'Doğu Anadolu Fayı'na adını veren Jeolog Esen Arpat Artı Gerçek'e konuştu

'Doğu Anadolu Fayı'na adını veren Jeolog Esen Arpat Artı Gerçek'e konuştu
Elazığ’da meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremin meydana geldiği “Doğu Anadolu Fayı”na adını veren yer bilimci Esen Arpat Artı Gerçek’e konuştu.

Rıfat DOĞAN

ARTI GERÇEK- Elazığ’daki depremde şu ana kadar 41 kişi hayatını kaybederken, yüzlerce kişi yaralanmış ve çok sayıda bina da hasar görmüştü.

Depremin gerçekleştiği "Doğu Anadolu Fayı" adı verilen fayın varlığını 1971 Bingöl depremi sırasında arazi çalışması yaparken fark eden Esen Arpat, Türkiye’nin yetiştirdiği önemli yer bilimcilerinden biri.

Türkiye’nin Jeolojik Araştırmalar merkezi olan Maden Teknik Arama (MTA) Enstitüsü’nde mühendis ve jeolojik temel araştırmalar daire başkanlığı gibi üst düzeyde yöneticilikler yaptı ve önemli projelerin grup başkanlıklarını yürüttü.

Arpat, 1972 yılında MTA’da çalışan Fuat Şaroğlu ile birlikte fayı Bingöl'den Antakya'ya kadar haritalayıp Doğu Anadolu Fayı adını vererek yayınladı. Fay hattının deprem haritasında yer alması için büyük uğraş verdiklerini belirten Arpat, fayın hatırladığı kadarıyla 10 yıl sonra birinci derece deprem kuşağı olarak deprem haritalarına işlendiğini kaydetti.

Yer bilimci Arpat, 6.8’lik depremin faydaki başka bir segmente gerilim yüklediğine dikkat çekerek şunları
söyledi:

"Sivrice'de Hazar gölü ile Elazığın Palu ilçesi arasındaki fay bölütünü de belirtmek gerekir. Aslında bu bölüt şu sırada depremi üretmiş olan buna komşu bölüt ile birlikte hareket etmeye de uygun konumdadır. Bu kez şans eseri bu gerçekleşmemiştir. Zira söz konusu iki bölütün birlikte yenilmeleri 7,5 dolayında bir büyüklükte deprem oluşturabilir ki, bu da son depremin açığa çıkarttığı enerjinin kabaca 25-30 katı demektir. Ancak batı bölütün hareket etmiş olmasının doğu bölüte bir miktar gerilim (stres) yüklemiş olması da kaçınılmazdır."

DOĞU ANADOLU FAYI’NA ADINI VEREN İSİM: ESEN ARPAT

Esen Arpat’ın Artı Gerçek’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

-Bu fay hattını tanımladığınız dönemdeki elinizdeki ilk veriler nelerdi? Bugün yaşanan depreme önlem alınması açısından sormak istiyorum, bu veriler dikkate alındı mı?

Doğu Anadolu Fayı adını verdiğimiz fayın varlığını 1971 Bingöl depremi sırasında arazi çalışması yaparken fark etmiştim. O sıralar MTA çalışıyordum ve her büyük depremde deprem yerine gidiyor ve rapor düzenliyordum. O depremin raporu da MTA arşivinde vardır. Bir yıl kadar sonra yine MTA’da çalışan Fuat Şaroğlu ile fayı Bingöl'den Antakya'ya kadar haritalayıp Doğu Anadolu Fayı adını vererek yayınladık. Fayın kabulü büyük direnç ile karşılaştı.

‘DOĞU ANADOLU FAY HATTI’NIN DEPREM HARİTASINDA YER ALMASI İÇİN UZUN UĞRAŞ VERDİK’

O sırada yapımı sürmekte olan ve faya 14 km kadar yakın konumdaki Karakaya barajı nedeniyle DSİ’yi uyarmamız üzerine denetici kuruluşun uzmanları ile ve yine o sıra Türkiye deprem haritalarını yapmak ile  görevli İmar İskan Bakanlığı Deprem Araştırma Enstitüsü uzmanları ile fayı kabul ettirmek için ciddi uğraş vermek gerekti. Ancak, sanırım 10 yıl kadar (tam anımsamıyorum) sonra fay birinci derece deprem kuşağı olarak deprem haritalarında yer aldı. Tabii fayın yerinin ve deprem üretme potansiyelinin bilinmesinin depreme hazırlık bakımından çok da fazla etkili olmadığı için sorunuzun bir bölümünü olumlu yanıtlayamam. Ancak Karakaya Barajı için 3’üncü derece deprem kuşağına göre yapılmış olan hesaplamaların bir ölçüde yenilenmiş ve düzeltilmiş olduğunu biliyorum. Barajın bu depremi hasarsız atlatmış olması da bunu gösteriyor.

