Diyarbakır'da sosyal deney: En net ifadeyle çocuk istismarıdır

Diyarbakır'da sosyal deney: En net ifadeyle çocuk istismarıdır
Sosyal medyada tartışmalara neden olan 'sosyal deneyi' uzmanlarla konuştuk.

Nazlı Eda PİYADE


ARTI GERÇEK- Diyarbakır'da bir süredir 'sosyal deney' adı altında çekilen videolar hızla sosyal medyanın gündeminde yer alıyor. Son olarak çocuk işçilerin yanına giderek kendisine yemek almalarını isteyen bir 'youtuber'ın videosu çokça konuşuldu. 

'İyilik yapan çocuklara' tablet hediye eden 'youtuber'ın videosu kısa sürede sosyal medyanın en çok konuşulan konularından biri oldu. Çocukların 'yardımsever' tavrı bir grup kullanıcı tarafından beğenilirken video birçok açıdan da eleştirildi. 

    

Her yıl bir takım sosyal deneyler için bölge illerinin tercih edilmesi, çocuk işçiliğin meşrulaştırılması gibi eleştiri nedenlerini Çocuk Psikologu Hayriye Özcan Öntaş, Psikiyatrist Evindar Karabulut ve Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi ile konuştuk. Uzmanlar, görüntülerdeki çocukların, "çocuk işçi" olduğu gerçeğini vurgularken, açık görüntülerin paylaşılmasının "çocuk istismarı" olduğunu söylüyor. Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi ise "Bölgenin çocuklarına geleceğin potansiyel teröristleri olarak bakıldığını biliyoruz. Bu çocuklara karşı bir önyargı bulunması sebebiyle uğradıkları hak ihlalleri haber değeri dahi taşımamakta, gündem olmamaktadır" sözleriyle tepki gösteriyor.

Psikiyatrist Karabulut, Diyarbakır'daki sosyal deneyin bir kaç açıdan değerlendirilirken söz konusu videodaki çocukların okulda ya da ailesinin yanında olması gerekirken çalışmak zorunda kalan 18 yaşından küçük çocuk işçiler olduğunun altını çizilmesiyle başlanması gerektiğini belirtiyor.

SOSYAL DENEY NEDİR?

Sosyal deneyin literatürde de tartışmalı tanımları olduğunu belirten Psikiyatrist Karabulut, sosyal deneyin en genel tanımıyla psikolojik ya da sosyolojik araştırma için belli durumlar tasarlanarak bireylerin tepkilerini ölçen bir bilim dalı olduğunu söylüyor. Karabulut, bu alandaki ilk araştırmaların özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası yapıldığını örneğin Milgram Deneyi, Frankurt Okulu, Daniel Kahnemean'ın 'insan beyninin irrasyonelliği', Laruried R. Santos'ın 'maymunların haksızlığa karşı tepkileri' gibi çeşitli çalışmaların yürütüldüğünü söyleyen Karabulut, çalışmaların ortak rotasının "Kötülük nedir, sosyal davranışlar nasıl oluşur, haksızlık karşısında insan ve toplumlar nasıl davranır ve yaptıkları eylemin sonucunu nasıl anlar" gibi soruların yanıtlarının arandığını söylüyor. 

ADALETSİZLİK NEDEN HEP BU BÖLGEDE VAR?

Karabulut, sözlerine şöyle devam ediyor:

"Diyarbakır'daki deneyi yapan kişilerin bu deneyi neden yaptığını bilmiyoruz ancak deneye maruz kalan, en iyi niyetleri ile yardım etmeye çalışan çocukların sorduğu sorular şunlar olabilir: Adaletsizlik neden hep bu bölgede var? Ekonomik eşitsizlik neden var? Çocuk olarak neden çalışmak zorundayım? Geleçeğe neden öfkeli ve mutsuz bakıyorum?"

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) ekonomik eşitsizlik, eğitim düzeyi gibi istatistik verilerini paylaşan Karabulut, "Ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirinin en düşük olduğu bölgelerin Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Urfa, Diyarbakır, Van, Muş, Bitlis, Hakkari" olduğunu hatırlatıyor. Yine eğitim seviyesinin bölgede düşük olmasının nedenlerinin irdelenmesi gerektiğini vurgulayan Karabulut, "Anadilde eğitim olmadığı için bu çocukların yaşadığı zorluklar neler?" diye soruyor.

