DTK Sağlık Meclisi: Türkiye ve Kürdistan halklarını alanları boş bırakmamaya çağırıyoruz

DTK Sağlık Meclisi: Türkiye ve Kürdistan halklarını alanları boş bırakmamaya çağırıyoruz
1 Mayıs’a ilişkin açıklama yapan DTK Sağlık Meclisi, “AKP-MHP çetelerine karşı Türkiye ve Kürdistan halklarını alanları boş bırakmamaya çağırıyoruz” dedi.

Demokratik Toplum Kongresi Sağlık Meclisi, 1 Mayıs İşçi Bayramı’na ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, 1 Mayıs’ın ortaya çıkışına işaret edilerek, işçi sınıfının mücadelesinin gün geçtikçe büyüdüğüne ve bu güne geldiğine vurgu yapıldı. 1977 kutlamalarında Taksim’de öldürülen 34 emekçinin anıldığı açıklamada, "Kapitalizme karşı omuz omuza her alanda örgütlenip mücadelemizi daha da genişletmeli ve her zaman alanlarda olmalı emeğin ve alın terinin bayramını büyük bir devrime dönüştürecek şekilde alanları doldurmalıyız. Kapitalist sistemin en iğrenç halini Türkiye ve Kürdistan’da uygulayan AKP-MHP çeteleri yaşanan ekonomik çöküş sürecinde çıkmaza girdiği ve her gün gittikçe daha çok girdiği bu çıkmazdan dolayı gittikçe saldırganlaştığı ve bununla beraber kendisine biat etmeyen bu çete yönetimine karşı duran her kitleye her kesime düşmanca saldırmakta" denildi.

‘HALK SAĞLIK HİZMETİNDEN MAHRUM BIRAKILIYOR’

AKP ve MHP rejiminin çöküş sürecine girdiğinin altı çizilen açıklamada, "Büyük bir çöküş içerisine giren AKP-MHP rejimi Covid salgını sürecinde de sınıfsal davranarak halkı kendi kaderine terk etmiş, sağlık sistemi burjuvazinin çıkarlarına göre dizayn etmiştir. Özellik AKP-MHP kapitalist çetesi sağlık alanında sağlığa dair hiç bir şey bırakmayıp sağlığı toplumdan koparıp kendi hegemonyasına kendi çıkarlarına göre kendine bağımlı kılacak şekilde dizayn etmektedir. Türkiye de son 20 yıllık sağlık hizmeti sunumunda kamu-özel sektör ortaklıkları daha fazla rağbet görmekte ve farklı uygulama modelleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu modeller yoluyla özel sağlık hizmetlerine verilen devlet desteği de giderek artmaktadır. Kamu-özel ortaklıkları devlet tarafından finanse edilen sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması ve sağlığın bir metaya dönüştürülmesinde ön plana çıkan yöntemlerden biridir. Böylece her alanda olduğu gibi sağlık alanında da sağlığın özelleştirilmesi ve paralaştırılması halkın sağlığa ulaşmasını güç kılmakta ya da nitelikli sağlık hizmetinden mahrum bırakmakta" ifadelerine yer verildi.

AKP-MHP’YA KARŞI SOKAĞI BOŞ BIRAKMAMA ÇAĞRISI

Hükümetin son dönemlerde ismi suç örgütleri ve uyuşturucu trafiğiyle anılır hale geldiği hatırlatılan açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:

"Bir diğer taraftan son bir yıldır uyuşturucu trafiğinde ismi hiç düşmeyen ve uyuşturucu trafiği elinde bulunduran hükümet özellikle Kürdistan illerinde gençlere yönelik el altında madde bağımlılığını artırmaktadır. Kendini halkın sağlığından sorumlu görmeyen iktidar halkı her türlü bağımlılıkla kendine bağlı kılmaya çalışmakta ve özellikle Kürtlere karşı sağlıksızlığı bir silah olarak kullanmakta. Özellikle Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'a uygulanan tecritle Kürt halkını teslim almayı planlayan AKP-MHP çeteleri bunu başaramayınca Kürtlere yönelik Başur, Bakur ve Rojava’da topyekûn saldırılara girişmiş ve son zamanlarda saldırılarını arttırmıştır. Bakur’da ise cezaevlerindeki tutsaklara yönelik saldırıları ve son olarak cezaevlerinde kalamayacak olan hasta tutsaklara karşı tutumu AKP-MHP rejiminin içinde bulunduğu çöküşü Kürtlere topyekûn saldırarak bitirmeye çalıştığının göstergesidir. AKP-MHP rejimi KDP ile iş birliği içinde olup medya savunma alanlarında kimyasal gaz kullanarak insanlık suçu işlemekten geri kalmıyor. KDP’nin AKP-MHP çeteleriyle kendi halkına ihanet edip çete rejimiyle birlikte hareket etmesi, onları cesaretlendirmiş ve Kürtlere Kürt kazanımlarına yönelik saldırılarını arttırmasına zemin hazırlamıştır. Bu saldırılarda neye uğradığını şaşıran AKP-MHP-KDP işbirlikçileri Kürdistan dağlarında Kürt halkına ve Kürt coğrafyasına karşı kimyasal silah kullanarak Kürtlere karşı her türlü yolu denemektedir. Çıkmaza giren AKP-MHP faşist yönetimi cezaevinde hasta tutsakları tabut olmadan çıkarmayan, bırakmayan bir düşmanlıkla saldırı dozlarını arttırmıştır. Özellikle AKP-MHP faşist zihniyeti Aysel Tuğluk şahsında hasta tutsaklara yönelik tecrit uygulamalarını arttırmış, işkence ve baskı politikaları sonucu cezaevlerinde ölümler meydana gelmiştir. AKP-MHP erkek iktidarı kadınlara yönelik de yıldırma politikalarına girişmiş, kadının değiştiren dönüştüren gücünden korktuğu için sürekli gözaltı ve tutuklamalarla kadın mücadelesine saldırılar düzenlemekte, buna rağmen kadınlar tüm bu savaş ve tecrit politikalarına karşı alanları terk etmiyor,  demokratik ekolojik eşit ve özgür yaşamı kadınlar örecek AKP-MHP rejimi yok olacaktır. AKP-MHP rejiminin işlediği insanlık suçlarına ve her türlü saldırılarına karşı örgütselliğimizi büyütüp Kürt halk mücadelesini genişletip ahlaki ve politik toplumu inşa etmek için AKP-MHP çetelerine karşı Türkiye ve Kürdistan halkları sürekli alanlarda olmaya ve alanları boş bırakmamaya çağırıyoruz." (MA)

Öne Çıkanlar