Diyanet İşleri Başkanı’nın Mevlana’dan haberi yok gibi

Mevlana’nın ünlü sözüdür, "Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün.." Birinin bu sözü Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a hatırlatması gerekiyor. Çünkü kendisi müslümanlara günde üç hurmayla karnını doyuran Hz. Muhammed’i örnek verip kendisi sushi ve ejder meyvesiyle beslenen Erdoğan gibi… Olduğu gibi görünmeyi ve konuşmayı beceremiyor.

Erbaş’ın Ramazan Bayramı mesajına bakmak bunu görmenin bir yolu: "Yüce dinimiz İslam, getirdiği ilke ve değerlerle bireyselliği öteleyen ve toplumsal hayatı önceleyen bir dindir. Bu dinin müntesiplerinin ayırıcı vasfı ise, öncelikle birey olarak varoluşun idrakine erme, kendini bilme ve çevreyle barışık olma idealini hayat düsturu edinmeleridir. Yüce dinimiz, düşünce dünyamızdan ibadetlerimize kadar her alanda bir arada olmamızı, birlikte hareket etmemizi ve birbirimizin farkında olmamızı önemser ve hatta bunu emreder. Bireyselleşmeye götüren bencillik, kibir, hırs, tamahkârlık gibi menfi duygulardan bizleri arındırarak diğerkâmlık, tevazu, samimiyet ve kanaat gibi toplumsal erdemlere yöneltir."

Dini önderi halkı yokluk ve yoksulluk içinde sürünüp çöplerden yiyecek toplarken Diyanet İşleri Başkanı yüzbinlerce Euroluk zırhlı Mercedes’e binmekte sakınca görmüyor. Sokaktaki müslümana toplumsal hayatın, paylaşımı nasihat eden Erbaş, konu kendisi olduğunda sonuna kadar bireyci davranmakta bir mahsur görmüyor.

Kardeşlik, dayanışma diyen Erbaş, cezaevindeki bebekleri, işkence gören insanları, ölüme zorlanan tutuklu ve hükümlülerin sesini duymuyor. Vicdanını iktidara teslim etmiş bir şekilde ümmetine yaşatılan zulmü yok sayıyor.

Erbaş, AKP zihniyeti ve zümresinin Türkiye’yi getirdiği ahlaki noktayı somut biçimde simgeliyor. Yaşamı ve dini telkinleri birbirini tutmuyor. Erbaş ve benzerleri, özellikle gençlerin dinden kopup soğumalarının başlıca nedenini oluşturuyor.