Dr. Karakoç: Ankara'da resmi vaka sayısı 1000, gerçek rakam 2-3 katı fazla

Dr. Karakoç: Ankara'da resmi vaka sayısı 1000, gerçek rakam 2-3 katı fazla
'Açıklanan rakamlara henüz test sonuçları gelmeyen, COVID-19 bulguları taşıyan ancak sonuçları negatif çıkan, evinde izole olan ya da enfekte olduğundan habersiz vakalar dahil değil.'

Derya OKATAN


ARTI GERÇEK- Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 vaka sayısının il ve ilçelere göre dağılımını açıklamasıyla birlikte, salgının sınıfsal boyutu da bir kez daha gözler önüne serildi. Bakanlığın açıklamasına göre, Ankara’da 1000 civarında COVID-19 hastası bulunuyor. En kritik bölgeler; Keçiören ve Yenimahalle. Bu bölgelerde hem vaka sayısı hem de durumu kritik olan hasta sayısı fazla. Kızılay, Cebeci, Mamak ile Öveçler ve Oran arasındaki bölgede ise hasta yoğunluğu olsa da çoğunun durumu iyi. Üst ve orta sınıfın yaşadığı Çayyolu ve Yaşamkent’te ise yoğunluk yok denecek
kadar az.

İLÇELERE GÖRE SINIFSAL AYRIM VAR

Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Karakoç, vakaların ilçelere göre yoğunlaşmasında sınıfsal bir ayrım olduğuna dikkat çekiyor: "Virüs ilk başta sınıfsal yapıyı seçmiyor, herkes eş oluyor ama toplumda eşitsizlik fazla olduğu zaman, evde kal diyoruz ya, çalışmanız gerekiyorsa sokağa çıkıyorsunuz. Önlemler alınmadan ve fiziki mesafe korunmadan işçileri çalıştırdığınız zaman bulaş daha fazla oluyor."

VAKA SAYISI AÇIKLANANIN 2-3 KATI

Öte yandan, Sağlık Bakanlığı’nın Ankara için açıkladığı 1000 civarındaki vaka sayısının, sadece testleri pozitif çıkan hastalar olduğuna dikkat çeken Dr. Karakoç, henüz test sonuçları gelmeyen (sonuçların gelmesi 3-4 günü bulabiliyor), klinik ve radyolojik olarak COVID-19’a benzeyen ancak test sonuçları negatif çıkan, sadece 184’e bildiren ve evinde izole olan ya da belirtileri olmadığı için enfekte olduğundan habersiz vakaların da dahil edilmesiyle birlikte vaka sayısının açıklanan rakamın 2-3 katına çıkacağını düşünüyor.

BULGU VAR, TESTLER NEDEN NEGATİF ÇIKIYOR?

Testlerin birkaç kez yapılması ve önce negatif sonra pozitif çıkmasının nedenini sorduğumuz Karakoç, şöyle yanıt veriyor: "Testlerin birçoğu uygun şekilde alınmadığı için, bu çok önemli, daha önce ciddi bir eğitim verilmediği için negatif çıkabiliyor. Dünyadaki birçok araştırma göstermiştir ki, PSR testi akciğerin ilerisine girip oradan aldığımız salgılarda daha çok pozitiflik çıkıyor. Nazofarengeal sürüntüdeki pozitiflik oranı düşüktür. Ve boğaz ya da burun sürüntüsünü uygun şekilde almazsanız, bazen hastalar da tolere edemiyor, iyi eğitim verilmediği için arkadaşlar da uygun sürüntüyü
alamıyor. Özellikle ilk başlarda acemice alınan sürüntülerle birçok hastanın sonuçları negatif geldi ve bunlar izole edilemedi. Bu, bulaşıcılık oranının artmasında önemli kaynaklardan bir tanesidir. Ancak testlerin zaten yüzde 60 güvenilirliği var. Çin, testi negatif çıksa da klinik ve radyolojik olarak bulguları taşıyanları COVID-19 olarak kabul etti. Sağlık Bakanlığı bu hastaları kayıt altına almıyor, ölümleri de.

Oysa biz onları hastaneye yatırıyoruz, tedavi ediyoruz. Yaşadığımız bir örnek; testi negatif çıkmış bir  baba ölüyor, ölüm kaydı COVID-19 olarak düzenlenmiyor. Testi birkaç gün sonra pozitif geliyor. Ölüm kaydı değiştirilmiyor. Çocuklarına test yapılıyor, pozitif çıkıyor. "Biz, hiçbir şikâyeti olmayan asıl bulaş kaynağı insanlara test yapmıyoruz. Bugün evde kal diyerek uyguladıkları izolasyonu ilk başta yapsalardı bulaş oranı bu kadar yüksek olmazdı. Toplumun her kesimine test yapılması lazım. Şikâyeti olmayan, hafif atlatan genç grupların izole edilmesi lazım.

‘SANSASYON YARATMAK İÇİN SÖYLEMİYORUZ’

"Sansasyon yaratmak için söylemiyoruz bunu. TTB ve meslek odalarının yaptığı açıklamaları gecikmeli olarak takip ediyorlar ve ne yazık ki geç kalıyorlar. Epidemiyoloji diye bir bilim var. Bu verilerden hareket ederek öngörüyor ve çözümler üretiyor. Çin verileri paylaşmasaydı hangi yaş grubunun risk altında olduğunu, izolasyonu kime yapacağımızı bilemezdik ve tüm dünya daha kötü sonuçlar yaşayabilirdi. Rakamlar bir şeyin başarı ya da başarısızlığını göstermez. Toplumun önemli bir kısmı bundan etkilenecek, en az kayıpla ve sağlık sisteminin çökmesini engelleyerek önlemler almak istiyoruz."

ANKARA’DA 52 SAĞLIK ÇALIŞANI YAKALANDI

Ankara’da teyit ettikleri 52 sağlık çalışanının enfekte olduğu bilgisini de veren Karakoç, ancak birçok yerden duyum aldıklarını ama ulaşamadıklarını da ekliyor.

‘İLÇELERDE HÂLÂ KORUYUCU EKİPMAN SORUNU VAR’

Hastanelerdeki durumu da anlatan Dr. Karakoç’un verdiği bilgiye göre, özellikle Ankara’nın ilçelerinde hâlâ koruyucu ekipman ve dezenfektan malzeme eksikliği var. Önceki gün görüştükleri İl Sağlık Müdürlüğü, malzeme sıkıntısı olmadığını söylüyor. Karakoç ise idarecilerin yeterli malzemeleri vermediğini belirtiyor. Hastanelerdeki triaj sistemi, korona polikliniği gibi sistemler de Ankara merkezde iyi örgütlense de ilçelerde hâlâ tamamlanamamış.

SAĞLIK BAKANI SÖZÜNÜ TUTMADI

Dr. Ali Karakoç, sağlık çalışanlarına verilen sözlere de değiniyor. Eğitim ve araştırma hastaneleri ile üniversite hastanelerinde bütün yükü taşıyan asistan hekimlerin esnek çalışma nedeniyle ücret kaybına uğrayacağını, kamu hastanelerinde nöbet paralarının ödenmeyeceği kaygısı taşıdıklarını ve özel hastanelerde tüm sağlık çalışanlarının ücretsiz izne ve rapor almaya zorlandığını aktaran Karakoç, Sağlık Bakanı’nın sağlık çalışanlarına üst düzeyde ücret ödeneceği sözünü de hatırlatıyor. Karakoç, "İster patron ister devlet, kim ödeyecekse ödesin hiçbir emekçi bu dönemde ekonomik kayba asla ve asla uğramamalı" diyor.

Karakoç’un tepki gösterdiği bir diğer konu sağlıkta şiddet yasası. AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla gündeme dahi alınmamasını hatırlatıyor: "Cumhurbaşkanı dahil herkes bizi alkışladı ama bunun ne kadar popülist bir yaklaşım olduğunu bu hafta gördük. 2014 yılından beri mecliste bekletilen yasa tasarısını bizi alkışlayan eller ‘hayır’ diyerek gündeme bile almadılar. Evet, o alkışlar bizim ruhumuzu biraz okşadı ama biz asıl olarak kişisel koruyucu ekipman ve insan onuruna yakışır bir üret talep ediyoruz."

Öne Çıkanlar