‘BU FAYDA DEPREMLER ARASINDAKİ ZAMAN SÜRELERİ BELİRGİN OLARAK UZUNDUR’

-Siz bu fay hattını boydan boya çalışan ilk bilim insanlarından birisiniz. Alt yedi segmentten bahsediliyor. Ilıca, Karlıova, Bingöl’ün Hazar segmenti şeklinde devam eden segmentler bulunuyor. Bugün Sivrice Pötürge segmenti kırıldı. Bu fay hattı ve segmentler tarihsel süreç içinde nasıl davranışlar sergiledi? Bunların tekrarlanma periyotları nelerdir?

Bu sorunuzu da ancak çok yüzeysel olarak yanıtlayabilirim. Zira tarihsel deprem kayıtları fayın bazı bölütleri (segmanları) için karanlıktır. Fayın hareketi ile etkilenmiş çökelleri belirleyip onları yaşlandırma yöntemi ile depremlerin tekrarlanmalarını belirlemeye dayanan paleosismoloji çalışmaları da çok yetersizdir. Ancak Doğu Anadolu Fayı'na gerilim yüklemesi göreceli olarak az olduğu için Kuzey Anadolu Fayı ile karşılaştırıldığında bu fayda depremler arasındaki zaman süreleri belirgin olarak uzundur.

‘İKİ BÖLÜTÜN BİRLİKTE YENİLMELERİ DURUMUNDA 7.5 DOLAYINDA DEPREM OLUŞABİLİRDİ’

-Söz konusu fay hattı üzerinde yeni bir deprem bekliyor musunuz?

Yakında bekliyor musunuz diye sorduğunuzu düşünüyorum. Bu tür soruların yanıtları eldeki veriler ile kısıtlıdır ve depremin oluşumunun doğası gereği daima olasılık hesaplarına dayanılarak verilmesi gerekir. Gölbaşı bölütünde büyük bir deprem için yeterince elastik gerinim (strain) birikmiş olduğu söylenebilir. Bunun bu bölütte yakında deprem meydana gelir anlamında yorumlanması bilimsel olarak doğru değildir. Bu kapsamda Sivrice'de Hazar gölü ile Elazığın Palu ilçesi arasındaki fay bölütünü de belirtmek gerekir. Aslında bu bölüt şu sırada depremi üretmiş olan buna komşu bölüt ile birlikte hareket etmeye de uygun konumdadır. Bu kez şans eseri bu gerçekleşmemiştir. Zira söz konusu iki bölütün birlikte yenilmeleri 7,5 dolayında bir büyüklükte deprem oluşturabilir ki, bu da son depremin açığa çıkarttığı enerjinin kabaca 25-30 katı demektir. Ancak batı bölütün hareket etmiş olmasının doğu bölüte bir miktar gerilim (stres) yüklemiş olması da kaçınılmazdır.

‘HER GEÇEN GÜN BİRAZ DAHA HAZIRLIKLI OLMAYA YÖNELMELERİ ÖNEMLİ’

-Depremle ilgili fay hattı üzerinde bölgedeki yerleşim alanlarında yaşayan yurttaşlara nasıl bir uyarıda bulunmak istersiniz? Nelere dikkat edilmeli?

Fay kuşağında yer alan yerleşim yerlerinde yaşayan yurttaşların depreme hazırlık bakımından uzaktakilere göre daha fazla çaba harcamaları gerekir. Çok sık yapılan bir yanlış ise, olması kaçınılmaz olarak belirlenmiş bir depremin oluş zamanını bilme çabasıdır. Kişilerin bu tür soruların yanıtını işe yarar doğrulukta almalarının olanaksız olduğunu anlayıp bir program dahilinde her geçen gün biraz daha hazırlıklı olmaya yönelmeleri önemlidir. Eğer böyle davranırlarsa hazırlık için yeterince zamanlarının olacağı düşüncesini benimsemeleri gerekir.

ESEN ARPAT KİMDİR?

1937 yılında doğdu.1961 de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji bölümünden jeolog olarak mezun oldu. Mezuniyet sonrası 3 yıl ABD Stanford Üniversitesi'nde lisans üstü eğitim aldı. Yüzlerce jeologun çalıştığı Türkiye`nin Jeolojik Araştırmalar merkezi olan MTA Enstitüsü’nde mühendis ve jeolojik temel araştırmalar daire başkanlığı gibi üst düzeyde yöneticilikler yaptı, önemli projelerin grup başkanlıklarını yürüttü. 1979 yılında MTA`dan istifa ederek özel sektörde şirket ortağı olarak yerbilimi ve mühendisliği konularında birçok ulusal ve uluslararası jeolojik araştırmaya ve uygulama çalışmalarına imza attı. 1998 ile 2010 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma
Enstitüsünde düzenli olarak dersler verdi. Türkiye’nin deniz yetki alanları sınırlandırma çalışmalarına 1973 yılından başlayarak 2013 yılına kadar yerbilim uzmanı olarak önemli katkılar sundu.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar