştiri hem de Hollanda toplumunda genellikle görülmeyen kişilerin hayatları hakkında sunduğu içgörüler için kitap ve yazarı eleştirmenlerden övgü aldı: İslami topluluklardan gelen ve  ailelerinin inançları hakkında şüpheleri olan, ancak bunu sessizce yapmak zorunda kalan kadınların sesini duyurmuş oldu..

Gül, kitabında "Görünüşe göre kimse benim sorunlarımı paylaşmıyor" diye yazıyor. "Kurallara uyuyorlar. Başörtüsü takma konusunda da mücadele eden tanıdığım kimse yok. Tanıdığım kimsenin de gizlice bir erkek arkadaşı yok. Benim de tanıdığım kimse yaz aylarında plajda bikiniyle yatmayı tercih etmez. Birkaç müttefik görüyorum" diyerek sözlerini sonlandırıyor Gül Hanım.

Kime veya nereye başvuracağını bilmeyen yalnız bir kadın isyancının bu perspektifleri Hollanda göçmen edebiyatında bir ilk.

Hollandalı-Türk romancı Özcan Akyol, "İlk kez genç bir kadın bize göçün sorunlu yönleri hakkında fikir veriyor" dedi. "Lale, aynı zamanda şiddetli Türk milliyetçileri olan muhafazakar Sünni Müslüman bir aileden geliyor, ancak burada, Hollanda'da doğdu. Hayatının tarifi, buradaki birçok kişi için bir vahiydir."

'ONLARCA İSİMSİZ ÖLÜM TEHDİDİ'

Gül, samimi anlatımı sonucunda onlarca isimsiz ölüm tehdidi aldı.

Evdeki son gecesi, babası ve annesinin, ailenin onurunu lekelediğini söyleyerek ona bağırmasıyla başladı. Gül de bağırmaya başladı. Daha sonra komşular, çoğunlukla Türkiye, Fas ve başka yerlerden gelen göçmenler akın etti ve çok geçmeden dairenin her köşesini doldurdu.

Arabuluculuk yapmaya gelmemişlerdi; bunun yerine, her biri sırayla annesinin gözünde yanlış yaptığı her şeyi kınadılar.

Gül, "Orada oturdum" dedi. Dizlerimin üzerine çöküp, çiğnediğim tüm kurallar için özür dilememi bekliyorlardı."

Onu azarlayıp kınamaya gelen komşular arasında çocukluk arkadaşı, yine Türk asıllı genç bir kadın vardı. Gül, arkadaşının gizli erkek arkadaşları olduğu için erkek kardeşleri tarafından "bir düzineden fazla kez" dövüldüğünü anlattı bana...

Arkadaşı, Lale Gül’ü yaşamını gizli tutmayıp sorunlarını açığa çıkardığı için eleştirdi. Gül, arkadaşının ona "'Her şeyi dairenin dört duvarı arasına sakla'' dediğini hatırladı. "Hepsini Hollanda'nın tamamına sunma."

O gece saat 2 civarında Gül'ün sıtkı sıyrıldı: İki alışveriş çantasına biraz kıyafet doldurdu ve gitti. Muhafazakar Türk Müslüman ailesiyle yaşarken laik bir insan olmaya çalışma deneyi başarısız olmuştu.

Temas halinde olduğu Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema, Gül’e geçici bir konut bulmasında yardımcı oldu.

Gül'ün gidişi aniyken, laik bir insan olarak ortaya çıkması uzun ve meşakkatli bir mücadele oldu.

Öne Çıkanlar