Dr. İbrahim Halil neden öldü?

Gazeteci Cevheri Güven, 'Aileye önce 'intihar', darp izleri ortaya çıkınca 'kendini darp ederek öldürdü', buna itiraz edince de 'koğuş arkadaşları döverek öldürdü denildi' dedi.

Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan radyoloji uzmanı Dr. İbrahim Halil Özyavuz öldü.

Doktor olduğunda sevinç törenleriyle karşılayan, gazetelerde birinciliklerini okuyan sevenleri, bu kez tabutunu omuzladı.

Ölüm doğanın emri de bu genç ölümde işkence çığlıkları vardı.

Gazeteci Cevheri Güven, "Aileye önce 'intihar', darp izleri ortaya çıkınca 'kendini darp ederek öldürdü', buna itiraz edince de 'koğuş arkadaşları döverek öldürdü denildi' dedi.

Güven, Özyavuz'un babası mezarlıktaki konuşmasında, "oğlunun ölmeden 15 gün önceki ziyaretinde  işkence gördüğünü söylediğini" belirtti:

Çok ciddi, Özyyavuz'un bylock ile "terörist" olma isnadından bile bin beter bir iddiaydı.

23 aylık OHAL yönetiminde cezaevlerinden 50'den fazla ölüm haberi geldi.

Bu tür insanlık suçu iddialar çoğaldı:

Çoğaldı, ama bu tür işkence, haksız tutuklama haberlerinin "sağcı" birine yapıldığı zaman hak savunucularının haberle yetinmesi artık terk edilmeliydi.

Solun namaz kılan, oruç tutan, dini vecibelerini yerine getiren dindarları sağcı, yobaz, devletçi sayan modernist kuyrukçuluğu bariz yanlıştı. 

"Dindarsa, gericidir" iftirasını modernist kanuncular, kibirli elitistler, sınıf egemenlik nöbetlerini devraldığından beri hep yaptı. 

Modernistler, Müslümanları Diyanet'le devlet safına alacağını sandı, toplumun yaygın kültürünü dışladı, asgari burjuva demokratik  sistem toplumsal eksikle kurulamadı. 

Hak ve özgürlükleri kendi çıkarlarına yalakalıkla takas eden yönetimlerin yıllardır işlediği bu ihlaller ortaya konmadı, muhakeme olmadı.

Dünün üstüne hep sünger çekildi, hesaplaşılmadı.

Sitemin hiçbir kanadı, sistem, tüm boyutlarıyla tarihle yüzleşmedi.

Mesela  gerici diye horlanan İskilipli Atıf Hoca, yazar, Şapka Kanunu'ndan 1,5 yıl önce, "Milli Eğitim Bakanlığı" tarafından da onaylanan, "Frenk Mukallitliği ve Şapka" adlı broşürdeki yazısından dolayı idama mahkum oldu. 

Dün de tıpkı bugünkü gibi aynı terane vardı, sırf muhalif diye hocaya hain dendi.

Atıf hocanın İstiklal Mahkemesi'ndeki polemiği bugün bile hukuken bir argüman:

Hakim Atıf Hoca'ya, "Hoca şu kafandaki sarığı çıkarıp şu şapkayı giysen, ikisi de bez parçası, ne farkı var?" diye sordu,

İskilipli Atıf Hoca da, "Hakim bey, ikisi de bez olunca değişmiyorsa, şu arkadaki Türk bayrağını indirip Fransız bayrağı assan nasıl olur?" diye dim dik cevap verdi. 

İskilipli hoca şapka kanununa uymadı diye idam edildi.

Hep bir bahane oldu, yıllar sonra sarık, baş örtüsü/türban oldu, Şapka Kanunu işlevsiz sürdü. 

Devlet, bylock, sarık, türban, hendek gibi her bahaneyi kullandı, otoritesini sürdürmek için yasakladı, ceza verdi, can aldı. 

Cezanın kaynağı hukuk değil, devlet otoritesi.

Kavga, rövanş, uzlaşma için değil, muhakeme, bilince çıkarma, barış için geçmişle yüzleşmeli. 

Halk kendi olmalı, kendine oy vermeli, Mehmetcikler, Memolar, İbrahim Haliller ve canlar artık yaşamalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İlker Demir Arşivi