 

'BU SOSYAL DENEY BU SORULARA YANIT VERECEK Mİ YOKSA SADECE ŞOV MU?'

Erişilebilir kaynaklarda açık olarak görülen bir gerçekliğin olduğunu söyleyen Karabulut, "Bu haksızlık neden?" dİye sorarken ekliyor:

"Bu haritada neden bir  bölgenin rengi farklı? Duyguları, istatistikleri farklı? Bu sosyal deney bu sorulara cevap verecek mi? Yoksa sadece bir şov mu?"

'BU GÖRÜNTÜLERDEKİ SUÇUMUZ VE AYIBIMIZ'

Uzman Psikolog Hayriye Özcan Öntaş ise görüntülerdeki çocukların evlerinde, aileleriyle güvende olması gerekirken sokakta çalışmak zorunda bırakıldığını vurgulayarak başlıyor ve şöyle devam ediyor:

"Diyarbakır'da çocuklarla yapılan bir sosyal deney videosunun çok izlendiğini ve insanların büyük çoğunluğunun bu sosyal deneyi iyi niyetli bulduğunu görüyoruz. Hatta kimi yorumlara göre bu videolar Diyarbakırlı çocukların ne kadar iyi olduğunu gösterdiği ve çocuklara birer de tablet verildiği için takdiri hak eden videolar. Oysa baktığımızda bu görüntülerde asıl olarak görmemiz gereken şey; evlerinde güvende olması gerektiği halde sokaklarda çalışan çocuklar, diğer çocuklar  gibi oyun oynamak isterken bir yetişkinin alması gereken sorumluluğu omzuna yük edilmiş çocuklar, eğitim hakkı elinden alınmış, eğitime devam edebilenin de yine bir yandan para kazanma sorumluluğuyla ezildiği çocuklar. Yani çocuk işçiler. Benim bu görüntülerde gördüğüm şey; suçumuz ve ayıbımız sayılması gereken çocuk işçiliğinin böylesine normalleştirilmesi. Buradaki çocukların asıl problemi olan çalışma zorunluluğu, yoksulluk, eğitim hakkının elinden alınması gibi problemlere hiç değinilmediği gibi bir de bunun normalize edilmesi. Oysa her devlet çocukların güvenliğini ve eğitim,sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Oysa biz bu çocukların eline birer tablet verildi diye ne rahatladık değil mi? Zaten iyi çocuklar, hak ettikleri  de buydu, aldılar kavuştular ve ne dert kaldı bizde ne tasa..."

Sosyal deneye konu olan çocukların görüntülerinin açıkça kullanılması ve bundan bir kar elde edilmesinin açıkça çocuk istismarı olduğunu söyleyen Öntaş şöyle diyor:

'EN NET İFADEYLE ÇOCUK İSTİSMARIDIR'

"Böyle bir sosyal deneyde, özellikle çocuklar söz konusu olduğundan, görüntülerde yüzlerin görülmesi ve isimlerin söylenmesinin bir çocuk istismarı olduğunu düşünüyorum.

Çocukların bilgilerini, görüntülerini kullanarak sosyal medyada daha çok izlenir olmak ve popülerliğini artırmak, bunu kendi çıkarların için kullanmak en net ifadeyle çocuk istismarıdır. Çocukların, bu görüntülerden rahatsızlık duyabilecek ya da psikolojik olarak olumsuz etkilenebilecek olmaları önemsenmeden görüntüler yayınlanmıştır. Yani üzerine düşünüldüğü zaman anlaşılacaktır ki aslında yüzlerce insanın kalbine dokunan bu görüntüler videodaki çocukların gerçek hayatına hiç mi hiç dokunmuyor.

Doğu'da ya da Batı'da fark etmeksizin bütün çocuklar sınanmak yerine kucaklandığında, koşulsuz sevildiği ve eşit haklara sahip olduğu bir dünyaya kavuştuğunda vicdanımız gerçekten rahat etmeli gerisi sadece kendi kandırmacalarımızla vicdanımızı susturmaktan öteye gitmeyecek."

DİYARBAKIR BAROSU: GÖRÜNTÜLERİN ÇOCUKLARIN GELİŞİMİ ÜZERİNDE OLUMSUZ ETKİSİ OLACAKTIR

Artı Gerçek'e konuşan Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi de söz konusu videonun birden fazla problem barındırdığının altını çiziyor. "Çocukların görüntülerin kontrol etmemizin mümkün olmadığı bir mecrada paylaşıldığını ve yayıldığını görüyoruz" diyen avukatlar, "Bu çocukların görüntülerinin şu an kimlerin elinde olduğunu veya kayıt altına alınıp alınmadığını bilmiyoruz. Çocuk istismarının çocuğun sağlığını, fiziksel gelişimini ve psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen her türlü örseleyici davranış olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla çocukların görüntülerinin bu kadar kişiye yayılması istismar kapsamındadır. Söz konusu görüntülerin çocukların gelişimi üzerinde olumsuz etkisi olacaktır" sözleriyle uyarıda bulunuyor.

Söz konusu videoların çocukların mahremiyetini ve unutulma hakkını da ihlal ettiğini söyleyen İzleme Merkezi, "Mahremiyet ve unutulma hakkı bir çocuğun en doğal hakkıdır. Çocukların birkaç yıl sonra bu görüntülerle karşılaştığında böyle bir görüntüde var olmak istememeleri ihtimalinin dikkate alınması zorunludur. Yayıldıktan sonra rıza alınmadan paylaşılan görüntülerin telafisi mümkün olmayacaktır" diyor.

Görüntülerdeki çocuk işçiliğine dikkat çeken Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi şunları kaydediyor:

"Salgın sürecinde okulların tatil edilmesi sebebiyle çocukların eğitimden uzak kaldığını biliyoruz. Bu süreci korunaklı geçirmesi gereken çocukların bir kısmı hiçbir koruyucu önlem olmadan çalışmaya devam etmek zorunda kalmıştır. Sosyal devlet ilkesini kabul eden bir devletin çocukların çalıştırılmasına izin vermemesi gerekir. Çocuk işçiliğini önleyecek tedbirlerin alınması ve eğitimlerine devam etmelerinin sağlanması devletin ilgili makamlarının yükümlülüğündedir. 

Son olarak videoyu çeken kişilerin görünür olma arzusuyla çocukların masumiyetini kullandığını görüyoruz. Her çocuk masumdur ve paylaşımcıdır. İlgili videoda prim yapma amacıyla çocukların masumiyeti kullanılmakta ve çocuğun iyiliğine bir tabletlik değer biçilmektedir. Sen bana iyilik yaptın, bu tableti hak ettin şeklinde bir mesaj verilmesi doğru bir yaklaşım değildir."

'BÖLGENİN ÇOCUKLARINA POTANSİYEL TERÖRİST GÖZÜYLE BAKILDIĞINI BİLİYORUZ'

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi, ilde belli aralıkla sosyal deneyler yapılmasının çeşitli tartışmalara yol açtığı sosyal medya ortamında şu noktalara dadikkat çekiyor:

"Bölgenin çocuklarına geleceğin potansiyel teröristleri olarak bakıldığını biliyoruz. Bu çocuklara karşı bir ön yargı bulunması sebebiyle uğradıkları hak ihlalleri haber değeri dahi taşımamakta, gündem olmamaktadır.

'ÖLDÜRÜLEN ÇOCUKLAR GÜNDEM OLMADI'

5 yıl önce Ağrı Diyadin’de Orhan Arslan ve Muhammet Aydemir güvenlik güçleri tarafından öldürüldüler. Failleri bulunamadı, cezasızlık zırhıyla korundu. Bu çocuklar gündem olmadı.

Helin Hasret Şen, 5 yıl önce Sur’da güvenlik güçleri tarafından öldürüldü, 5 yıl boyunca sürüncemede bırakılan dosyanın ilk celsesi Şubat ayında görüldü ve dosyada tutuklu sanık bulunmuyor. Helin Hasret Şen de gündem olmadı.

Miraç Çiçek, Dicle ilçesinde 17 gün önce kayboldu, arama çalışmaları duyum veya ihbar olması halinde yeniden başlanacağı belirtilerek durduruldu. Miraç bulunamadı ve gündem de olmadı.Sempatik,masum ve paylaşımcı karelerde yer almalarına gerek kalmadan tüm çocukların gündem olabilmesi, haklarının konuşulabilmesi dileğiyle."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar