'Erdoğan dahil hiçbir AKP'li bu yasağı delemez'

'Erdoğan dahil hiçbir AKP'li bu yasağı delemez'
Serap Güler, Merkel'in partisi CDU'nun tanınmış siyasetçilerinden. Güler'le Çavuşoğlu'nun seçim yasağına rağmen Almanya'ya yapacağı ziyareti ve krize neden olan DİTİB camilerini konuştuk.

Ayşegül KARAKÜLHANCI DUMAN


ARTI GERÇEK- Almanya’da son verilere göre 1.4 milyon Türkiyeli seçmen bulunuyor. Bu nedenle Türkiye'deki erken seçim süreci Almanya kamuoyu tarafından da yakından takip ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP'li siyasetçilerin yasak kararına rağmen Almanya'da seçim çalışmaları yapıp yapmayacakları tartışma konusu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Solingen saldırısının 25. yıl dönümü nedeniyle 29 Mayıs'ta Almanya'da yapılacak anmaya katılacak olması konunun güncelliğini korumasına neden oluyor. Çavuşoğlu'nun anmayı seçim etkinliğine çevirip çevirmeyeceği merak konusu. 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ne (DİTİB) bağlı camilerde çocukların silahlı, üniformalı tiyatro oyunu sahnelemeleri ve AKP'li siyasetçilerle ilişkili olduğu ortaya çıkan Osmanen Germania adlı rocker grubunun yargılandığı dava da Almanya'daki Türkiye gündeminin diğer konuları. Tüm bu gelişmeleri ve Almanya'da 14 yaşından küçüklere yönelik çıkarılması planan başörtüsü yasağını Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Çocuk, Aile, Mülteciler ve Entegrasyon Bakanlığı Devlet Sekreteri, Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) üyesi Serap Güler’le konuştuk.

- Türkiye’nin erken seçime gitme kararı Almanya’da en çok konuşulan konulardan biri. Dışişleri Bakanı Maas’ın açıklamaları şimdilik Almanya’da bir toplantı düzenlenemeyeceği yönünde oldu. Almanya'nın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Almanya geçen yıl bir karar aldı: AB dışındaki bütün politikacılar, kendi ülkelerindeki seçimlerden 3 ay önce Almanya’da konuşamayacaklar. Bu sadece Türkiye için verilmiş bir karar değil, herkes için geçerli. Bu karara herkes gibi Erdoğan’ın da riayet etmesi gerekiyor. Seçimler Türkiye’de 24 Haziran’da olacak, dolayısıyla bu 3 aylık sürenin içindeyiz. Bu durumda Türk politikacıların gelip burada seçim kampanyası yapmaları zaten yasal olarak mümkün değil. Bu Türkiye Cumhurbaşkanı’nı da bağlıyor.

- Bu yasak kararı sizce doğru mu? Referandumda Avrupa ülkeleri ile yaşanan kriz iç politika malzemesi yapıldı. Başka bir formül geliştirmek mümkün mü?

Türkiye-Almanya ilişkileri bir ara olduğu gibi iyi olsaydı belki diplomatik bir şekilde halledilebilirdi. Ama geçen seçim esnasında da gördük ki bu maalesef mümkün değil. Bu hem Federal Hükümet için hem de eyalet hükümetleri için zor bir karar, bunun hepimiz farkındayız. Diğer taraftan buraya gelip siyasi konuşmalarında Almanya hükümetini, politikalarını kötülemesi de doğru değil. Buna da göz yumamayız. Ayrıca bu karar AB dışındaki herkesi ABD, Kanada Başbakanını da bağlıyor. Dolayısıyla ben Erdoğan’ın veya diğer AKP’lilerin buraya gelmesine engel olan bu kararı doğru buluyorum.

- Solingen saldırısının 25. yıldönümü nedeniyle 29 Mayıs’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Almanya'ya geleceği konuşuluyor. Almanya basını Çavuşoğlu’nun Solingen anmasını bir propaganda malzemesine dönüştürme ihtimali üzerinde duruyor. Böyle bir ihtimal var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı bir açıklamada "Bir Avrupa ülkesinde hazırlıklarımız tamam. Gidip orada halkımızla buluşmamızı gerçekleştireceğiz" dedi. O ülke Almanya’mı?

Erdoğan öyle bir şey dedi ama sizin de dediğiniz gibi ülke adı vermedi. Bu Almanya’da var olan karardan dolayı mümkün değil. Çavuşoğlu’nun ziyaretine gelince; sizinle konuşmadan önce Solingen saldırısında yakınlarını kaybetmiş olan Mevlüde Genç ile konuştum. Çıkan bu tartışmalardan dolayı beni aradı. Ben bu yılın başında Mevlüde Hanım'a, Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Başbakanı Armin Laschet’in Solingen saldırısının 25. yılında eyalet parlamentosunda bir anma yapmak istediğini ilettim. Onların isteklerinin ne olduğunu sordum. İsteklerinden biri de bu anmaya Türkiye hükümetinden de bir yetkilinin katılmasıydı. "Benim bir tarafım Türk bir tarafım Alman. Almanların nasıl yanımda olmasını istiyorsam Türk tarafından da biri yanımda olsun. Bugün benim yanımda olmak isteyen herkes gelsin ve benim yanımda olsun" dedi. Mevlüde Hanım'ın isteğini yerine getirmek için Şubat’ta eyalet başbakanımız Laschet, Dışişleri Bakanı’na bu törene katılsın diye davetiye gönderdi. Bu davetiyenin cevabı da bir kaç hafta önce bize geldi. Bu karar, Türkiye seçim kararı almadan önce verildi. Bunu şimdi seçim kampanyası ile karıştırmak her iki taraf için de doğru değil. Mevlüde Hanım da az önce bana telefonda "Ben oğlum Çavuşoğlu ile konuşacağım, bugün sadece anma töreni ile ilgili konuşsun. Başka bir şeyi karıştırmasın. Ben politikadan, siyasetten anlamam. Bugün de siyasete karıştırılmasın" dedi. Biz de Çavuşoğlu’nun bugünün anlamının farkındadır, siyasete karıştırmayacaktır. Bizim de bunu seçim esnasında yapılan bir ziyaret olarak görmememiz gerekiyor.

- Sizin bizzat öznesi olduğunuz güncel konulardan biri de 14 yaşından küçük kız çocuklarına örtünme yasağı getirilmesi. Siz bu yasaktan yanasınız ancak Federal Hükümet bu yasağa destek vermedi. Bu konu şu anda hangi aşamada?

Federal Hükümet evet desteklemedi. Ama hükümetteki bazı bakanlar da bu yasağın getirilmesi konusunda aslında bizimle hemfikir. Bu konunun bir kontrolden geçmesi gerektiğini düşünüyorlar. Hükümetin uyum bakanı bu konuda bir açıklama yaptı. Uyum Bakanı Annette Widmann-Mauz yeni göreve geldi ve ilk olarak bu konuyla gündeme gelmek istememesini anlıyorum. Biz eyalet hükümeti olarak bu tartışmayı başlattık. Eleştiri alsak da bu tartışmanın doğru olduğunu düşünüyoruz. Şimdi araştırma aşamasındayız. Hukuki açıdan hangi imkânlarımız var? Nasıl bir yasa yapabiliriz onu araştırıyoruz. Yaz sonu, sonbahar başı gibi bu yasayı hazırlamış oluruz diye tahmin ediyorum.

- Peki karşı tarafın bu yasayı mahkemede iptal etme hakkı var mı? Çocukların başörtüsü takmaları hangi yasaya dayandırılıyor?

Tabii ki hukuk devletinde herkesin bir yasaya itiraz etme hakkı var. Ancak bu yasak zaten anaokulu ve ilkokulu kapsayan bir yasak olacak. Genel bir başörtüsü yasağından bahsetmiyoruz. Küçük çocukların başörtüsü takmaları İslam içerisinde de yok. Dolayısıyla bu din özgürlüğü meselesi değil. Biz burada doğup, burada büyüyen her çocuğun aynı imkânlara sahip olmasını istiyoruz. Ama ilerde genç bir kadın olarak başını örtme kararı alırsa buna toplum olarak saygı duymak zorundayız. Bunu her zaman söylüyorum; benim annem de başörtülü ama benim annem yetişkin bir kadın. 7-8 yaşında bir kız çocuğu değil. Bu yasada gerçekten sadece küçük kız çocuklarına odaklanıyoruz. Bunu da çocuk ve gençlik koruma yasası üzerinden yapacağız. Çocukların çocukluklarını yaşamalarını sağlamak için nasıl bir imkanımız var bunun kontrolünü yapıyoruz. Bu sürecin içerisindeyiz. Sonbahara doğru konuyu netleştireceğimizi umuyorum.



- Federal Hükümet'ten yasayı hazırladıktan sonra destek alabileceğinizi düşünüyor musunuz? Anladığım kadarıyla Berlin bu konuyu ne kabul etti ne de reddetti.

Aynen öyle. Biz eyalet olarak bu adımı attık. Bu kontrol sürecinde ne yapabiliriz bakıyoruz. Biz başarılı olabilirsek belki başka eyaletlerde bizi örnek alır. Belki o zaman Federal Hükümet de destekler.

- Uzun zamandır basında bu yasakla gündeme geldiniz. Radikal grupların tavrı ne? Tehdit edildiniz mi?

Radikal gruplar, Arap kökenliler ve kendisini Erdoğan’cı olarak niteleyen taraflardan birçok mail ve sosyal medyada küfre varan mesajlar alıyorum. Geçenlerde büroyu Bosna Hersekli olduğunu söyleyen kızgın bir baba aramış. Sekreterime 4 yaşındaki kızının başını örttüğünü ve bunu isteyerek yaptığını anlatmış. Buna hiç kimse karışamazmış. 4 yaşındaki çocuğun isteyerek örtündüğüne inanmamızı bekliyorlar. Bu tür kızgınlıklar, küfürler, tehditler benim gözümü korkutmuyor çünkü diğer taraftan birçok insandan destek de alıyorum. Özellikle başörtülü kadınların da desteğini alıyorum. Onlarda "Bu başörtüsü meselesi değil, çocukların buna zorlanmalarını doğru bulmuyoruz. Bu özgürce bir karar olmalı" diyorlar. Bunu anlamaları lazım, bir kadın ne başını zorla açmalı ne de zorla kapamamalı. Gelen eleştiri ve küfürlü tepkilerin yüzde sekseni erkekler tarafından geldiği için ciddiye almıyorum. Belki kimi 8 veya 9 yaşındaki çocuklar anne ve ablalarına özenip başlarını örtmek isteyebilirler. Ama biz o anne ve ablalardan o çocuklara henüz küçük olduklarını, büyüdüklerinde özgürce karar vermeleri gerektiğini zaten dinin de bunu istediğini, söylediğini anlatmalarını bekliyoruz. "Çocuğum istedi yaptık" doğru bir argüman değil. Sonuçta çocuğun her istediğine izin veriliyor mu ki bu ailelerde? Bu özgür bir karar diye öne sürülüyor. Hiçbir ebeveyn çocuğun her istediğini yapmıyor ki bu doğru da değil.

- Tam da bu noktada Almanya uyum politikasında bir eksiklik olduğunu söyleyebilir miyiz? Uyum ve Aileden Sorumlu Bakanlık ailelerin demokrasi bilincini geliştirecek çalışmalar yapıyor mu?

Böyle bir projemiz var. Sadece ailelerde değil okullarda da demokrasi bilincinin oturması ve yerleşmesi için demokrasi derslerini geliştirmek, yerleştirmek istiyoruz. Böyle bir şey bizim eyalette de henüz yok. Bu konuyu eyalet hükümeti ortakları CDU ve FDP hükümet anlaşmasına da aldı. Tabii ki bu konuyu derinleştirmek, ailelerle daha çok ilişki kurmak istiyoruz. Ama yine de bir her zaman bir bölüm aileye ulaşamıyorsunuz. Bu konuda İslam derneklerinden talebim, bize destek vermeleri. Camiler, dernekler bu konuda net bir pozisyon alabilirlerse bazı ailelere daha kolay ulaşabiliriz.

- Bu talebi cami veya İslam derneklerinin yerine getirmesi sizce gerçekçi mi? Basından gördüğümüz camilerin tam da tersi yönde hareket ettikleri. Birkaç gün önce DİTİB camilerinde çocukların silahlı, üniformalı, bayraklı sahneye çıkarıldıklarına ilişkin görüntüler ortaya çıktı. Böyle bir algıya sahip kurumlarla çalışma yürütmek doğru mu?

DİTİB’in bu yaklaşımı kesinlikle doğru değil. Hele hele caminin bunu yapmasını ben çok yanlış buluyorum. Biz yıllardır DİTİB’e buradaki Müslümanların dini sorunlarıyla ilgilenin, siz bunun için buradasınız dedik. Buna yönelik çalışın, Türkiye siyasetini buraya taşımayın diye talepte bulunduk. Bu resimlerden sonra bazı cemaatlerin bu talebi hiç kayda bile almadıklarını görüyoruz. Açıkçası bu konu bizleri hem çok yoruyor hem çok üzüyor. DİTİB’in 5-6 yıldır aldığı pozisyon ve faaliyetleri buradaki insanların buraya uyum sağlamaları, Almanya’yı ülkeleri olarak görmelerini engelliyor.

- Eyalet hükümeti DİTİB konusunda bir önlem almayı düşünüyor mu?

Bu konuyu tartışıyoruz. İslam derslerini eyalette İslam komisyonu belirliyor. DİTİB de üyesi bu komisyonun. Bu modeli 2019’da farklı bir şekilde ele almayı planlıyoruz. Eyaletimizin Çocuklar, Aile, Mülteciler ve Entegrasyon Bakanı Joachim Stamp hem DİTİB'in federal merkezindeki hem de eyalet merkezindeki yöneticilerine bu tiyatro konusunun aydınlanmasını istediğini ifade ettiği bir mektup yazdı. Bunun cevabını bekliyoruz. Bu cevabı alınca özellikle DİTİB’in eyalet yöneticileriyle bir araya gelip artık onlarla nasıl yola devam edebileceğimizi tartışacağız.

- DİTİB’in adı artık oldukça zedelenmiş durumda. Bakanlık başka Türkiyeli demokratik kurumlarla çalışmayı düşünmüyor mu?

Bu tarz kurumlarla da çalışıyoruz, örneğin Türk-Alman Dostluk Derneği bunlardan biri. Başka yabancı kökenli derneklerle de çalışmalarımız var. Bakanlık olarak göçmenler tarafından kurulmuş 450 kurumla çalışıyoruz. Ama bunların hiçbiri din konusunda yetkin değil. Din konusunda sadece dört büyük din derneği var. En büyüğü de DİTİB. DİTİB'in sadece Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde 300’e yakın camisi var. En büyük dernek olarak onları dışlamamız mümkün değil. Ama son gelişmelerden dolayı DİTİB’le nasıl devam ederiz ya da eder miyiz etmez miyiz bu tartışmaların içerisindeyiz.

- Yani bu DİTİB ile yollarınızı ayırıyorsunuz anlamına mı geliyor?

Şu anda bunu söyleyemem. Onlarla da konuşmamız gerekiyor. Onlar eğer Ankara’ya bağlı kalacaklarsa bu en doğal haklarıdır ama bizim için din konusunda bir partner olarak onlarla bu yolu devam ettirmemiz benim için açıkçası çok zor.

- Türkiye ve Almanya politikaları zaman zaman iç içe geçiyor. Bir taraftan Almanya’da Osmanen Germania rocker grubunun davası devam ediyor. Bir taraftan okullarda Kürt ve Türk öğrenciler arasında çatışmalar çıkıyor. Bakanlık bu konuyu nasıl ele alıyor? Siz Türkiye kökenli bir politikacı olarak konuyu nasıl takip ediyorsunuz?

Essen’de eyalet hükümetine bağlı olan Türkiye Araştırmaları Merkez Vakfı var. Okullarda Türk ve Kürt kökenli öğrenciler arasında yaşanan çatışmalar öğretmenleri çok zor durumda bırakıyor. Bu vakıfla okullara nasıl destek olabiliriz diye bir çalışmanın içine girdik. Bu okul yılının sonuna doğru projeyi de açıklayacağız.

- Osmanen Germania grubunun okullarda grup oluşturmaya yönelik bir faaliyeti var mı? Size yansıdı mı böyle bir bilgi?

Açıkçası böyle bir şey henüz duymadık. Böyle bir duyum Eğitim ve İçişleri Bakanlığı’na giderdi. Ama onlardan da böyle bir bilgi almadık. Bu demek değildir ki yok ama benim böyle bir bilgim yok. Eğer bakanlıkların böyle bir bilgisi olsaydı bize mutlaka iletirlerdi.


Fotoğraf: Laurence Chaperon

 

Öne Çıkanlar